Son yıllarda yaşanan doğal afetlere baktığımızda bu yaşananlarda muhakkak herkesin bir katkısı vardır. Çünkü kirlenen nehirler, göller ve denizler, suyun aşırı israf edilmesi, yanlış sulamanın getirdiği zararlar, yer altı kaynaklarının kurutulması, etrafa şuursuzca atılan atıklar, orman yangınları, yaban hayvanlarının bilinçsiz avlanma ile yok edilmesi vb. birçok neden; hassas bir dengeye sahip doğanın dengesini bozarak mevsim değişikliklerine, yerkürenin ısınmaya başlamasına ve buzulların erimesine sebep olmaktadır. Doğada yaşanan bu ağır tahribatın sorumlusu ise insanlardır ve tekrar düzeltilmesi zor olan bu zararın insan hayatına etkisi çok büyüktür. İnsanların kural tanımamazlığı nedeniyle her yıl milyonlarca kişi hayatını kaybetmektedir. Eğer gerekli tedbirler alınmazsa mevcut afetlerin yanı sıra birçok yeni afet ve felaket baş gösterecektir.
Günümüzün en önemli konularının başında atıklar gelmektedir. Nüfus artışı, tüketim alışkanlıklarının değişimi ile atık üretimi de artmaktadır. Atıkların çok iyi korunması, güvenli imhası veya geri dönüşümü sağlanmalıdır; mümkünse dönüşümler azami yapılmalı, atıklar tekrar tekrar kullanılabilmelidir. Atıklar konusunda iyi bir eğitim verilmesi, eğitim sonrası da uygulamanın sahada yapılması çok mühimdir. Atıkların yanlış bertaraf edilmesi ve yanlış bir şekilde toplanması hem milli servetin kaybına hem de sağlığa büyük zararlar verme potansiyeline sahiptir. Hepimizin basitçe yapabileceği çalışmalar ve küçük gayretler her şeyi kolaylaştıracaktır. Örneğin; atıkların uygun şekilde ayrıştırılması, kurallarına uygun depolanması, sonrasında en iyi ve çevre dostu teknolojilerle bertaraf edilmesi ya da tekrar katma değere dönüştürülmesi çok önemlidir. En eğitimli yerlerde bile atıkların doğru toplanması yapılamıyor. İnsanlar kâğıt geri dönüşüm kutusuna plastik, plastik geri dönüşüme metal vs. atıklar atmaktadırlar. İşin ehemmiyetini henüz kavrayamamış durumdadırlar. Hal böyle olunca süreç ister istemez yavaşlamaktadır. İşler doğru yapıldığında geri dönüşüm daha hızlı ve ucuza yapılacaktır. Atıklarının ayrı ayrı toplanmasında halkın yüksek oranda katılımının sağlanması çok önemlidir. Temiz toplanan atıklar üretim süreçlerine dâhil edilebilecek, birincil ham maddeye duyulan ihtiyaç azalacaktır.
İnsanoğlu öncelikle yaşadığı çevreyi temiz tutmalı, “Aslan yattığı yerden belli olur.” atasözümüze uygun davranış sergilemeli ve çevreyi kirletenleri uyarmayı da kendi sorumluluğu olarak bilmelidir. Bir otokontrol mekanizması oluşturulması gereklidir. Bu sayede bilinçlenme olacak ve herkes çevreye zarar vermekten kaçınacaktır. Zarar verenlerde mutlaka cezalandırılmalıdır. Unutmamak gerekir ki, dünya hepimizindir. Verilecek en ufak bir zarar herkesi etkileyecektir. Örnek olarak; bir radyoaktif sızıntıdan, sera gazı emisyonundan sadece belli insanlar mı zarar görüyor yoksa herkes mi? Günümüzde çevre sorunları denilince akla ilk olarak kaynakların kirlenmesi gelmektedir. İnsan eliyle hava, su ve toprağa karıştırılan yabancı maddeler doğal kaynaklara yapısal zararlar vererek niteliklerini bozmaktadır. Başta insan olmak üzere diğer canlı türleri de bu bozulmadan etkilenmekte ve doğal hayat ciddi tehlike altına girmektedir. Çevre kirliliğinin önlenmesi, bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğunun bir gereğidir ve son derece önemlidir. Çünkü insanoğlu çevre ile iç içedir. Çevremizi iyi korumadığımız zaman hayatımızı sıhhat ve afiyet içerisinde devam ettirmemiz zorlaşır.
Ülke insanımız göz önüne alındığında genellikle ev, araba gibi kendilerine ait mallarına çok daha özenli, temiz ve dikkatli davranmaktadırlar. Fakat iş sokağa veya çevreye gelince o evinde temiz olan insan birdenbire farklı davranışlar sergilemeye başlar. Hiç aldırmadan araçtan yere çöp atar, yediğini içtiğini kaldırmaz, doğayı kirletecek hareketlerde bulunur. Özellikle, günlük hayatta kullanılan plastiklerin büyük bir kısmını oluşturan pet şişeler su altı ve kara fark etmeksizin her yeri kaplamış durumdadır. Böyle bir durumda yaşanılabilir ortam nasıl oluşturulabilir? Düşünelim ki bulunduğumuz ortamda her taraf atık, pislik, sivrisinek; bu şartlarda nasıl rahat edebiliriz? Bize düşen görev çevreyi korumaktır. Allah (c.c.) dünyayı insanın hizmetine sunmuş, onu en güzel şekilde yaratmıştır. Koruma görevini de insanlara vermiştir. Savaş halinde bile yıkma ve yakmaya izin verilmemiştir. Bu konuda çok büyük hassasiyet vardır.
Toplumun bilinçlendirilmesi, kafa yapısının çevreye duyarlı bir düşünce yapısına dönüşmesi aslında ilk olarak aile içerisinde başlamakta, sonrasında okullarda devam etmektedir. Çocukluktan itibaren çevre bilinciyle yetiştirilecek bireyler ilerleyen dönemlerde de gerekli hassasiyetlere sahip olacaktır. Bütün herkesin bu alanda eğitimli olması, farkındalığa sahip olması çok önemlidir. Çevreye verilen zararları azaltarak daha yaşanılabilir bir ortam oluşturmak için dönüşüm gereklidir. Bu şekilde bir dönüşümün başlaması ise eğitimli insanlarla mümkün olacaktır. Gelecek nesillere, dünyamızı koruyabilmek, gelecek olan felaketleri engelleyebilmek ve dünyamızı daha yaşanabilir bir hale getirebilmek için ciddi anlamda etkili ve anlamlı çevre temalı eğitimler verilmelidir. Çevreye karşı bir bütün olarak bireylerde yeni davranışlar oluşturulmalıdır. Okullar çevre eğitimi vererek küçük yaşlarda alışkanlıklar sağlayabilirler. Özellikle su tüketiminin azaltılması, atıkların geri dönüşümü vb. konularda farkındalık oluşturabilirler. Okullarda ağaç dikme günleri yapılarak, ağaçların ülkemiz ve dünyamız için önemi her dönem hatırlatılmalıdır. Etrafımıza dikkatlice bakıp ders çıkarmalıyız yoksa sonumuz kötü olabilir. Konunun ehemmiyeti iyi anlaşılırsa duyarlılık daha fazla olacaktır. Bencillikten uzak durarak her şeyde toplumu ön planda tutmak bir zorunluluktur.
Çevre konusu politik bir malzeme yapılmamalıdır. Hangi iktidar olursa olsun bu konuyu partiler üstü tutmalı, çevreyle ilgili bütün çalışmalara hassasiyet göstermelidir. Yaşadığımız sıkıntılar ortadadır. Kural tanımamazlığın, aymazlığın, politik kaygıların, şahsi menfaatlerin nelere mal olduğunu yaşayarak gördük. Ülke olarak bir deprem felaketi ile buna en acı şekilde şahit olduk. Yanlış arazilere yapılan yanlış inşaatların faturası ağır oldu. Her şey üst üste geldi. Bilinçli olmanın, birlikte hareket etmenin önemini kavradık. Yanlışa yanlış demenin ne kadar önemli olduğunu gördük. Bu anlamda ülkemizin her bir ferdi gerekli hassasiyeti ve duyarlılığı göstermelidir.
Sonuç olarak; çevre bilinci yüksek, ben yerine biz, sadece bugünü düşünmek yerine geleceği koruyacak ve tesis edecek bir kafa yapısına sahip olmak önemlidir. Çevremizi koruyarak aslında kendimizi korumuş oluyoruz. Bunu asla unutmamalıyız.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.