Eksi Yetmiş Derece

BionTech ve Pfizer firmaları dünyayı COVID19 belasından kurtarabilecek bir aşıyı buldular ve ürettiler. Yapılan son testlerin sonuçlarının en fazla iki hafta içerisinde alınması bekleniyor. Yepyeni bir teknolojiyle üretilen bu aşının üç hafta arayla iki doz hailinde uygulanması bekleniyor. Son testler tamamlanmamış olsa bile, şimdiye kadar alınan sonuçlardan, aşı olanların %90’dan fazlasında koruma sağlanacağı hesaplanıyor.

Dünyada şu anda dokuz civarında aşı son aşamaya gelmiş durumda. Astra Zeneca ve Oxford Üniversitesi’nin aynı teknolojiyle üretilen bir aşısının da yakında Pfizer/BionTech’in geldiği aşamaya gelmesi bekleniyor. Piyasaya sürülen ve klasik yöntemlerle geliştirilen Rus aşısının güvenilirliği konusundaki endişeler tam ortadan kalkmış değil ama Rusya’da uygulanıyor. Çin’in ürettiği iki aşıdan birinin testleri evvelsi gün Brezilya’da deneklerden birinde çıkan çok ciddi bir reaksiyon nedeniyle durduruldu. Diğeri üzerinde çalışmalar devam ediyor. Johnson&Johnson’un da ümit verici bir çalışması var. Başarılı olurlarsa aşının en büyük avantajı  tek dozda uygulanabilecek olması. Şu anda o da deneklerde test ediliyor.

BionTech’in aşıyı bulması, kurucu ortakların üçünden ikisi Türk olduğundan bizlere de gurur verdi. Ancak, bende biraz da burukluk yarattı. Eğer Uğur Şahin ve eşi Özlem Türeci Türkiye’de kalsaydı ne olurdu diye düşünmeden edemedim. Uğur Bey’in babası Almanya’da Ford fabrikalarında çalışmasaydı, Uğur Bey herhalde İskenderun’da İmam Hatip’e gider, sonra da kamuda bir iş bulurdu. Yani yaratıcı ve prodüktif bir işte çalışmazdı. Özlem Hanım’ın ailesi Türkiye’de kalsaydı doktor olma ihtimali yine de yüksekti. Ancak, o da bir devlet hastanesinde çalışıyor ve sık sık hastalar ve yakınları tarafından saldırıya uğruyor olacaktı. Türkiye’nin değerli beyinlerini eğitim sırasında veya sonrasında kaybetmesi gerçekten çok üzücü.

Öte yandan, Türkiye’de az da olsa, hala iyi eğitim görenler var. Onların ve başarılı iş adamlarının sayesinde, zor da olsa, bazı teknolojilere adapte olabiliyoruz. COVID19 salgınının başında da bunu gördük. Koç Holding ve Baykar Makina başta olmak üzere hızla entübasyon cihazları üretip, Türkiye’nin açığını kapattığımız gibi başka ülkelere de satma veya hibe etme olanağını elde ettik. Şimdi benzer bir durumla karşıkarşıyayız.

BionTech’in bulduğu, Pfizer’in geniş olanaklarıyla test ettiği ve ürettiği aşının büyük bir hendikapı var. Aşının üretilmesinden itibaren eksi 70*C’de saklanması ve taşınması gerekiyor ve sadece dört kez bu ısının üstünde kısa süreli tutulabiliyor. Yani bir kutudan öbürüne veya soğutucuya üç kez aktarma şansımız var.  Bu lojistik açısından büyük bir sorun. Almanya’da üretilecek bu aşıdan eğer Türkiye’ye de bir pay düşerse, aşı soğuk ortamda uçağa yüklenecek, Türkiye’ye gelecek, illere ve ilçelere, oradan aşı yapılacak merkezlere dağıtılacak. Neyseki, son aşamasında, yani dördüncü kez soğutucu ortamdan çıkarıldığında, aşı beş gün eksi 70’in üzerinde de dayanabiliyor. Yani sağlık ocaklarına gelen 1200 doz bir paket aşının beş gün içerisinde tüketilmesi gerekecek.

Evde ve sağlık siteminde kullanılan derin dondurucuların genelde soğutma limiti -18. Yani bu aşıları dört kez daha fazla soğutma gerekecek. Türkiye’de bu düzeyde soğutma sağlayacak derin soğutucu kapasitesi yok denecek kadar az. Ama aşı için acilen gerekecek. Bu konuda devletimizi bir hazırlığı olmadığına da bir Türk vatandaşı olarak hemen hemen eminim. Halen bizde,  zamanında alımı yapılmadığından grip aşısı bile karneye bağlanmış durumda.

Ancak, soğutucu sorununu çözemezsek, Pfizer/ BionTech’in Türkiye’de yaptığı testler karşılığında Türkiye’ye ayırabileceği az miktarda aşıyı da kullanmakta zorlanacağız. Peki çare var mı? Evet var. Aynı entübasyon cihazı üretiminde olduğu gibi bir seferberlik ilan edebilirsek, elimizdeki tesislerde hızlı bir şekilde bu soğutucuları sabit ve portatif şekilde üretebiliriz. Devletin özel sektörü teşviki ve organizasyonda önünü açması bu bağlamda büyük önem taşıyor.

Bir önemli nokta daha… Bu tür lojistik zincirlerinde, özellikle portatif ünitelerde, ağırlıklı olarak kuru buz kullanılır. Kuru buz karbon dioksitten üretilir ve bu gazın üretiminde bazen darboğazlar oluşabilmektedir. O nedenle bu konuya da dikkat etmek, eldeki üretim kapasitesinde bu işe öncelik vermek gerekecektir.

Tüm bu hazırlıklar ve üretim için sadece iki ayımız var. Çok hızlı organize olabilirse, Türkiye soğuk zincirin bu halkalarını teknolojik olarak üretecek teknik yetenek ve üretim kapasitesine sahiptir. Bu sayede hem ülke, artık bir felaket haline gelmiş olan salgını kontrol etme konusunda hızlı aşama kaydedebilir, hem de ürünlerini tüm dünyaya satarak, bu sıkıntılı günlerde ülkeye döviz kazandırabilir.

 

Exit mobile version