“Harekette birlik olmazsa, fikirdeki birlik faydasızdır.”
(Muhammed İkbal).
“Halkalardan biri gevşerse, zincirin tümü kopar.”
(Anonim).
“Hepimiz gerçekliği sembol isimlere indirgemeye bayılırız ama Süpermen’in modası geçeli çok oldu. Dikkate değer bir başarı elde etmek ancak ekip işidir.”
(Steve Jobs).
Başarı yolculuğunda atılması gereken en önemli adımlardan birisi bir takım hâlinde çalışmayı becerebilmektir. Kısaca takım olabilmeyi başarmaktır. Tek vücut, tek ses ve güçlü bir yapıya sahip olabilmektir. Tek başımıza çok güçlü, yetkin ve donanımlı olabiliriz. Fakat büyük başarılarda bunun etkisi hissedilmez. Büyük projeleri başarabilmek için takım olmamız gerekir.
Hepimizin çokça konuştuğu bir konu vardır: “futbol”. Sohbetlerimizin en çok konuşulan konuları arasında yer alır. Devamlı tartışır dururuz. Sıklıkla çok yetenekli futbolculara sahip olduğumuzu fakat bir türlü beraber oynayamadıklarından yakınırız. Bu durumun en kısa sürede düzeltilmesi yani takım olunması ve bağımsız davranan futbolcuların gönderilmesi gerektiğini savunuruz. Bazı şahısların takımı ve takımın ruhunu bozduğunu dile getiririz. Örneğimizi futboldan verdik fakat aslında bu durum hemen hemen bütün alanlarda benzerlik göstermektedir. Küçük bir iş yerinden hatta aileden başlayıp büyük holdinglere kadar takım olmak çok büyük öneme sahiptir. Birlikte çalışabilmek, birlikte adımlar atmak, birlikte mutlu olmak, birlikte kutlamak ve birlikte üzülmek takım olmanın olmazsa olmazlarıdır. Düşünelim ki herhangi bir konuda canla başla birbirimizi suçlamadan, kendi egomuzu ve benliğimizi ön plana çıkarmadan çalıştığımızda başaramayacağımız proje ve yenemeyeceğimiz güçlük yoktur. Yeter ki isteyelim. Bu yolda istekli adımlar atalım. Bu şekilde davranış sergilemek ve çalışmak hepimizin karakteri olmalıdır.
Tek başına çalışan insanlar başarılı olamazlar mı? Elbette olurlar, isimlerinden söz ettirirler, kendileri tatmin olurlar fakat onların birlikte çalıştıklarında oluşturacakları yaygın etkinin çok altında kalırlar. Uzayı keşfetmek varken küçük bir vakayı ve enstrümanı icat etmekle kendilerini sınırlarlar. Etraflarına katkıları tamamen yok demiyoruz fakat kapasitelerinin çok altında olduğu aşikârdır.
Günümüzde yapılan çalışmaların büyük bir çoğunluğu çok disiplinlidir. Doktorlar, mühendisler hatta bazı konularda sosyal bilimciler birlikte çalışmaktadırlar. Konunun hem teknik hem sosyal hem de tıp boyutları bulunabilmektedir. Bir insan her şeyi bilemez, bilmesi de mümkün değildir. Gerek de yoktur çünkü kısa süreli ömrümüzde her şeyi öğrenmek istesek buna gücümüz yetmez fakat çok iyi bir yönetimle farklı alanlardaki araştırmacılar ile birlikte çalışıp çok büyük projeleri hayata geçirebiliriz. Örneğin hastanelerde sıkça kullanılan bir cihazı; doktor, mühendis, teknisyen ve sanayici bir araya gelerek rahatlıkla üretebilirler, ülkemize çok ciddi miktarda katkı sağlayabilirler.
Başarıya giden yolda atılması gereken en önemli adım mutlaka ve mutlaka takım hâlinde çalışmayı becerebilmektir. Bu ruhu tesis edebilmektir. Kolektif bir ruhun çalışmaya yansıması takım ruhunu ortaya çıkarır. Bu takım ruhu, başarılı işler yapmanızı sağlar. Uyumlu bir hükümeti düşünelim. Bakanlıklar arasında çok iyi bir uyum olursa ve birbirlerine katkı sağlarlarsa birçok problem kolaylıkla çözülür. Burada üzerinde durulması gereken çok önemli hususlar vardır. Kişilerin isimleri ön planda olmamalıdır, “ben” yerine “biz” vurgulanmalıdır. Başarı ve başarısızlık sahiplenilmelidir. Başarıda ve başarısızlıkta eksikler gözden geçirilmeli, daha iyi nasıl yapabiliriz düşüncesi hâkim olmalıdır. Grup içerisinde sivrilmelere müsaade edilmemelidir. Bireysel performanslardan bahsedilmemeli, ekibin performansından söz edilmelidir. “Ekibin ne kadar iyiyse sen de o kadar iyisin.” prensibi benimsenmelidir. Biliyoruz ki bireylerin etkili çözüm bulmak için başkalarının desteğine ve rehberliğine ihtiyacı daima vardır. Bireyler bir görevi yerine getirmek için, ortak bir platformda bir araya geldiklerinde bir ekip oluştururlar. Elbette ekip oluşturulurken gelişigüzel bir ekip olmayacaktır. Her bir gerekli yetkinlik için en uygun bireyler seçilecektir. Liyakat prensibi ön planda olmalıdır. İşe uygun birey seçilmeli, bireye uygun iş aranmamalıdır. Kişisel çıkarlar ön planda tutulmamalıdır. Takım ruhu desteklenmelidir. Tek hedef şirketin veya kurumun koyduğu stratejiye uygun olarak hedefleri başarmak olmalıdır.
Tarihi incelediğimizde kurulan başarılı ekiplerin; çok büyük başarılara imza attığını, başarılamaz denilecek şeyleri başardığını, fethedilemez denilen yerleri fethettiğini, ulaşılamaz denilen hedeflere ulaştığını çok net görüyoruz. İnanarak, bu uğurda en yetkin ekibi kurarak, takım ruhunu oluşturarak tüm engelleri aşmak mümkündür. Tarihteki abide şahsiyetlerin hayatına bakalım. Hemen hemen hepsinin çok güçlü bir ekibe sahip olduğunu görmekteyiz. Melikşah dediğimizde Nizâmülmülk’ü hatırlamamak mümkün mü? Fatih dediğimizde Akşemseddin’i nasıl hatırlamayız? Tarih sayısız örneklerle doludur.
Takım olabilmek için her zaman ekip ön planda olmalıdır. Ekip üyelerinin her birine gerekli önem ve değer verilmelidir. Asla hafife alınmamalıdırlar. Onların öneri ve görüşleri dikkatlice dinlenilmelidir. Başarılı olan kimselerin iyi dinleyici olduklarını hatırlayalım. Asla fikirlerinizi herhangi bir üyeye dayatmaya çalışmayın, aksine onların moral ve motivasyonunu bozmamaya özen gösterin. Ekiple çalışırken her bir üyenin fikrinin değerli olduğunu asla unutmayın. Tartışmalar saygı ve sevgi çerçevesinde ekip tartışması olmalıdır, kişisel tartışmaya dönüşmemelidir. Takım üyelerinizin herhangi biriyle aynı fikirde değilseniz ona rehberlik etmeye çalışın. Ses tonunu çok iyi ayarlamak da en önemli dikkat edilecek hususlardan birisidir. Kendi fikrinizi diretmek konusunda ısrarcı olmayınız.
Takım olmayı bilenler, bu yönde hareket edip faaliyetlerine devam edenler başaracaklardır. Yol budur, bu yolda yürümek elzemdir.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.