Mevcut kanunları, yönetmelikleri uygulamadan karşılaşılan her sorunda yeni bir şeyler çıkarmak, ihdas etmek en önemli sorunlarımızdan birisi. Bundan en fazla zarar gören de dürüst vatandaşlar ve iş dünyasındakiler. Tuhaf bir düzenlemeyle uygulamaya geçen, denetim ve kontrolleri de sağlıklı yapılamayan “Yerli Malı Belgesi” düzenlemesi de bunlardan birisi…
Ülkemizde uluslararası yatırımcılar veya ithal ikameyle çalışan yerli müteşebbisler ürettikleri ürünün yüzde 51 girdisini yerli olarak belgelerse o mal “Yerli Malı” oluyor. Uygun bir aracı bulup, belgeleri temin edersen yüzde 100 yabancı olan bir ürün için “Yerli Malı Belgesi” alabilirsin. Zaten artık sistemi iyi bilen aracılar sayesinde yeni bir meslek grubu doğdu. Ülkemizde bu tarz boşlukları anında dolduracak refleksler çok gelişmiş durumda.
Yüzde 51’in yerlileşmesi için gerekli belgeler temin edildikten sonra zaten geriye kalan yüzde 49’luk ithal kısım için bir sorun yok. Yurtdışındaki ilgili ülkelerden yerli malı olmak üzere ithal edilen ürünler değişik oyunlarla, farklı yerli şirketler üzerinden faturalandırılarak “Yerli Malı Belgesi” kazanmak üzere kısa bir tur yaptırılıyor. Sonra bütünleşme sağlanıyor. Aslında bazı ürünlerin neredeyse tamamı ithal olmasına rağmen bu tarz girişimcilikle yüzde 51’i yerlileştirilerek “Yerli Malı Belgesi” alınıyor.
Yerli olduğuna dair belge almak için ilgili şirketlerin fazlaca uğraşmalarına da gerek yok, çünkü artık konunun uzmanı danışmanlık şirketleri var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile onun alt bileşenleri ticaret ve sanayi odaları bu konuda yetkili. Gerekli belgeler isteniyor, eksperler, bilirkişiler görevlendiriyor ve “Yerli Malı Belgesi” veriliyor.
“Kiminle nasıl görüşülecek, hangi aşamalardan geçilecek, eksper nasıl ayarlanacak?” gibi hususlar artık kurumsallaşmış. “Yerli Malı Belgesi” almak için iyi yerlilerle çalışmak gerekiyor. Gerisi kolay. İstanbul Ticaret Odası (İTO) gibi dünyanın en büyüklerinden bir kurumun da takdir edersiniz ki bunlarla uğraşacak zamanı olamaz. KOBİ’lerden, esnaftan topladıkları paralarla dünyadaki fuarları gezip, yerli mallarımızı pazarlamaları, tanıtmaları gerekir.
İşte böyle bir düzen içinde “Yerli Malı Belgesi” alan ve büyük çoğunluğu ithal mallardan oluşan ürünler gerçek yerli ürünlerle rekabete giriyor. İhalelerde yerlilik kriterini karşılayıp, Türkiye’de teknoloji geliştirmeye çalışan, iç piyasada ve yurtdışında pazar bulma gayretinde olan şirketlerimizin önünü kesiyorlar.
İlgili bakanlar da bu konuya eğilmiyor. Bu hatırlatmaları yapınca yasa, mevzuat düzenleme sevdalısı birisi çıkıp, sektörle, iş dünyası ve paydaşlarla konuşmadan bir şeyler yapabilir. Aman dikkat! Bu daha tehlikeli bir durum.
Bu konuyu zaman zaman gündeme getiriyorum. Tıpkı yıllarca köprü, otoyol ve tünelleri beleş kullanan ve trafik cezası ödemeyen yabancı tescilli araçlara dikkat çektiğim gibi. Ama Ulaştırma, Ticaret ve İçişleri bakanlıkları halen daha bu konuda neler yaptıklarını açıklamıyorlar. Yaptılar mı, yapmadılar mı? Yapıldıysa netice nedir? Bilmiyoruz. Dolayısıyla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da “Yerli Malı Belgesi” konusunda aynı tavrını devam ettireceğini söylemek mümkün.
Yönetmenlikten bir bölüm: “Tamamen Türkiye’de üretilen veya elde edilen ürünler ile üretim sürecinin önemli aşamalarının ve ekonomik yönden gerekli görülen en son esaslı işçilik ve eylemin Türkiye’de yapılmış olması. Ürünün yerli katkı oranının en az %51 olması.”
Yüzde 51 bir vesileyle yakalandığı an başka hiçbir kritere takılmadan en önemli yerli ürününüzle rekabete girebiliyor. Bu durumda yabancı veya yerli müteşebbis dışardan çok daha ucuza getireceği bir ürün için neden yatırım yapsın?
Artık “Yerli Malı Belgesi” temini konusunda uzmanlaşmış ekiplerimiz de olduğuna göre dış ticaret açığı vermeye devam edebiliriz. İhracatın kırdığı rekorları anlatıp, ondan daha fazla rekor kıran ithalatı perdeleyen bir anlayışa artık son vermek gerekmez mi?
“Yerli Malı Belgesi” almak için uygun bir yerli danışman veya işini bilen yerli uzman bulmak gerekiyor. Sonra belge alınmak istenen üründe “Yerli Katkı Oranı” tespit ediliyor. Bunun da teknik yönden incelemesini “eksper” yapıyor. Eksper, üretici tarafından üniversitelerin ilgili bölümlerinden konularında uzman kişiler arasından belirlendiği gibi üyesi olduğu ilgili “Oda”dan mesela İTO’dan talep ediliyor. İnceleme sırasında üretimde kullanılan girdiler üretim teknolojisi ve prosesi göz önünde bulundurularak kontrol yapılıyor. Zaten film de burada kopuyor. O zaman bu noktada ülkemizin “eksper” konusunda ne halde olduğunu gösteren ve başımdan geçen bir esprili bir eksper hikayesi anlatayım.
Bilindiği üzere ülkemizde eksperler de kime hizmet ettiği bilinciyle hareket eder. En iyi üniversitede profesör bile olsa taraflara bakarak eksperlik görevini ifa ederler. Kısa süre önce Volvo aracımla oğlum kaza yaptı. Araç pert oldu. Önden, sağdan, soldan çarpan aracın hiçbir hava yastığının açılmadığın gören trafik polisleri de bu konuda bizi uyarınca Volvo’ya durumu ilettim. Düzenli servise giden, hatta kazadan önce de aracın neredeyse her tarafı, başta hava yastıklarını ve onun sensörlerini besleyen elektrik hatları olmak üzere aracın her şeyi yenilenmişti. Araçla ilgili tüm kayıtlar serviste vardı. Peki ne oldu dersiniz?
Volvo Car Türkiye Müşteri Hizmetleri hava yastıklarının neden açılmadığının araştırılması için ilettiğim gün, araç üzerinde “Volvo Teknik Elamanlarının” araştırma yaptığını ve “SİSTEMSEL HATA SEBEBİYLE HAVA YASTIĞININ AÇILMADIĞI” bilgisini telefonla ilettiler.
Gerekçe olarak “… ile … arasında aracınız yetkili servise gitmemiş. Bu zaman diliminde yanlış müdahale olmuş olabilir.” notu aktarıldı. Bunun üzerine telefonda sözlü ve maille de yazılı olarak, “Aracımın sürekli olarak yetkili serviste işlem gördüğünü, elimde bir klasör servis belgesi olduğunu, Volvo’nun basit kayıtlara bile ulaşamamasının da çok üzücü bir durum olduğunu…” ilettim. Sistemsel hatanın ne olduğuna dair merakımın giderilmesini istedim.
Aynı gün cevap vereceklerini telefonda söylemelerine ve maillerde vurgulamalarına rağmen ısrarlarımla bir hafta sonra şu cevabı aldım: “Bu kazada hava yastıklarının açılması için gereken koşulların oluşmadığı değerlendirilmektedir.”
Peki, neye göre, kim değerlendirdi? Daha önceki “sistemsel hata” açıklaması ve aracın yetkili servise gitmediğini iddia eden cevaplar ne oldu? Çelişkili yaklaşımlar, cevap vermekten kaçınan tavırlar midemi iyice bulandırdı. Tüketici Mahkemesi’ne “Tespit” için başvurdum. Ve asıl film işte bu başvuruyla başladı. Üç eksper değişti. Eksperler önce görevi kabul ediyorlar, sonra zamana oynayıp, geri çekiliyorlar. Sonunda İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) bir profesör aracımı inceleyip, eksper raporu vermeyi kabul edince sevindim. İTÜ’den bir hoca inceleyecek daha ne olsun? Siz de öyle düşünüyorsunuz değil mi?
İTÜ profesörü aracı görmeden, hava yastığı sisteminin çalışıp çalışmadığını bile kontrol etmeden, “sistemsel hata nedir” sorusuna cevap aramadan, benim verdiğim aracın kaza yeri fotoğrafları üzerinden ve katalog bilgilerle rapor hazırlamış. Tahmin edeceğiniz gibi Volvo’nun son verdiği cevaba uygun olarak “hava yastığının açılmasını gerektiren şartlar oluşmamıştır” şeklinde bir rapor ortaya çıkmış. Tamam şartlar oluşmadığı için açılmadı da “sistemsel hatadan dolayı” hava yastığının çalışıp/çalışmadığına neden bakmadın, bunu neden sorgulamadın? Neden! Mahkemeye, bu eksperin raporu için bu şekilde itiraz ettim.
Bu arada eksperlerin inceleme zamanı uzayınca mecburen aracımı ilgili sigortanın aracı firmaları başkalarını sattı. Bu hikaye nasıl bitecek bilmiyorum, ama ülkemizde eksperlik işinin de sıkıntılı olduğuna dair başka tecrübelerim de var. “Yerli Malı Belgesi” için eksperlik yapanların da güçlü yabancı ve sözde yerli firmalar için ne taklalar attıkları biliniyor.
Bu durumda sloganımız nedir? Yerli malı Türk’ün malı herkes onu yerlileştirip kullanmalı…
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.