Manş Denizi’ni uçakla ilk defa geçen Fransız havacı Louis Blériot

Fotoğraf: FAI

Fransız havacı, mucit, mühendis, uçak tasarımcısı ve aynı zamanda pilot olan Louis Charles Joseph Blériot önemli başarılara imza atmış havacılığın en önde gelen isimlerinden birisidir. Blériot, motorlu, pilotlu ve tek kanatlı uçak yapan ilk kişidir. Onun tanınmasının en büyük sebebi Kıta Avrupası ile Büyük Britanya arasında ilk uçuşunu kendi geliştirdiği, tek kanatlı, 25 beygir gücünde motora sahip, Blériot XI uçağı ile gerçekleştirmesidir. Bu uçuş, Calais`ten başlamış Dover`e kadar 37 dakika sürmüştür. Bu başarısı ona, London Daily Mail tarafından sunulan, 1.000 £ değerinde bir ödül kazandırmış ve zamanın önde gelen uçak pilotları ve üreticilerinden biri olarak ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur.

Blériot, 1 Temmuz 1872 tarihinde Fransa’nın Cambrai şehrinde, varlıklı ve beş çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Charles Blériot, annesi Clémence Blériot’dur. Blériot, 10 yaşındayken Cambrai’deki Notre Dame Enstitüsüne yatılı olarak gönderildi ve orada özellikle çizimleri dahil olmak üzere sık sık sınıf ödülleri kazandı. On beş yaşındayken Amiens’teki teyzesinin yanına giderek liseye başladı. Bilim ve Almanca lisans sınavlarını geçtikten sonra prestijli Ecole Centrale Paris’e gitmeye karar verdi. Bu okula giriş, zor olan bir sınavla olduğundan Louise Blériot, Paris’te Collège Sainte-Barbe’de bir yıl geçirdi. Ardından sınavı geçerek 1892’de Conservatoire des Arts et Métiers’in karşısında bulunan École Centrale des Arts et Manufactures’a girdi. Özellikle tasarım ve çizim yeteneği testlerinde başarılı oldu. École Centrale’de üç yıllık zorlu bir eğitimden sonra mühendislik eğitimini başarıyla tamamladı. Daha sonra Paris’te bir elektrik mühendisliği şirketi olan Baguès’te bir iş buldu. Kompakt bir entegre asetilen jeneratörü kullanarak otomobiller için dünyanın ilk pratik farını geliştirdikten sonra şirketten ayrıldı. Daha sonra otomobil aydınlatmasında yaygın olarak kullanılan asetilen farların üretimine adanmış Établissements Louis Blériot’u kurdu. 1897’de Blériot, Paris’te 41 rue de Richelieu’de bir galeri açtı. Far ve diğer otomotiv aksesuarları üreticisi olarak kazandığı mütevazi servetini, havacılık alanındaki ilk çalışmalarını finanse etmek için harcadı. Ekim 1900’de, Blériot galerisinin yakınındaki her zamanki restoranında öğle yemeği yerken, ailesiyle öğle yemeği yiyen, emekli bir subayın kızı olan, Alice Védères gözüne takıldı. Sonrasında onunla 21 Şubat 1901’de evlendi. Evliliklerinde üçü erkek, üçü kız olmak üzere altı çocukları dünyaya geldi.

Blériot’un havacılığa ilgisi Paris’te mühendislik okurken başlamıştı. 19. yüzyılın başlarından beri Jean Pierre François Blanchard ve Jacob Degen gibi Fransızlar, kanatlarını çırparak uçan bir makine olan ornitopterler ürettiler. Ornitopter, kuşları taklit ederek kanatlarını çırparak uçmak üzere tasarlanmış hava aracının ismidir. Louis Blériot da 1900 yılında kendi ornitopterini yaptı ancak Blanchard ve Degen gibi onu yerden kaldıramadı. 1903’te, başka bir uçak tasarımcısı olan Gabriel Voisin ile birleşerek Blériot-Voisin Şirketini kurdu. Şirket, 1905 yılında uçan bir deniz uçağı yaptı. Ertesi yıl Blériot, Voisin’den ayrıldı ve kendi şirketini kurdu. Sen Nehri üzerinde deniz motoru yardımıyla çekilen bir planörle bir dizi deneyden sonra, kutu uçurtma çift kanatlılardan ilk tek kanatlı uçaklara kadar çeşitli motorlu uçaklar tasarlayıp üretti ve test etti.

Ayrıca Blériot traktör pervaneli tek kanatlı uçak da yaptı. Uçağın alçak konsol kanatları, kapalı gövdesi, bir dümeni; büyük, tamamen hareket eden bir arka düzlemi vardı. Kapalı Antoinette motoru, dört kanatlı bir metal pervane kullanıyordu. Blériot VII, 1907’de test edildi ve yaklaşık 50 mil (80 kpm) hızda 1.640 fitten (500 m) fazla mesafeyi kat etmeyi başardı. Blériot, 1901 ve 1909 yılları arasında yaklaşık on uçak üretti. Denemeleri ilerledikçe, uçağının yapısını ve profilini geliştirdi. 25 Temmuz 1909’da 25 beygir gücünde bir motora sahip, tek kanatlı uçak olan Blériot XI’i, İngiliz Kanalı boyunca Fransa’nın Calais kentinden İngiltere’nin Dover kentine kadar uçurdu. Son derece dikkat çeken bu gösteri sonrasında, uçağı Fransa ve İtalya Silahlı Kuvvetlerinde hizmete girmiştir. 1912 yılında Britanya ve Osmanlı İmparatorlukları da aynı uçağı kullanmaya başladılar. Temmuz 1909 ile Ağustos 1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlangıcı arasında Blériot fabrikası, çoğu Tip XI tek kanatlı uçaklar olmak üzere bu tasarımın varyasyonları olan 900’den fazla uçak üretti.

İki kişilik Bleriot XI-b uçağından Osmanlı Ordusu’nda iki adet kullanılmış, birincisini Serasker Rıza Paşa hediye etmiş ve 1912’de hizmete girmiştir. Aynı uçağın değişik modeli olan, yine iki kişilik XI-2 modelinden üç adet ve tek kişilik modeli olan “Penqouin” modelinden de üç adet hizmete girmiştir. Ayrıca Osmanlı Ordusu’nda kullanılmamış olan üç kişilik “CI-3” tipi de mevcuttur. 1910’dan itibaren diğer beş Avrupalı uçak üreticisiyle birlikte Blériot, Wright Kardeşler’in kanat eğrilme patentleri konusunda Wright Kardeşler ile beş yıllık bir yasal mücadeleye girmek zorunda kaldı. Sonunda Wright Kardeşler’in iddiası Fransız ve Alman mahkemelerinde reddedildi.

1913’te Blériot liderliğindeki bir konsorsiyum, Société Pour Les Appareils Deperdussin uçak üreticisini satın aldı ve 1914’te şirketin başkanı oldu. Adını Société Pour L’Aviation et ses Dérivés (SPAD) olarak değiştirdi. SPAD S.XIII avcı uçağı 1917’de ortaya çıktı ve kısa sürede kendisini mevcut en iyi savaş uçağı olarak kabul ettirdi. René Fonck, Georges Guynemer, Charles Nungesser ve Edward Rickenbacker gibi önde gelen Müttefik aslar bu uçağı kullanmakta ısrar ettiler. SPAD S.XIII’ün 1918’de Batı Cephesi’nde Müttefiklerin gökyüzünün kontrolünü ele geçirmesinin ana nedeni olduğu iddia edildi. SPAD, Fransa için 5.600’den fazla uçak üretti ve bazılarını Büyük Britanya ve diğer ülkelere ihraç etti. Bu uçaklardan toplam 8.472’si I. Dünya Savaşı sırasında kullanıldı.

I. Dünya Savaşı’ndan önce Blériot; Brooklands’de, Surrey’de ve Hendon Aerodrome’da İngiliz uçuş okulları açmıştı. Bir İngiliz şirketinin modellerini İngiliz hükümetine satma şansının daha fazla olacağını fark ederek, 1915’te Blériot Manufacturing Aircraft Company Ltd’yi kurdu. Blériot tasarımının modası geçmiş olduğu düşünüldüğünden umut edilen siparişler alınamadı. Şirketin kontrolü üzerinde çözülmemiş bir ihtilafın ardından şirket 24 Temmuz 1916’da tasfiye edildi. Bu şirketin kapanmasından önce bile Blériot, Birleşik Krallık’ta yeni bir girişim planlıyordu. Başlangıçta Blériot ve SPAD Ltd olarak adlandırılan ve Addlestone merkezli, Hava Seyrüsefer ve Mühendislik Şirketi (ANEC) Mayıs 1918’de kuruldu. ANEC, 1926’nın sonlarına kadar zorlu bir havacılık ikliminde hayatta kaldı ve Blériot Whippet arabalarının yanı sıra birkaç hafif uçak üretti. Savaştan sonra sivil havacılık projelerinde çalışan Bleriot, 1927’de Atlantik’i aşan ilk pilot Charles Lindbergh’i Paris’te karşılayanlar arasındaydı.

Blériot, 1 Ağustos 1936’da Paris’te kalp krizi geçirerek ölene kadar havacılık işinde aktif olarak çalıştı. Genç sayılacak bir yaşta hayata gözlerini yumdu. Les Invalides’te tam askeri törenle düzenlenen cenaze töreninden sonra Versailles’daki Cimetière des Gonards’a defnedildi. Havacılık alanında öncüler arasında yerini aldı. Onun onuruna Federation Aeronautique Internationale tarafından, hafif uçaklar için hız, irtifa ve mesafe rekorları için verilen “Louis Blériot Madalyası” verilmeye başlandı. Madalya, yılda üç defaya kadar verilebilmekte ve halen de verilmeye devam etmektedir. Onun hatırası yaşatılmaktadır.

Konunun meraklılarına TRT tarafında  yayınlanmış olan “Altın Kanatlar” Belgeselini izlemelerini tavsiye ederim. Bu belgesel için Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Kayseri’deki 2. Hava İkmal Bakım Merkezi tarafından günün teknik imkanları ile aslına uygun ve günümüz uçuş sistemleri ile teçhiz edilerek yeniden üretilen iki “Bleriot” uçağı ile ilk Türk pilotlarının 1914 yılında hayatlarını ortaya koyarak tamamladıkları 2 bin 515 kilometrelik İstanbul-Kahire seferi, 87 yıl aradan sonra tekrarlanmıştır. Belgeselde, tarih yaprakları arasından Fethi, Sadık, Nuri, İsmail Hakkı, Salim ve Kemal beylerin şahsında Türk insanının azmi ve cesareti bugünkü nesillere anlatılmaktadır.

 

Exit mobile version