HEAŞ acilen DHMİ çatısı altına girmelidir!

Fotoğraf: HEAŞ

Sabiha Gökçen Havalimanı’nda 5 Şubat’ta pistten çıkan Pegasus Havayolları kazasında Habertürk ekranlarında yaklaşık 3 saat kalarak bu olayı değerlendirmiştim. Havalimanı yönetiminin eksikliğine, Havalimanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri AŞ (HEAŞ) tarafından yönetilemediğine ve uçağı kullanan pilotların tecrübesizliğine, kokpitteki ekip planlamasına dikkat çekmiştim.

Bunları zaten havacılığı az çok bilenler için görünen gerçeklerdi. Nitekim kazaya dair ön raporda da bu detaylara dikkat çekiliyor. Kaza inceleme heyeti başka teknik detayları da kayda almış. Mesela havalimanını fiziki durumu, yönetimi başından sonuna tuhaflarla dolu…

Türkiye’de Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olmayan bu meydanın bu haliyle fazlasıyla sorunlu olduğunu defalarca vurguladım. Kaza anında da dikkat çektim. Daha önceki hadiselerde de meydan otoritesinin beceriksizliğine, yönetimdekilerin iş bilmezliğine vurgu yapmıştım. Mevcut haliyle ve devletin şaşı bakışı sebebiyle de bu meydanda değişim olmazsa sorunlar da bitmez.

Savunma Sanayi Başkanlığı’ndaki (SSB) Sabiha Gökçen Havalimanı acilen Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) çatısı altına girmelidir. İstanbul Havalimanı ile Sabiha Gökçen arasındaki rekabete, havayollarının tercihine müdahale edilmeden açık ve net kriterler konarak yönetilmelidir. Arkadan dolanarak iş yapılmamalıdır.

Hatta kamu kurumlarının da bu meydana hak ettiği önemi, değeri vermediğine özellikle dikkat çekmiştim. Zaten tablo da ortada dünyanın en büyük havalimanlarından birini kısa sürede bitiren Türkiye, 6 yıldır Sabiha Gökçen’deki pistleri yapamıyor. Tuhaf değil mi?

Kamu otoriteleri, havayolu ve havalimanı noktasında ne kadar çok rekabeti engelleyecek adım atar, kaide ve kuralları hiçe sayarak trafik akışına müdahale ederse sektöre o kadara zarar vermiş olurlar. Zaten böyle durumda doğru düzgün hesap verme mekanizması olmayan şirketlerdeki yöneticilerden kimin ne kadar başarılı ve başarısız olduğu da anlaşılamaz.

Kamuda havacılık konusunda koltuk işgal edenler ya vizyonsuz ya da gerçekleri anlatacak cesaretleri yok. Sabiha Gökçen Havalimanı’nın bu duruma düşürülmesi toplamda Türk sivil havacılığına zarar veriyor. Türk Hava Yolları başta olmak üzere tüm sektör de bundan etkileniyor. Sadece Sabiha Gökçen’i işleten şirket veya burayı merkez olarak kullanan Pegasus ile Anadolujet gibi havayollarımıza zarar verildiği düşünülmesin!

Evet, uçak kazasında havalimanının, yönetiminin de ciddi payı olduğu rapor edilmiş. Elbette bu durum düzeltilmesi lazım. Ancak kaza inceleme heyeti pilotların, havayolunun ve hava trafik kontrollerinin de hatalı olduğunu belirtiyor. Bir uçak kazasında operasyonda yer alan tüm kademeler hatalıysa gerçekten bir tuhaflık var demektir. Çünkü asıl sorumlu yazılamamıştır. Öyle anlamak icap eder.

Havalimanını, havayolunu, pilotu, hava trafik kontrolünü denetleyen kamu otoritesinde sorun var demektir. Daha vahimi kamu, sektöre müdahale ederek, trafik akışlarına, ticarete karışarak, kontrol ve denetim mekanizmasını çalıştırmayarak kazaya sebep olmuştur. Raporda hatalı olarak anılanlardan daha çok yukarılara bakmak lazım.

Bu sebeple rapordaki “Pist ıslaktı, şimşek çakmıştı” gibi detaylara takılmayın. Uçaklar, açık havada, çarşaf gibi denizlerde süzülmüyor! Asıl sorumlulara, sistemdeki hatalara ulaşmak gerekiyor. Kazaların önü de ancak bu şekilde alınabilir.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

 

Exit mobile version