Türkiye’nin ilk havacılık okulu Tayyare Mektebi, 1912 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda askeri havacılığının gelişimi için Yeşilköy’de kuruldu. TUSAŞ MAG dergisinin 121’nci sayısında Tayyare Mektebi ile ilgili bir makale yer aldı.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından iki ayda bir yayımlanan “TUSAŞ MAG” dergisinin 121’nci sayısında Türkiye’nin ilk havacılık okulu olan Tayyare Mektebi’ni konu edinen bir yazıya yer veriliyor.
İşte TUSAŞ MAG’daki Tayyare Mektebi’nin anlatıldığı yazı:
Osmanlı havacılığı, yokluklar içinde bir avuç vatanseverin çabası ve tutkusu ile başladı. Bu çabalar sayesinde elde edilen kazanımın büyüklüğü ancak bugün Türk havacılığının geldiği noktaya bakarak anlaşılabilir. Türk sivil havacılığı ve Hava Kuvvetleri, özellikle organizasyon ve yetişmiş insan gücü bakımından dünyanın en iyilerinden biri olarak gösteriliyor. Pilot eğitimi, kurumsal organizasyon ve bakım konularındaki yetkinliğimizin kökleri, 1912 yılında kurulan, aradan geçen zaman yüzünden unutmaya yüz tuttuğumuz bir okula kadar uzanıyor. Yeşilköy’de bir hangar ve küçük bir pistle başlayan bu yolculuk, bugün bizi modern Türk havacılığına kadar getiriyor.
Uçak satın alma girişimlerinin başlatıldığı ve ilk pilotluk öğrencilerimizin Avrupa’ya gittiği 1911 yılında İtalyanlara karşı Trablusgarp Savaşı’na girmemizin uçakların öneminin Osmanlı topraklarında iyice anlaşılmasını sağladığı söylenir. Dünya tarihinde ilk kez uçakların savaş aracı olarak kullanıldığı bu harple birlikte tüm ülkeler havacılık yarışına girer.
Askerî havacılık alanının geliştirilmesi için yurt dışındaki uzmanlardan destek alan Osmanlı, ilk olarak Fransa’dan satın aldığı uçaklarla ve Avrupa’da yetiştirdiği pilotlarla yola koyulur.
Bu noktada uçakların ileride ne kadar önemli bir rol oynayacağını gören ileri görüşlü Osmanlı yöneticileri ve aydınlarına ne kadar teşekkür etsek az! Ne mutlu ki 1900’lü yılların başında konuyla ilgili muhalefete ve uluslararası zorluklara rağmen böylesine güçlü bir geleneği başlatma iradesini ortaya koyabilmişler.
Günümüzde modern bir askerî güç olarak dünya çapında saygınlığı bulunan Türk Hava Kuvvetlerinin temellerini oluşturan Tayyare Mektebi, belki de bu iradenin en somut adımlarından biridir. Bu okulun getirdiği kurumsal yapı, yetiştirdiği pilotların özverisi olmasa bu topraklar havacılıkla çok daha sonra, belki de iş işten geçtikten sonra tanışacaktı.
Havacılığa atılan ilk adımlar
Avrupa’da havacılıkla ilgili gelişmeleri yakından izleyen Osmanlı hükümeti, henüz 1911 yılında askerî havacılıkla uğraşacak bir komisyon kurar. Bu komisyon hararetli bir tartışmanın da fitilini ateşler: Osmanlı, pilotlarını kendi mi yetiştirmeliydi yoksa Avrupa’da eğitim almalarını mı sağlamalıydı? İlk pilotların Avrupa’da eğitim almak zorunda olması, yurt dışı seçeneğinin ağır basmasına yol açar. Fesa ve Yusuf Kenan Beyler pilotluk eğitimi için Avrupa’ya gönderilen ilk subaylarımız olur. Ordunun içinde en seçkin subaylar arasından büyük bir titizlikle seçilen bu iki isim, Avrupa’da pilotluk eğitimi alırken devlet, savaşların boşalttığı kasasındaki son altınları uçak alımı için harcamaktan çekinmez. Bu süreçte bir okul olmadan, Osmanlı’nın kendi ihtiyacını karşılayacak kadar pilot yetiştiremeyeceği açıkça anlaşılmıştır. Tayyare Mektebi, sadece Osmanlı’nın kendi pilotlarını yetiştirebilmesi açısından değil, uçaklarının tamir ve bakımını yapabilmesi bakımından da oldukça önemlidir. Bu okulun açılmasıyla birlikte böylesine hayati bir bilgi birikimi ve tecrübe Osmanlı’ya kazandırılacaktır.
Ne var ki, çok büyük bir ihtiyaç olsa bile dönemin ağır ekonomik koşullarında böyle bir okulun kurulması, Osmanlı gibi savaştan savaşa koşan bir ülke için imkânsız gibi görünmektedir.
1912 yılında Fesa ve Yusuf Kenan Beylerin pilotluk lisanslarını alarak ülkeye geri döndüğü günlerde Tayyare Mektebi’nin kurulabilmesi için yoğun bir çalışma yürütülmektedir. Senede 30-40 subayın yetiştirilmesi öngörülen Tayyare Mektebi’nde eğitimin sürdürülebilmesi için öğretmen ve makinistlerin yanı sıra 15-20 uçağa da ihtiyaç duyulmaktadır. Okulda kullanılacak uçaklar, ekipmanlar ve pilot eğitimindeki diğer ihtiyaç kalemleri ilk etapta 40 bin lira gibi, o gün için çok yüksek bir maliyet anlamına gelmektedir. Ekonomik sıkıntılar içindeki Osmanlı toplumu ancak tüm kesimlerin katkısıyla böyle bir okulu açabilecektir. 1910’da Harbiye Nazırlığı görevine getirilen havacılık tutkunu Mahmut Şevket Paşa’nın yoğun çabasıyla büyük bir bağış kampanyası düzenlenmesine karar verilir.
Tayyare İanesi adı verilen kampanya, dönemin gazetelerinin yoğun desteğiyle toplumun her kesiminde yankı bulur. Gazetelerde özellikle bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün korunması ihtiyacında uçakların ne kadar önemli bir yere sahip olduğu vurgulanmaktadır. Sultan V. Mehmet Reşat’ın bin altınla ilk destekçisi olduğu kampanyaya Anadolu’nun her yanından yardım akmaya başlar. 12 Mart 1912’de başlayan yardım kampanyası, 8 Ekim 1912’de patlak veren Balkan Savaşı’na kadar devam eder.
Okul için ihtiyaç duyulan para, Tayyare İanesi ile büyük ölçüde temin edildikten sonra sıra yerin seçimine gelir. Komisyon üyeleri uzun süre İstanbul’da projenin hayata geçirileceği en doğru yeri arar. İstanbul Avrupa yakasında, Çorlu’dan şehrin içlerine dek birçok yer incelenir. Tayyare Mektebi’nin yer seçiminde en önemli konulardan biri, pist yapımına uygun uzunlukta ve rüzgâr hareketleri bakımından korunaklı olmasıdır. İstanbul’da Çırpıcı (Zeytinburnu civarı), Vidos (Güngören), Safraköy (Sefaköy), Dudullu, ve Sarıgazi civarında incelemeler yapılır. Bu incelemelerin sonucunda (Ayastefanos) Yeşilköy civarında bulunan Şenlikköy ile Ayamama Çiftliği arasındaki arazinin Tayyare Mektebi için uygun olduğuna karar verilir. Özel bir mülk olan arazi sahibinden satın alınarak orduya kazandırılır. Hemen hangarların ve pistlerin inşaatına başlanır.
İlk uçaklar gökyüzünde
Hangar inşaatları yeni başlamışken okulun uçakları İstanbul’a ulaşmaya başlar. 20 Nisan 1912’de ilk uçakları teslim alan Osmanlı’nın ilk iki pilotu olan genç subaylardır. Okulun ilk öğretmenleri olarak da kayda geçen Fesa ve Yusuf Kenan Beyler uçakları sandık içinde muhafazaya alırken pist ve hangar inşaatları olanca hızıyla devam etmektedir. Kısa süre içinde 4,5 metre yüksekliğinde, 16 metre genişliğinde iki uçak hangarı ile 250 metre genişliğinde 1.500 metre uzunluğunda bir pist inşa edilir.
Uçakların teslim alınmasından sadece bir hafta sonra, 27 Nisan 1912’de Sultan V. Mehmet Reşad’ın tahta çıkış yıl dönümü için bölgede bir uçuş gerçekleştirilir. Yeşilköy’den kalkan Ordu isimli uçak, Beyoğlu ve Üsküdar üzerinde arz-ı endam ederek okulun olduğu bölgeye geri döner. Aynı dönemde okulun eksiklerinin giderilmesi için hummalı bir çalışma yürütülmektedir. Nihayet 3 Temmuz 1912’de okul eğitime başlar. Bugünkü Hava Harp Okulu’nun temellerini oluşturan bu eğitim kurumu ile birlikte Osmanlı kendi pilotlarını yetiştirmeye başlayacaktır. Okulun açılmasıyla birlikte havacılık alanında çalışacak her türlü personel sayısı artmaya, kısa zaman içinde de birliklerde hava bölüklerinin kurulmaya başlanır. Kısa süre sonra Balkan ve akabinde patlak veren Birinci Cihan Harbi ile birlikte havacılığın ne kadar önemli olduğu iyiden iyiye anlaşılacaktır. Savaşlar nedeniyle istenen sayıda pilot yetiştirememiş olsa da Tayyare Mektebi, oluşturduğu gelenekle Türk havacılığının en değerli hatıralarından biri olmaya devam ediyor.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.