Geyve Muharebesi 15-17 Mayıs 1920

Fotoğraf:canakkaletravel.com

Bugün yakın tarihimizde pek bilinmeyen, hatta unutturulmaya çalışılan, Geyve Muharebesi’nin yıldönümü. Bu vesileyle Ali Fuat Cebesoy’un dedem için kaleme aldığı bir belgeyi yazım hatalarına da dokunmadan paylaşıyorum. Ayrıca bu olaylarla ilgili dedemin bir zamanlar bana anlattıklarını da aktaracağım.

6.Derece İstiklal Harp Malüllerinden, Sahra Topçu Yüzbaşısı Hüseyin oğlu AHMET FERİT ELİÇİN

İstanbul 1314 Doğumlu Sicil 332 N.36

Geyve, Adapazar, İzmit ve Bolu civarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşuna, kurulduktan sonra muvaffakiyetine ve binayetine Milli Mücadelenin hüsnüsuretle neticelenmesine mani olmak isteyen dahili ve harici düşmanlar temerküz edip teşkilatlanmışlardı.

13361 senesinde evvela Garbi Anadolu Kuvayimilliye, bilahare Garp cephesi kumandanı bulunduğum sıralarda emrimdeki kıtalardan biri olan 24.üncü fırkanın kumandanı Erkanıharp kaymakamı MAHMUT BEY ceryan eden Düzce Hendek vak’asında şehit edilmiş ve fırkasının mühim aksamı asiler tarafından esir alınmıştı. Bunun üzerine Fırkadan emrimde kalan bakiye kuvvetler meyanında 24.üncü Topçu alayı sahra birinci tabur, ikinci bölükten iki toplu bataryası ile ve başında kumandanı Dıramalı Mülazımıevvel Rasim efendi ile takım zabiti Mülazımısani Ahmat Ferit efendi (Yukarıda künyesi yazılı olan) Geyve boğazının methali olan Karaçam mevkiinde İstanbul Hükümeti tarafından gönderilen ve bir fırkadan ibaret olan Envvayi-inzibatiye ve Anzavur Çeteleri ile bunlara karışan yüzlerce asiye karşı tarafımdan mevzilendirilmişti

16/4/1336 tarihinde saat 13:00 raddelerinde Anzavur çeteleri ile İstanbul Hükümetine bağlı birliklerin Milli Birliklere ani baskını ile başlayan Karaçam mevkiindeki müsademelerin ilk anlarında kalbinden aldığı bir yara ile şehit olan Batarya kumandanı Besim efendinin bu şahadeti üzerine kumandayı deruhte  eden Ahmet Ferit efendinin büyük bir methane ve cesaretle yakın mesafelere sokulan çeteleri tard ve tenkil edip vaki müsademelerin hüsnüsuretle muvaffakiyetine şahsen amil olmuştu.

Bilahare 17/4/1336 günü Anzavur çeteleri ve İstanbul Hükumetine mensup kuvvetler Karaçam mevkiini geçemedikleri için bu defa İkramiye köyünden Geyve boğazının güney mahreci bulunan Geyve İstasyonu sırtlarına karşı harekete başlamışlardır. Bu vaziyet karşısında meskür bataryayı evvela Karaçam’da Geyve İstasyonuna ve oradan da (Sonradan kadirşinas zevat tarafından ALİ FUAT PAŞA TEPESİ denilen) mahalle celb ettim. Kendisi bataryası ile topçudan mahrum bulunan müfrezemizin muvaffakiyetini burda da şahesen temin ederek, düşmanın tard ve imhasına amil olmuştur.

20/5/1336 tarihinde İstanbul Hükümeti tarafından techiz ve düveli itilafiye tarafından karadan, havadan ve denizden takviye edilen Kuvayi İnzibatiye’nin tenkili için tarafımdan yapılan harekatta, Çuhahane fabrikası civarındaki mevzilerden bu harekata iştirak etmiş ve düşmanın üzerine ateş ve hatta bilaemir İngiliz uçaklarına ve denizden desteklenen harekat sebebile İngiliz Donanmasının atışlarına mukabele eden Ahmet Ferit efendi, bir topu isabet aldığı ve kendisi de yaralandığı halde, bataryayı idare ederek zabit bulunmadığından vazifesi başında kalarak, Kuvayı İnzibatiyenin imhası ile neticelenen bu muharebenin kazanılmasında amil olmuş ve emsaline örnek tutulacak cesaret ve fedakarlık göstermiştir.

İki ay kadar harici ve dahili düşmanlara karşı mütevali bir surette devam eden bu müsademeler kurulmakta olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin Anadoluya hakimiyetini temin etmiş olan muzafferiyetler başında geldiği kabul edilebilir. Bu muharebe ve müsademelerdeki kumandanları halen hayata veda etmiş bulunduklarından emir kumandamdaki hizmetlerine dair belge elde etmesi imkansızlığı muvacehesinde tarafıma müracaat ederek, bu kerre Milli savunma Vekaleti tarafından kendisinden istenilen belgenin verilmesini talep etmiştir.

Bu itibarla, yukarıda kısaca belirttiğim hizmet ve muvaffakiyetlerine ve 54334 sayılı Kanunun 64/ç (61c?) fıkrasında beyan ve kabul edilen şekilde Harp ve müsademelerde hizmet etmiş bulunduğuna dair bu vesika iki nüsha olarak tarafımdan bitanzim ita kılındı.

Önce Garbi Anadolu Kuvvetleri Başkomutanı ve İlk Garp Cephesi Kumandanı sıfatı ile 2/Nisan/1962

GENERAL ALİ FUAT CEBESOY”

Evet, bugün 16 Mayıs 2021. Bundan tam 101 yıl önce, 15-17 Mayıs 1920 tarihlerinde, Kemal’in Askerleri Bağımsızlık Savaşımız açısından çok kritik bir zafer kazandı. Anlatının başında yer verdiğim belge, muharebeye katılan ve kaderinin belirlenmesinde büyük rol oynayan dedem Ahmet Ferit’in 1962 yılında Savunma Bakanlığı’na yapacağı bir başvuru için Ali Fuat Paşa tarafından verilen bir yazı. Bu yazıda çatışmalar tüm detayıyla anlatılıyor. Belgenin, Ali Fuat Paşa imzalı orijinalini de fotoğraf olarak görebilirsiniz.

Ben bu çatışmaları, dedemin kendi ağızından da defalarca dinledim. İlk dinlediğimde ilkokuldaydım. Beni trenle İstanbul’dan Ankara’ya götürdü ve yolda Geyve Boğazı’ndaki Ali Fuat Paşa İstasyonu’ndan geçerken çatışmaları, yer göstererek anlattı. Gözlerinden de yaşlar geliyordu. O zaman teğmen olan ve daha önce de Çanakkale’de bulunmuş olan Ahmet Ferit’in anlatımı şu şekilde.

“Öğlen vakti, üzerimize şiddetli bir ateş başladı. Baskına uğramıştık. Komutanım dikkatsizce davranarak başını topun siperliğinden çıkarınca alnından vurulup şehit düştü. (Ali Fuat Paşa yazısında kalbinden diyor) Kumandayı ben aldım. Bataryamdaki iki topu demiryolunun üstüne çıkardım. Anzavur kuvvetleri ve isyancılar kum gibi kalabalıktı ve önemli bir bölümü karşıdaki ormanlık alanda ağaçların üzerine çıkmı, bize kurşun yağdırıyorlardı.

Toplarımı, şarapnel etkisi yapacak şekilde bulundukları bölgenin üstüne, havada patlayacak şekilde hedefleyip erata ateş açtırttım.  Havada patlayan mermilerin etkisiyle patır patır ağaçlardan yere döküldüler. Sağ kalanlar kaçtı.”

Geyve Muharebesi iç düşmanlara karşı yapılmıştır. Saldıran taraf, padişah ve halife Vahdettin’in, İngilizlerin desteğiyle oluşturduğu hilafet ordusu Kuva-yi İnzibatiye ile cehalet ve yobazlık nedeniyle İstanbul’daki hainlerin etkisi altında kalarak isyan eden Adapazarı, Düzce ve Hendek’ten bir güruhtur. Burada toplamda onbeş bin kişi civarında bir güçten bahsediyoruz. İngiliz parası ve donanımı ile hilafeti kurtarmak gibi bir aymazlık içerisindedirler. Amaçları Geyve Boğazı’nı aşarak önce Eskişehir, daha sonra Ankara’ya ulaşmaktır. İngilizler, bu yobaz sürüsü ve peşine takılan cahilleri hem donatmış, hem de kendilerine düzenli olarak maaş ödemiştir. Ayrıca, İzmit önlerindeki zırhlılarıyla denizden desteklemiştir.

Milli Kuvvetler’in Geyve cephesindeki birlikleri ve donanımı ise şunlardır:1

1 — Salihli ve Balıkesir Kuva-yı Milliyesi’nin oluşturduğu Çerkez Ethem Bey müfrezesi;

2 — İki tabur düzenli ordu birliği, dört dağ topu, beş makineli tüfek ve üç yüz efe süvarisinden kurulmuş Binbaşı Nazım Bey müfrezesi;

3 — İki tabur piyade, sekiz makineli tüfek, iki sahra ve iki dağ topundan kurulu, Yarbay Arif Bey müfrezesi;

4 — Üç yüz kişilik millî kuvvet ve iki makineli tüfek ve iki havan topundan ibaret Binbaşı İbrahim Bey (Çolak) müfrezesi.

Yukarıda üçüncü maddede geçen iki sahra topu dedem Teğmen Ahmet Ferit komutasındadır.

Bu çatışmalardan başarıyla çıkılıp, İngiliz işbirlikçisi gerici ordusu çekilince, dedem Adapazarı-İzmit civarında görevlendirilir. Bir gün İzmit sırtlarında bulunurken, isyancılara destek amacıyla İzmit önlerine gelmiş olan ve karaya asker çıkarmaya hazırlanan Malaya zırhlısını görür. Hani şu Vahdettin’in Kurtuluş Şavaşı’nın sonunda, pılını pırtısını toparlayıp İstanbul’dan kaçtığı İngiliz zırhlısı…

Olayı dedemin anlatımından dinleyelim. “İzmit sırtlarından körfezi gözlemlerken, İzmit açıklarına Malaya zırhlısı geldi ve demir attı. Arkasından karaya asker çıkarmak için hazırlık yapmaya başladılar. O an, tek başıma karar verip İngiltere’ye savaş açtım. Topçulukta biz böyle hedeflere fırsat hedefi deriz. Toplarımı ağaçlar ve çalılar arasına gizledim. Mermilerimiz Malaya’nın ön güvertesinde patlamaya başladı. Ön güvertede büyük bir yangın çıktı. Asker indirme işleminden de derhal vazgeçtiler.”

Malaya da bu sırada, her bir mermisi dedemin sahra topu büyüklüğünde olan toplarını dedemin iki sahra topundan oluşan bataryasına çevirir. İlk attıkları mermi bataryanın üstünden geçer ve arkalarda bir yerde patlar. Dedem, ilk atışa göre hedef ayarı yapacak olan İngiliz topçusunun ikinci atışta tam isabet kaydedeceğini anlar. Bataryasındaki erlere hızla uzaklaşmalarını söyler.

Olayın devamını yine dedem Ahmet Ferit’ten dinleyelim: “Ben de katırları çözmek için bataryanın yanında kaldım. Sonunda onları da uzaklaştırdım. Tam ben de koşarak uzaklaşmaya başlamıştım ki, panik içerisinde manyetolu telefonu almayı unuttuğumu fark edip geri döndüm. O zamanlar, manyetolu telefonla irtibat subayı bir tepenin üstüne çıkar ve hedefin koordinatlarını bildirir, bu sayede topçu, hedefe görünmeden ateş etme kabiliyetine sahip olurdu. O nedenle çok kıymetli bir teçhizattı.

Tam telefonu almıştım ki Malaya’nın ikinci mermisi bataryaya tam isabet kaydetti. Havaya uçtuğumu hatırlıyorum. Ancak, yine de çok şanslıydım. Mermi patlamamış, ancak toprakta dev bir çukur açmış, ben de toplardan biriyle baş üstü toprağa gömülmüştüm. bacaklarım ise toprağın üstünde kalmış.

O sırada oradan geçen bir köylü olayı görmüş, gelip topraktan çıkmama yardımcı oldu. Benim halim perişan, kulağımdan kanlar akıyor. (Dedem bu olay nedeniyle kısmen işitme özürlü ve harp malulü idi). Köylü beni bu halde görünce öleceğimi zannetti ve bana ısrarla kelime-i şahadet getirtmeye çalıştı. Sonunda kendisine bağırmak zorunda kaldım ve bana temiz bir bez ve su bulmasını istedim.”

Dedem bu olaydan sonra da görevine İzmit civarında devam eder. Bir gün yanına bir hoca gelir ve kendisine nasihatte bulunur. “Padişaha isyan etmiş durumdasın bu iş doğru değildir” der ve dedemden toplarını teslim etmesini ister. Dedem tepki gösterince “sen bir düşün” deyip yanından ayrılır. Ama birkaç bin altını da keseler halinde dedeme bırakır. Dedem altınları alır ve komutanına gider. Durumu anlatır ve altınları teslim eder. İşbirlikçi, paragöz hoca efendi yakalanır, yargılanır ve idam edilir. Altınlar maliyeye irat kaydedilmesi için Ankara Hükümeti’ne yollanır.

Kurtuluş Savaşı işte böyle kazanılmış. Savaş dedemin deyimiyle sadece Yunan’a karşı değil, İngilizler ve gericilere karşı olmuş ve zaferle sonuçlandırılmış.

Aramızda yaşamaya devam eden, o dönemin işbirlikçileri, vatan hainleri ve yobazlarının torunları tarafından unutturulmaya çalışılan Geyve Muharebesi’ni, zaferin yıldönümü vesilesiyle hatırlatmak istedim.

Geyve Zaferi ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun.

 

Exit mobile version