Onları kaybedersek telafisi yok!
İthalat, ihracatta; 2 dil bilen üst düzey çalışan işten çıkarsa, ertesi gün tek bir ilan ile 3 dil bileni yerine koyar, 1 haftada işi öğretirsin. Sonuçta yurt dışı müşteri belli, alacakları-satacakları mal bellidir.
Otomotiv, tekstil, pazarlama şirketleri belli bir eğitimi olan herkes için ideal iş ortamıdır. Motor veya dikiş makinası yapmasını öğrenecek hali yok. Eğitim, bilgisayar, dil, adı üstünde pazarlama…
Mağazacılıkta eleman kaybı problem değildir. Koyarsın cama “eleman alınacaktır” yazısını. Üstü başı, konuşması düzgünse ilk gireni işe alır, 3 ay sonra mağaza müdürü bile yaparsın.
Yani iş dünyasında “kimse vazgeçilmez değildir” TURİZM SEKTÖRÜ HARİÇ..!
Neden mi?
Turizmde çalışan personelin eğitimi, dil, bilgisayar bilmesi sektörde yeterli değildir. Müşterinin, huyunu suyunu, hobilerini, birlikte seyahat ettikleri kişileri iyi tanıyacaksın, hatta burçlarını bile bileceksin. Çalışma saati yoktur. Bazen Amerika Bazen Uzakdoğu, Japonya saatine göre çalışırsın. Yurt içi, yurt dışı satıyor veya operasyon yapıyorsan çalıştığın bölgeyi çok iyi tanıyacaksın.
Örneğin, yüzlerce Kayak bölgesinden Courchavel’i satarken, konumunu, uçak alternatiflerini, transfer olanaklarını, pistlerin uzunluğunu, zorluk derecelerini, bulunduğu süre içerisinde hava durumunu, akşam hangi restoranlarda hangi yemekleri ve kaça yiyeceğini, nerede eğleneceğini, dükkanlarını bilen Cenk Bey turizmden uzaklaşırsa, kim bilecek tek tek bu kayak merkezlerini? Courchavel’de 1.850 metre dururken ucuz diye 5 yıldız 1.650 veya 1.550 metrede otel verirse, dönüşte dayak atar Türk müşteri.
Burçin Hanım sektörden gider de yerine gelen sırf müşteri istedi diye 7 gece Maldivler satarsa, dönüşte çiftler ayrı uçakla dönerler. Çünkü Maldivler’de her ada bir otel, her otel bir adadır. Sahilde internet çekmez. Sıkılır kitap okuma alışkanlığı olmayan Türk çiftler. Restoran- Sahil- Oda üçgeninde sıkışıp kalırlar. Restoranda yemek ye ye nereye kadar, denizde yüz yüz nereye kadar ve odada seviş seviş nereye kadar… 4. gün kavga başlar. Bu hiç şaşmadı. Kesin bilgi.
Özlem Hanım olmazsa hangi mevsim, hangi gemi, hangi kamara, geminin özellikleri, fiyatları nasıl bileceğiz? Uğradığı liman şehirlerini, ekstra turlarını, şehirde görülecek yerleri, özelliklerini, bölgenin hediyelik eşyalarını o bilir.
Arzum Hanım olmazsa Balayı turları felç olur. Olmayacak bir satışı ancak o yoktan var eder.
Ayşın Hanım ve Can Bey, Türkiye turu yapan yabancı misafirlerimizin konforu için avuçlarının içi gibi Anadolu’yu, otelleri, ören yerlerini bilirler. Otobüs nereden nereye kaç saat, kaç dakikada gider, nerelerde mola verilir, hangi restoranda ne, kaça yenir, ören yerleri girişleri ne kadar, Alman kaçta depar alır, İtalyan akşam yemeğine saat kaçta oturur, İspanyol hangi bira hangi şarap olmazsa sofraya oturmaz, Sırp ne satın alır, hangi ekstra tura katılır bilinmezse incoming kilit olur. Bunlar, söylemekle, kağıda not almakla öğrenilecek işler değildir. Her bir detay o ülkeden gelen turistin yaş grubuna, geldiği bölgeye ve kültür yapısına göre daha da ayrıştırılır. Mesela, Kuzey İtalya’dan gelene beyaz şarap verebilirken Calabrialı’ya beyaz şarap içirtemezsin.
Asuman Hanım sektörü bırakırsa, Türkiye’de Güney Pasifik turları arap saçına döner, önce Kribati, sonra Tongo veremezsin. Bileti ucuz diye Singapur’dan keser, çok girişli Avustralya vizesi almazsan havaalanında kalırsın. Karaipler arası nerede pırpır uçak, nerede Feribot buradan bileceksin, biletini alacaksın. Kongo, Etiyopya Omo Vadisi, Namibya, İzlanda turları için, uçak-otel, transferleri de taksi ile yaparım diye düşünmek mümkün değildir. Kimi yerde otobüsle, taksiyle değil 4X4’lerle gitmek, ülkenin değil yerel bölgenin rehberini kullanmak zorundasın. İzinler, aşılar, vizeler ayrı problem.
Bu değerli çalışma arkadaşlarımız için kasalarına 9 aydır 1 lira girmeyen seyahat acentalarının yapacağı pek bir şey kalmadı. Bu değerde 5 kişi çalıştıran şirketin senelik masrafı milyon TL’yı buluyor. Ev satsan kaç ay dayanırsın. Ancak her acentada Ayşın’lar Asuman’lar, Arzum’lar var. Ama ya onlar bu sektörden giderlerse? Yerine personel yetiştirmek sektörün 15-20 senesini daha alır. Ülke olarak her şeye tekrar, sıfırdan başlamak zorunda kalırız. Ama ne yazık ki onlar Pandemi dolayısı ile teker teker bizlerden kopuyor, başka sektörlere geçiyorlar. Çok çalışkan, pratik, iş bitirici, insan sarrafı oldukları için istisnasız hepsi yeni işlerinde son derece başarılı oluyorlar. Ve artık onları sektöre geri kazanmak zorlaşıyor.
Eğer bu değerlerimizi kaybetmek istemiyorsak, dünün 10-15 bin TL maaş alan arkadaşlarımıza “kısa çalışma ödeneği” 1.070 TL’nin çok daha üzerinde maaş bağlanmalı. Daha açık konuşalım; Bu değerler için devlet yardımı bekliyoruz. Belki 10-15,000 TL değil ama en azından maaşlarının yarısı K.Ç.Ö acildir, elzemdir.
Arz ederim.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.