1933’ten bir kesit… Kadıköy’de Türkiye’nin ilk uçuş okulu 1932’de açılıyor ve bir yıl sonra da yanı başına bu okulun öğrencilerini uçurmak üzere Faham Tayyare İnşa Fabrikası kurulu-yor. Türkiye’nin ilk pilotlarından, uçak tasarımcısı, mühendis bir isim Vecihi Hürkuş’tur bu iki tesisi kendi imkanlarıyla ülkeye kazandıran. Kısıtlı imkanlarına rağmen de fabrikada kendi tasarımı 3 model uçağı, öğrencileriyle imal ediyor ve okulunda öğrencilerini uçuruyor. Ve bir gün bu uçuş okulunu, ülkesine sevdalı başka bir isim ziyaret ediyor:
– Okulunuza nasıl yardım edebilirim?
– Okulumuza yapılacak en güzel yardım uçuş araçlarımıza bir uçak daha katmakla mümkündür.
– Güzel, bir uçağın maliyetini ve ne kadar zamanda yapıldığını bana söyler misiniz?
– Evet efendim, atölyemizde bir uçağın yapımı yaklaşık olarak 90 günlük sürüyor, maliyet de 5.000 lira civarında oluyor.
– Okulunuza yardım olmak üzere bugünden itibaren emrinize bir uçak bedeli 5.000 lira ayırıyorum…
Türkiye ve havacılık dendiğinde şüphesiz ilk akla gelen, yukarıdaki diyaloğunda da sahibi, iki isim var. Birisi çılgın bir havacı, mühendis, girişimci Vecihi Hürkuş, diğeri de ülkesinin geleceğine yatırım yapmayı görev sayan, sanayici, işadamı, müteşşebis ve siyasetçi Nuri Demirağ. Türk iş adamı, siyasetçi olarak tanınan Nuri Demirağ nam-ı diğer Mühürzâde Mehmed Nuri Bey, 1886’da Sivas’ın Divriği ilçesinde dünyaya gelir. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının (TCCD) ilk müteahhitleri arasında yer alarak Türkiye’nin 10.000 kilometrelik demiryolu ağının 1250 km’lik bölümünün inşasını yapar. Bu sebeple de Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Demirağ” soyadı verilen Nuri Bey, aynı zamanda Türkiye’nin havacılık serüvenine tutkuyla yatırım yapan bir isimdir.
İstanbul Boğazı’na ilk köprü projesini, Türkiye’ye uygun ilk şehir ve köy planlarını çizdiren, günümüzün teknoparklarına benzer sahaların temelini atan, ilk girişim fabrikası açan ve Ar-Ge merkezleri kuran isim de Nuri Demirağ’dır. Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş tüm teşebbüslerinde çeşitli engellerle karşılaşmışlardı. Bu iki isme müdahalelerin neden yapıldığı sorusuna ise bugün bile net cevap verilebilmiş değil.
Nuri Demirağ’ın havacılık sektörünün her alanına hitap eden fikirleri ve hayata geçirdiği projeleri çok önemlidir. Eğer başlattığı o projeler devam ettirilmiş olsaydı ve çalışmaları engellenmeseydi, bugün Türkiye, havacılık ve uzay sanayinde öncü ülkelerden birisi olurdu. Zira Nuri Bey, o yıllarda havacılık sektöründeki gelişmelerin bir adım önüne projelerini konumlandırmış ve hayata geçirmiş. Damadı Mehmet Kum’dan bu bilgilere katkı olacak epeyce örnek hadiseler dinledim.
Nuri Demirağ, sahibi olduğu Yeşilköy’deki Atatürk Havalimanı arazisinde ilk sivil havacılık araştırma ve eğitim enstitüsü Gök Okulu’nu ve Beşiktaş’taki bugünkü Deniz Müzesi’nin bulunduğu yerde Nu.D. Uçak Fabrikası’nı kurmuştu. 1936’da yerli imkanlarla 325 km hız yapan, 1.000 kilometre mesafeye uçabilen Nu.D. 36 model uçakları üretmişti. Bu uçağın test uçuşu aşamasında yaşadığı kaza sebebi ile, siparişler iptal edildi. Ayrıca Nu.D. 36 uçaklarına bir de ihracat yasağı getirildi.
Hülasa, Nuri Demirağ’ın işadamı, sanayici, siyasetçi şapkaları vardı. Ancak hepsinden daha dikkat çeken ve unutulmayan en önemli özelliği havacılık tutkunu olarak Atatürk’ün ‘İstakbal Göklerdedir’ sözünü şiar edinmesiydi.
SÜREÇ…
Türk havacılığına önemli hizmetler vermesi amacıyla 1925’te kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’nin adı 1935’te Türk Hava Kurumu (THK) olarak değiştirilip farklı şekilde yönetilmesi bu iki havacının girişimlerini etkilemiştir. Yeni düzenlemeler nedeniyle THK’nın gelir kaybı olacağı dikkate alınarak “Hava Tehlikesini Bilenler” sloganıyla bir yardım kampanyası başlatılır. Halk yoğun ilgi gösterir. İş adamları da yardımda birbiriyle yarışır. Büyük meblağda yardım yapanlardan birisi de A. Naci Demirağ’dır. Yaptığı yardımla 3 uçak alınmasını sağlar. Yardımlarla alınan uçaklar, 25 Eylül 1935’de İstanbul Yeşilköy’de törenle, Türk Hava Kurumuna devredilir. Nuri Demirağ’a kardeşinin yaptığı yardım hatırlatılıp ve ne düşündüğü sorulur, “Ülkemin uçağa ihtiyacı varsa 3-5 uçak alarak bunu geçiştiremeyiz. Bize düşen, gerekli olan uçak fabrikasını kurmaktır.” cevabını verir.
İstanbul Beşiktaş’ta Eylül 1936’da fabrikanın temelleri atılır. Bu girişimden etkilenen THK yönetimi de Nuri Bey’i destekleme kararı alarak, çok detaylı bir iş birliği sözleşmesi yapar. THK, 10 adet eğitim uçağı ve 60 adet planör yapımı için 22 Ocak 1937’de protokolü imzalar. Bu protokolden güç alan Nuri Bey, yatırımlarını hızla genişletir. Şubat 1937’de Beşiktaş’taki atölye, uçak fabrikası olarak hizmete girer. Demirağ’ın fabrikasında dönemin efsane isimlerinden, Fransa’da uçak mühendisliği eğitimi alan, ilk askeri uçağımız olan Milli Müdafa Vekâleti-1’i (MMV-1) tasarlayan Selahattin Reşit Alan, başmühendis olarak görev üstlenir. İmal edilen ilk uçak, Nuri Demirağ’ın baş harflerinden ve yapım yılından esinlenilerek Nu.D. 36 modeli olur.
Temmuz 1938’de, aynı zamanda pilot da olan Selahattin Reşit Alan, kendi tasarımı olan uçakla Eskişehir’e gitmek için yola çıkar. Bitirilen bir uçağı THK yetkililerine göstermek arzusundadır. Ancak pilotaj hatası olarak tanımlanan bir hadise yüzünden Nu.D. 36, Eskişehir İnönü Meydanı’na inerken kırım geçirir. Alan hayatını kaybeder. Kaza, uçağın meydana inişte kısa kalıp, toprak pistin kenarındaki su kanalı engeline çarparak, kırım yapmış olmasından kaynaklanır. Uçağın teknik bir sıkıntısı veya eksikliğiyle ilgili değildir.
Ancak bu olay üzerine uçakların yeterliliklerinin test edilmesi istenir. Zaten kaza yaşanmasaydı, bu uçak İnönü Meydanı’nda testlerden geçecekti. Yaşanan elim kaza, yatırımların devamının gelmesinin de önüne geçti.
THK, uçağın testlerinin yapılabilmesi için Hava Müsteşarlığından yardım ister. Hazırlanan rapor hiç de iç açıcı olmaz. THK bu raporla, Mart 1939’da, Demirağ’a uçakların kabulünün mümkün olmayacağı haberini verir. Demirağ, anlaşma çerçevesinde gerekli tadilatların yapıldığını ve testlerin İstanbul’da yapılması gerektiğini THK’ya bildirir. Fakat THK, benzer gerekçeyle Demirağ’ın 14.000 TL teminatını da gelir olarak kaydeder. Öte yandan üretilen planörler ise THK’ya sorunsuz teslim edilir ve uzun yıllar kullanılır.
Diğer taraftan Eylül 1939’da tüm testlerden geçen Demirağ’ın uçakları Hava Müsteşarlığı tarafından onay alır. Fakat bu onay ruhsatname ve uçuş izni anlamına gelmediği için Nu.D. 36 uçaklarının satışı gerçekleşmez. Bu gelişmeler üzerine dönemin başbakanı İsmet İnönü’ye Kasım 1938 ve Ağustos 1940’ta Demirağ, iki ayrı mektup yazar ve yardım ister. Gerekli destek gelmeyince, THK tarafından el konulan 14.000 TL’lik teminat bedelini geri ister ama bu da gerçekleşmez. Hakkını mahkemede aramaya karar verir. Netice alamaz. Ayrıca uçakların yurt dışına satışına da savaş malzemesi olduğu iddiasıyla izin verilmez.
Ülkenin geleceğinin havacılıkta olduğuna inanan Demirağ, vazgeçmez. Temmuz 1941’de Safraköy’de (Yeşilköy) uçak bakım, onarım hangarları ve pistin açılışını yapar. Hedefinde kendi üretittiği uçaklarla Gök Okulu kurmak vardır. Amacına ulaşır. Okulu açar pilot yetiştirir. Gök Okulu, ilk mezunlarını Ağustos 1942’de verir. Türkiye ve dünyada ilgi gören bu başarılı işler Amerika’nın da dikkatini çeker. Tesisleri gezmeye gelen Amerikalı yetkililer de bu okuldan övgüyle bahseder.
Havacılığa yatırım yapmakta ısrar eden Nuri Demirağ, bu defa Şubat 1944’te Nu.D. 38 adını verdiği 2 mürettebat ve 6 yolcu kapasiteli yolcu uçağı tasarlayıp, üretir. Mart 1944’de uçuş sertifikası alır. İstanbul-Ankara arasında yolcu taşımaya başlar. Ama bu da uzun sürmez. Nuri Demirağ aslında hem bürokrasinin, hem siyasetin hem de Türkiye’ye yabancı ürün getirenlerin girdabına girmiştir. Sadece Demirağ değil, Vecihi Hürkuş ve diğer milli ürün geliştirmek arzusuyla yola çıkan Şakir Zümre, Nuri Killigil gibi isimler de aynı sıkıntıları yaşamıştır.
Nuri Demirağ Gök Okulu’nda İsmet İnönü’nün oğlu Ömer İnönü de pilotaj eğitimi almaya başlar. Fakat daha sonra bir bahaneyle eğitimi yarım bıraktırılıp, THK tesislerine nakli sağlanır. Ardından, Nuri Demirağ Gök Okulu’nun pisti istimlâk edilir. Uçaklarının yurt dışına satışı da engellenmiştir. Bu atmosferde yerli, milli ve özgün ürün geliştirilemediği gibi Türk müteşebbislerin ticari yaşamlarını sürdürmelerine bile çeşitli bahanelerle engel çıkarılır.
Bu aşamadan sonra Nuri Demirağ’ın önünde tek yol kalmıştır; siyaset. Tek partili yönetimin değişmesi gerektiğini düşünen Nuri Bey, harekete geçip siyasete adımını atar. Türkiye’nin ilk muhalefet partisi sayılacak Milli Kalkınma Partisi’ni 1945’te kurar. Fakat İstanbul merkezli kurulan partisi bazı teknik denebilecek hatalar sebebiyle umduğu başarıyı yakalayamaz. 1946 seçimlerinde meclise giremez, ancak 1954 seçimlerinde Demokrat Parti’den Sivas Milletvekili olur. Şeker hastası olan Nuri Demirağ, 13 Kasım 1957’de vefat ederek, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda ebedi yolculuğa çıkar.
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
A man beyond his age: Nuri Demirağ
An anecdote from 1933… The first aviation school of Turkey was opened in Kadıköy in 1932 and Faham Airplane Construction Factory was established right next to it one year later so as to make sure that the students of this school could fly. One of the first pilots of Turkey, an airplane designer as well as an engineer, Vecihi Hürkuş, is the visionary man offering these two facilities to the country by his own means. In spite of his limited resources, he manufactured 3 model airplanes designed by him with his students at the factory and flew those planes with his students. And one day, this aviation school was visited by another person in love his country:
– How can I help your school?
– It is only possible to help our school with an airplane to be added into the fleet of our school.
– Nice. Could you please inform me about the cost of an airplane and the term needed for the production thereof?
– Yes, sir. It nearly takes 90 days to produce a plane at our workshop and it costs approximately TRY 5,000.
– I am allocating TRY 5,000, the cost of an airplane, to help with your school.
There is no doubt that the aforementioned two figures will come to your mind when Turkey and aviation are considered. One of them is a crazy aviator, engineer and entrepreneur Vecihi Hürkuş while the other one is the industrialist, businessman, entrepreneur and politician Nuri Demirağ, who considered himself obliged to invest in the future of his country. Coined as a Turkish businessman and politician, Nuri Demirağ, a.k.a. Mühürzâde Mehmed Nuri Bey, was born in Divriği district of Sivas in 1886. Being one of the first contractors of the Directorate General of Turkish State Railways (TCDD), he constructed 1,250 km of the 10,000 km-long railway network of Turkey. Therefore, his surname was identified as “Demirağ” (meaning “rail network”) by Mustafa Kemal Atatürk and he was also a passionate investor in the aviation journey of Turkey.
Nuri Demirağ was also the first entrepreneur to commission the preparation of the first bridge project for Bosporus, draw up the first urban and village plans specific for Turkey, lay the foundations of sites that were similar to the current technoparks, establish the first fit startup company and establish R&D centers. Nuri Demirağ and Vecihi Hürkuş encountered various obstacles regarding all their initiatives. Even today, we do not have any clear answer as to why interventions were made in the initiatives of these two figures. Nuri Demirağ’s ideas catering for any and all fields of aviation sector and the projects introduced by him are of utmost importance. If the projects initiated by him had been sustained and his projects had not been prevented, Turkey would have been one of the pioneer countries in aerospace industry. As a matter of fact, Nuri Bey positioned and launched his projects going beyond the developments in the aviation sector in those years. His son-in-law Mehmet Kum told me many exemplary incidents which contributed to this information a lot.
Nuri Demirağ established the first civil aviation research and training institute, the Sky School, on the land owned by him in the current Atatürk Airport’s area in Yeşilköy and Nu-D Airplane Factory in the area where the current Naval Museum is located in Beşiktaş. In 1936, he manufactured Nu-D 36 model airplanes, which could speed up to 325 km/h and cover a distance of 1,000 km by the use of local resources. Orders were cancelled due to a crash of this airplane during test flights. Besides, an export ban was imposed on Nu-D 36 airplanes. Nuri Demirağ was considered a jack of all trades as a businessman, industrialist and politician. However, the aphorism of Atatürk, also an aviation enthusiast, “The future is in the skies” was the motto shaping his journey, which was more striking and unforgettable than his other endeavors.
PROCESS…
Renamed as Turkish Aeronautical Association (THK) in 1935, Turkish Airplane Association established in 1925 so as to offer significant services to Turkish aviation was managed with a different perspective and considerably affected the endeavors of these two aviators. An aid campaign with the motto “Those Aware of Air Danger” was initiated by considering that THK would experience a revenue loss due to new regulations. The public showed great interest in this campaign. Businessmen competed with each other for offering donations. One of the businessmen offering hefty donations was A. Naci Demirağ. His donation gave rise to the procurement of 3 airplanes. Airplanes procured with such donations were transferred to Turkish Aeronautical Association on September 25, 1935 through a ceremony organized in Yeşilköy, Istanbul. Nuri Demirağ was reminded of his brother’s donation and asked to express his opinion about it.
He gave the following answer: “If my country needs airplanes, we cannot cover this need with 3 or 5 airplanes. What we are obliged to do is to establish an airplane factory”. Foundations of the factory were laid in Beşiktaş, Istanbul in September 1936. Impressed by this initiative, the management of THK decided to support Nuri Bey and signed a very detailed cooperation agreement. THK concluded a protocol on January 22, 1937 for the procurement of 10 training airplanes and 60 gliders. Encouraged by this protocol, Nuri Bey rapidly extended his investments. The workshop in Beşiktaş was commissioned as an airplane factory in February 1937. Selahattin Reşit Alan, who was one of the legendary figures at the time, studied aeronautical engineering in France and designed our first military aircraft MMV-1 (Milli Müdafaa Vekâleti-1), started working as the chief engineer at Demirağ’s factory. The first aircraft manufactured at this factory was named “Nu-D 36” after the initials of Nuri Demirağ and the year of production. In July 1938, Selahattin Alan, also a pilot by profession, took off with the aircraft designed by him to go to Eskişehir. He wished to show a finished aircraft to the authorities of THK.
However, this Nu-D 36 crashed while landing on Eskişehir İnönü Airport due to an incident described as a pilot error. Alan lost his life. The crash occurred because the aircraft landed early for the runway and hit a water canal barrier along the air strip. It was not related to any technical problem or deficiency regarding the aircraft. However, authorities asked for the testing of the airworthiness of aircrafts upon this incident. If this crash had not occurred, this aircraft would have gone through various tests at İnönü Airport. This tragic accident forestalled the sustainability of such investments.
THK asked for help from the Undersecretariat of Aviation regarding such testing. The resulting report was a bleak one. Upon this report, THK informed Demirağ in March 1939 that the acceptance of these aircraft would not be possible. Demirağ informed THK that required modifications were made within the framework of the agreement and testing needed to be performed in Istanbul. However, THK recorded as revenue Demirağ’s guarantee amounting to TRY 14,000 on a similar ground. On the other hand, the gliders covered by the agreement were handed over to THK without any problem and used for long years.
Besides, the aircraft of Demirağ passing all tests were approved by the Undersecretariat of Aviation in September 1939. However, Nu-D 36 airplanes could not be sold as this approval did not correspond to any license and flight permit. Following such developments, Demirağ sent two separate letters to the prime minister at the time İsmet İnönü in November 1938 and August 1940 to ask for help. When he could not get the desired support, he asked for the return of the guarantee amount of TRY 14,000 from THK but he could not get this back, either. He decided to claim his rights before the court. But he did not get anything. Besides, he was not allowed to sell these airplanes to other countries on the ground that they constituted war materials.
Believing that the country’s future lied in aviation, Demirağ did not give up. He commissioned aircraft maintenance-repair hangars and a runway in Safraköy (Yeşilköy) in July 1941. His aim was to establish the Sky School with the aircrafts manufactured by him. He achieved his aim. He opened the school to train pilots. The Sky School graduated its first pilots in August 1942. Attracting attention in Turkey and across the world, these successful endeavors also came to the attention of Americans. Visiting the facilities, American authorities commended this school.
Insisting on investing in aviation, Nuri Demirağ designed and manufactured an airliner called “Nu-D 38” with a capacity of 2 crew members and 6 passengers in February 1944. It was certified as airworthy in March 1944. It started carrying passengers between Istanbul and Ankara. But this did not last very long. Nuri Demirağ was actually under the pressure of bureaucracy and politics as well as those importing foreign products to Turkey. Not only Demirağ, but also Vecihi Hürkuş and other figures who wished to develop local products such as Şakir Zümre and Nuri Killigil also experienced the same difficulties.
Ömer İnönü, the son of İsmet İnönü, also started receiving pilot training at Nuri Demirağ’s Sky School. However, a pretense was put forth to interrupt training in this facility and it was handed over to THK. Thereupon, the runway of Nuri Demirağ’s Sky School was expropriated. He was also prevented from selling his airplanes to other countries. No local and authentic product could not be developed in this atmosphere while Turkish entrepreneurs were prevented from sustaining their commercial lives due to various excuses.
Following these developments, the only way out for Nuri Demirağ was to go into politics. Believing in a need for change from the single-party regime, Nuri Bey entered into politics. He founded the National Development Party considered as the first opposition party of Turkey in 1945. However, the party headquartered in Istanbul could not achieve the desired success due to some technical mistakes. He could not win any seat in 1946 elections but he was elected as Sivas MP from the Democrat Party in 1954 elections. Suffering from diabetes, Nuri Demirağ passed away on November 13, 1957 and started his eternal rest in Zincirlikuyu Cemetery.
(Güntay Şimşek’in Kırsal Kalkınma Dergisi, Sayı: 18’de yayınlanan yazısıdır.)
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.