Alanında uzmanlaşmak!

Fotoğraf: Cyril Abad / CAPA Pictures / Safran

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!” (Zümer – 9).

 “Başka mesleklerin inceliklerine akıl erdirmeye çalışma, kendi mesleğinde erbap olmaya bak.” (Samuel Johnson).

 “Ustayı, tecrübe yapar.” (Gottfried Keller).

 Gösterdim! Gördü anlamına gelmez.

Söyledim! Duydu anlamına gelmez.

Duydu! Doğru anladı anlamına gelmez.

Anladı! Hak verdi anlamına gelmez.

Hak verdi! İnandı anlamına gelmez.

İnandı! Uyguladı anlamına gelmez.

Uyguladı! Sürdürecek anlamına gelmez.

(Anonim).

Uzmanlaşmak (ihtisaslaşmak); bireyin yaptığı mesleği iyi bilmesi, uygulaması ve mesleğinde erbap, danışılan kişi olmasıdır. Herhangi bir iş yaptıracağınızda o işi en iyi bilen kişiyi aramaz mısınız? Arabanızı en iyi tamirciye götürmek istemez misiniz? Hastalandığınızda en iyi doktora muayene olmak istemez misiniz? İhtisaslaşmak, hiçbir ayrım gözetmeksizin, bütün mesleklerde istenen, arzu edilen bir durumdur. Başarılı insanların mesleğini en iyi bilen insanlar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Mesleğin inceliklerine vâkıf olmak uzmanlıktır. Alanında uzman olmuş bir kişiye neredeyse dünyanın her yerinden insanlar gelmektedir. Arayıp işin erbabını bulmaktadırlar.

“Neden ihtisaslaşmalıyız?” sorusu hemen hemen herkesin üzerinde kafa yorduğu önemli konular arasındadır. Teknolojinin hızla geliştiği toplumlarda, gereksinimlerde de hızlı artışlar olmaktadır. Özel gereksinimlere genel yaklaşımları uygulamak artık çözüm olamamakta, mevcut birikim ile çözüm bulmak zorlaşmaktadır. Bu nedenle güçlü donanıma, birikime sahip uzmanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Meslekte uzman olmayan bireyler, her şeyi yapabilmekte ancak istenen kalitede yapamamaktadır. Rekabet gücü kaybolmaktadır. Detaya hâkim olanlar piyasayı da kontrol etmektedir. Toplumumuzda her şeyi bilenlerin sayısı epeyce fazladır. “Her şeyi bilirim.” diyen birisi, aslında hiçbir şey bilmiyordur. Çünkü bir ömür her şeyin uzmanı olmak için yeterli gelmez. Bu yüzden ihtisaslaşma çok önemlidir. Ayrıca uzmanlaşmayla birlikte görev alanı çok net olduğu için bireylere daha fazla kişisel zaman da kalabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde dikkatimi çeken en önemli ayrıntı kişilerin mesleğinin erbabı olması, bildikleri işleri çok iyi ve detaylı olarak bilerek kaliteli yapmalarıdır. Diğer bir önemli nokta ise bütün mesleklerin çok değerli ve saygın olmasıdır. Bu hususların bizim toplumumuzda da yaygınlaşması, mesleğe ve yapılan işe saygı duyulması gereklidir. Meslek erbabının da önce mesleğine sonra da kendisine saygı duyarak mesleğinin inceliklerini öğrenmesi ve sürekli kendisini geliştirmesi lazımdır.

Amerika’da bulunduğum yıllarda bire bir şahit olduğum bir olay var. Afgan bir abimiz restoran açmıştı. İlk başlarda Türk bir döner ustası bulmuştu. Döner orta kalite olmasına rağmen o bölgede dönerci olmadığı için yoğun ilgi görüyordu. İşler gayet iyi gidiyor, restoran dolup taşıyordu. Fakat bizim restoran sahibi, bir süre sonra aşçıya verdiği parayı çok görmeye başladı. Yaklaşık 1 hafta izleyip, “Ne var ki, adam etleri üst üste koyup, biraz baharat atıp, döneri takıyor.” düşüncesiyle aşçı ile yolları ayırmaya karar verdi. Döneri kendi takmaya başladığı akşam tesadüfen yemek yemeye gitmiştik. Döner siparişi verdik. Dönerler geldi, bir baktım ki döner döner değil öyle ki yenilecek gibi de değil ve hasta olmak an meselesi. Restoran sahibini çağırdım, iyi dosttuk. Dedim ki, abi hemen döneri çöpe at, sakın satma! Bu dönerden yediği için hasta olan bir Amerikalı seni mahkemeye verebilir. O da dediğimi hemen yaptı. İnanın ondan sonra restoran toparlanamadı her geçen gün daha kötüye gitti, müşteriler gelmez oldu ve nihayetinde de el değiştirdi. Bakın bir aşçı ne kadar önemli, koskoca bir yatırım bir aşçının gitmesiyle battı. Bilgiyi, tecrübeyi küçümsememek lazım. Herkes et pişiriyor ama bazısı ünlü oluyor, neden? Her işin bir püf noktası var, o da yılların birikimi ve tecrübesinde gizli. Bunu asla unutmamalıyız, tecrübeyi ve yapılan işi önemsemeliyiz!

Herkesin çok iyi bildiği, farklı şekilde anlatımları olan “çekici nereye vuracağını bilmek” hikayesini de bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Bir aracın motoru bozulmuş. Araç sahibi birçok tamirciye gitmiş fakat çözüm bulamamış ve en sonunda tecrübeli bir usta çağırmış. Usta motoru çok dikkatlice incelemiş ve çalışmasını defalarca dinlemiş, sonunda bir çekiç istemiş, bir noktaya vurmuş ve motordaki anormallik düzelmiş. Aracın sahibi “Borcumuz nedir?” demiş. Usta “Borcunuz 300 dolar diyerek karşılık vermiş.” Araç sahibi “Olur mu ustam! Tüm yaptığın çekiçle bir defa vurmak, bunun için mi 300 dolar istiyorsun?” demiş. Tecrübeli bilge usta cevap vermiş, “Borcunuzun 1 doları çekiçle vurmak için, kalan kısmı ise çekici nereye vuracağını bilmek için.” demiş. Yılların birikimi ve tecrübe, neyi nasıl yapman gerektiği konusunda ışık tutuyor. O yüzden bir işi iyi bilmek, aranılan insan olmak çok önemlidir. Kalite ve nitelik kişiye ve yapılan işe değer katan bir özelliktir.

Bir toplum; bir işi nitelikli olarak yapabilen değil de niteliksiz de olsa her işi yapabilen bireylere ihtiyaç duyuyorsa, bu gibi toplumlarda ihtisaslaşma meydana gelmez, genel olarak iyi iş ortaya çıkmaz. Uzmanlaşma, her işi yapamayan fakat yaptığı işi iyi yapmak ve o işi yapanların en iyilerinden biri olmaktır. Uzmanlaşma neticesinde kaliteli, estetiğin ve güzelliğin ön planda olduğu hizmetler alabiliriz. İhtisaslaşma, kişiden ziyade toplumun kararıdır. Günümüz dünyasını düşünelim. Bazı toplumlar; 225 milyon km ötedeki Mars’a keşif amaçlı olarak uzay araçları gönderebilmekte ve onunla haberleşerek aracın davranışını kontrol edebilmekte, uranyum, altın vs. keşifleri yapabilmekte, Covid-19 virüsüne karşı aşılar geliştirebilmekte, internet sayesinde dünya üzerindeki herkes ile anlık iletişim kurabilmektedirler. Kalbe takılan pil ile atmayan kalbin atışı sağlanabilmekte, beyne takılan çip ile de ile Parkinson hastalığı yavaşlatılabilmektedir. Diğer toplumlarda ise günlük standart işlerle hayat devam edip gitmektedir. Sıradanlık ön plandadır. Böylece toplumlar arasında ciddi farklar oluşmaktadır. Bunun yansımasını günümüzde çok net olarak görebilmekteyiz.

Toplum olarak ne düşünürsek düşünelim, dünya uzmanlaşmanın gerekli olduğu bir yöne doğru evrilmektedir. Yani, eninde sonunda uzmanlaşmış bireyler gerekecektir. Farkında olmasak da zaten hastaneler, üniversiteler farklı branş, farklı anabilim dalı adı altında ayrılmışlardır. Kendi alanlarında uzmanlaşmaya da devam etmektedirler. Eğer bir mesleği çok iyi yapmak istiyorsanız, ilk adım mesleği sevmek, severek uygulamak, yaptığı işe saygı duymak, mesleğin inceliklerini öğrenmek, öğrendikten sonra da onu öğretmektir. İnsan öğretirken de öğrenir. Sorulan sorular sizin uzmanlığınızı derinleştirir. Merakınızı arttırır. Bakış açınızı geliştirir. Aslında hiç aklınıza gelmeyecek şeyler aklınıza gelir, daha farklı gelişmeler sağlayabilirsiniz. Farklılık oluşturursunuz.

Her insanın her şeyi bilmesi gerekmiyor. Kabul etsek de etmesek de artık, uzmanla, uzman olmayan vasıfsız eleman arasında ki uçurum daha da derinleşmiştir. Uzman kişi aranılan eleman olduğu için daha az zamanda daha fazla para kazanabilmektedir. Böylece zaman anlamında da kendine ve ailesine daha fazla vakit ayırabilecektir. Tabii ki bu noktada toplumun durumu da önemlidir. İçinde bulunduğunuz toplumun teknolojik seviyesi belirleyici unsurlardan birisidir. Uzmanlaşmak için büyük çaba sarf etmek gerekmektedir. Yıllar süren eğitim, görgü, tecrübe ve finansal kaynak gerektiren meşakkatli bir süreçtir. Üstelik bütün bunlar bireyin kendisi tarafından karşılanmakta, toplumun diğer üyelerinin bir desteği bulunmamaktadır. Bu nedenlerle uzmanlaşmanın hem bireye hem de topluma, ayrıca çalıştığı veya sahip olduğu şirkete maliyeti vardır. Ülkemizde bazı mesleki eğitimlerde; çıraklık, kalfalık, ustalık (uzmanlık) silsilesi halen resmi olarak mevcuttur. Bu silsile sayesinde uzun yıllar alan uzmanlaşma süreci, doğal bir biçimde ilerlemektedir. Bu alandaki zafiyetlerin nelere mal olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Usta-çırak ilişkisi daima vardır ve var olmaya devam edecektir. Bir bilenin yanında mesleği öğrenmek öğrenme sürecini hızlandırır, uzmanlaşmayı kolaylaştırır. Sabırsız, sıkılgan huya sahip bireyler, eğer bir de ilgisini çekmeyen bir konuda uzmanlaşmaya çalışıyorlarsa, içinden çıkılması zor bir durumla karşı karşıya kalabilmektedir. Uzmanlaşılacak konunun gelecek vadedip etmediği dikkate alınmalıdır. Yıllar sonra uzmanlık kazanıldığında, bu kazanım, toplumun ihtiyacını, bireyin saygınlığını ve popülerliğini ne yönde etkileyecek? Beklentileri karşılamayacak muhtemel değişimler olabilme ihtimali varsa, uzmanlaşmak yerine genel becerileri geliştirmek daha faydalı olabilmektedir. Bir alanda uzmanlaşmaya karar vermeden önce o alanda tecrübeli, eski mezun, kariyer yapmış insanlarla istişare edilmelidir. Mesleğinde uzmanlaşmış bir kişinin mesleğini bırakma veya değiştirme ihtimali son derece güçtür. Büyük sorumluluk ister. Çok zor bir karardır, hayata yeniden başlamaktır.

Kişi uzmanlaştıkça, toplumda kendisine verilen veya layık görülen makam, yöneticilik olmaktadır. Aslında yöneticilikten çok onlardan uzman olarak yararlanmak lazımdır. Çünkü yöneticilik, mesleğin icrasının tam olarak uygulanmasına engeldir. İyi uzman iyi yönetici demek değildir. Her bireyi yeteneğine uygun şekilde değerlendirmek gerekir. Uzmanlaşmaya önem vermek elzemdir. Yüce kitabımızda ne güzel ifade edilmiştir. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!” vesselam.

 

Exit mobile version