Koronavirüs salgını sonrası ciddi kargaşa testlerde yaşandı. Şu anda bile test konusunda belli bir küresel standartlar oluşmuş değil. PCR veya diğer Kovid-19 testlerinde tüm dünyada sorun yaşanıyor. Bazen bu durum kötü amaçlı da kullanılabiliyor.
Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar test konusunda standartlaşmış bir ortak görüş geliştirip, uygulamaya sokamadıkları için bazı ülkeler 48 saat, bazıları 72 ve bazıları ise seyahatten 90 saat önce alınmış testler istediler. Böylece denetim, kontrol ve test yapacak yerlerin tescili konusunda ciddi tartışmalar oldu. Türk Hava Yolları gibi küresel uçuş ağı olan şirketler de bu durumda ciddi şekilde etkilenmekte, seyahat özgürlüğü anlamında sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle bazı ülkeler, diğer devletlerin testlerini tanımadıklarını, eksik bulduklarını ilan etmeleri sebebiyle de ciddi sorunlar gündeme geliyor.
Geliştirilen aşıların uygulamaya geçilmesiyle birlikte testlerden sonra başka bir tartışma daha gündeme taşındı. “Aşı Pasaportu” gibi uygulamalar zaten tartışılıyordu, konu iyice alevlenmeye başladı. Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’in Avrupa Birliği’ne başvurarak AB içerisinde serbest seyahat edebilmesi için aşı karnesine sahip olma şartı istemesi ise tartışmaları hızlandırdı. Pek kabul görmeyen bu teklifle Yunanistan, ekonomisinin ağırlıklı olarak turizme bağlı olması nedeniyle 2021’de böyle bir fırsat oluşturmaya çalışıyor.
Ancak Kovid-19 için standartlaşmış testler ve aşı uygulamaları için dünyada çeşitli kuruluşlarda çalışmalar yapmaktadır. Dolayısıyla böyle bir uygulamanın Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Sağlık Örgütü ile BM Dünya Turizm Örgütü, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) gibi kuruluşlardan bağımsız düşünmek zor. Küresel kuruluşların önündeki en önemli engel ise çeşitli ülkelerin geliştirdiği aşıların kabulüyle ilgili çalışmaların devam ediyor olması.
Çin, Türkiye, Endonezya ve Brezilya gibi ülkelerde kullanılan Sinovac veya Rusya’nın Sputnik V aşısının henüz çoğu ülkede kabul edilmemiş olması dikkate alındığında ülkeler arası seyahatlerde ve ilişkilerde nasıl bir tartışmanın yaşanacağı kestirilemiyor.
AB ülkeleri için Schengen vizesine başvurularda belli aşıların kabul edildiği varsayımıyla hareket edildiğinde ciddi anlamda bir seyahat kısıtlaması gündeme gelecektir. Başta Çin ve Rusya olmak üzere ülkeler arasında aşı kaynaklı farklı bir ekonomik savaş ortaya çıkacaktır. Bu defa Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) de devreye girecektir.
Öte yandan “Aşı Pasaportu” tartışmasında en önemli hususlardan birisi de hangi aşının ne kadar zaman için koruma sağladığının bilinmemesi. Haber Aero’da Alper Eliçin’in yazısına göre AB nüfusu yaklaşık olarak 448 milyon ve sadece BioNTech’ten alacağı aşı miktarı 600 milyon doz. Ayrıca Astra Zeneca’dan 400 milyon, Sanofi’den 300 milyon, CureVac’tan 405 milyon, Moderna’dan 160 milyon doz aşı için sipariş verilmiş. AB’de tüm nüfus iki dozdan aşılansa dahi yüzde 208 daha fazla aşı ısmarlanmış durumda. Müthiş bir bencillik olduğu ortada.
Ekonomik açıdan dünyadaki birçok ülkeden çok daha güçlü olan AB’deki aşı talebi bu kadarla da sınırlı değil. Novavax’tan 200 milyon, tek doz olarak uygulanacağı açıklanan Johnson & Johnson aşısından da 400 milyonluk bir sipariş söz konusu. Kısacası AB ihtiyacının üç katından fazla aşı bağlantısı yapmış. Dolayısıyla AB’de gündeme gelen “Aşı Pasaportu” tartışmasından çok daha önemli ve hayati husus dünyadaki diğer ülkelerin aşıya erişimidir.
Mevcut aşıların hangi zaman dilimi içinde, ne kadar koruma sağladığı tam olarak bilinmediğine göre antikor ya da benzeri testlerin seyahatlerde daha yoğunlukla gündem konusu edilmesi gerekmez mi? Kişilerin koronaya karşı direncinin olup olmadığı daha gerçekçi olarak belirlenebilir. Böylece korona geçirerek direnç oluşturanlar anlaşılabileceği gibi aşı olmalarına rağmen direnç kazanabilenler de saptanabilir. Böylece kimin ne aşısı yaptığının da tartışılmasına gerek kalmaz.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.