Çoğumuz “İkinci Bahar” dizisinden tanıdık Samatya’yı. Sokaklarıyla, esnafıyla, evleriyle, Kilise, Sinagog ve Camileriyle ayrı bir dünyadır Samatya.
Detaylar beni aşar, ancak azınlıkların o veya bu sebeple kentten göçmesini önleyemeyen bizler, onların geride bıraktıkları semtlerdeki kültür varlıklarını, binalarını, zanaatlerini de koruyamadık. Oysa, İstanbul’un görkemli tarihinden derin izler barındıran deniz surlarının dibindeki Samatya’da bambaşka bir kültür iklimi hakim. Çok yakın bir zamana kadar Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerin bir arada yaşadığı, hatta birbirlerinin dillerini konuştuğu bir kültürdür “Samatya Kültürü”.
Önemli tarihi eserleri de barındırır Samatya. Bunlardan bazıları Mimar Sinan’ın Abdi Çelebi Camii ve Ağa Hamamı’dır. Abdi Çelebi Camii Marmara Caddesi üzerindedir “Yedim İçtim Camii” olarak da bilinir. Bir dönem Ermeni Patrikhanesi olarak kullanılan ‘Sulu Manastır’ yani Ermeni Surp Kevork ve Rum Ayios Nikolaos Kilisesi de, Doğu Roma döneminde yapılmış (454-464) İstanbul’da ayakta kalan en eski dini yapısı Studios Manastırı veya Aya İoannes Prodroda (Vaftizci Yahya) Kilisesi ya da İmrahor Camii buradadır. Ayrıca Ayios Yeoryios Kiparissas Kilisesi, Ayios Minas Kilisesi, Surp Anarat Higutyun Ermeni Katolik Kilisesi, Mirza Baba Tekkesi, Hristos Analipsis Kilisesi, Ayios Konstantinos ve Ayia Eleni Rum Ortodoks Kilisesi, Arapkapısı Mescidi ve Tekkesi semtin önemli yapıları arasındadır.
İstanbul’un en güzel meyhaneleri de mezeleri de bu semttedir. Ve en kıymetli zanaatkarları da bu semtten çıkmıştır. Örnek mi? Dolmabahçe sarayı, Ortaköy Cami gibi eserlere imza atan Balyan, The Beatles, Pink Floyd, Deep Purple, Rolling Stones’un zilcisi Zilciyan ailesi gibi.
Senaristler, yapımcılar için de doğal bir platformdur Samatya; Örnek, Türkan Şoray ve Şener Şen’in rol aldığı İkinci Bahar dizisi. Yavuz Turgul’un Gönül Yarası ve Nuri Bilge Ceylan’ın Üç Maymun filmleri bu meydanda çekilmişlerdir. Kendisi de Samatyalı olan Cem Yılmaz’ın rol aldığı Av Mevsimi filmine de ev sahipliği yapan Sefa Meyhanesi buradadır.
İşte bu nezih semtimiz Samatya’nın kültür varlığını sürdürebilmesi amacı ile eski Turizm Bakanlarımızdan Sayın Bahattin Yücel bir platform oluşturdu. Ancak onun bu çabalarının istendiği kadar yol alamadığını hissettim. Türkiye turizminin üstesinden gelebilmiş bir bakanı bile yıldıran sebepler nelerdir? Yerinde görmek amacı ile kısa bir Samatya turu yapıp Kahvede, Restoranda, Bakkalda esnaf, emekli ve memurla konuşup bir durum tespiti yapmak istedim. Sahil yolunda Kumkapı’ya alternatif, davulsuz, zurnasız zerafet içerisinde yenilip içilebilen, ulaşımı kolay, hesabı düşük, kalitesi yüksek otantik mekanların ortak dertlerini söyle sıraladım;
– Güvenlik, kapkaç, hırsızlık sorunu çözülmüş değil. Ne esnaf birleşip bir güvenlik şirketi ile anlaşabiliyor, ne de meydanda devriye gezen tek bir polis veya Bekçi var.
– Meyhaneleri, dolayısı ile Rum, Yahudi Ermeni mezeleri ile meşhur semtimizde ne eski tatları, ne eski mezeleri ne de eski meyhane ve meyhaneci kültürünü bulmak mümkün.
– Meyhaneden çok Kebapçı kültürünün ağır bastığı Restoranlar semtin sihrini bozmuş. “Gel-gel” çığırtkanları ise duruma tüy dikiyor.
– Meydan’ın orijinal hali için en az 7-8 bina yıkılmalı.
– Çevre düzenlemesi için Belediye dehal harekete geçmeli. Sayın Bahattin Yücel ile işbirliği yapmalı.
– Çevre düzenlemesi adına meydana dikilen Yunus Heykeli yerine tüm kültürleri anımsatan, yansıtan daha anlamlı bir eser yapılmalı.
– İşgaliye sorunu net bir şekilde herkesin birbirinin haklarına saygı duyacağı şekilde yeniden düzenlenmeli. Sokak işgalleri önlenmeli. Sokak çalgıcıları ve satıcıları Belediye onaylı kimlik taşımalı.
– Komşuları içki ruhsatı sahibi olmasına rağmen hala ruhsat verilmeyen işletmelerin sorunu çözülmeli.
– Bir türlü düzgün dernekleşemeyen esnafa Belediyenin arabuluculuğu gerekli. Dernek çatısı altında bölgecilik, ayrımcılık yapanların önüne geçilmeli.
Sonuçta “Tekne aynı tekne…”
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.