Farklı mimarisi, tarihi şehir bölgesi, köprüleri, boğa güreşleri ve kendine özgü kültürüyle dünyaca üne sahip Endülüs’ün Ronda kasabasını Haber Aero farkıyla sizler için inceledik.
Malaga’dan yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra Boğa güreşlerinin doğduğu yer olarak bilinen Ronda’ya geçiyoruz. Ronda, Malaga’ya bağlı bir kasaba. Tajo boğazının üzerinde kurulan Ronda, deniz seviyesinden 150 metre yüksekte yer alıyor.
Ronda, mimari güzelliğini Emeviler ile başlayıp 19. yüzyıla kadar süren İslam hâkimiyetine borçlu. Daracık kıvrımlı sokakları, kireç boyalı evleriyle Ronda tipik bir Akdeniz kasabası. Eski şehrin dar sokakları arasında yürürken kendimizi zamanda yolculuğa çıkmış gibi hissediyoruz. İspanya’nın en eski ve aristokrat yerleşim yeri Ronda’da yapıların bozulmadan günümüze kadar gelmiş olması bize tarih içinde seyahat hissi yaşatıyor.
Puenata Nuevo
Ronda, büyük bir kumul tepesi üzerine kurulmuş. Bu kumul tepesi El-Tajo kanyonu tarafından eski ve yeni şehir olarak ikiye ayrılıyor. İki şehri Puenata Nuevo yani Yeni Köprü birleştiriyor. Ronda’nın simgesi olan köprünün inşasına 1542 yılında başlanmış. Zaman içerisinde deforme olması dolayısıyla değişikler yapılan köprünün tamamlanması 200 yıl kadar sürmüş. Aynı zamanda dağcılar tarafından tırmanma güzergâhı olarak da kullanılan köprüden koyak üzerine kurulu evlerin ve aşağıdaki vadinin manzarası gerçekten büyüleyici…
İslam egemenliğinin 1400’lü yılların sonuna kadar sürdüğü kasaba o dönemlerden kalma birçok esere de ev sahipliği yapıyor. Arap Hamamı ve Mondragon Sarayı bunlardan en önemlileri.
Arap Hamamı
Ronda gezilecek yerler listesindeki ilginç yerlerden biri ise Arap Hamamı olarak bilinen Banos Arabes. Eski şehir surlarının hemen dışında, San Miguel Quarter’da yer alan hamamların ne zaman yapıldığı tam bilinmemekle birlikte 13. yüzyıl olduğunu düşünülüyor. Ve Ronda’daki Arap Hamamı da bugün İspanya’da en iyi korunmuş hamamlardan biri. Hamamın en ilginç yeri sanırım su pompalamak için kullanılan Saqiya kulesi. Oldukça da iyi korunmuş durumda. Saqiya’nın özelliği ise, hamamın kullanıldığı dönemlerde rampayla çıkılan kulede bir eşeğin bir tekerleği döndürmesiyle aşağıdaki nehirden toprak kovalarla alınan suyu, ucu hamama çıkan kanala ileten bir sistem kurulmuş olması.
Mondragon Sarayı
Mondragon Sarayı Ronda’da en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor. 1314’de Kral Ebu Malik tarafından yaptırılan saray sonrasında Kraliçe 1. Isabelle ve Kral Ferdinand tarafından kullanılmış. Bugün bir müze olan Mondragon Sarayı’nın bahçesinde geniş avlular, çeşmeler, sulama kanalları görebilirsiniz ancak saray bunlarla sınırlı değil. Ronda’nın ve hatta tüm Endülüs’ün tarihini yansıtan eserler, mezar taşları ve tarihi kalıntılar da burada oldukça fazla yer alıyor.
Plaza de Toros
Ronda, İspanya’nın en eski arenası, doğa güreşlerinin başlangıç yeri olan Plaza de Toros’a da ev sahipliği yapıyor. İlk modern boğa güreşi bu arenada yapılmış. Hikâyesi ise oldukça enteresan: Ronda’da 18. yüzyılda zengin soylular tarafından Kraliyet Binicilik Derneği kurulmuş. Şehrin arenasında o yıllarda at sırtında yapılan ilk boğa güreşleri düzenlenmeye başlanmış. 19. yüzyılda bir güreş sırasında boğa, atı yakalayarak yere devirmiş. Boğanın biniciye yöneldiği anda izleyiciler arasında bulunan marangoz Francisco Romero piste fırlamış. Elindeki şapkayı sallayarak boğanın dikkatini dağıtarak biniciyi kurtarmış. Bu olay modern boğa güreşinin başlangıcı olarak kabul edilmiş. Francisco Romero da tarihin ilk matadoru olmuş. Plaza de Toros’ta artık boğa güreşleri yapılmıyor. Ancak her matadorun bu arenaya çıkmayı hayal ettiğini hatırlatalım.
Reservataure
Plaza de Toros’tan sonra boğaların nasıl yetiştirildiğine dair meraklarımızı gidermek üzere Ronda’nın 15 km dışındaki bir çiftliğe gidiyoruz. Reservatauro adı verilen çiftliğe turlar bile düzenleniyor. Genç buzağılar burada iyi bir dövüşçü boğa olmak için eğitiliyor. Bu çiftlikte boğalarla birlikte saf İspanyol atları da yetiştiriliyor.
İslam bilginlerinden Abbas İbn Firnas’ın da doğduğu yer
Kasaba aynı zamanda ünlü İslam bilginlerinden Abbas İbn Firnas’ın da doğduğu yer. Abbas İbn Firnas birçok keşfiyle zamanın hükümdarlarının dikkatini çekmiş. Bilgin, 832 yılında kendi tasarladığı planörle Kurtuba Camii’nden uçma denemesi yapmış. Firnas, ilk denemesinde yaralanmasına rağmen dünyanın uçan ilk kişisi olmuş.
Havacılığın babası olarak adlandırılan Firnas, ikinci denemesinde 12 dakika havada kalmış. Ancak üçüncü denemesinde yere sert inen bilgin, 77 yaşında hayatını kaybetmiş. İlk uçağı üretip uçuran Write Kardeşler’in de İbn Firnas’tan esinlendiği söyleniyor.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.