İnsan hayat yolculuğunda iki çeşit yol izler, ya hayat tecrübeleriyle yol alır ya da eğitimler alarak belirli alanlarda uzmanlaşır. Bireyin görüştüğü kimseler onun kişisel gelişiminde etkin rol oynarlar. Özellikle alaylı dediğimiz kimseler veya toplumun içerisinde bilge konumunda olan erdemliler çok etkilidirler. Bu gruptaki insanlarla etkileşim kurmak, onlarla zaman zaman vakit geçirmek çok önemlidir. Bilge ve erdemli kişilerin sohbetinde bulunmak gereklidir. Eski Türk gelenek ve göreneklerine baktığımızda bu kişilerin milletimizin kişisel gelişiminde, topluma yarar sağlamasında, uzmanlaşmasında çok büyük rolleri vardır. Üzüm üzüme baka baka kararır atasözümüz mucibince bu insanlara bakarak şekillenmek, onların hâllerini örnek almak mümkündür. Günümüzde ise bu yöntem eskisi kadar etkili değildir. Çünkü hem bilge insanların sayısı azalmış hem de farklı bir hayat tarzı ortaya çıkmıştır. İnsanların etkileşimi daha çok sosyal medya üzerinden olmaya başlamıştır. Hâl böyle olunca eski sohbet ortamları kaybolmuştur. Kişilerin hâllerine bakarak örnek almak çok zorlaşmıştır. Buraya kadar yazdıklarımız daha çok sosyal hayatta kazanılan tecrübelerle ilgilidir. İkinci olarak eğitimle kazanılan tecrübeler ele alınacaktır.
Eğitimle kazanılan tecrübeler kişinin hayat yolculuğunu çok ciddi manada değiştirmektedir. İlkokul yıllarıyla başlayan eğitim hayatımızın en önemli aşaması üniversitede lisans eğitimini alarak diplomaya hak kazanmayla başlamaktadır. Aslında günümüzde her gencin en önemli hayali üniversiteyi bitirerek iş güç sahibi olmak, hayata atılmak, evlenip yuva kurmak, çoluk çocuk sahibi olmaktır. Güzel bir hayat sürerek ömrünü tamamlamak felsefesi üzerine kuruludur. Günümüzde genel eğilim bu yöndedir. Genelde lisans eğitimini tamamlamak birinci öncelik, ikinci öncelik ise iş bulmaktır. Bir işte çalışarak kişi uzmanlaşır, zamanla maaşı artar, statüsü yükselir. Çevremize baktığımızda, ailelerle konuştuğumuzda, toplumun birçok kesimi böyle düşünmekte ve bu yönde çaba sarf etmektedir. Aileler çocuklarının üniversitede eğitim görmesi için olağanüstü gayret sarf etmekte ve bu uğurda neredeyse birbirleriyle yarışmaktadırlar. Özellikle bizim gibi kaynakların kısıtlı olduğu gelişmekte olan bir ülkede bu husus ailenin birinci önceliğidir. Çünkü en kısa ve verimli yol budur. Atadan kalma imkânlar kısıtlıdır, iş aslanın ağzındadır (Son günlerde bu tabir aslanın midesi olarak evrilmiştir.). Ne yapacak genç insan; canla başla çalışacak, dershaneye gidecek, gerekirse özel ders alacak, iyi lisede okuyacak, günün sonunda iyi bir bölüm kazanacak ve hayata bir sıfır önde başlayacaktır. Aslında bu ülkemiz için yadırganacak bir durum değildir, düşünce de yanlış değildir. Başka ne yapılabilir ki? Burada aslında başka bir şey yapılacaksa da bu yine devlet eliyle yapılmalıdır. Bu husus biraz daha farklı değerlendirilebilir, farklı imkânlar ve fırsatlar sunulabilir fakat genelde konu üniversiteye girme ve mezun olmaya odaklanmıştır. Buraya kadar uzmanlaşma söz konusu olamaz. Üniversitede kişi bir mesleğin temellerini öğrenir, diploma almaya hak kazanır ve bir işe girer çalışır. İş hayatı ona tecrübe kazandırır. Zaman içerisinde görerek meslekte tecrübe kazanır, deneyimli bir personel olur, yeni gelenlere yol gösterir. Mesleği ile ilgili eğitimler alır, kurslara katılır, çeşitli alt konularda uzmanlaşır. Mesleği icra ede ede mesleğinin inceliklerini öğrenir. Mesleğinin sonunda da tecrübe kazanmıştır, yaşı kemale ermiş ve emekli olmuştur. Buraya kadar olan çalışmalarda herhangi bir lisansüstü çalışmadan bahsetmedik. Şimdi konuyu mezuniyetten sonraki alan için değerlendirelim.
Lisans diplomasını alan kişi ya hemen sonrasında ya da belli bir süre çalıştıktan sonra lisansüstü çalışmalara yönelebilir. Genelde endüstride olanlar biraz çalıştıktan sonra akademide olanlar ise hiç ara vermeden bu çalışmalara başlamayı tercih ederler. Kişi yolunu çizmiştir, akademisyen olacaktır, hiç zaman kaybetmeden yola koyulur. Bazı insanlar da çalışmaya başladıktan sonra ya kendi imkânlarıyla ya da kurumunun teşvik ve desteğiyle lisansüstü çalışmalara başlarlar. İş yerlerinde bazen iş yerinin ihtiyaç duyduğu konularda lisansüstü çalışma yapmaya gerek duyulur. İş yeri uzmanlık istemektedir. Bunun yolu da yüksek lisans ve doktoradan geçmektedir. Fakat şu bilinmelidir ki ister endüstri hayatı olsun ister akademik hayat olsun uzmanlaşmak için lisansüstü çalışmalar yapmak çok büyük öneme sahiptir. Bir danışman öncülüğünde bilgide derinleşmek, işin sırrına vâkıf olmak bu alanda öncülerden olabilmenin en etkin yoludur. Kişi akademisyen olmayacak olsa bile mesleğinde derinleşmek istediğinde bu yolu seçmeli, bu yolda ileri seviye dersler almalı ve tez çalışmaları yapmalıdır. İlgili alanın literatürüne hâkim olmalıdır. Dünyada kim ne yapmış ve ne yapıyor konusunda yetkinliği olmalıdır. Başarılı insanlar hep bu yollardan geçmişlerdir. Yol, uzmanlaşma yoludur. Bu yolda çalışmak, fedakârlık yapmak, hayatını vakfetmek gerekmektedir. Hayat boyu öğrenme felsefesinin en önemli adımı uzmanlaşmak için lisansüstü çalışmalar yapmaktır. Bir insanın bir konuda uzman olması ve o alanda başarı elde edebilmesi için öncelikle alanı ile ilgili temel bilgileri öğrenmesi gereklidir. Temel sağlam atılmalı ki o alandaki çalışmaları anlamak ve yorumlamak kolaylaşmalıdır. Eğer kişinin altyapısı anlamak için yeterli olmazsa başarılı olmak zorlaşır. Bu yüzden lisansüstü çalışmaların birinci ayağı olan yüksek lisans çalışmalarında alanın gerektirdiği dersler alınmalı, teknik olarak yeterli hâle gelinmelidir. Kolay dersler tercih edilmemelidir. Amaç öğrenmek ve konulara vakıf olmak olmalıdır. Amaç en kısa sürede diploma almak olmamalıdır. Aksi takdirde çalışma uzmanlaşmadan çok etiket alma hâline dönüşür ki bu da amacın dışına çıkılmasını sağlar. Alanın gerektirdiği bütün dersler alınmalı, iyi öğrenilmeli ve tez konusu çok dikkatli seçilmelidir. Kişi tezde bir orijinallik ortaya koyabilmelidir. Farklı bir bakış açısı ve yenilik getirmelidir. Yapılacak tez, bir problemin çözümüne yönelik olmalıdır. Sıradan, yapmış olmak için yapılmış bir çalışma olmamalıdır. Basit bir vaka analizine dönüşmemelidir. Konu derinlemesine incelenmeli, teori ve hipotez ortaya konulmalı, başarı kriterleri çok iyi tanımlanmalıdır. Sistematiklik çok iyi kurgulanmalı, ortaya faydalı sonuçlar çıkarılmalıdır. Bulgular çok iyi yorumlanmalı, tartışılmalı, sebep-sonuç ilişkileri çok iyi analiz edilmelidir. Sonuçta ne elde edildiği iyi vurgulanmalıdır. Çıktılar insanlığın yararına sunulmalı, buluşlar patentlenerek koruma altına alınmalı ve bilimsel makaleler yayımlanmalıdır. Tezin sonuçları iyi tartışılmalı, jüri üyeleri çok dikkatli seçilmelidir. Konuya vâkıf jüriler kurulmalıdır. Ahbap çavuş ilişkileri kesinlikle olmamalıdır. Kişi bu kadar çaba sarf ettikten sonra arzu edilen uzmanlık seviyesine ulaşmalıdır. Doktora da aynı şekilde uzmanlaşmanın daha derin bir safhasıdır. Yüksek lisanstan daha fazla itina göstermeyi, çok çalışmayı, artık ilgili alanın duayeni olma yolunda adımlar atmayı gerektirir. Tez çalışmasının başında hoca bilgili olurken, tezin sonunda bu alandaki en yetkin kişi öğrenci olmalıdır. En bilgili kişi konumuna gelmelidir. Eğer bu gerçekleşmiyorsa amaç hâsıl olmamış demektir ki doktorada istenen sonuç elde edilememiştir. Doktora konuları yüzeysel olmamalı, bilime mutlaka yenilik getirmeli, neden yapıldığı, ne faydalar sağladığı açık ve net olarak ortaya konulmalıdır. Doktora yeterlilik ve tez izleme jürileri uzmanlıklar gözetilerek seçilmelidir, kişisel ilişkiler göz önünde bulundurulmamalıdır. Aksi takdirde amaç uzmanlaşmak değil yine sadece etikete sahip olmaya dönüşür ki bu çok tehlikeli bir durumdur. Amaç kesinlikle derinlik ve uzmanlaşma olmalıdır. Eğer bir kimse doktora yapıyorsa artık o kişi herhangi bir konuda derinlemesine araştırma yapabilecek bir konuma gelmelidir. Aslında artık bilim felsefesi yapabilecek düzeye erişilmelidir. Doktoranın sağladığı formasyon budur. Doktora kişiyi farklı bir boyuta getirmelidir. Artık doktora yapmış kişi alanını en iyi şekilde takip edecek düzeye gelmeli ve farklı alanlarda da kolaylıkla araştırma yapacak ve yaptıracak düzeyde olmalıdır.
Bir ülkede lisansüstü çalışmalar yapan kişilerin sayısı arttığında teknolojik gelişmeler hızlanır ve ülkede birçok alanda gelişmeler yaşanır. Örnek verecek olursak, kaliteli doktorant sayısı arttığında ülke orta teknoloji seviyesinden yüksek teknoloji seviyesine çıkabilir. Katma değeri yüksek ürünler ortaya çıkar, eğitim kalitesi yükselir ve doğal olarak da üretim artar. Ülkenin entelektüellik seviyesi yükselir. Konular daha derinlemesine tartışılır, ülke yararına stratejiler geliştirilebilir. Çünkü gelişmiş ülkeleri incelediğimizde gelişmişlik seviyesiyle uzmanlaşmış personel arasında doğru orantı vardır. Bir ülkede ne kadar çok lisansüstü çalışmalar yapılmışsa hem patent, hem marka, hem de bilimsel yayın konusunda ciddi artışlar görülecektir. Çünkü gelişmişlik indeksinin en önemli göstergelerinden birisi de uzman personel sayısıdır. Uzman sayısı arttığında teknolojik gelişmeler hızlanmaktadır. Bir anda birçok alanda baş döndürücü gelişmeler yaşanabilir.
Sonuç olarak iyi bir planlama yapılarak ihtiyaç duyulan alanlarda lisansüstü çalışmalar yaptırılmalı, sayılar ve konular ülkenin öncelikleriyle ilişkilendirilmelidir. Daima dünya ile rekabet ederek dünyanın takip eden değil takip edilen ülkesi konumunda olunmalıdır. Kişisel olarak da aynı mantıkla hareket edilmelidir. Başarıya giden yolda uzmanlaşma olmazsa olmazlardandır. Lisansüstü çalışmalar da uzmanlaşmanın kalbidir. Bu husus daima göz önünde bulundurulmalıdır.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.