KKTC’de yabancı nüfus

Fotoğraf: AA

KKTC’de bildim bileli gerçek Kıbrıslı Türk nüfus devlet sırrıdır. Hatta KKTC öncesinde de Kıbrıs’taki Türk nüfus hep sırmış. Halk arasında, Denktaş’ın 120 bin Kıbrıslı Türk’ten bahsettiği dönemlerde aslında gerçek rakamın 90 bin civarında olduğu söylenir. Tabii o günlerden bugüne KKTC’de ciddi nüfus hareketleri oldu. Benim bulduğum son nüfus rakamı 10 Ekim 2022 tarihli Sözcü Gazetesi’nde KKTC nüfusunun 2021 sonu itibarıyla 382,836 olduğu belirtiliyor. Ancak alt kırılımlar yok. Yani bu rakam yalnız KKTC vatandaşlarını mı kapsıyor, bunların ne kadarı Türkiye’den gelip Ada’ya yerleşen ve sonradan KKTC vatandaşı olanlar bilmiyoruz. Karma evlilikler ne kadar, o da bilgimiz dışında.  Bu 383 bin kişiye, TSK mensupları, başta Türkiye’den gelenler olmak üzere okumaya gelen on binlerce kişi, çalışmak için Ada’ya gelen ve oturma izni alanlar dahil mi, açıklanmıyor.

Ben kendimce şöyle bir hesap yaptım: Seçmen kütüklerinde gözüken kayıtlı seçmen sayısı 203,000. Buna seçmen yaşına gelmemiş kaba taslak 50 bin kişiyi eklersek 253 bin rakamına ulaşıyoruz. 26 bin civarında olduğu söylenen TSK mensubu da eklenirse 279 bin rakamını buluyoruz. 50 bin civarında Türk ve yabancı öğrencinin KKTC üniversitelerinde okuduğu söyleniyor. O zaman 329 bine ulaşıyoruz. Peki geri kalan 54 bin kişi kimler? Ayrıca sokaklardaki insan kalabalığını ve kentlerdeki yoğun araç trafiğini gözlemlediğinizde nüfusun Sözcü Gazetesi’nde belirtilen rakamın epey üstünde olduğu sonucuna kolaylıkla varmak mümkün. Tabii bunlar hep tahmin.

1974 sonrası Kuzey Kıbrıs’a önce Türkiye’den bir nüfus akışı oldu. 2004’te Anna Planı görüşmeleri esnasında bu rakamın 60 bin olduğu belirtilmişti. Bazı kaynaklara göre bugün KKTC vatandaşlarının yarıya yakını Türkiye kökenli. Ayrıca vatandaş ol(a)mamış önemli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kuzey Kıbrıs’ta yaşam sürüyor. Kimisi iş adamı, kimisi akademisyen, bazıları doktor; önemli bir bölümü ise küçük girişimci veya düz işçi. Mevsimsel olarak gidip gelenler, kaçak çalışanlar da var. Türkiye’den gelenler arasında Hataylılar ve Gaziantepliler çoğunlukta.

Türkiye’den gelen nüfus zamanla Kıbrıs kültürüne entegre oluyor veya Kıbrıslı Türkler kısmen onların Ada’ya getirdiği Anadolu kültürünü benimsiyor. Sonuçta Kıbrıslı Türkler de 1571’den sonra Anadolu’dan gelip Kıbrıs’a yerleşmişler.

Ancak, son 5-10 yılda KKTC’de ortaya çıkan farklı bir olgu artık rahatsız edici bir hal almaya başladı. O da Türkiye dışından gelen yabancıların oluşturduğu nüfusun hızla artması. Bugün KKTC’de başta Ruslar, Ukraynalılar, Türkmenler, İranlılar, Pakistanlılar ve Sahra altı Afrika’dan gelenler olmak üzere yabancıların nüfusu dikkat çekici şekilde arttı. Halbuki KKTC’de eskiden ağırlıklı olarak emekli İngilizler yaşardı.

Bu Türkiye kökenli olmayan yabancılar grubunu ekonomik olarak kabaca ikiye ayırmak olası. Bir bölümünün, altlarındaki arabalardan (Ukrayna, Rus plakalı cipler, Lamborghiniler, Ferrariler, Porscheler görmek artık olağan), marketlerde ve restoranlarda yaptıkları harcamalardan hemen anlaşılacağı gibi, gelirleri/servetleri genelde epey yüksek. Bu grup, yurtdışından getirdikleri edinimlerle KKTC ekonomisine canlılık getirirken, konut fiyatlarından eve gelen temizlikçilere kadar fiyatları uçurttukları da kesin. Geçenlerde kendi evimiz için yaptığımız bir araştırmada bir temizlikçinin bizden 2000 TL (O günün kurundan 87$) gündelik istemesi buna bir örnek olarak verilebilir. Türklerle evli yabancıların olduğu aileleri belki bu grubun bir miktar dışında tutmakta yarar var.

Türkmenler genelde sağlık sektöründe hasta bakıcı olarak hastanelerde veya evlerde hizmet veriyorlar. Türkiye’de de durum benzer. Üstelik Türkiye’de Moldavyalılar, Gürcüler ve Ermeniler de var. Sağlık sektöründe ciddi bir eleman açığı olduğundan ve Türkler bu işi yapmak istemediğinden KKTC’de Türkmenler piyasada hakim. Doğrudan etkilenen hasta bakıcı hemşire gibi KKTC vatandaşı sağlık görevlileri dışında, bu hizmeti alan da satan da durumdan hoşnut gibi.

Geriye dikkat çeken iki grup kalıyor. Hızla nüfusları artan Pakistanlılar ve Afrikalılar. Pakistanlılar genellikle sakin insanlar. Bahçıvanlık, inşaat işçiliği, garsonluk gibi düz işlerde çalışıyorlar. Aralarında az miktarda restoran işletmeciliği, aşçılık gibi işler yapanlar da var. Düşük ücretlerle çalışıyorlar. Ülkeye nasıl geldikleri hakkında bir bilgim yok. Büyük bir olasılıkla, hasbelkader yolu KKTC’ye düşenlerin yaptığı tanıtım sonucu geliyorlar ve nüfusları hızla artıyor. Bu göçe, para karşılığı aracılık yapan kişiler olup olmadığı konusunda bir bilgim yok. 2000 civarında da Pakistanlı öğrenci olduğu söyleniyor.

Geçen bayramda Girne’de dalgakıran üzerinde yaptığım bir yürüyüşte karşılaştığım Pakistanlı kalabalık inanılır gibi değildi. Bazı yerlerde erkeklerden oluşan gruplar çemberler oluşturmuş müzik eşliğinde dans ediyorlardı. O sırada limana girmekte olan bir tur teknesi de, adeta basında gördüğümüz göçmen tekneleri gibi, salkım saçak Pakistanlılarla doluydu. Anlaşılan, bayram nedeniyle eğleniyorlardı. Kendimi bir an Karaçi sahilinde yürüyormuşum gibi hissettim. Pakistanlılar arasında hiç kadın yoktu. Bu tutuculuklarından kaynaklanan bir durum olsa gerek, yoksa oturduğum bölgede yaşayan, selamlaştığım aileler de var.

Pakistanlıların topluma entegre olması çok uzun zaman alacak gibi görünüyor. Ayrıca gettolaşma eğilimi de gösteriyorlar. Pakistan’ın doğal afetler, terör gibi nedenlerle sürekli fakirleşmesi bu göçü hızlandıracaktır. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok uluslararası kurum Pakistan’dan önümüzdeki yıllarda en az 20 milyon kişinin göç etmesini bekliyor.

KKTC’deki en sorunlu yabancı nüfus ise Afrikalılar’dan oluşuyor. Üniversitelerde öğrenci olarak okumaya gelenlerin ağırlıklı olduğu bu grup tam bir sorunlar yumağı oluşturuyor. İddialara göre bu insanların bir kısmı öğrenci vizesiyle ülkeye getirildikten sonra ucuz düz işçi olarak çalıştırılıyor. Bir bölümü KKTC’nin Avrupa Birliği üyesi olduğu, ya da KKTC’de alacakları diplomaların kendilerine Avrupa Birliği’nin yolunu açacağı aldatmacasıyla ülkeye geliyorlar. Ülkeye gerçekten okuma niyetiyle gelenlerin önemli bir bölümüne ise, KKTC’de iş olanaklarının bol olduğu, yanlarında bir sömestrelik para getirilerse gerisini çalışarak kazanabilecekleri anlatılıyor.

Gerçeklerin böyle olmadığı anlaşıldığında, ailelerinden de kaynak sağlayamayan bu insanlar ya sefil oluyor, ya da kötü yollara düşüyorlar. Tam bir insan kaçakçılığı örneğinden bahsediyoruz. Sanal bahis şirketlerinde çalışanlar, uyuşturucu ticaretinde faaliyet gösterenlerin bir bölümü hızla zenginleşiyor. Altlarındaki lüks arabaları, kollarındaki pahalı saatleri, giyim kuşamlarıyla, yanlarındaki frapan giyimli kız arkadaşlarıyla bunlar hemen göze çarpıyor. Bu grup, basından izlediğimiz kadarıyla, asayiş sorunlarına da neden oluyor. Diğer kentleri bilmem ama, akşamları Girne caddelerinde Afrikalı kadınların yoldan geçen araçlarla pazarlık yapmaları da yoğun şekilde gözlemlenmeye başlandı.

Üniversitelerin kullandıkları aracılar vasıtasıyla bu insanları aldatarak Afrika’dan KKTC’ye getirdikleri bilgisi artık ayyuka çıkmış durumda. Hatta France24 isimli Fransız TV kanalında 19.5.2023 tarihinde yayınlanan İngilizce bir programda bu konu açık açık anlatılmış. Programın linkini aşağıda veriyorum.

https://www.france24.com/en/tv-shows/reporters/20230519-foreign-students-in-northern-cyprus-false-promises-and-disillusion

Özetlersek, KKTC’de Türkiye’den farklı bir yabancı nüfus baskısı var. Toplam nüfustaki yabancı oranının Türkiye’den de yüksek olma olasılığı var. Bu konularda güven duyulabilecek hiçbir resmi bilgi yok. Pakistanlılar ve Afrikalılar, gerek kendi tercihleri, gerekse toplumun geri kalanlarının onlardan uzak durmaları sonucu adeta komün hayatı yaşadıklarından uzun vadede sosyal açıdan büyük bir risk oluşturuyor. Türkiye’de artık silahlı Suriyeli çeteler oluşmaya başladı. Bunu yakında mutlaka Afgan çeteler de izleyecek. Benzer bir durumun KKTC’de oluşmasına izin vermemek lazım.

Ayrıca Afrikalılar, bazı üniversitelerin aracıları vasıtasıyla teşvik ettiği insan ticaretinin mağduru durumunda. GKRY, bir yılda ağırlığı Afrikalı olan 7000 kişinin KKTC’den kendi topraklarına yasadışı yollarla geçtiğini ve bunların büyük kısmının KKTC’ye öğrenci vizesiyle geldiğini iddia ediyor.

Devletin KKTC vatandaşlarının sayısını açıklamaktan imtina etmesini, çok zorlanmama rağmen anlıyorum ama, yabancı nüfusu alt kırılımlarıyla açıklamamasını anlamak olası değil. Veri olmayınca demografik, sosyolojik çalışmalar yapılamıyor, çözümler üretilemiyor.

Potansiyel olarak sorun çıkarabilecek gruplara kota konması, gelen nüfusun belli yerlere yığılmasının engellenmesi, vize işlemlerinde dikkatli olunması, insan kaçakçılığına göz yumulmaması, bu işe aracılık yapanlar hakkında işlem yapılması ülkenin geleceği açısından büyük önem taşıyor.

Bu yazının konusuyla direkt ilişkili olmamakla birlikte, ülkenin parsel parsel, daire daire yüksek gelir gruplarına dahil yabancılara satılması da, KKTC’nin kısıtlı olan arazisi dikkate alındığında büyük risk oluşturuyor. Bu konuda da müteahhit lobisi aşılarak sınırlama getirilmesi şart.

Günümüz dünyasında artık göçler kaçınılmaz görünüyor. Önemli olan bu işin kontrollü bir şekilde yapılması. Bazı üniversitelerin ve müteahhit lobilerinin çıkarları için ülkenin demografik yapısını bozması ve kısıtlı olan KKTC topraklarının peşkeş çekilmesi mutlaka engellenmeli. Vatandaşın da, işbirlikçi politikacılara oy vermeyerek kendine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini de unutmamalı.

 

Exit mobile version