Her zaman her yerde doğruyu söylemek!

Fotoğraf: Tayfun Coşkun/AA

“Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.” (William Shakespeare)

“İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğruların yardımcısıdır.” (Ali Fuad Başgil)

“Doğruluk, insanın kalbinin en gerçek anlatımıdır.” (Konfüçyüs)

İnsan, şartlar ne olursa olsun her zaman dürüst olmalı ve doğruyu söylemelidir. Yalan söz er veya geç ortaya çıkar ve zarar verir. İstisnasız bütün dinlerde, medeniyetlerde, toplumlarda ve her yerde doğruluk evrensel bir kavram olup, hiç bir yerde farklı bir anlam taşımaz, önemini her yerde ve her şartta korur. Doğru konuşan ve doğrulukla iş yapan bireylerin oluşturduğu toplumlar güçlü ve kudretlidir. Doğruluğa önem verilen toplumlarda ilerleme hızlı olur. İnsan doğru olduğu zaman, işini doğru yapar, yalan söylemez. Yüce dinimiz de doğruluk prensibine çok büyük önem vermiştir. Doğru olmak, güvenilir olmak kişinin sahip olması gereken önemli değerlerdendir ve dünyanın her yerinde doğruluk kıymetlidir.

Burada bana ders olmuş ve gelecek nesillere de ders olabilecek nitelikte, doğrulukla ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum. Amerika’ya gittiğim ilk yıllardı. Pittsburgh Üniversitesi’nden kabul almış ve yeni dil öğrenmeye başlamıştım. Amerika’da toplu taşımayla işimizi görmek biraz zordu ve otomobiller de ucuzdu. 1000 Dolar’a bir araç alınabiliyordu. Ben de aracını satmak isteyen bir Türk arkadaştan araç satın almaya karar verdim. Tabii bu işler nasıl olur bilmiyordum. Bu benim ilk arabam olacaktı. Aracı satan arkadaş bana yardım edeceğini söyledi. Çok ilginçtir ki araç sigortası araçtan daha pahalıya geliyordu. Aracı 900 Dolar’a alacaktım fakat bulduğumuz sigorta 1200 Dolardı. Tabii o yıllarda Amerika’yı yeni öğreniyordum, İngilizcem de çok iyi değildi aslında çok ucuza sigorta veren şirketler de varmış fakat bunu çok sonradan öğrendim. Neyse, aracını bana satacak arkadaşın aklına bir fikir geldi, sigorta firmasına gidince senin evli olduğunu söyleyelim dedi. Eşinin ismini sorarsa da aynı dili konuşalım Zeynep diyelim dedi. Yani küçük bir yalan söyleyecektik ve sigortamız 300 Dolar daha ucuz olacaktı. Amerikada sigorta şirketleri evli olunca daha sorumlu davranılacağını ve daha dikkatli araç kullanılacağını düşünerek daha uygun fiyat veriyorlardı. Araç sigortasını almak için sigorta şirketinin ofisine gittik, sigortacı bana evli misin diye sordu, ben de evet dedim, sigortamı aldım sonrasında notere giderek araç satış işini tamamladık. Amerika’da genelde belge sormazlar, kişinin beyanı esastır. 10 yıllık Amerika hayatımda pek belge sormadılar, beyanımı hep kabul ettiler. Tabii aksi çıktığı zaman da yaptırımlar çok ciddi oluyor. Söze itimat ediliyor. Bizim atalarımızda da durum böyle değil miydi? Söz senet kabul edilmez miydi? Doğruluk şiarımız değil miydi?

Bugüne kadar hiç olmamış bir şey oldu. Derler ya kırk yılda bir olur. Oda bana denk geldi. Aracı aldıktan 2 ay sonra sigorta şirketi benden evlilik cüzdanımı istedi. Ne yapacağımı şaşırdım. Tabii aracı satan arkadaşın işi aracını satınca bitmişti şimdi sigorta şirketinin ofisine tek başıma gidecektim ve durumu düzeltmeye çalışacaktım. Sonunda aklıma “soruyu yanlış anlamışım ben aslında evli değilim” cevabını vereyim şeklinde bir fikir geldi. Bu durumda en fazla sigortam artar diye düşündüm. Sigorta ofisine gittim, sigortacıya soruyu yanlış anladığımı ve bekar olduğumu söyledim. Sigortacı bana hiç unutamayacağım bir ders verdi. Dedi ki “çok iyi hatırlıyorum iki kişiydiniz, çok net sordum evli misiniz diye.” Beni doğrudan suçlamadı ve devam etti “ikinizden biri evet cevabını verdi” dedi. Evet cevabını veren kişi bendim. Belki gerçekten hatırlamıyordu veya beni doğrudan karşısına almamak için böyle söyledi. Ama bana şu önemli dersi verdi: “Ben dedi iki tip insandan hiç hoşlanmam” “birincisi yalan söyleyen insan”, “ikincisi ise benim vaktimi boşa harcayan insan” dedi, aslında ikisi de bizdik. Bu sözleri duyduğuma o kadar üzüldüm ki anlatamam. Hem de bu sözler bizim tabirimizle gayri müslim biri tarafından söylenmişti. Keşke 300 Dolar fazla ödeseydim de bu sözleri duymasaydım diye çok pişman oldum. Ama olan olmuştu. Atalarımızın bir sözü aklıma geldi “yalancının mumu yatsıya kadar yanar”. Hiç yalan söylememeliydik. Yalan er geç ortaya çıkıyor. Böylece yaşadığım bu olayla birlikte ömür boyu unutamayacağım bir ders aldım. Hem dinimizin en önemli emrini iyi uygulayamamış hem de ülkemiz insanını iyi temsil edememiştik. Tecrübeyle sabittir ki şartlar ne olursa olsun doğruluktan ayrılmamalıyız. Doğru insan her zaman kazanır!

Exit mobile version