Thomas Cook ya bizde olsaydı?

Thomas Cook gibi 178 senelik tur operatörü batınca yerli yabancı tüm turistleri aldı bir korku. Ya bizim tur aldığımız şirket de batarsa ne yaparız? Paramızı geri alabilir miyiz, batış esnasında turdaysak geri dönebilir miyiz?

Avrupalıysanız evet, Türkseniz belki.

Niye belki?

Açıklayalım:

Türkiye’de Türk turistlere uygulanan sigorta “cılız” bir sigorta. Kasko gibi tüm hasarınızı ödemiyor. Belki poliçede “iflas halini de kapsar” diye yazıyor ama herkese toplamda ödenen hasar 200 bin Euro’yu geçmiyor. Yani tur operatörü milyon Euro batırsa da sigorta şirketi toplamda sadece 200 bin Euro ödüyor.

Sonra?

Sonrası kuyruk. Mahkemeye gider, sıraya girer, şirketin mal varlığını tüm mağdurlar bölüşür. Yani ikinci el bilgisayar ve masalar kaç para ederse o.

100 TL etmeyen 100 bilgisayar ve masa, 10 ile 20 bin müşteriye paylaştırılır. Avukata verilen para bunların bir kaç katıdır. Örnekleri çok.

Batan tur şirketinden paramızı kurtarmanın başka bir yolu yok mu?

Var; “kredi kartıyla ödeme yapmak.” Tur operatörü veya acenta, tur başlamadan iflas ederse, henüz hizmet almadığınız için bankadan kredi kartı ödemelerinizi durdurabilirsiniz.

Başka..?

Başka yok. Gerisi bir bardak su…

Peki ne yapacağız? Turumuzu nasıl yüzde 100 güvence altına alacağız?

Detaylar aşağıda…

Tur operatörlüğü yasası çıkmalı

Önce “tur operatörlüğü” nedir, kısaca bir tanımını yapalım.

Tur operatörlüğü, turizm hareketlerinin en önemli bileşenleri olan konaklama, rehber, yiyecek-içecek, ören yeri, eğlence ve ulaşım gibi ürün ve hizmetleri içeren paket turların önceden herhangi bir talep olmadan hazırlanması ve belirlenen destinasyonların turistik ürün olarak pazarlanması faaliyetlerini içeren hizmetler bütünüdür.

Senelerdir acentalar batar-çıkar, biz de çözümün “Gerçek Tur Operatörlüğü” sisteminde olduğunu yazar-çizeriz.

Thomas Cook’un batışı Türkiye’de tur operatörlüğü sistem boşluğunu tekrar gündeme getirdi. Çünkü Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) ve Bakanlıktan belge alan her A grubu acenta Türkiye’de “sözde” tur operatörüdür.

Yanlış. Oysa dünyada genel olarak 2 tur operatörlüğü sistemi var:

A- Alman sistemi B- İngiliz sistemi.

Bizdeki “C” şıkkı. Yani “HİÇBİRİ”

Peki nedir Alman sistemi?

Bu sistem, çok yüksek teminatlar yatırabilen seyahat acentalarını tur operatörü olarak kabul eden sistemdir. Örneğin; en az 5 milyon Euro teminat yatıran şirket tur operatörü olabilir. Bu parayı yatıramayan acentalar ancak tur operatörlerinin “satış acentaları” olabilir.

Böylece tur şirketlerinin TÜRSAB ve Bakanlık nezdinde kontrolü de kolaylaşır. Tüm turlar, bu teminatı yatırabilen tur operatörleri tarafından yapılır.

Oysa öngörülen bu teminat miktarı da mağduriyetleri karşılamaya yetmez. Çünkü bir bayramda 20 bin kişiyi yurtdışına götüren büyük tur operatörü, ortalama kişi başı 700 Euro’dan turunu satarsa, 14 milyon Euro risk taşır. 14 milyon Euro risk taşıyan acentaya da 5 milyon Euro teminat az gelir.

Alman sistemi ile Türk turizmi zarar görür!

Alman sistemi yetersiz olduğu gibi küçük tur operatörlerini sistem dışına atar. Butik tur yapacak acenta kalmaz.  Yani; Kamçatka, Doğu Timor, Kuzey Kore, Güney Pasifik vs turlarını unutun.

Şimdi İngiliz sistemine bakalım;

Nedir bu sistem?

Sistem; firmanın büyük veya küçüklüğü ile değil, tamamen güvenilirlik, işgücü ve elbette şirketin kapasitesi kadar teminata dayalıdır. Sigorta, tüm yolcuları ve acentaları yüzde 100 mağduriyete karşı şemsiye altına aldığı için, bu sisteme kayıt olabilen tur şirketleri tur operatörlüğü yapabilir.

İngiliz sisteminde; öncelikle sigortalanan tur operatörünün kendisidir.

Sigorta şirketi acentayı şöyle sorgular?

Acenta yani tur operatörü en pik yani en yüksek dönemde, örneğin bayramda yaptığı tüm turların cirosu kadar teminatı sigorta şirketine vermek zorundadır.

Diyelim; bayramda orta ölçekli bir acenta 500 kişi taşıyor ve sattığı tur bedeli de 500 Euro. Teminatı 500 kişi X 500 Euro=250 bin Euro olur.

Acenta turu sattıkça, müşteriye verilen sigorta poliçesinde yazan bu miktar teminattan düşer. Tur “hasarsız” geri gönünce, 1 hafta itiraz süresi beklenir. Sorun yoksa acentanın teminatı tekrar 250 bin Euro olarak yenilenir.

Yani tek seferde sadece teminatı kadar tur satabilir. Bu teminatı artık nakden mi verir, evini mi ipotek eder, yoksa bankası şirkete çok güvenir de en azından bir kısmına bila bedel teminat mektubu mu verir, acentanın ve sigorta şirketinin kararıdır.

Teminatı olmayan acenta da, ya teminatı olan acentadan yardım alır ya da bu işe hepimizin olduğu gibi “ufak ufak” 40-50 kişilik turlarla başlar. Tur kadar teminat verir. Tur döner, teminatı yenilenir. Zamanla ve güvenle kişi sayısı 40 olur 100 olur, 500 olur vs.

Tur şirketleri “eyvah işimiz azalacak” diye düşünmemeli. Aksine işleri artacaktır. Çünkü; yüzde 100 geri ödemeli sigortayı sadece TÜRSAB’a bağlı seyahat acentaları verebileceği için, özellikle internetten yapılan ve piyasanın yüzde 85’ine hâkim olan kaçak acentalar azalacaktır.

Buna rağmen sigortasız yola çıkan, TÜRSAB’a bağlı olmayan kaçak acentalardan sigortasız tur alan tüketiciler, tur şirketi batarsa kendi kaderlerine razı olacaktır.

Exit mobile version