Bir rehber arkadaşım vardı. Özenirdi Cumhuriyet Caddesindeki şirketlere ve şoförleri tarafından kapıları açılan patronlara. “Bekle beni cadde.! dedi ve gün oldu, eniştesinden aldığı borçla acenta açtı. İlk işi bir BMW almak oldu. Özel şoför tuttu. Sabah 9’da Cumhuriyet Caddesine gelir, şoförü kapısında, kendisi arabada bekler. Bir arkadaşını gördüğünde, şoför kapıyı açar, ağır ağır, göstere göstere; “Ooo Cem bey, günaydın” der. İki laf eder, Cem bey gidince hooop tekrar arabaya… Her gün 3-5 arkadaşına bu şekilde hava atmadan ofisine girmezdi. Sonu malum…
Bir diğeri; Bugün esamesi okunmayan ama zamanın en büyük şirketine bilenip haykırırdı; “Seni batıracağım ey …. Tur!“ Şirket kurdu. Gazetelere sayfa sayfa ilanlar verdi. Büyük şirket hangi turu yaptıysa aynısını 50-100 dolar altına sattı. Büyük şirket de satışları yakalamak için fiyat indirdi. Sonra? Sonra hem kendi battı, hem büyük şirket. Bu gibiler kendileri ile birlikte müşterilerini, havayollarını, otelleri, otobüsçüleri yani ürün veren kim varsa hepsini zarara uğrattılar. Ya yurtdışına kaçtılar veya elde avuçta ne varsa kaybettiler.
Bunların çoğu göreceli dürüst ama akıllı olmayan ticaret yapanlar. Bir de şöyle örnekler var;
En az 6 ay sonrasına, neredeyse yarı fiyatına dolarla tur sattılar. Kredi kartlarıyla yani Türk Lirası olarak paraları topladılar. Tur zamanı yaklaşıp dolar %50 artınca “Yeteri kadar talep yok” diyerek turları iptal ettiler. Kanunen TL olarak müşteriden ne aldılarsa onu geri ödediler. Böylece en az %50 kar ettiler. Zamanında “Yazı mı Tura mı?” başlıklı bir yazı ile uyarmıştım ama şirketin sahibi, turlar için uçak ve otel rezervasyonu bile yapmadığı ortaya çıkınca soluğu Miami’de almıştı.
Bazıları da bu işin toptancılığına soyundular. Acentalardan paraları toplayıp bayram öncesi yurt dışına kaçtılar. Şirketlerinin isimleri bile manidardı. Örnek; Birinin adı “Butterfly”. Okunuşu ise BATIR FLY. Meali; “Batır ve Kaç” Uç yani. Diğerinin adı İtalyanca “Ciao” yani Çav=Hoşça kal…
Onlarca benzeri örnek verilebilir.
Peki, siz nasıl bir şirketin sahibi olmak isterdiniz?
Çok çalışanı olan, havalı bir şirketiniz mi, çok kazanan mütevazı bir şirketiniz mi?
Soralım; Ticareti ne için yaparsınız? Para kazanmak için. Tabi dürüstçe yaparak. Bizde, hava atmak için yapılan ticaret bir tek Turizmde var.
Biraz da biz körüklüyoruz onları; Hemen etkileniyoruz. Vay be, 300 çalışanı var. Şirketin televizyonda reklamları var, Bilbordlarda, Sosyal medyada sürekli karşımızda… Her yere sponsor. O da bu havayı devam ettirmek için iyi günde kötü günde kârının 3 katı reklam yapmaya devam eder. Ama ya çekirge artık sıçramazsa?
SABUN KÖPÜĞÜ ŞİRKETLER..!
Oysa, neyi başardın sen diye sorsan; kocca bir hiç. Sadece reklamı büyüterek ciroyu arttırmış, buna paralel olarak eleman sayısını artırmış. Peki kar ettin mi? Hayır. Dükkan senin mi? Hayır. Ev bark aldın mı? Hayır. Köşede birikimin var mı? Ona da Hayır. Sadece köpük…
Yaş gelmiş neredeyse 60’a. 10 sene sonra elden ayaktan düşünce ne yapacaksın? Her 5 senede bir mülk sahibi ofisten çıkarıyor. Hooop, yeni ofise taşınma, dekorasyon masrafları. Sorsan; “Tebdili mekanda hayır var” diyor. Bak, müşterilerin parasını ödeyemediğin için pandemide 3 sene fellik fellik kaçacak delik aradın. Şirketin kaç defa gitti geldi. Allahtan büyükler araya girdi. Her seferinde bankalar kurtardı seni. Dolar aldığın yüzlerce müşterine 5 sene sonra TL ödedin. Ama yarın?…
Elbette acentaların aralarında gerçek büyük, içi dolu şirketler de var ancak kurumsal olmayan içi boş şirketlerin bazıları; ya şirketini kendisi kurmamış, yani zaten işleyen bir mekanizmayı devralmış ya şirket babadan kalmış ya birileri elinden tutmuş veya bazıları vize ve diğer yolsuzluk söylentileriyle bugünlere gelmiş.
HERKES ASLINA RÜCU EDER…
Böyledir bu işler; zamanında birine el uzatır, ekmeğini paylaşırsın. Kapını, şirketini açar, belki de hiç erişemeyeceği bir yere taşır, hak ettiğinden fazla değer verirsin. Ama bazıları vardır ki, ne yaparsan yap içindeki kötülüğü, nankörlüğü asla silip atamazlar. Son dönemde bunu bir kez daha gördüm.
Unutulmasın, onlar ne kadar yükselirse yükselsin, sonunda ait olduğu yere döner. Yani, herkes aslına rücu eder.
Yukarı çıkarken elinden tutanlara bir gün bile teşekkür etmez, işleri bittiğinde onları hatırlamaz hatta elinden tutanları, beraber yola çıktıklarını ve rakiplerini, paralı yaptırdıkları “Başarı Hikayesi..!” röportajlarında hesapta küçümserler.
Mesela; Boyuna bakmadan, “sadece 3 çalışanı var” derler. Mesela “Küçücük ofiste nasıl Namibia turu hazırlanır ki” derler. Mesela “Cirosu nedir ki” derler. “Tabi ki onun şikayeti olmaz, biz milyon kişiyi taşırken o 1000 kişi taşımıyor” derler. Kuru iftira ve yalanlar atarlar.
Var mı çevrenizde böyle Başarı Hikayeleri..!?
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.