Ömrünün son 15 senesini fabrikada işlerin başında geçiren bir fedakardı Özdemir Abi. İkitelli’deki atölyede başlayan işlerin, projelerin başında yatıp-kalkma serüveninin de ilginç bir hikayesi var. Güneydoğu’da Gabar Dağı’nda Melih Binbaşı’nın şehit olması Özdemir Abi ve ailesinde kırılma noktasını oluşturmuştu. Sadece kendisi değil eşi ve çocukları da projeleri zaman kaybetmeden hizmete sokmak, askerimizin emrine verebilmek için zamanlarının çoğunu atölyede geçirmeye karar vermişlerdi. Daha sonra atölye fabrikaya dönüşüp, eserler ortaya çıkmaya başlayınca da Özdemir Abi bu alışkanlığından, azminden ve çalışkanlığından ödün vermedi.
İkitelli’deki atölyelerinde tanıştığımızda Özdemir Abi’nin o günlerden bugünleri anlatan teknoloji yol haritası karşısında şaşkınlığımı gizleyememiştim. Sonra benim bu şaşkınlığımı bana karşı çok kullandı. “Sen de ilk başta bize inanmakta tereddüt etmiştin” diye takılırdı. Aslında benimkisi tereddütten çok şaşkınlıktı. Yaşadıkları ve kamu bürokrasinin ona yaşattıkları karşısında şaşırmıştım. Aslında Özdemir Abi ve oğullarıyla çok daha önce Hezarfen Havaalanı’nda karşılaşmış, radyo kontrollü maket uçak bölümünde çoğunlukla gençlerin ilgi gösterdiği maket uçak merakı olduğunu sanmıştım. İşin aslının farklı olduğunu öğrenmem ise biraz zaman aldı.
Sonra Özdemir Abi ile çokça vakit geçirdim. Yaşadıkları birçok problemin şahidi de oldum. Bazılarını çok ağır ifadelerle köşeme taşıdım. Bu defa etrafımda bana karşı bir şaşkınlık olduğunu görmeye başladım. Milli ve yerli teknoloji vurgulu yazılarımda Özdemir Abi sayesinde yoğunluk kazandı.
Özdemir Abi’deki inanç, azim, çalışkanlık ve ülke sevdası olmasaydı bugün mini İHA’lar, Bayraktar taktik İHA’lar, şu an zirvede bulunan Akıncı ve diğer projeler de büyük ihtimalle olmayacaktı. Zira sistem buna müsaade etmiyordu. Dışarıdan hazır ürün getirip pazarlayanlar, biz yapamayız diyenleri aşmanın mümkünü yok gibiydi.
Kendisiyle ilgili yazı yazmamı, televizyon programı yapmamı hep reddetti. Ben yazdıkça da arar yine bir şeyler yazmışsın derdi. Sık sık bir araya gelmemize rağmen konu gazete, televizyon olunca temkinli olurdu. Mesela 6 ay önce bir teklifle gitmiş, “Abi kamerayı koyacağım, ben soracağım sen anlatacaksın. Sonra kayıtları da sana vereceğim. Ne zaman, ne yapacağıma da sen karar vereceksin” demiştim. Bu fikrimi Haluk Bayraktar’a açtığımda çok iyi olur demişti. Ama Özdemir Abi’yi son kertede ikna edemedim. Bu yıl Haziran ayında bir gece aradı, “Müsait misin?” dedi. Evet abi, dediğimde ise kapının önüne çık cevabını aldım. Meğer evin yakınına kadar gelmiş. Zaten aradığında pek hayır deme şansım olmadığı için beni alıp Hadımköy’deki fabrikaya götürdü. Meğer birlikte geçirdiğimiz en uzun ve en keyifliyi geceymiş. Bu defa konumuz onun destek olduğu ülke meselelerini ilgilendiren kitaplardı. Nuri Killigil (Nuri Paşa) hakkında basılan kitaplarla arabayı doldurup, beni eve bırakmıştı.
Özdemir Abi ile İkitelli’deki atölyelerinin yakınında bulunan lokantada gece yarılarına kadar sohbetlerimiz oldu. Bazen de atölyedeki toplantı salonunda oğulları Haluk, Selçuk ve Ahmet ile beraber hem işlerin geldiği son nokta hakkında bilgi verir hem de yaşadıkları sıkıntıları, ülkenin teknolojiyle ilgi problemlerini anlatırdı. Daha doğrusu çaktırmadan da bizleri eğitirdi. Madem bu konularla ilgiliyiz, o halde daha fazla donanımlı olmamız gerekirdi. O da bize çaktırmadan bunun için gayret sarf ederdi.
İkitelli’de örtünün altında bugün efsaneleşen Bayraktar TB2’lerin atası ilk taktik insansız hava aracını gösterdiğinde “evet” şaşırmıştım. Apartmanını satıp, devletten beş kuruş almadan bu işlere yatırmıştı. İmkanlarını sonuna kadar zorlamıştı. Gayretine, azmine, bürokrasiyle mücadelesine de şaşırıyordum. Ama şaşkınlıklarımızı başka hadiseler takip etti. 2009’da Bayraktar TB1’in test uçuşuna Kara Kuvvetleri izin vermemişti. Bu engeli de Ergin Saygun Paşa’nın desteğiyle aşmışlardı. Özdemir Abi’nin ordu içinde çok sayıda dostları vardı. Balyoz ve Ergenekon mağduru çok sayıda komutana da o sıkıntılı süreçte destek olmuştu. Ülkesine aşık her görüşten tüm komutanlarla samimi dostlukları vardı.
Türkiye çok önemli bir değerini, çılgın, çalışkan, azimli ve ülkesine aşık bir mühendisini kaybetti. Hayatında siyasete mesafeli olmuş, kamuyla olan ilişkilerinde hakkaniyete azami ölçülerde dikkat etmiş biriydi Özdemir Abi. Yıllar önce Turgut Özal’ın siyasete davetine de hayır demiş, kendisini projelerine, mühendisliğe adadığına da not etmeliyim.
Şehitler için çok hassastı. İlerlemiş yaşına ve hastalıklarına rağmen teknolojinin geldiği en son noktadan istifade eder, çizimlerini, tasarımlarını en son geliştiren programlarla yapardı. Selçuk Bayraktar’ın, “Akıncı tasarımı babama aittir” sözlerini bu çerçevede değerlendirin.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.