Korona salgını ile ilgili her gün yeni gelişmeler oluyor. Bunların başında bildiğimiz gibi aşılar geliyor. Batı’da değişik yöntemlerle üretilen pek çok aşının üretimi, dağıtımı ve kullanımı başladı. Şu anda Pfizer/BioNTech, Moderna ve Astra Zeneca/Oxford aşılarının uygulaması başlamış durumda. Doğu’da ise SinoVac ve SinoPharm isimli iki Çin firmasının geliştirdiği aşılar ön planda.
Bir de Hindistan’ın ürettiği bir aşıya bu ülkede onay verilmiş durumda ama, henüz güvenilir olduğu bile belirlenmiş değil. Bu aşı Bharat Biotech’in ürettiği Covaxin. Aşıyla ilgili Şubat ayında daha fazla bilgi sahibi olabileceğimiz söyleniyor. Hindistan aslında bir aşı üretim devi. Astra Zeneca’nın aşısı da Hindistan’da üretiliyor ve üretim kapasitesi ayda 50 milyon…
Rusya da aşı konusunda başarılı gözüküyor. İlk olarak piyasaya çıkardığı %92 etkinliği olduğu söylenen Sputnik V aşısından sonra, ikinci bir aşı daha Rus otoritelerinden ön izin aldı.
Rus ve Çin aşılarında ana sorun, deneklerde yapılan çalışmaların uluslararası standartlara uygun yapılmaması. O nedenle, çıkan koruma yüzdeleri yeterince güven verici değil. Türkiye’nin de 50 milyon doz için anlaşma yaptığı SinoVac aşısının koruyuculuk oranı konusunda, Türkiye dahil üç ayrı ülkede birbirinden çok farklı üç sonuç çıkması, bu çalışmaların belli bir disiplin ve eşgüdüm içerisinde yürütülmediğini gösteriyor.
Ancak, korona salgınının öldürücülüğü nedeniyle pek çok ülke, etkinliği halen oldukça belirsiz olan bu aşıları da vatandaşlarına uygulamaya başladı. Türkiye de bunlardan biri. Ayrıca, SinoVac’ın 65 yaş üstü etkinliği için hiçbir çalışma yapılmadığından belirsizlikleri daha da fazla. Ama Türkiye gibi, Batı’da uygulanmasına başlanan aşılarla ilgili gerekli bağlantıları yapamayan ülkelerin başka çaresi de yok.
Türkiye’nin, bir kooperatif anlayışıyla, aşı üreticilerinden uygun fiyatlardan aşı satın almayı hedefleyen uluslararası COVAX girişimine, 50 milyon $’lık bir ödeme yapmayarak katılmaması akıl dışı bir olay. Katılan ülkelerin toplam nüfuslarının %20’sine aşı vermeyi taahhüt eden COVAX projesine katılmayan Türkiye, yüksek standartta 34 milyon doz aşı tedarik etme olanağını kaybetmiş oldu.
Aşı konusunda hızlı hareket eden, Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinin ise başka sorunları var. Anlaşma yaptıkları, Moderna, Pfizer/BioNTech, ve Astra Zeneca/Oxford aşılarının üretiminde darboğazlar var. Üretici firmalar başlangıçta söz verdikleri teslimat sürelerine uymakta zorlanıyor. Bu durum yılın ilk üç ayı için böyle devam edecek gibi. O nedenle Avrupa’da salgın tüm hızıyla sürerken, aşılama süreci çok yavaş gelişiyor. Bunun tek istisnası Birleşik Krallık. Macaristan gibi bazı AB ülkeleri de bu nedenle Rus Sputnik V aşısı için de bağlantı yapmış durumda.
The Economist dergisinin yan kuruluşu The Economist Intelligence Unit (EIU), 27 Ocak 2021 tarihinde koronavirüs aşıları konusunda bir rapor yayınladı1. Bu rapordaki tablolardan birinde, 2020 ve 2021 yıllarında hangi aşı üreticilerinin kaç doz aşı üreteceğine ilişkin tahminlere yer verilmiş. Ayrıca aşıların piyasada geçerli fiyatları ve üretici firmalar da sıralanmış. İlk sütunda ise, üretilen aşıları onaylayan otoritelerin ne kadar ciddi kurumlar olduğu noktalanarak işaretlenmiş. Koyu renk noktalar ciddi otoriteleri, açık renkliler ise diğer otoriteleri gösteriyor. Bizim aldığımız SinoVac ve almayı/üretmeyi düşündüğümüz Sputnik V aşısının onay otoriteleri pek güvenilir bulunmamış. Aynı tabloda Türkiye’nin aldığı SinoVac aşısının fiyatına da ayrıca dikkat çekmek isterim.
Yine bu tabloya göre 2021 sonuna kadar 5 milyar 700 milyon doz civarında aşı üretilmesi hedefleniyor.
Dünyada heyecanla beklenen bir aşı daha var. Johnson&Johnson’ın alt şirketi Jansen/Cliag’ın üreteceği ve tek doz olarak uygulanacak olan aşının, önümüzdeki hafta içinde acil onay için başvuru yapması bekleniyor. Aşırı soğuk saklama koşulları gerektirmeyen bu aşının tek doz olması da, aşı uygulamasının hızlanmasını sağlayacak. Sızan bilgilere göre aşının antikor üretme oranı oldukça yüksek. Almanların CureVac aşısı da, yakında onay alabilecek aşılardan. O da mRNA temelli bir aşı.
Türkiye’nin sorunu ise, büyük bir stratejik hata sonucu, kendini tek bir aşıya bağlamış olması. Şanssızlığı ise seçtiği SinoVac aşısının şu ana kadar uygulaması başlanan aşılar arasında göreceli olarak en etkisizi olması. Tüm toplum % 50 koruma sağlayan bu aşıyla aşılansa bile, salgını tam olarak koruma altına almak olası değil, zira yarısına tam koruma sağlanamayacak. Ayrıca, iki dozdan 140 milyon doz civarında aşıya ihtiyaç olacak. Bizim bağlantımız ise 50 milyonla sınırlı.
Türkiye bu nedenle, Rus Sputnik V aşısı için de girişimde bulundu. Üretiminin Türkiye’de de yapılması için anlaşma sağlandığı açıklandı. Üretim ne zaman başlayacak, ayda kaç doz üretilecek şu anda bilinmiyor.
Bir de, her şey yolunda giderse, Erciyes Üniversitesi’nde geliştirilen ve yaz sonu uygulanmasına başlanması ümit edilen bir yerli aşımız var. Umarım, biz de bu aşıyı Hindistan’ın yaptığı gibi, FAZ 3 çalışmalarında çaresizlikten yeterli denekte test etmeden, uygulamaya başlamayız. Diğer yerli aşı çalışmaları ise FAZ 1 ve FAZ 2 çalışmaları için izin bekliyormuş. Bu izinlerin hiç olmazsa bir kısmının bir an evvel verilmesini ümitle bekliyoruz.
Aşı derken bir başka sorun daha var. O da mutasyon konusu. Her virüs gibi korona da, enfekte ettiği her kişide mutasyona uğruyor. Bu, evrimin doğal bir sonucu. (Evrim konusunda Batı’da çıkan çalışmalara inanmayanlara Ibn Haldun’un Mukaddime eserini okumalarını tavsiye ederim) Mutasyonların çoğunun virüsün etkinliği üzerinde bir etkisi olmuyor. Ama bir iki tanesi, virüsün insanla etkileşiminde değişikliklere neden olabiliyor. Bu değişikliklerin bazıları virüsü daha bulaşıcı, bir kısmı daha öldürücü, bir kısmı da daha zararsız hale getirebiliyor.
Son zamanlarda Güney İngiltere’nin Kent bölgesinde bir, Güney Afrika’da bir ve Brezilya’da iki olmak üzere dikkat edilmesi gereken mutasyona uğramış dört yeni korona virüs varyantı ortaya çıktı. Bu mutasyonların kritik olmasının nedeni, virüsün insan hücrelerine tutunduğu bölümde olmasından. Yapılan analizlerde, bu mutasyonlar nedeniyle yeni virüs varyantlarının daha bulaşıcı olduğu ortaya çıktı. Daha sonra Brezilya’daki mutasyonlardan birinin pek önemli olmadığı anlaşıldı. Diğer Brezilya mutasyonunun ise Güney Afrika varyantına çok benzediği anlaşıldı.
Doğal olarak, piyasaya çıkmış olan aşıların bu varyantlara karşı ne kadar koruyuculuk sağlayacağı gündeme geldi. Yapılan çalışmalar sonucunda BioNTech ve Moderna aşılarının İngiltere ve Güney Afrika varyantlarına karşı etkinliği belirlendi. Moderna aşısının Güney Afrika varyantına karşı etkinliği biraz daha düşük ama hala %80’in üstünde. Ancak, bu çalışmalar esnasında, korona virüsünün tahmin edilenden daha hızlı problematik olabilecek mutasyonlara uğradığı da anlaşılmış oldu.
Bu bizler için hoş bir şey değil, zira grip aşısı gibi, her yıl tekrar aşılanma ihtimali ortaya çıkmış durumda. Nitekim, Moderna üçüncü bir doz aşı üzerinde çalışmalara başlamayı düşünüyor. Bu ek doz yeni varyantlara karşı da daha etkin bir koruma sağlayacak ama, virüs de değişime devam edeceğine göre, sürekli yeni varyantları takip edip, aşıları modifiye etmek söz konusu olabilecek.
İngiliz varyantının ülkemizde de olduğunu biliyoruz. O nedenle yaygın bir aşılama gerçekleşmeden kısıtlamalar kaldırılırsa, geçen Nisan ve Kasım aylarında yaşadığımız dalgalara ek olarak üçüncü bir dalganın Şubat sonu, Mart başı oluşması kaçınılmaz olacak.
Şu anda salgının hızla yayılmakta olduğu KKTC’de belki de İngiliz varyantı söz konusu. Bu konuda Türkiye’de yapılmakta olan analizler henüz sonuçlanmadığından bilmiyoruz. Bilmediğimiz başka bir konu SinoVac aşısının bu yeni varyantlara karşı ne kadar etkin olduğu. %50 sınırında olan koruma oranı daha da düşerse başımız iyice belada olacak.
Yeni varyantların çıkması ve aşılama çalışmalarında henüz belli bir mesafe kaydedilmediğinden, yoğun bakım ünitelerine çok büyük yük bineceği ve ölüm oranlarının artacağından endişe eden ülkeler, kendilerini korumak için bazı sert tedbirler almaya başladılar.
Güney Afrika, Brezilya ve Birleşik Krallık’la olan hava ulaşımına ciddi kısıtlar geldi. Bazı ülkeler uçuşları tamamen durdurdu. Almanya da bir süreliğine ülkeye yapılacak tüm uçuşları durdurmayı düşünüyor. Dışarıdan gelişlere sınırlı olarak izin veren ülkeler bile, PCR testi istemeye başladı. Hatta, Hollanda gibi bazı ülkeler ek testler de talep etmeye başladı. Üstüne üstlük, evde veya otelde karantina uygulamaları da yaygınlaşmaya devam ediyor.
İzlanda ise dünyada ilk aşı pasaportu uygulamaya başlayan ülke oldu. Anlaşılan, yaza kadar çok radikal bir düzelme olmazsa, 2021’de ülke ekonomileri sıkıntılı bir dönem geçirmeye devam edecek. Özellikle, turizm ve hava ulaşımı açısından yine kayıp bir yıl olacak gibi… Türkiye’nin aşılamayı ciddiye alması ve erken açılımlardan kaçınması için çok önemli bir neden.
Yukarıda kaynak gösterileni EIU raporunda dikkati çeken bir harita da var. Bu haritada hangi ülke, toplumunu ne zaman yeterli düzeyde tam aşılamış olacak, gösterilmiş.
Bu haritada da görüldüğü gibi Türkiye’nin ülke nüfusunu anlamlı bir şekilde aşılaması, eğer mutasyonlar ekstra bir sorun çıkarmazsa, 2022 ortasını bulacak.
Gelelim maske konusuna…Yeni korona varyantlarının daha bulaşıcı olduğu fark edilmeye başlandığından beri, maske kullanımı konusunda da yeni uygulamalar gelmeye başladı. AB’de uçak, tren vb toplu taşıma araçlarında, artık bez maskeler veya normal ameliyat maskelerinin kullanımı yeterli görülmemeye başlandı. Zira bu maskeler, maskeyi takanın hasta olması halinde başkalarını koruyabiliyor, ama karşısındaki kişi enfekteyse, maske takanı korumuyor. O nedenle FFP2 (veya N95) adı verilen, hem kullanıcıyı, hem de çevredekileri %95 oranında koruyan maskeleri takmak mecburi hale geliyor. Ayrıca bu maskelerin havayı dışarı veren filtrelerinin de olmaması gerekiyor. Bu da kullanıcı için ek bir maliyet demek. Zira bu maskeler daha pahalı.
FFP2 maske mecburiyeti olmayan durumlarda bile, kendimizi özellikle daha bulaşıcı yeni varyantlardan daha iyi koruyabilmek için, çift ameliyat maskesi takmamız salık veriliyor. İzlediğim kadarıyla havayolu uçuş ekipleri ve bazı sağlık personeli de bu yöntemi uyguluyor.
Daha önceki bir yazımda da belirtmiş olduğum gibi, dünyada aşı bağlantılarının büyük bir bölümü, zengin ülkeler tarafından daha geçen Haziran ayından itibaren yapılmış durumda. Bu nedenle, mali yapısı bozuk ve/veya yöneticileri cahil/yeteneksiz olan ülkelere, etkinliği yüksek aşı pek kalmadı. Ya ellerinde yeterli aşı yok, ya da ikinci kalite, etkinliği düşük/belirsiz aşılar var.
Zengin ülkeler kendi toplumlarını aşılayarak, bu hastalıktan kurtulacaklarını, ekonomik olarak avantajlı konuma geleceklerini düşünüyorlar. Ancak, tüm dünyada insanların belli bir oranda aşılanması gerçekleşmedikçe, virüsün mutasyonu devam edecek ve kendileri de bu hastalıktan hiç kurtulamayacaklar. Ancak insanoğlu, doğası gereği bencil. Batı dünyasında, bireysellik görüntüsü altında bu bencillik iyice ön plana çıkıyor. Şu anda aşı üretiminde ortaya çıkan darboğazlar nedeniyle, AB’de kan gövdeyi götürüyor. Bazı AB ülkeleri, Pfizer, Astra Zeneca gibi firmalara tazminat davası açma yolundalar. Bu tehditlerle, bu aşılar için bağlantı yapmış AB dışındaki ülkelere gidecek aşı partilerini AB ülkelerine yönlendirmeye çalışıyorlar. Hatta AB komisyonu, AB içerisinde üretilen aşıların ihracatına kısıtlama getirmeyi düşündüğünü açıkladı.
Özetle, tüm dünyada aşı üretimi halen çok yetersiz. Korona mutasyonları sonucu ortaya çıkan ve çıkabilecek varyantlar nedeniyle salgının hızlı sona ermesini beklemek gerçekçi değil. Türkiye maalesef bu işte pek başarılı olamadı. Kaynaklarımız yanlış yerlere harcandığından ve liyakata yeterli önemi vermediğimizden, zamanında yeterli aşıyı farklı kaynaklardan sağlama yoluna gidemedik. Bilim adamlarının uyarılarına yeterince önem vermedik. Ayrıca, ekonomik sıkıntılar, popülist politikalar ve dogmatik saplantılar nedeniyle, gerektiği zamanlarda gerekli kapanmaları yapamadık.
Aşılama çalışmalarını 2021 yılında sonuçlandıracak ülkeler karşısında, Türkiye’nin ekonomik açıdan rekabetçiliğini daha da kaybedeceği, başta turizm olmak üzere ciddi zararlar göreceği açık.
Bu mücadelede dünyanın işi zor, bizim daha da zor. FFP2 veya çift ameliyat maskesi, sosyal mesafe ve el hijyenine dikkat ederek yaşamaya 2021’de de devam…
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.