Sosyal medyada farklı seyahatlere yönelik genelde güzel resimler/anılar/bilgiler paylaşıyoruz. Ancak her seyahat böyle güzel geçmiyor. En azından benim başımdan daha önce farklı sıkıntılar geçmedi değil. Bunlardan ilki Kazakistan’ın Almatı kentinde polis tarafından 4 saat süreyle alıkonulup rüşvet istenmesiydi. İlk yaşadığımda ailemin haberi olmadığından fazla kimseyle paylaşmamıştım ancak artık ailem konuyu bildiğinden paylaşmakta bir sakınca görmüyorum.
2014 yılı Mart ayı ve o dönem Dubai’de yaşıyordum. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı kapsamında eğitim vermek üzere ilk kez Kazakistan’ın eski başkenti Almatı’ya gitmiştim. Çok başarılı geçen eğitimin son günü akşam oradaki Birleşmiş Milletler ofisi bizi yemeğe davet etti. Ben ertesi sabah çok erken saatte uçağım olduğundan restorandan tek başıma 22:00 civarında ayrılıp, 15 dk mesafedeki otelime yürümeye başlamıştım. Almatı’nın işlek caddelerinden biriydi ancak o saatte yolda yaya olarak ilerleyen başka kimse yoktu benim dışımda. Çok soğuk havada, buzlu kaldırımlar üzerinde yürürken birden arkamdan bazı sesler duymaya başladım ancak ilk önce bana seslendiklerini düşünmedim.
Sesler artınca arkamı döndüm ve polis kıyafetli 2 kişinin bana doğru koştuğunu gördüm, durdum ve bana yaklaşıp silahlarını doğrulttuklarında neye uğradığımı anlayamadım… Ellerimi havaya kaldırmamı belirtip üzerimi aradılar, pasaportumu istediler. O an, ceplerimi kontrol ettiğimde belki de o güne kadar hiç yapmadığım bir şeyi fark ettim, pasaportumu otelde unutmuştum…
Otele gelmelerini ve orada hemen verebileceğimi, otelin ismini vb belirttim ancak hiç fayda etmedi. Bu sırada bize katılan 3’üncü polis ile birlikte her bir ağızdan bağırarak yere, tamamen buzlu kaldırıma uzanmamı istediler. Kaldırımda yatarken üzerime doğrultulan silah hâlâ gözümün önünde…
Üzerimdekileri çıkarttım ve sadece pantolon ile kaldım, kıyafetlerimi ve cüzdanımı alıp polis arabasına koydular. Bir süre daha yol kenarında kaldık, ne onlar İngilizce ne de ben Rusça bildiğimden yeteri kadar anlaşamadık ve yıllardır söylenen Kazakça/Türkçe birbirine çok yakın diller söyleminin hiç doğru olmadığını öğrenmem de o sırada oldu maalesef. Yaklaşık 5-10 dk yerde sadece pantolonum ile kaldıktan sonra arabaya bindim.
Polis arabası çok geniş, cip tarzındaydı. Araba içinde bağırmaya devam ettiler. Anladığım kadarıyla benim ülkeye kaçak girdiğimi iddia ediyorlardı ve beni hapse atmakla tehdit ediyorlardı. Polis arabası ile neredeyse 30 dk kent içinde dolaştık. Sonrasında ise araç ormanlık bir alana girdi. O an gerçekten de çok korktum, insanın aklına neler neler geliyor. (Neden bilmiyorum ama ilk olarak aklıma sapık olabilecekleri geldi ve pantolonum cebinden almadıkları tükenmez kalemi düşündüğüm gibi bir durum olması halinde kendimi savunmak için kullanırım diye düşündüm… )
Araç karlı yolda ilerlerken araç far lambaları dışında başka hiçbir ışık yoktu dışarıda. Bir süre sonra araç far lambalarını söndürerek ilerlemeye başladı. Galiba panik düzeyim en yükseğe çıkmıştı. Çok geçmeden ağaçlık alanda durduk… Polisler araçtan inip dışarıda kendi aralarında konuşmaya, hatta tartışmaya başladılar. Sonra araca döndüler ve bir el feneri yaktılar araç içerisinde, galiba araç içi lambası bozuktu.
Cüzdanımın içindekileri detaylı incelediler tekrar ve o sırada içlerinden birisi parmakları ile ‘para’ işareti yaparak başka param olup olmadığını sordu. Bu olayın neden başıma geldiğini o anda net olarak anlamıştım. Dertleri benden para almaktı… Cüzdanımdaki paranın hepsini alabileceklerini söyledim ama miktarı beğenmediler. Kredi kartlarımı gösterdiler ve araç o anda hareket edip bir süre sonra bir ATM kulübesi önünde durdu. İnip para çekmemi istediler. Yanımda hem şahsi hem de şirket kartları vardı ve hepsinin aylık ve günlük limitleri farklıydı. O an aklıma, eğer bugün para çekip verirsem beni diğer günlerde de getirip limit dolana kadar para çektirebilecekleri geldi.
O kadar gün rehin tuttuktan sonrasında ise ne yaparlardı diye düşününce pek hayırlı bir akıbet olmayabileceğini düşündüm. Kartımı ATM’ye sokup yanlış pin kodu girerek bloke ettirmeye çalıştım. Ancak ne yaptığımı anladılar ve 3 polis birden küçücük ATM kulübesinde maalesef kızgın bir şekilde bana saldırdı. Kendimi korurken yere düştüm ve tekmelerin acısı 3 hafta kaburgamda hissedildi sonrasında. Kanama vb cabası. O an çaresiz biçimde ne isterseniz vereyim dedim ve oteldeki odamda kasada bir miktar nakit para olduğunu belirttim.
Otele doğru yol aldık. Otelin karşı çaprazında karanlık ve boş bir arazi vardı, farlar sönük şekilde oraya park ettiler. Telefonum, cüzdanımdaki kimlik vb kendilerinde bırakıp odadan parayı getirmemi istediler. Üzerime montumu giyip otele girdim. Otelin resepsiyonundakiler çok şaşırdı halime, ancak bunların polis içinde görevini kötüye kullanan kisiler olduklarını ve asla para vermememi söylediler.
O sırada bizim kurumdan Almati’ya birlikte seyahet ettiğimiz diğer arkadaş da otele geldi. Odadan pasaportumu aldık ve otel görevlisi ile birlikte polislerin yanına gittik. Diğer arkadaş yolun karşısında bekledi, olası kötü bir duruma karşı dışarıda yardım edebilecek birisi kalsın istedik. Polisler paranın gelmemesine çok kızdı, gözümün önünde otel görevlisini fena dövdüler. Çocuğun burnunun kanı o gün pasaportumun bir kaç sayfasına bulaştı maalesef.
Polisler kızgın bir biçimde benim ülkeye kaçak girdiğimi iddia ediyorlardı. Pasaporttaki giriş damgasını göstermem işe yaramıyor, ayrıca bir vize gerekli vb diyorlardı. Aslında bu tamamen karşıdakini baskı altına almak/korkutmak için yapılıyordu ancak bunu o stresle net düşünemiyorsunuz.
O sırada pasaportuma zımbalanmış olan göçmenlik kartını gördüler. Ülkeye girişte doldurulan bu küçük kart pasaporta zımbalıydı. Kartın üzerinde davet eden kurum olarak ‘Birleşmiş Milletler’i gördüler ve o an tereddüt ettiklerini anladım. “Diplomatik görevli misin yoksa?” diye sordular ve o anda olmadığım halde bu soruya evet cevabını dedim…
El koydukları telefonumu arabanın arka koltuğundan hızla alarak Birleşmiş Milletler’den oradaki müdür arkadaşı aradım. Polis elimdeki telefonu düşürmek için 4-5 defa vurdu koluma. Böyle bir durumda ilk yapmam gereken şey strese girince en sonda aklıma gelmişti….
Aradığım arkadaş telefonda polislerle yüksek tansiyonlu bir görüşme yaptı ve polisler kızgın bir biçimde bizi bırakıp hızlıca oradan ayrıldılar. Beni de bir daha bu ülkeye gelirsen hapsi boylarsın diye tehdit ettiler…
Beni yoldan ilk aldıklarında 22:30 gibi olan saat 02:00’yi geçmişti.
Sonrasında Birleşmiş Milletler görevli kişiler 15 dakika içerisinde otelin önüne gelmişti. Gelen görevli ifade vermem için beni polis merkezine ve tedavi için hastaneye götürmek istedi ama reddettim. Beni uçağa bindir başka bir şey istemiyorum dedim. Otel odasının kapısında üstümü değiştirmemi bekledi ve beni uçağa kadar götürdü…
Açıkçası bazı ülkelerde eğer polis içerisinde kötü niyetli görevini suistimal eden kisiler varsa pasaportunuzun yanınızda olması bir fayda etmiyor. Güvenlik önlemlerinize mutlaka dikkat etmeniz gerekiyor. Artık bu tarz risk olan ülkelerde eğer daha önce oradaki vali/belediye başkanı ile fotoğrafım veya bende kartvizitleri varsa bunları mutlaka yanıma alıyorum. Bunlar gerçekten işe yarayabiliyor… Yanıma da o gün için yetecek nakit para dışında asla değerli eşya (saat, cüzdan) almıyorum.
Tabi ben bu olayı çok genellemek istemiyorum, belli ki her yerde böyle kötü niyetli kişiler olabiliyor. Halkı ve yönetimi dost olan Kazakistan’a sonrasında yine gittim, hatta geçen senelerde ofis açtık orada… İnsanları, kültürü çok güzel bir ülke…
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.