Dünyanın cennet köşelerinden Seyşeller

Kartpostallara ilham veren Seyşeller

 

Palmiye ağaçlarının gölgesinde, cennetten çıkıp gelmiş kumsallar…

Sahilde mavi ve yeşilin her türlüsünü almış uçsuz bucaksız bir okyanus…

Zamanın adeta durduğu bir yeryüzü harikası…

Farklı renk tonların ve yaşayış tarzlarının bütünleştiği bir dünya harikası…

Dünyadaki cennetle tanışmaya ne deresiniz?

Balayı adası olarak da ün yapan Seyşeller’e Türk Hava Yolları direkt uçuyor. Atatürk Havalimanı’ndan başlayan uçuşlar yaklaşık 7 saat 50 dakika sürüyor. İstanbul’dan bir saat ileri olan Seyşeller ile yaklaşık aynı zaman dilimini kullandığımızdan seyahatte uyum sorunu yaşanmıyor.

THY ile Emirates, Qatar, Etihad, British, Air France gibi birçok büyük havayolu da Seyşellerin en büyük adasında bulunan Mahe Havalimanı’na uçuyor. Bir tarafı tamamen açık olan Mahe Havalimanı, ilginç mimarisiyle ilgi çekiyor. Yılın her ayı sıcak ve nemli olan adadaki havalimanı açık terminal modeliyle inşa edilmiş, havadar bir mimariye sahip…

Hint Okyanusu’nun dünyaca ünlü tatil beldesi Seyşeller, kartpostallara ilham veren denizi, palmiye ağaçlarının çevrelediği plajları, her daim gülümseyen sıcacık yerli halkı ile mutlaka görülmesi gereken bir turizm cenneti.

Seyşeller, Ekvator çizgisinin güneyinde, Hint Okyanusu’nda sıralanmış 115 adadan oluşuyor. Bu adalardan bazıları üzerlerinde bembeyaz kumsalların vahşi doğayla taçlandığı bir yaşamı ağırlıyor. Geriye kalanlar ise ufak mercan adalarından oluşuyor.

Tropik cennet olarak adlandırılan Seyşeller, Kenya ve Tanzanya’nın doğusunda, Madagaskar’ın kuzeydoğu açıklarında, Maldivlerin ise güneyinde yer alıyor. Seyşeller’in kumsalları insan eli değmemişçesine bakir ve kalabalıktan uzak. Ekvatora çok yakın ülke olan ada ülkesinde ılıman iklim hâkim. Sıcaklıklar ise yıl boyunca 20 derecenin üzerinde seyrediyor.

2015 yılı rakamlarına göre yaklaşık 3 milyar dolar Gayri Safi Milli Hasıla’ya sahip ülkede sanayi yok; en büyük gelir kaynağı turizm, balıkçılık ve Hindistan cevizi. Milli para birimi Seyşel Rupee’si. Bir Euro yaklaşık 18 Rupee’ye, 1 dolarsa 13 Rupee’ye denk geliyor.  Seyşeller’de yerli bir kültür yok ama Afrika etkisini burada yoğun olarak görebiliyoruz. Yüzyıllar boyu kaynaştığı farklı kültürler Croele kültürünü oluşturmuş.

1976 yılında bağımsızlığını kazandı

Adalar topluluğunun 1000 metreye kadar yükselen granit tepeleri ve yüzyıllar boyunca gelişmiş florası hazine olarak kabul ediliyor. Birçok endemik türün yer aldığı ada ilk olarak 1500’lü yıllarda Portekizliler tarafından keşfedilmiş. Ardından 1768’te Fransızlar tarafından işgal edilen ada 1814 Paris Antlaşması ile İngiltere’ye verilmiş. Ada 1976 yılında bağımsızlığını kazanana kadar İngiliz idaresinde kalmış. Bu nedenle adada İngiliz etkisi daha fazla, en önemli göstergelerinden birisi de trafiğin soldan akması.

Seyşeller’deki adaların en büyüğü Mahe, nüfusun da yüzde doksanı, 142 km² büyüklüğündeki bu adada yaşıyor. Dolayısıyla Mahe, Seyşeller’in kültür ve ekonomi merkezi, aynı zamanda uluslararası kapısı durumunda. Ülkenin başkenti Viktoria da Mahe’de yer alıyor.

Dünyanın en küçük başkentlerinden biri olan Victoria’yı keşfetmek için otelimizden ayrılıyoruz. Yolda ilerlerken Mahe adasının dümdüz olmadığını ve çok özel hazineler barındırdığını çok daha yakından keşfediyoruz. Yüksek dağlarla çevrili olan adadaki daracık yollar inişli, çıkışlı ve oldukça virajlı.

Wenn’in Köyü okul olarak kuruldu

Viktoria yolu üzerinde ilk olarak Wenn’in Köyü’ne uğruyoruz. Köyün girişinde bizi yıkılmış binalar karşılıyor. Burası Seyşeller tarihi ve kültürünün en anlamlı alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Köy, kurtarılmış kölelerin çocuklarının masraflarını karşılamak amacıyla 1876-1889 yılları arasında okul olarak kurulmuş.

Kalıntıların arasından ilerleyince çok özel bir manzarayla karşılaşıyoruz. Denizden yaklaşık 450 metre yüksekte yer alan terastan yemyeşil ormanla denizin iç içe geçmiş hali bizi oldukça etkiliyor. Karadeniz’deymiş izlenimine kapılıyoruz, çünkü burada da orman adeta denizle birleşmiş halde. Adadaki koyların güzelliği ise bu kadar uzaktan bile bizi kendisine çekiyor.

Eden Adası, başkent Viktoriya’nın hemen yanında yer alıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tropik ve devasa ağaçları yakından inceleyip, Victoria’ya doğru yola çıkıyoruz. Ağaçların arasından siluet halinde gördüğümüz şehri küçük bir tepeden keşfetmeye karar veriyoruz. Adalar, liman, rüzgâr türbinleri ve şehir manzarası, ilk izlenim olarak bizi etkiliyor.

Tekrar aracımıza binip şehrin merkezine doğru yola çıkıyoruz. Yolda renkli kalabalık dikkatimizi çekiyor. En güzel giysilerini giyen yerel halkın, çiçeklerini alıp mezarlık ziyaretine gittiğini anlıyoruz. Mezarlık oldukça temiz ve çiçeklerle rengârenk süslenmiş. Kadın, erkek, çocuk ve yaşlılar yakınlarına dua etmek için burada. Bu ruhani ortam bizi de etkiliyor, duamızı edip mezarlıktan ayrılıyoruz.

Botanik Bahçesi 15 dönüm arazi üzerine kurulmuş.

Victoria’nın merkezine gitmeden önceki son durağımız ise Botanik Bahçesi oluyor. Şehrin güneyinde 15 dönüm arazi üzerinde yer alan bahçe, Fransız botanikçi Rivaltz Dupont tarafından 1901 yılında kurulmuş. Bahçenin ana patikasının her iki yanında, egzotik ve yerel hindistancevizi ağaçları sıralanıyor. Sol yandaki çimenlik ise nehre kadar iniyor.

Tepeye doğru yürüyüp, egzotik ağaçlar ve çalıların bulunduğu geniş bir alana ulaşıyoruz. Meyvesini dökmüş ağaçlar, çiçekler ve üzerinde nilüferlerin yüzdüğü güzel bir havuz kameramıza özel görüntüler sunuyor.

Her bir ağaç ve çiçeğin küçük etiketle ziyaretçilere tanıtıldığı bahçenin dünyaca ünlü ürünü ise, sadece Seyşeller’de yetişen “Coco de Mer” isimli meyve. Palmiyelerde yetişen bu tropik meyve ününü kadın vücuduna benzemesine borçlu. Hediyelik eşya dükkanlarında ortalama 200 Euro’ya satılan bu meyve 17. yüzyılda aylarca denizde kalan gemi tayfaları tarafından keşfedilmiş. Botanik bahçesinde dört bir yandan gelen kuş sesleriyle kendimi adeta bir doğal konser ortamında hissetmemize sebep oluyor.

londra’daki Big Ben’in küçük koppyası

Botanik Bahçesi’nden ayrılıp şehir merkezine ulaşıyoruz. Yürüyerek keşfedebileceğiniz Victoria’da İngiliz ve Fransız sömürge dönemlerinden kalma binalar oldukça fazla. İngilizler döneminden kalma meydanda yer alan Vauxhall Saat Kulesi ise şehrin simgelerinden. 1907 yılında Seyşeller’in bağımsızlığı anısına dikilen saat kulesi, Londra’daki ünlü Big Ben’in küçük bir kopyası.

Başlangıçta siyah olan saat kulesi 1935 yılında dönemin valisi Gordon James Lethem’in önerisiyle, alüminyum gümüş kaplama yapılmış ve dört lamba eklenmiş. Saat kulesinin yer aldığı cadde ise alışveriş merkezleri ve mağazalarıyla ünlü. Ayrıca eski mimarisiyle Özgürlük evi de saat kulesinin hemen yanında yer alıyor.

Adada 2 binde fazla müslüman yaşıyor

Seyşeller’de farklı dinlere mensup pek çok kişi yaşıyor. Yüzde 90’ı Hıristiyan inancına sahip adada, yüzde 2.5 Hindu, yüzde 1.5 ise Müslüman yer alıyor. Adadaki Müslüman sayısı 1970’lerde 100 kişinin altındayken, bugün 2 binlere ulaşmış. İlk olarak Şeyh Muhammed Bin Halife Camii, 1982 yılında inşa edilmiş. Camii daha sonra yenilenmiş ve bugünkü halini almış.

Bu renkli ve süslü kulesiyle dikkati çekense bir Hindu tapınağı. Quincy Street üzerinde bulunan Hindu tapınağı, arkasındaki yemyeşil tepelerle ziyaretçilerine güzel bir görüntü veriyor. 1922 yılında Hindu tanrısı adına inşa edilen tapınakta, Hintli müzisyenler, yerel enstrümanlarıyla bize özel bir konser veriyor.

Seyşeller’deki en kalabalık dini grup olan Hıristiyanlar için birçok kilise ve katedral yer alıyor. Bunlardan en önemlisinin Roma Katolik Katedrali olduğunu söyleyebiliriz. İlk olarak 1874 yılında inşa edilen katedralden orijinal olarak günümüze bir şey kalmamış. Yapı 1933 yılında granit kullanılarak yeniden restore edilmiş. Roma Katolik Katedrali’nin hemen yanındaki ilgi çekici yapının adı ise “Cupuchin House.” Katolik rahiplerin yaşadığı etkileyici bina turistler tarafından sıkça ziyaret ediliyor.

Seyşeller Adaları’nın toplam nüfusu 2016 yılı rakamlarına göre 96 bin 235. Etnik dağılıma baktığımızda Seyşeller’de yaşayanların yüzde 93.2’si yerli Creole halkı, yüzde 3 İngiliz, yüzde 1.8 Fransız, geri kalanlar ise Çinli, Hintli ve diğer milletlerden oluşuyor. Victoria sokakları Seyşeller’deki renkli kültürün adeta bir yansıması.

Victoria’da renkli yerlerden biri de sokak pazarları. Yeme içmeden hediyeliklere kadar birçok alternatifi bulmanız mümkün. Eğer yerel tatları tercih ediyorsanız sokak pazarlarını öneririz. Ayrıca adada birçok farklı ülke mutfağını bulabilirsiniz. Özellikle deniz ürünlerinden hoşlananlar için burası adeta bir cennet.

Pekçok plaj ve koy bulunuyor

Seyşeller’in birçok ilgi çekici özelliği var. Bunların arasında hiç kuşkusuz ilk sırada plajlar geliyor. Adaların her yerinde birbirinden güzel koylar ve plajlar yer alıyor. Sadece Mahe adasında 70’ten fazla plaj bulunuyor. Palmiyeler eşliğinde beyaz kum ve türkuaz denizde serinlemek isteyenler için plajlar inanılmaz güzellikler sunuyor. Seyşeller’deki birçok ünlü plaj otellere ait, ancak buralara yerli halk ve otel müşterisi olmayanlar da girebiliyor.

Adada denize girilebilecek pekçok plaj ve koy bulunuyor.

Seyşeller’in balayı adası olarak anılması boşuna değil. Dünyanın birçok ülkesinden çiftler bu eşsiz manzarada evlenmek veya balayı yapmak için bu adaları tercih ediyor. Palmiyeler, eşsiz plaj ve deniz manzarasının eşlik ettiği etkinlikler, çiftlerin unutulmaz anılar biriktirmesini sağlıyor.

Hint Okyanusu’ndaki bu eşsiz ada, dünyanın en önemli otellerine de ev sahipliği yapıyor. Tropik ormanlar içindeki otellerin deniz manzaralı odaları ve palmiyeli plajları ziyaretçiler için unutulmaz anlar sunuyor. Otellere karayolu ve deniz yoluyla gidilebildiği gibi helikopterle de ulaşılabiliyor.

Mahe adası dışında da adalar var

Seyşeller’de Mahe’nin dışında Praslin ve La Digue adaları da yer alıyor. Bu adalara Mahe’den deniz yoluyla ulaşılabiliyor. Ayrıca Mahe ile Praslin arasında uçak seferleri de yapılıyor.

Adalar, ziyaretçilerine hiç kuşkusuz deniz, kum ve güneşin dışında aktiviteler de sunuyor. Bunların başında tüplü dalış ilk sırada yer alıyor. Çok derinlere inmek istemeyenler için şnorkel alternatifi de olduğunu hatırlatalım. Rengârenk balıklar ve açıklardaki mercan kayalıklar, renkleri ve büyüleyici görüntüleriyle aklınızı başınızdan alacak.

Maceracılar için ise adada çok özel alternatifler var. Devasa ağaçlara tırmanıp, son dönemin popüler aktivitelerinden zipline parkurlarında adeta uçabiliyorsunuz.

Golf tutkunları için özel alanların bulunduğu Seyşeller, su sporlarına meraklı olanlara da bulunmaz fırsatlar sunuyor. Su kayağından rüzgâr sörfüne, kanodan tekne turlarına kadar pek çok seçenek mevcut.

Anlattıklarımızdan daha fazlasını, ancak yerinde görüp, keşfedebilirsiniz…

Exit mobile version