Köy turizmi desem az kalır, çiftlik turizmi desem fazla olur, nihayetinde şehir hayatından sıkılan insanların doğa ile iç içe, medeniyet dişlilerinden uzak tatil yapabileceği, hiç bir katkı maddesi olmadan “fine dining” yiyip içtikleri bir tatil çeşidi bu.
Başta İtalya, Fransa ve İspanya olmak üzere Avrupa’da yaygın ve çok kârlı bir turizm çeşidini Türkiye’de yaygınlaştırmak amacıyla seneler önce bir grup İtalyan turistini ideal kent Kastamonu’da bir çiftliğe getirmiştim.
Tabii turistleri getirmeden önce evin sahibi olan arkadaşım ve annesi ile saatlerce konsepti konuşmuş, evde medeniyete, modern dünyaya ait ne varsa çıkartmış, plastikleri elemiştik. İtalyanların bu köy evinde yaşayıp evin sahipleri ile beraber yumurta toplayıp inek sağmaları, sebze toplayıp tarhana, salça ve yerel yemekler yaparak köy hayatına özgün günler geçirmeleri amaçlanmıştı. Cep telefonu ve televizyonu da turistlerin kaldığı sürede hayatımızdan çıkartmamız gerektiğini defalarca konuşmuştuk.
Ancak hiçbir şey istediğimiz gibi yürümedi. Başta ev sahibinin annesi olmak üzere, tüm ev sahipleri cep telefonlarını elden düşürmemiş, odalarında bangır bangır televizyon seyretmiş, eve hafta sonu gelen torun ise iPad Mini’sini elden bırakmamıştı. Bu duruma İtalyanlarımız 2 gün dayanabilmiş. Üçüncü günün sonunda kendilerini İstanbul’da bir otele almıştık. Ve böylece bizim ilk “Agriturismo” deneyimimiz henüz başlamadan sona ermişti.
Oysa, İstanbul ve Antalya’nın 5 yıldızlı konsept otelleri dahil geceliği 300 Euro’dan başlayan fiyatlar başka hiçbir turizm çeşidinde bulunmazken, biz bu turizme gönül vermiştik. Hem biz kazanacaktık, hem köylü. Hem turizm çeşitliliğimiz artacak, hem turizm 12 ay boyunca diğer illerimize hatta köylerimize yayılacak, Gastronomi Turizmi’ne de iyi bir başlangıç yapacaktık…
Tık tık tık. Olmadı. Başaramadık işte!
Aradan 15 sene geçmiş. Urla’da “Urla Manej” adında bir at çiftliğine gittim. Asıl işi açık hava reklamcılık olan iş insanı Yaşar Güvenen, kızı için bir at çiftliği kurmuş.
Sonra Güvenen, hadi elimiz değmişken organik sebze de yetiştirelim, üzüm de deyip bostan sahibi olmuş. Bir sonraki aşamada kendi şaraplarını ve zeytinyağlarını üretmiş. Ardından inekler, tavuklar ve onlarca çeşit hayvanları ile amatörce kurduğu bu çiftlik Türkiye’nin en güzel en muhteşem çiftliklerinden biri haline gelmiş.
Daha bitmedi; dünyanın her yerinde en iyi restoranlarda yeme içme kültürüne ve damağına sahip olan çiftlik sahibi Yaşar Güvenen, neden burada “fine dining” bir mutfak olmasın diyerek ünlü şeflerden, aynı zamanda bizim HOG (Harley Owner’s Group) klübü üyesi arkadaşımız, motosiklet sevdalısı Sedat Aslan’ı ekibiyle beraber transfer etmiş.
Güzel yiyip içip muhteşem şarapları tadan misafirler çoğalınca da ahırdan bozma 13 odalı minik ve butik bir otel de eklemiş çiftliğine.
İşte böyle bir çiftliğe misafir olduk Urla’da. Burada huzur içerisinde geçirdiğimiz günün gecesinde Türkiye’de sadece 2-3 restoranda bulabileceğiniz muhteşem bir tadım menüsü hazırlamıştı Şef Sedat. Her bir menüyü dantel gibi işlemiş, anlatmıştı bizler için.
Masamızda Urla Belediye Başkanı Burak Oğuz’un yanı sıra, dostlarım Gastronomi Turizmi Derneği kurucusu ve Başkanı Gürkan Boztepe ve TÜRSAB Gastronomi İhtisas Başkanı Ömer Kartın da vardı. Hep beraber çiftlik sahibi Yaşar Güvenen’i Urla’da Agriturismo için öncü olmaya ikna ettik.
Önümüzdeki sene benimle beraber İtalya’daki Turizm Fuarı’na katılacak. Ve böylece, zoraki değil zaten doğasında Agriturismo olan bir çiftlik sahibi ile umarım Türkiye’mize yepyeni ve çok kârlı bir turizm çeşidi kazandıracağız.
Şimdiden yolumuz açık olsun.
Not1: İtalya’nın 2018 Agriturismo geliri 15 milyar Euro’dur.
Not2: Dostlar, Agriturismo için Türkçe isim öneriniz nedir?
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.