Havacılıkta global bir oyuncu olabilmek

Havacılık yüksek teknolojiye sahip ülkelerin hakim olduğu bir sektör olup, Gayri Safi Milli Hasıla’ya (GSMH) doğrudan veya dolaylı olarak ciddi katkılar sağlamaktadır. Dolaylı katkısı ise, yüksek teknoloji içerdiği için çıktıları ile diğer sektörleri tetiklemesi ve yeni alanlar oluşturmasıdır. Havacılık sektörünün temelde yüksek teknolojiye gereksinim duyması nedeniyle bu sektörün tam anlamıyla faaliyette olabilmesi için, ülke içerisinde de ciddi bir ekosistemin olması gereklidir. Yüksek teknolojiyi destekleyen böyle bir yapı, havacılık alanında ihtiyaç duyulan mal ve hizmet üretiminin de önünü açacaktır.

Bilindiği üzere ülkemizin en büyük sorunlarından birisi, yüksek teknoloji alanındaki mal ve hizmetler toplamının parasal karşılığının gelişmiş ülkelere kıyasla çok düşük seviyede kalmasıdır. Ülke olarak, daha çok orta seviye teknoloji üretip ihraç etmekte ve bunun karşılığında ise çok yüksek paralara yüksek teknoloji ürünleri ithal etmekteyiz. Buna bağlı olarak, iç ve dış gelir gider dengesi çoğu zaman olumsuz yönde seyretmektedir. Bu denge kurulamadığı sürece cari açığımızın kapanması oldukça güç hale gelmektedir.

İşte buradaki çözümümüz, belirli alanlarda global birer oyuncu haline gelmek olmalıdır. Gönül her alanda global bir oyuncu olmak ister fakat gerçek hayatta bu durumun gerçekleşmesi mümkün olamayabilir. Dolayısıyla, belirlenen birkaç alanda sabırla çalışmalar yapılmalı, hedefler tespit edilmeli ve o hedeflere ulaşmak için net bir yol haritası belirlenmelidir.

Bilinmelidir ki yer altı kaynaklarının yeterli olmadığı, yüksek teknoloji üretim kabiliyetinin düşük olduğu ülkelerde sıçrama yapmak yani gelir düzeyini yükseltmek çok zordur. Sıçrama yapılsa bile sürdürülebilirlik mümkün olmamaktadır. Kaynakların etkin kullanımı göz önünde bulundurulduğunda, ülkemiz özelinde birkaç kritik sektör belirleyip öncelikli olarak o alanlarda hedefe ulaşıp, devamında gerekli yetkinlik ve mali güce ulaştıktan sonra diğer sektörlere planlı ve programlı bir şekilde yönelim sağlanmalıdır.

Bu alanda ilk akla gelen önemli sektörler elektronik ve havacılık olarak düşünülebilir. Elektronik konusunda belli düzeyde katma değer oluşturulmuş olmakla birlikte hala istenilen seviyenin epeyce gerisindeyiz. Buna rağmen özellikle mobil teknolojilere gerekli yatırımlar yapılırsa bu alandaki gelirlerimiz hızla artacaktır. İlave olarak, ‘Endüstri 4.0’ın gerektirdiği alanlarda teknolojilerin geliştirilmesi de ilk hedeflerden olabilir.

Yazımızın ana konusu olan havacılık sektörü, bu alanda önemli bir başlangıç olarak değerlendirilebilir. Özellikle sivil alanda ve ilave olarak da savunma sanayi özelinde ülkemiz son yıllarda belli ölçüde başarılar elde etmiştir. Elde edilen bu başarıların devam ettirilmesi ve ilk hedef olarak dünyada ilk 10’a girilmesi yönünde çalışmalara hız verilmelidir. Son yıllarda sivil uçak parçalarının üretiminde belli bir aşamaya gelinmiş olmakla birlikte bu hiçbir zaman yeterli görülmemeli, hedefimiz buradan özgün ürünlere doğru mesafe almak olmalıdır.

Şüphesiz, asıl katma değer ve etkinlik özgün ürünlere sahip olunca ortaya çıkacak ve markalaşmayla beraber ekonomik canlanma başlayacaktır. Şu unutulmamalıdır ki, ürününüzün olmadığı bir pazarda asla var olamazsınız. Bu amaçla, asıl hedefimiz ülkemize marka değeri kazandıracak ürünlerin global pazarda yer alması olmalıdır. Bu hedefin gerçekleştirilmesi, ekosistemin bütün unsurlarının da gelişmiş olduğunun en büyük göstergesi olacaktır.

Çünkü, uçak üreten bir ülkenin hem sanayi kuruluşları, hem araştırma enstitüleri hem de üniversiteleri gelişmiş olmalıdır. Bunlar gelişmemişse zaten ortaya özgün bir ürünün çıkması da mümkün değildir. Özgün ürünlerin arkasında güçlü bir bilgi ve tecrübe birikimi vardır. Ülke olarak hedeflerimiz olmasına rağmen, bu hedefleri gerçekleştirebilmemiz için gerekli altyapı, insan kaynağı ve bilgi birikimimiz henüz yeterli seviyede değildir. Bu eksikliği çok hızlı bir şekilde gidermek için yapılan yatırımların takip edilmesi, proje takvimlerine uyumluluklarının kontrol edilmesi ve yatırım desteklerinin sürekliliği sağlanmalıdır.

Önemli bir projeye başlandığında, hedefe ulaşmadan proje herhangi bir mazeret nedeniyle durdurulmamalıdır. Çünkü havacılık projeleri, uzun soluklu projeler olup, bu projelerde yolda uzun molalar verilmesine, kaynaklarının kısılmasına ve takibinde zafiyet gösterilmesine imkan verilmemelidir. Yoksa nihai ürünün ortaya çıkması ve pazarda yer alması imkansızdır.

Havacılıkta global bir oyuncu olmakla ilgili aklımıza gelen ilk sorular, “Neden Türkiye en azından bir “Embraer” firmasının seviyesine gelmesin? Dünya üzerinde kendi global tedarik zincirini oluşturmasın?” olabilir. Elbette, bu bir hayal değildir. Sabırla çalışarak bu noktalara çok kısa sürelerde gelmek mümkün olabilir.

Ülkemizin en yetkin olduğu İnsansız Hava Araçları’ndaki (İHA) geldiği nokta ortadadır. İHA’larda gelinen nokta çok güzel bir örnek olarak ele alınabilir. Bugün itibariyle yerli ve milli İHA’larımız dünyada tanınmaya ve müşteri bulmaya başlamıştır.

Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. (TUSAŞ), Baykar Savunma ve Vestel gibi şirketlerimizin bu alandaki faaliyetleri ve geldiğimiz nokta ilham vericidir. Bir zamanlar tedarikinde güçlük çektiğimiz bu teknolojik ürünler artık envanterimizdedir. Bu alanda dünyada yetkin olarak tanınmakta ve bir dünya markası olma yolunda ilerlemekteyiz. Kısaca bu alanda kendimizi global bir oyuncu olarak kabul edebiliriz.

Bazı değerlendirme kuruluşları ürünlerimizi değerlendirmekte ve listelerinde göstermektedirler. Aynı başarının diğer hava araçlarında da kolaylıkla sağlanabilmesi için altyapı, insan kaynağı ve bilgi birikimi üçlüsü daima göz önünde bulundurulmalıdır. Usta çırak ilişkisini doğru anlar ve uygularsak hedefe ulaşmak çok daha kolay olacaktır. Ülkemizdeki en sıkıntılı kısım tecrübe eksikliğinden kaynaklı bilgi birikiminin yeterli seviyede olmayışıdır. Bunu çözmenin en kolay yolu ise uluslararası işbirlikleridir. Bu işbirlikleri sayesinde bilgiler elde edilebilir ve insan kaynağı yetiştirilebilir. Bu sisteme üniversiteler de dahil edildiği taktirde çark dönmeye başlayacaktır.

Üzerinde dikkatlice durmamız gereken en önemli hususlar; hem yurtdışındaki nitelikli insan gücünden yararlanmak ve ayrıca büyük uçak üreticileriyle ortak projeler yürütmek için çalışmaktır. Bu anlamda belirli seviyede ortak çalışmalar yapılmaktadır. Fakat bunların kapsam ve niteliği biraz geliştirilmelidir. Örnek olarak bir firmayla ortak bir yolcu uçağı veya kargo uçağı projesi gerçekleştirilmelidir. Pazara büyük bir oyuncuyla birlikte girmek veya ayak basmak gücümüze güç katacak, ayrıca kendimize olan güvenimizi arttıracaktır.

Bu anlamda yeni nesil malzeme teknolojileri ve yakıt sistemleri göz önünde bulundurularak ortak girişimler yapılmalıdır. Eğer bu şekilde bir yol haritasıyla yola çıkılırsa hedefe ulaşmak ve havacılıkta global bir oyuncu olmak mümkün olacaktır. Global bir oyuncu olduğumuzda teknolojik yetkinlikte ve yeni teknolojileri ilk kez gerçekleştirmede öncü olabiliriz. Ayrıca, öncü olduğumuzda pazardaki etkinliğimiz de çok ciddi oranda artacaktır. Bu yolda sabırla çalışarak, şüphesiz yüksek teknolojiye sahip bir Türkiye’yi hep beraber inşa edebiliriz.

Exit mobile version