Geleceği sahip olunan enerji gücü şekillendirecek!

Günümüzde ülkelerin ekonomik gücü sahip oldukları enerji kaynakları ile ilişkilidir. Ülke içerisinde zengin enerji kaynaklarına sahip olan veya enerjiyi farklı kaynaklarda yüksek teknolojiyle üretebilen ülkeler ön plana çıkmaktadır. Enerji, doğrudan ekonomik gücün belirleyicisi konumundadır. Örnek verecek olursak ülkemizin en fazla ithalata harcadığı kalem enerji kalemidir. Neredeyse enerji ithalatına ödenen para 2023 yılı itibariyle 100 milyar dolara yaklaşmış durumdadır. Doğal olarak da bu durum ülke ekonomik göstergelerine olumsuz yansımaktadır. Bunun yanında ülkemiz enerji talebini karşılamakta yaklaşık %74 oranında dışa bağımlıdır.

Dünyada yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak hemen hemen her alanda enerjiye duyulan ihtiyacın artması ve buna karşılık enerji kaynaklarının sınırlı olması, ülkeleri enerji konusunda yeni tedbirler almaya, politikalar oluşturmaya ve alternatif enerji kaynakları araştırmaya teşvik etmektedir. Bazı ülkeler zengin doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen bu kaynakları uzun süre kullanmak için çareler aramakta, bazıları da yenilenebilir ve nükleer alanlara doğru yönelmektedir. Gelişebilmek için enerjiye ihtiyaç vardır. Tabii ince nokta ise bu enerjinin ucuza mal olması ve bu enerjiyle üretilen ürünlerin rekabet edebilir olmasıdır. Çevremize baktığımızda her alanda enerji kullanımı hızla artmakta, buna karşılık kaynaklar azalmakta, küresel ısınmanın etkisi de bu süreci olumsuz etkilemektedir. Bunun yanında tükenmeyen kaynak olan güneş, rüzgâr, su, dalga, jeotermal, biyokütle enerjisi ve hidrojen enerjisi vs. gibi kaynakları etkin kullanarak avantajlı duruma geçmek mümkündür. Önemli olan enerjiyi en ucuz ve kolay şekilde elde edebilmek ve aynı zamanda çok tasarruflu kullanmaktır. Enerji verimliliği konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Bilindiği üzere enerji verimliliği binalarda daha az enerji kullanarak konforun arttırılması, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının düşüşüne yol açmadan, birim veya ürün miktarı başına düşen enerji tüketiminin azaltılmasıdır. Enerji verimliliğin yanı sıra üretilen enerjiyi faydalı kullanmak da çok büyük öneme sahiptir. Bu işleri yaparken de içinde bulunduğumuz dünyaya zarar vermemek, çevreye duyarlı olmak elzemdir.

Enerji konusunda ülkemiz genel olarak değerlendirildiğinde yeraltı kaynakları olarak çok zengin değildir fakat yenilenebilir kaynak olarak çok güçlü güneş ve rüzgâr potansiyeline sahiptir. İlave olarak uranyum ve toryum yatakları mevcut olup bu elementleri hakkıyla kullandığımızda enerji ihtiyacı da kolaylıkla karşılanacaktır. 2023 yılı haziran ayı sonu itibarıyla elektrik üretiminde kurulu gücümüzün rüzgâr ve güneş enerjisi kaynaklarına göre dağılımı %11’i rüzgâr, %9,7’si güneş şeklindedir. Geriye kalan elektrik enerjisi üretiminin çoğunluğu hidrolik enerji, doğal gaz ve kömürden oluşmaktadır. Dünyanın birçok gelişmiş ülkesine yaptığımız seyahatlerde her yerde güneş (solar) panelleri görmekteyiz. Türkiye’de elektrik enerjisi üretimindeki toplam kurulu güç içerisindeki güneş enerjisinin oranı 2014 yılında %0,06 iken Haziran 2022 itibarıyla %8,35’i bulmuştur. Üzüldüğüm nokta şu ki; ülkemiz gibi güneş cenneti olan bir ülkede bu alandaki yatırımlar son yıllarda artsa da yeterli düzeyde değildir. Bu alanda hem altyapı hem araştırma hem üretim hız kazanmalıdır. Türkiye solar konusunda lider ülke olmalıdır. Konunun en ince detayına kadar vâkıf olunmalıdır. Dışa bağımlılık azaltılmalıdır.

Gelişmiş ülkelerin enerji arzını karşılamada çok yoğun kullandığı nükleer santrallerde ise yakıt olarak uranyum kullanılmaktadır. Uranyum, sembolü “U” olup radyoaktif bir kimyasal elementtir. Ülkemiz bu alanda zengin sayılabilecek bir konumdadır. 2020 sonu itibarıyla 580 bin 866 metre sondaj çalışmasıyla, bugüne kadar 11 bin 304 ton olan uranyum kaynağı yüzde 283 artırılarak toplam 32 bin 35 tona çıkarıldı. En büyük uranyum kaynağı ise Nevşehir’de olup 22 bin tonluk bir rezerve sahiptir. Uranyum özellikle nükleer santrallerde enerji üretimi noktasında hayati bir önem taşımaktadır. Dünya için çok büyük stratejik öneme sahiptir. 2025 yılına kadar dünyada yaklaşık 480 elektrik enerjisi üreten nükleer santralin çalışıyor olacağı ve uranyum talebinin artacağı tahmin edilmektedir.

Nükleer santrallerde gelecek nesil reaktör yakıtı olarak kullanılması amacı ile özellikle Hindistan’ın yoğun çalışma içerisinde olduğu aktif elementlerden bir diğeri ise Toryum’dur. Toryum; sembolü “Th” olup zayıf radyoaktivite gösteren, metalik, kimyasal bir elementtir. Toryum da uranyum gibi bir nükleer yakıt ham maddesidir. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, Eskişehir-Sivrihisar’daki 380.141 ton %0,02 tenörlü toryum rezervine ilave olarak, 2020 yılında MTA tarafından Malatya-Kuluncak sahasında 3,8 milyon ton 2,032 ppm (parts per million:milyonda parça) tenörlü toryum kaynağı keşfedilmiştir. tenörlü toryum kaynağı keşfedilmiştir. Tenör, bir cevher veya konsantre içerisindeki metal miktarının toplam kütleye olan oranının yüzde olarak ifade edilmesidir. Dünya toryum rezervi toplam bir milyon 780 bin tondur. Bunun 790 bin tonu ülkemizdedir. Ayrıca toryum daha az nükleer tehlike içermektedir. Toryum kendi başına bölünmez ama reaktörlerde onu kolay bölünen U 233 nükleer yakıtına dönüştürebilirsiniz. 1 ton toryum madeni 200 ton uranyuma karşılık gelmektedir. Türkiye’nin üzerinde oturduğu bu maden, işlenmemiş değer olarak şu an 120 trilyon dolar karşılığındadır. Bunun yanında bir yılda 1 GW’lık kesintisiz güç üretmek için 3,5 milyon ton kömür veya 200 ton uranyum veya 1 ton toryum gerektiği belirtilmektedir. Nükleer santrallere yapılan yatırım hidrolik, petrol, doğal gaz santrallerine yapılan yatırımdan oldukça fazladır. Fakat yıllık yakıt masrafı diğer kaynaklara göre daha az olduğundan elektrik enerjisi üretimindeki maliyeti oldukça azdır. Verilen bilgiler ışığında bu alanda çalışma yapılması kaçınılmazdır. Ülkemiz bu alanda mutlaka adımlar atmalıdır. Enerji konusunda dışa bağımlılık ortadan kaldırılmalıdır. Toryum konusunda öncü olunmalıdır.

Ülkemiz jeopolitik konumu itibari ile tam bir enerji dağıtım ve iletim potansiyeline sahiptir. Yeraltı kaynaklarının bol bulunduğu Asya kıtası ile az bulunduğu Avrupa’nın tek kara kıtasıdır. Mavi deniz politikaları sayesinde Akdeniz ve Ege’de de genişleyen bir hâkimiyet gücü ile bölgenin enerji ticareti noktası haline gelmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı, Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Enterkonnektörü, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ve TürkAkım bu kapsamdaki en önemli projeler arasında olduğu Dışişleri Bakanlığımızın sayfasından paylaşılmıştır. Türkiye enerji arz güvenliği noktasında Avrupa’ya yıllardır katkı sağlamış ve 2020 yılında bu katkı yeni bir seviyeye evrilmiştir. Avrupa’nın 4. en büyük doğal gaz arteri olan Güney Gaz Koridoru 2020 sonunda tamamlanan Trans Adriyatik Boru Hattı sayesinde aktif hale gelmiştir. Güney Gaz Koridoru’nun en kritik noktası Türkiye’den geçen Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’dır (TANAP). TANAP’ın 2026 yılında 31 milyar metreküp yıllık kapasiteye ulaşması hedeflenmektedir. Ülkemizin doğal gaz arz güvenliğinin geliştirilmesine katkı sağlayan diğer bir proje TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı projesidir. Bu proje, Rusya gazının Karadeniz’in altından döşenen her biri 15,75 milyar metreküp kapasiteye sahip iki boru hattı ile ülkemize ulaştıran hattan oluşmaktadır. İlk hat ülkemize, ikinci hat ise Avrupa’ya doğal gaz sevki gerçekleştirmektedir. Türk Boğazları dünya petrol arzının yaklaşık %3’ünün taşınmasına yardımcı olması nedeniyle küresel enerji güvenliği bakımından Türk Boğazlarının da ayrı bir önemi vardır. Türkiye’nin son yıllarda keşfettiği Karadeniz doğal gaz rezervlerinin de ilerleyen yıllarda daha büyük kapasitelere evrileceği ve sondaj çalışmalarının aralıksız devam ettiğini söylemek gerekir. Tüm bu gelişmeler ülkemizin dünyanın doğal gaz merkezi ve ticaret noktası olması noktasında çok kritik ve önemli atılımlardır. Güçlü Türkiye olmanın adımlarıdır.

Bunun yanında güneş enerjisi ve rüzgâr konusunda atılacak adımlar, üretilecek enerjiler ülkemizi ekonomik olarak çok güçlü kılacaktır. Avrupa’da Paris Anlaşması kapsamında karbonsuzlaşma resmi kararların da etkisi ile hızla ilerlemektedir. Avrupa doğal gazda dışa olan bağımlılığını kırmak adına enerjide yeşil olan tüm şartları zorlamaktadır. Bu kapsamda yeşil hidrojen üretimi ve hidrojen boru hatlarını Almanya ve Hollanda’nın ön planda olduğu Avrupa hidrojen boru hattını devreye almıştır. İlk amaç fosil yakıtlı otomobilleri batarya ve hidrojen ile çalışan araçlara çevirmek ve büyük bir enerji kaybı olan ulaşım sektörünü yurt dışından bağımsız hale getirebilmektir. Daha sonra boru hatları ile sanayi ve evlere hidrojeni ulaştırabilmektir. Fakat bu dönüşüm o kadar kolay değildir. Tüm Almanya’nın yeşil hidrojen ihtiyacını karşılamak için yeterli güneş paneli alanı bulunmamaktadır. Bu nedenle hidrojeni güvenli ve ucuz bir şekilde Avrupa’ya ithal etme planlamaları kapsamında bol güneşli Afrika’dan üretim ve hidrojen boru hattı çalışmaları planlamalar dahilindedir. Ülkemizin doğal gaz merkezi olması yanı sıra geniş arazileri ve bol güneşi ile yeşil hidrojeni daha ucuza karadan boru hattı ile ithal etme potansiyelini de kaçırmayacağını temenni ediyoruz.

Temiz enerji; daha fazla istihdam, daha temiz hava, daha iyileştirilmiş sağlık ve daha güçlü ekonomik büyüme demektir. İthalat rakamları azalacak, ihracat rakamları artacaktır. Hesap kolay ve basittir. Mutlaka çalışmalara hız verilmelidir. Doğal sonuç olarak çevre ve küresel ısınma konusunda da önemli kazançlar elde edilecektir. Türkiye’nin cari dengesi sağlanacaktır. Yabancı paraya ihtiyaç azalacaktır. Piyasa kendi dengesini kuracak ve böylece güçlü bir ekonomik yapı oluşturulacaktır.

Sonuç olarak; ülkemizde daha iyi bir ekonomi için enerji tasarruflu kullanılmalı, enerji verimliliği arttırılmalı, enerjide dışa bağımlılık azaltılmalı ve ülkemizin güneş ve rüzgâr enerjisindeki potansiyeli göz önünde bulundurularak gerekli adımlar atılmalıdır. Enerji ekonomiyi besler. Ülkemizde gerekli yatırımlar yapılarak enerjide dışa bağımlılığı azaltmamız, üretilen ürünlerdeki enerji maliyetini azaltır ve son kullanıcıya kadar elde edilen kazançlarda bir artış sağlar.

 

Exit mobile version