IATA Yönetim Kurulu Üyesi ve Pegasus Yönetim Kurulu Başkanı Nane, pandemi sonrası havacılık sektörünün finansal zorluklarını ve enflasyonun etkilerini vurguladı. 2020 ve 2021’de 160 milyar dolar zarar eden sektör, 2022’de toparlanma gösterse de, 2023’te artan maliyetlerle karşı karşıya kaldı “Maliyetler yüzde 10 artarken, bilet fiyatları yalnızca yüzde 5 artıyor,” diyerek, enflasyonun kar marjları üzerindeki baskısına dikkat çekti.
IATA’nın 80. Yıllık Genel Kurul’u (AGM) esnasında IATA Yönetim Kurulu Üyesi ve Pegasus Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nane Haber Aero’ya yaptığı özel açıklamada, pandemi sürecinde havacılık sektörünün yaşadığı zorluklara ve finansal kayıplara değindi.
2020 ve 2021 yıllarında toplamda 160 milyar dolar zarar edildiğini belirten Nane, 2022’nin nispeten karlı geçtiğini, ancak 2023’te maliyetlerin arttığını ifade etti. “Maliyetleriniz yüzde 10 artarken sizin bilet fiyatlarınız yüzde 5 artıyorsa siz o yüzde 5’i kar marjınızdan kaybediyorsunuz,” diyerek enflasyonun etkilerine dikkat çekti.
Nane, “Biz pandemide sektör olarak çok ciddi zarar ettik. Sadece havayolları değil havacılığın tüm unsurları zarar etti. 2020-2021 zararlarımızı topladığınızda 160 milyar dolar seviyesinde olduğunu görüyoruz 2022 ve 2023’te nispeten kar ettik. 2022 iyi bir yıldı 2023’te maliyetler biraz arttı. Temel sorun olarak havacılığa ve havayollarına baktığımızda yükselen maliyetler öne çıkıyor. Maliyetler neden yükseliyor? Tüm dünyada enflasyonun yüksek olmasından. Buna nazaran iş gücünün, ham madde maliyetlerinin artmasından ve fiyatların bununla eşleşememesinden kaynaklanıyor. Fiyatları neden eşleştiremiyoruz? Maliyetleriniz yüzde 10 artarken sizin bilet fiyatlarınız yüzde 5 artıyorsa siz o yüzde 5’i kar marjınızdan kaybediyorsunuz. Geçen sene bizim sektörümüz kabaca baktığımızda havayolları olarak 930 milyar dolar ciro yapmış. Dipte kalan kara baktığımızda 30,5 milyar dolar. Bu da 3,1’e denk geliyor. 3,1’i yolcu başına böldüğünüzde 6,1 dolar yapıyor. Kahve örneği de orada devreye giriyor. 6,1 bir kahvenin fiyatı değil. 6,1 dolarla burada bir kahve alamazsınız. Bizİm elde ettiğimiz karlar çok çok düştü. Nereye gitti bu kar? Yüksek enflasyona gitti, enflasyondan dolayı artan faizlere gitti, başta işçilik olmak üzere yakıt maliyetlerimiz arttı ve buraya gitti.
“Karımız bizim yarattığımız nakdimizdir”
Peki neden biz havayolları olarak bunu sıkıntı görüyoruz? Karımız bizim yarattığımız nakdimizdir. Biz havayolları olarak çok ciddi yatırımlar yapan şirketleriz dünyada. Uçak maliyetleri çok pahalı ve her sene binlerce uçak alınıyor dünyada havayolları tarafından. Bizim yüksek sermaye ve öz kaynak ihtiyacımız var. Bu öz kaynak ve sermaye nereden geliyor? Yarattığımız karlardan, temettü dağıtıyorsak oradan kalana öz kaynağı ekliyoruz ve nakit olarak şirket bünyesinde tutuyoruz. Öz kaynağımız güçlendikçe finansmana ulaşma hem kabiliyetimiz artıyor hem maliyetimiz azalıyor. Nakit birikimimiz azalırsa finansmana ulaşma kabiliyetimiz azalıyor maliyetimiz artıyor. Zaten çok yüksek maliyet olan bir ortamdayız. Dünyada enflasyonla mücadelenin ana unsurlarından bir tanesi faizde yükseltmek olarak görüldü. Gerek dolar bazında gerek Euro bazında faizler ciddi yüksel 5’lerin üstünde. Bunlara ilgili ülkenin CDS riskini de koyduğumuzda. Bazı ülkelerde maliyetler 10’ları bulabiliyor. O zaman siz elde ettiğiniz bütün karı maliyetlere veriyorsunuz. Çok büyük ciro yapıyor sektör ama elde ettiği kar o kadar cılız ki bu da öz kaynağın güçlenmesini önleyici bir faktör. Bu da bizim brüt marjımızı etkiliyor. Brüt maliyetimizi yada operasyonel karımızı aşağı çekiyor.
“IATA bizim ana temsilcimiz”
IATA’nın dünyada 350 üyesi var. Dünya havayollarının yüzde 85’ini temsil ediyor. Bu gözle bakınca IATA bizim gerek çevreyle olan, gerek bu maliyetlerle ilgili, gerekse ülkelerin uygulamaya çalıştığı vergilerle ilgili lobimizi yapan kurum niteliğinde. Mesela ICAO’da ülkeler üyedir. Havacılığın Birleşmiş Milletler’i. IATA’da bir ülke statüsünde ve bir koltuğu vardır. Orada temsil edilir. Gerek ICAO nezdinde gerek ülkeler nezdinde gerek lobi yaparak yeri geldiğinde de sektör adına dava açarak haklarımızı savunmaya çalışıyor.
“Fransa’nın SAF teşviği ters tepti”
Bazen iyi niyetle yapılan davranışlar her zaman iyi niyetle sonuçlanmıyor. Geçen sene Fransa çok iyi niyetle dönüştürülebilir yakıtı teşvik etmek için dedi ki, “Ey yakıt üreticiler! Bundan sonra Fransa’ya uçan ve Fransa’dan yakıt alan tüm havayollarına yüzde 1 SAF satacaksınız.” Bunun amacı da üreticilerin SAF üretmesini teşvik etmekti. Üreticiler bu teşviği algıladılar mı? Hayır. Tam tersi oldu. Üretmezlerse bir ceza vardı. 1 metrik ton karşılığında 12,5 euro. Hiçbiri yatırım yapmadı ceza ödediler. Bu ceza karşılığında döndüler havayollarına fatura çıkarttılar. Bir hükümetin iyi niyetle başlattığı, üretimi teşvik için başlattığı ki bunun aksi çalışan yerler de var. Bu döngü havayollarını vurdu bizim maliyetlerimizi arttırdı. Hiç hesapta yokken biz ceza öder duruma geldik. Bu durumlarda IATA çıkıyor ve diyor ki, “ Siz yanlış yapıyorsunuz.” Eğer dinlemiyorlarsa gidip dava açıyor tüm sektör adına tüm unsurları adına.
“Bu üretim hızıyla bunu yakalamamız mümkün değil”
Bu teşvik unsuru tam tersi ABD’de de çalıştı. ABD’de bazı eyaletlerin verdiği teşvik sonucu ABD’de ciddi bir SAF üretimi var. Şu an dünya ihtiyacını karşılayacak şekilde üretim yapıyor. Ama maalesef buradaki sıkıntı da bu SAF’ı ABD’den Avrupa’ya Uzak Asya’ya taşımak. O kadar büyük maliyet ki, bir jet yakıtıyla karşılaştırdığımızda kabaca maliyeti üç kata geliyor. Buna rağmen bizler havayolu olarak dünyada ilk sektörüz. Biz olan her şeyi almaya razıyız ama üretim yok. Ve 2030 yılında ICAO nezdinde ve geçen sene Dubai’de yapılan Third Conference on Aviation Alternative Fuels (CAAF/3) toplantısında alınan hedefler var. O da 2030’da yüzde 5 SAF kullanımı. Bu üretim hızıyla bunu yakalamamız mümkün değil. Bunun karşılığında ceza ödememiz gerekiyor. Gidip karbon kredisi alıyorsunuz. Yüzde 5’i karşılayamazsak karbon kredisi de mevcut değil. Karbon kredisi karbon ofseti için çok güzel bir aracıdır.
“Türkiye’mizde yosundan yakıt üretilen bir proje var”
Ama bizim aynı zamanda alternatif yakıt üreten teknolojilere de bu imkânı tanımamız lazım. Şu an Türkiye’mizde yosundan yakıt üretilen bir proje var. Bu projeye bizim maddi destek olmamız karbon kredisi almış gibi sayılması lazım. Ya da alternatif yakıt üretimi çöpten. Mesela bir firma dünyada çöpten yakıt üretiyor. Bu neden 5-10 olmasın. Ya da hidrojen gibi alternatif kaynaklarla SAF üretimini desteklemek karbon kredilerini buradaki projelerin desteği için kullanmak dünyanın bu açıdan baktığımızda geleceğe daha emniyetli gitmesini, geleceğe daha sürdürülebilir ve çevre duyarlı gitmesine sebep olacaktır.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.