Türk havacılığının unutulmazlarından Nuri Demirağ

Fotoğraf: Sivas Valiliği/sivas.gov.tr

“Bütün emelim Türk gençliğinin kanatlanmasını görmektir. Bu uğurda bütün şahsi servetimi feda etmiş bulunuyorum. İcap ederse sırtımdaki gömleğimi bile bu maksat uğruna satmaya hazırım” (Nuri Demirağ).

Türk havacılık tarihinin unutulmazlarından, üretkenliği ve hayırseverliği ile tanınan en büyük şahsiyetlerin başında Nuri Demirağ gelmektedir. Diğer adı Mühürzâde Mehmed Nuri Bey’dir. Onu müteahhit, iş adamı ve siyasetçi kimlikleriyle de tanıyoruz. Siyasete girişi kanaatimce sadece önüne konan engelleri aşmak için olmuştur. Çok çile çekmiş, çok mücadele etmiş ve engellerle boğuşarak ömrünü tamamlamıştır.

Türkiye’de ilk uçak fabrikasının kuruluşu, ilk sigara kağıdı üretimi, ilk yerli paraşüt üretimi gibi önemli ilkleri gerçekleştiren, bunun yanında İstanbul Boğazı üzerine köprü ve Keban’a büyük bir baraj yapılması düşüncelerini ilk kez gündeme getiren kişidir. İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde uçak mühendisliği bölümünün açılması için öncülük de yapmıştır. Cumhuriyet döneminin sayılı zenginleri arasına girmiştir. Bunun yanında doğup büyüdüğü topraklara daima vefalı olmuştur. Hep bir şeyler yapmak istemiştir. Büyük projeler planlamıştır. Divriği’yi bir sanayi şehri haline getirmeyi kurgulamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Divriği’de bir Gök Üniversitesi kurma fikri ancak oldukça ileri görüşlü ve vizyoner Nuri Demirağ gibi bir şahsiyete ait olabilir. Fakat biz onu en çok havacılık sanayisinin gelişimi için verdiği mücadeleleri ile hatırlıyoruz.

Nuri Demirağ, 1886 yılında, Sivas’ın Divriği ilçesinde dünyaya geldi. Babası Mühürzâde Ömer Bey, annesi Ayşe Hanım’dır. Üç yaşında iken babasını kaybetmiş, annesi tarafından büyütülmüştür. Nuri Demirağ, ortaöğrenimini Divriği Rüştiye Mektebi’nde tamamladıktan sonra okuldaki başarısı nedeniyle öğretmen yardımcısı olarak kendi okulunda bir süre görev yapmıştır. 1903 yılında Ziraat Bankası’nın açtığı memurluk sınavını kazanarak Kangal kazasındaki şubeye, bir yıl sonra ise Koçgiri Şubesi’ne atanmıştır. 1910’da Maliye Bakanlığı’nın sınavını kazanarak maliye memuru olmuştur. İlk olarak İstanbul Beyoğlu Gelirler Müdürlüğü’ne memur olarak atanmış, kısa süre sonra Hasköy Mal Müdürü olmuştur. Maliyenin her kademesinde çalışmıştır. Mali konularda ciddi tecrübe sahibi olmuştur. Bir yandan da Maliye Mekteb-i Alisi’nde gece derslerine katılarak yüksek öğrenimini tamamlamıştır. Müteakiben 1918 yılında maliye müfettişi olmuştur. Beyoğlu ve Galata dolaylarında görev yaparken, I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış bir devletin memuru olarak bazı hakaretlere maruz kalmıştır. Bu hakaretleri içine sindiremediği için istifa etmiştir. Sonrasında serbest çalışmaya başlamıştır. 1920 yılında Mesude Hanım ile evlenen Mehmet Nuri Bey’in bu evlilikten Galip ve Kayı Alp adlı iki oğlu, Mefkure, Şukufe, Süveyda, Süheyla, Gülbahar ve Turan Melek adlarında kızları dünyaya gelmiştir.

Tapu dairesinde mühendis olan kardeşi inşaat yüksek mühendisi Abdurrahman Naci Bey’i de memuriyetinden istifa ettirip kendisine ortak yapan Mehmet Nuri Bey, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. Kardeşi ile birlikte çalışarak 1012 kilometrelik Samsun-Erzurum, Sivas-Erzurum ve Afyon-Dinar demiryolu hattını bir yıl gibi kısa bir sürede tamamlamayı başarmıştır. Bu o günkü şartlarda çok büyük bir başarıdır. Çok dağlık ve kayalık arazide balyozlarla dağları delerek tünel açmak zorunda kalmalarına rağmen, işlerini zamanında tamamlamışlardır. Başarılarından ötürü 1934 yılında Atatürk, kendisine ve kardeşi Abdurrahman Naci Bey’e Demirağ soyadını vermiştir.

Türkiye’nin ilk uçak mühendisi olarak bilinen Selahattin Reşit Alan, 1935 yılında Eskişehir Tayyare Tamirhanesi’ndeki resmi görevinden istifa ederek Mehmet Nuri Demirağ ile iş ortaklığı kurmuştur. Nuri Demirağ, 1936 yılında Beşiktaş’ta Uçak Atölyesi’nin temelini atmıştır. Selahattin Bey, Milli Müdafaa Vekâleti–1 projesindeki tecrübesi üzerine çok hızlı bir şekilde Nu.D 36 ve 38 uçaklarının projelerini gerçekleştirmiştir. İlk olarak Nu.D 36 adı verilen tek motorlu Türkiye’nin ilk yerli uçağı üretilmiştir. Çok beğenilen uçaktan Türk Hava Kurumu 10 adet sipariş vermiştir. Ayrıca ilave olarak 65 planör siparişi de gelmiştir. Bugün bile pilotluğu çok tartışılan Selahattin Alan, kendi tasarladığı ve üretimini yaptığı Nu.D 36 uçağıyla 13 Temmuz 1938’de Eskişehir’e uçarak gitmeye karar vermiştir. Eskişehir’e uçarak gitmek istemesinin amacı, tamamlanan uçaklardan birini Eskişehir’de yapılması istenen kabul testleri için Türk Hava Kurumu (THK) yetkililerine göstermektir. Selahattin Alan, Nu.D 36 uçağı ile İnönü Havaalanı pistine iniş yaparken talihsiz bir şekilde pist kenarına kazılmış hendeğe takılarak kaza geçirmiş ve maalesef bu elim kazada hayatını kaybetmiştir. Bu olay üzerine THK, Nu.D 36 uçağının istenen şartlara uygun olmadığını belirterek tüm siparişleri iptal etmiştir. Uçak siparişlerinin iptal edilmesi üzerine Nuri Demirağ, THK’yı mahkemeye vermiştir. Bilirkişilerin hazırladığı raporda; kazanın kırım olmadığı açıkça belirtilmesine rağmen mahkeme kararını THK lehine vermiştir. Ayrıca uçağın yurt dışına satışı da yasaklanmıştır. Nuri Demirağ kazanın pilot kaynaklı olduğunu defalarca izah etmiş ve resmi belgelerle de ispatlamıştır. Fakat uçağı teslim etmeyi başaramamıştır. Maalesef THK yetkilileri hiçbir şekilde olumlu yaklaşım sergilememişlerdir. En sonunda Nuri Demirağ çaresiz kalmış, dönemin Cumhurbaşkanı İnönü’ye mektuplar yazmış ve yardım istemiştir. Bu mektuplardan 29.11.1939 tarihli olandan bir bölümü dikkatinize sunuyorum.

“Hava kurumundan bidayette verilen ve arkası gelmeyen 65 planör kuruma teslim edilmiş ve 10 mektep tayyaresi, uçuş melekesi az olan bir mühendisimizin rızam hilafına tayyare ile Eskişehir’e giderken İnönü’nde yapılmakta olan törene iştirak etmek isteyerek, sahanın darlığı, planör, tayyarelerin ve ziyaretçilerin çokluğu yüzünden meydanda yer bulamamasından ekin tarlası içerisinde yere konuş esnasında bir metrelik çukuru göremeyerek mühendisin ölümüyle neticelenen bir kaza vukua gelmiş idi. Bunda tayyarenin kabahati yoktur.”

Böyle bir sebeple uçak alımının durmaması gerektiğini ifade etmiştir. Çünkü bu uçaklar alınmazsa uçak üretimini sürdürebilmek mümkün olmayacaktır. Bir ülkede uçak üretiminin sürdürebilir olması için yurt içinde ürünü kullanan müşteriye ihtiyaç vardır. Ayrıca ülkenin havacılık otoritesiyle de çok yakın çalışılması gerekmektedir. Projeye devam etmek, projeyi durdurmaktan daha güçtür. Durdurmak en kolay yoldur. Önemli olan projeyi ara vermeden her türlü güçlüğe rağmen sonuca ulaştırmaktır. Eksikler giderilerek mutlaka faaliyetlere devam edilmelidir. Nuri Demirağ tasarımı ve üretimi tamamen Türkiye’de yapılmış yerli bir uçak üretiminin önemine inanıyordu ve Türk malı bir uçak yapılması gerektiğini her platformda vurguluyordu.

1938’de Nuri Demirağ hedef büyüterek tamamen Türk mühendisleri tarafından tasarlanan Nu.D 38 adını taşıyan, çift motorlu, 6 kişilik yolcu uçağını üretmiştir. Nuri Demirağ bu uçağı zamanla geliştirerek, askeri amaçlar için de kullanılmasını planlıyordu. Bu başarılara rağmen Nu.D 36 ve 38’in yurt dışı siparişlerinin önüne de engeller konulmaya başlandı. O dönemdeki uçakları incelediğimizde Nuri Demirağ’ın geliştirilmesini sağladığı Nu.D 36 ve 38 uçaklarının gelişmiş uçakların arasına girecek teknolojilere sahip olduklarını görebiliyoruz. Bütün engellemelere rağmen Nuri Demirağ havacılık sektöründeki atılımlarını ardı ardına yapıyordu. Bugün resimlerine ulaşılan, gizli olarak yürütülen Nu.D 40 uçağının geliştirilmesini sağlamış ve bu uçağın rüzgar tüneli testleri Almanya’da gerçekleştirilmiştir. Alman Havacılık ve Uzay Merkezi’nde (Deutsches Zentrum für Luft- und Raumfahrt, kısaltması DLR) araştırma görevlisi olarak çalışan Emir Öngüner, kurumdaki çalışmaları sırasında, Nuri Demirağ Tayyare Atölyesi’ne ait Nu.D 38 ve 40 modellerinin rüzgâr tüneli testlerinin icra edildiğine dair 297 sayfa belge ve 48 adet teknik çizime ulaşmıştır. Sonrasında Emir Öngüner’in, Nuri Demirdağ’ın Almanya’da kaybolan uçağı Nu.D 40 hakkında yazdığı “Bir Avcı Tayyaresi Yapmaya Karar Verdim” adlı kitabı yayımlanmıştır. Bu kitap çok kıymetli bilgiler içermektedir. Kitap; içerdiği çok sayıda fotoğraf, teknik çizim, rapor, tablo ve gazete kupürüyle adeta bir hazine niteliğini taşımaktadır.

Nuri Demirağ, zenginliğinin yanında aynı zamanda hayırsever bir iş adamıdır. Bilindiği üzere 1939 yılında, Cumhuriyet tarihinin en büyük depremi Erzincan’da yaşanmıştır. Deprem sonucunda toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Nuri Demirağ evdeki tüm giyecek ve yiyecekleri yanına alıp Erzincan’a koşmuş ve kurtarma çalışmalarına katılmıştır. Depremde evlerini yitiren afetzedelere prefabrik evler yaparak barınmalarını sağlamıştır.

Nuri Demirağ, 1941 yılında bir gazeteciye verdiği mülakatta “Gelecek için tasavvurlarınız nedir?” sorusuna aşağıda alıntıladığım çok veciz ve anlamlı bir cevap vermiştir.

“Evvela bu müesseseyi fevkalade genişletmek, büyük Yeşilköy Gök Lisesi’ni kurmak… Divriği’de binlerce genci sinesine alacak, telsizciliği, motorculuğu vs. 12 şubeyi ihtiva edecek şekilde Gök Üniversitesi’ni kurmak… Sonra şu çayırın bir kenarında, muradına ermiş insanların huzur ve saadetiyle oturup kahvemi içerken, bir işaretle yüzlerce tayyarenin birden havalandığını görmek.”

 Bütün engellemeler Demirağ’ı yıldıramamıştır. Demirağ, 1944’te Nu.D 38 için uluslararası uçuş sertifikası almayı başarmıştır. Ancak Demirağ hiçbir zaman işbaşındaki hükümetten gerekli desteği görememiştir. Nuri Demirağ; hiçbir zaman kendisini düşünmemiş, şahsi menfaatlerini ön plana almamış, yaşamı boyunca ülkesinin gelişmesi ve refahı için çabalamıştır. Dışarıdan yüksek bedeller ödeyerek hava araçlarının ithal edilmesini uygun bulmamıştır. Büyük mali riskler içermesine rağmen havacılık alanına girmiş, ülkesi için uçaklar üretmiştir.

Uçakların test uçuşları sırasında bugünkü Yeşilköy civarında bir havaalanı kullanılmıştır. Uçak test pilotu olarak ise Kurtuluş Savaşı pilotlarından Basri Alev görev yapmıştır. Tesis yetersiz kalınca Yeşilköy’deki tesislerin yakınına bugünkü Atatürk Havalimanı’nın yerine büyük bir havaalanı yaptırmıştır. Yanına da uçak fabrikasını kurmuştur. Yeşilköy Nuri Demirağ Tayyare Fabrikası ve Gök Okulu, 17 Ağustos 1941’de hizmete açılmıştır. Asıl büyük fabrikayı memleketi olan Sivas-Divriği’de kurmayı planlamış ve yatırımlar yapmış, ancak bu planını gerçekleştirememiştir. Nuri Demirağ’ın fabrikalarında yapılan eğitim uçakları, Gök Okulu’nda başarılı uçuşlar yapmış ve hiçbir kayba yol açmadan tam 16.000 saat uçmuş, 290 genç pilot yetiştirmiştir.

Nuri Demirağ, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi’nin kurucusudur. Bu partiyi kurmaktaki amacının yukarıda da bahsettiğim gibi önüne siyasetçiler tarafından çıkarılan engelleri aşmak olduğunu düşünüyorum. Yoksa onun hiçbir zaman amacı siyaset yapmak olmamıştır. Onun yaşamının her anında tek amacı durmadan üretmek ve ülkesini güçlü kılmak olmuştur.

Yaşanan engellemeler sonunda uçak üretimi durmuş, belli bir süre fabrikalarda yakıt tankları ve baraj kapaklarının üretimi devam etmiştir. Tabii sonunda fabrika kapatılmıştır. Nuri Demirağ’ın mücadeleyle geçen ömrü 13 Kasım 1957’de İstanbul’da noktalanmıştır. Allah rahmet eylesin. Yaptığı hizmetler saymakla bitmez. Nuri Demirağ, Türk milletinin kalbinde müstesna yerini almıştır. Aziz hatırası gönüllerde yaşatılmaktadır. Ülkemizin Nuri Demirağ gibi müteşebbis ruhlu, yüce gönüllü, hayırsever iş adamlarına ihtiyacı vardır. Nuri Demirağ’ın ülkemizin gelişimi için yaptığı mücadeleler hiç unutulmayacaktır. Bazen, acaba Nuri Demirağ’ın önü açılsaydı ülkemizde de Boeing ya da Airbus gibi dünyada havacılık sektörüne öncülük yapan bir şirket doğar mıydı diye düşünmeden geçemiyorum. Acaba bu şahsiyet Türkiye dışında bir ülkede doğmuş olsaydı neler yapabilirdi? Bu engellerle karşılaşır mıydı? Diğer yazılarımda dünyada havacılık sektörüne öncülük etmiş önemli mühendisleri, bilim insanlarını kaleme aldığım için, ülkemizde karşılaştığı engellerle karşılaşmazdı diye düşünüyorum. Ama tabii ki bu sorunun tam bir cevabı yok.

 

Exit mobile version