Kadın voleybol sporcuların sosyal medyadan yaptıkları kişisel paylaşımları ilginç bir tartışmaya sebep oldu. Milletler Ligi ikinci hafta maçları için Türk Hava Yolları ile ekonomi sınıfında ABD’ye uçan A Milli Kadın Voleybol Takımı’ndan bazı sporcular, ayrı koltuklarda ve ekonomi sınıfında uçmalarını eleştirmeleri üzerine ilginç bir tartışma yaşanıyor.
Milli Takımın gözde oyuncularından 1.95 m boyundaki Ebrar Karakurt başta olmak üzere[GS1] Eda Erdem, Hande Baladın, Simge Aköz, sosyal medya hesabından, “Başka takımlar için özel uçak tahsis etmeye devam, bize gelince ekonomi” ifadeleriyle THY’yi eleştiriyor. Yolculuk ettikleri THY uçağının ekonomi bölümündeki koltuk diz mesafesi doğal olarak business sınıfa göre daha dar ve yaklaşık 13 saat süren yolculuk da bu sebeple biraz sıkıntılı olacaktır. Ama bu uçuşu onlar adına organize eden Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) olduğu için şikâyetlerini doğru adrese iletmeleri gerekirken, THY’yi eleştiriyorlar.
Zaten THY de yaptığı açıklamada, “Biletleme süreçlerine dair tüm detayların sorumluluğu ilgili federasyonlara ait” olduğuna vurgu yapıyor. Aksi de zaten söz konusu olamaz. TVF ise karşı açıklamada, “Uçuş listemiz 17.05.2024 tarihinde THY yetkilileri ile paylaşılmıştır. Gerçeğe aykırı yapılan açıklamaları kabul etmek mümkün değildir.” ifadelerini kullanıyor.
Şimdi her iki açıklamayı da biraz detaylandıralım. Bir defa TVF’nin THY’ye ilettiği uçuş listesi tarihi dikkate alındığında zaman çok kısa. Bu kadar kısa zamanda ekonomide tüm takımın aynı bölümde uçmasını sağlamak imkânsızdır. Çünkü THY ile dünyanın dört bir yanından insanlar günler, haftalar hatta aylar önce aldıkları biletlerle, koltuk tercihlerini de yaparak seyahat ediyorlar.
Yabancı ve yerli yatırımcının gözdesi, halka açık ticari bir şirkette herhangi bir grup için bir düzenleme yapılmasının nasıl bir mantığı olabilir? Ayrıca sporcu kafilesinin business class’a geçirilmesi, sınıflarının yükseltilmesi de aynı şekilde imkânlar dâhilinde değildir. Çünkü bu sınıfta da biletler çok önceden satılmış, koltuklar da ayrılmıştır. Yolcular uçaktan indirilemeyeceğine göre neyin tartışması yapılıyor.
A Milli Kadın Voleybol Takımı, 29 Mayıs – 2 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek Milletler Ligi maçları için ABD’nin Teksas eyaletinde bulunan Arlington’a yapacakları seyahati TVF’nin dikkatlice planlaması gerekirdi. Uzun seyahatin etkileri, yolculuk şekli federasyonun meselesidir. Sporcular şikâyet etmekte haklı olabilirler, ama adres yanlış.
THY Basın Müşaviri Yahya Üstün, biletleme süreçlerine dair tüm detayların sorumluluğunun ilgili federasyonlara ait olduğunu açıkladı. Zaten THY yetkililerinin sporcu kafilesinin kaç kişiyle, ne zaman ve ne şekilde seyahat edeceğini bilmek ve organize etmek gibi sorumluluğu da olamaz.
THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat da sosyal medyada tartışmaya ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Türkiye Voleybol Federasyonu’na 3 katı bütçe verdik. Federasyonlar THY bütçelerini istedikleri gibi kullanıyorlar, kabin tercihi federasyonlarda. Ekonomi uçuşlarda müsaitse business’a upgrade ediyoruz. Bugünkü uçuş full doluydu, alanda açılan koltuklarla şu an 3 sporcumuz business uçuyor.”
THY yönetiminin açıklamasını da biraz daha açayım. Deniyor ki, 3 kat bütçe verdik. Buna göre nereye ve nerede uçacağınıza siz karar veriyorsunuz. Tarifeli bir uçuşta seyahat planınızı da size tanınan imkânlarınızla yapmanız lazım. Bunu yapmamışsınız.
Bolat’ın, “Özellikle geniş gövde uçaklarımızın gittiği uzun destinasyonlardaki milli müsabakaların takvimleri önceden bize bildirilirse biz de planlamalarımızı daha kolay yaparız.” açıklaması bunu gösteriyor.
Milli takımlarımıza gereken özeni göstermek, onların rahat ve dinç bir şekilde müsabaka yerlerine ulaştırmak ilgili federasyonların görevi olduğu konusunda kuşku yok. Mutlak surette uzun seyahatler iyi planlanmaz ise sporcuların başarılarını etkiler. Özellikle ABD gibi uzun menzilli uçuşlar ve gidilen bölgede jetlag etkisi dikkate alınmazsa çeşitli sorunlar yaşanır. Bunları ilgili federasyonun düşünmesi şart.
Federasyon yetkilileri bağlı oldukları mevzuatlar gereğince business class bilet alamadıklarını belirtiyorlar. THY ile yapılan sponsorluk anlaşması bu kapsamda mı bilmiyorum. Ama öyle de olsa kısa sürede böyle bir organizasyon zor.
“TVF’nin tüm faaliyetlerine yönelik bir sene içerisinde sadece 20 kişi için uçak müsaitliğine göre kabin yükseltme hakkı olduğunu ve bu işlemin uçuş öncesi müsaitlik durumuna göre gerçekleştirilebileceğini bildirmiştir.” deniyor, ama esnek yaklaşım göz ardı ediliyor. “Kafilemizden hiç kimse kabin yükseltme hakkından faydalanmamıştır.” ifadesinden de anlaşılacağı üzere “müsaitlik” durumu hem göz ardı ediliyor hem de hak gibi algılanıyor. Uçak boş olsa ve bu imkân verilmemiş olsa haklı olabilirler.
THY ile federasyon arasındaki sözleşmenin “barter” olması da bir şeyi değiştirmez. THY, federasyona yılda 500 bin dolarlık bilet hakkı verdiyse bunun nasıl kullanılacağını onlar belirler. İsterlerse bütçeleri çerçevesinde THY’den charter uçuş için özel uçak da kiralayabilirler.
Netice itibariyle THY’nin küresel operasyon yapan halka açık bir şirket olduğu dikkate alınmadan, “Şu gruba indirim yapalım, buna öncelik tanıyalım” denirse ortada THY gibi marka kalmaz. Tartışmaları yanlış mecralarda yapmanın, anlamsız eleştirilerde bulunmanın ne milli sporculara ne de milli havayoluna bir katkısı olmadığının bilinmesi lazım.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.