Renkli evleri, dar sokakları, tarihi yapısı ve farklı dinlerin iç içe yaşadığı Endülüs’ün hoşgörü şehri Kordoba’da görülmesi gereken 5 yeri Haber Aero farkıyla araştırdık.
Katedralle camiinin iç içe bulunduğu Le Mezqueta’ya ev sahipliği yapan Kordoba, yıllar boyunca farklı din ve mezhepleri bağrına basmış, ünlü filmlere set olmuş.
711’de Tarık bin Ziyad komutasında Endülüs’e gelen Emeviler, Kordoba’yı Kurtuba Halifeliği’nin başkenti yapmış. Kordoba 8’inci yüzyılın ortasından 11’inci yüzyıl başlarına kadar Kurtuba Halifeliği zamanında altın çağını yaşamış. Emeviler’in Bağdat ile yarışacak bir bilim, sanat ve kültür merkezi haline getirdiği Kordoba’da geçmişten günümüze gelen birçok eser yer alıyor. Bunlardan en ünlüsü hiç kuşkusuz La Mezguita.
La Mezquita (Kurtuba Camisi)
Kordoba’da Araplar döneminde 600’den fazla cami yapılmış. Ancak hiçbiri dünyanın en büyük ve en eski camilerinden olan La Mezquita diğer adıyla Kurtuba Camisi’nin ihtişamı ile yarışamaz. Guadalquivir Nehri kenarında yer alan yapının temelleri 786’da 1. Abdurrahman tarafından atılmış. 1523’te katedrale çevrilen La Mezquita’nın minaresi yıkılarak yerine 93 metre yüksekliğindeki çan kulesi Torre del Alminar inşa edilmiş.
Kurtuba Camisi dört futbol sahası büyüklüğünde bir alana sahip. Portakal ağaçlarının bulunduğu avluda zamanında abdest almak için kullanılan şadırvan fıskiyeli havuza çevrilmiş. Caminin dış süsleri çok zarar görmüş olmasına rağmen kırmızı beyaz mermerden yapılan kemerleri günümüze kadar gelmiş. La Mezguita’nın içinde 850 adet sütün bulunuyor. Cami yapıldığında buradaki kemerli yollar tamamen açıkmış. Giriş ve çıkış bu yollarla sağlanıyormuş. Hristiyanlar döneminde 19 adet olan bu girişler, ortamı karartmak için kapanmış ve üç giriş bırakılmış.
Caminin yan duvarı boyunca 36 kadar küçük şapel bulunuyor. Bunların hepsi demir parmaklıklı. Nedeni ise Napolyon ordularının işgali sırasında burada bulunan değerli mücevher ve eserlerin yağmalanmasını engellemek içinmiş.
Roma Köprüsü
Görkemli La Mezguita’dan çıkıp hemen yanında faytonların turistleri gezdirmek için sıra beklediği Zafer Meydanı’na geçiyoruz. Trafik açısından da oldukça işlek olan meydan çeşmesi ve San Rafael Heykeli ile ünlü. Endülüs topraklarına hayat veren Gualalquivir Nehri Kordoba’nın da içinden geçiyor. Nehir üzerindeki tarihi Roma köprüsü bugün eski şehirle yeni şehri birbirine bağlıyor. Eski şehir turistik açıdan ilgi çekerken, İspanyol nüfus yeni şehirde yaşamayı tercih ediyor. Şehirde Müslüman Arapların eserleri ile Hıristiyanlara ait yapılar iç içe geçmiş durumda.
Kordoba’nın tarihi merkezinde bulunan köprü, Romalılar tarafından inşa edildiği MS 1. yüzyıldan bu yana, yüzyıllar boyunca defalarca yeniden yapılmış. Turistlerinde hayli ilgisini çeken köprü büyük film yapımcılarının da dikkatinden kaçmamış. Oldukça sade olan köprü adeta doğal bir film seti. Tarihi dokusu filmlere görsel bir malzeme olan köprü son dönemlerin en önemli dizilerinden Game of Thrones’un da çekimlerinin bir bölümünün yapıldığı lokasyon olarak dikkat çekiyor.
Yahudi mahallesi
Yahudi mahallesi, dar sokaklarıyla Kordoba’nın gezilmesi gereken yerlerinden. Sokaklar o kadar dar ki bazılarında iki kişi yan yana geçemiyor. Bunlardan birinin adı mendil sokak. Osmanlı döneminden kalan hamamlar da şehirde modernleşmiş ve bu zamana taşınmış haliyle dikkat çekiyor.
Kordoba’nın eski şehir merkezini gezerken dinlenmek için bir kafeye giriyoruz. Bizdeki kahvehanelere benzeyen kafenin müdavimlerinin eski matadorlar olduğunu öğreniyoruz. Duvarlarını Kordoba futbol takımı ile eski matadorların anılarının süslediği kafede kısa bir mola verip şehri keşfe devam ediyoruz.
Kordoba’nın meşhur beyaz evleri ve dar sokaklarında dolaşırken Amigos de Los Patios Cordobeses, adeta bir çiçek bahçesiyle bizi karşılıyor. Bir zamanlar şehrin en güzel evi olarak adlandırılan yapı şimdilerde sadece turistlere hizmet veriyor. Ziyaretçilerin fotoğraf çektirdikleri evin avlusunda 3-4 adet yan yana dizilmiş ticari amaçlı hediyelik eşya dükkânı bulunuyor.
Mercado Victoria
Akşam olunca yemek için Kordobalıların da uğrak yeri olan Mercado Victoria’ya gidiyoruz. Endülüs turumuz boyunca bu tarz market restoranlar dikkatimizi çekmişti. Dil, din, ırk fark etmeksizin hep birlikte yaşayan halkın uyumu yemeklerine de yansımış. Burası her çeşit yiyecek, içecek ve malzeme bulabileceğiniz küçük dükkânlardan oluşan bir pazar. Küçük restoranlarda fesli İspanyollar turistlere hizmet ediyor. Yemek tercihi oldukça geniş. Deniz ürünlerinden et yemeklerine menü oldukça zengin. Siyaha düşer
Medina Azahara
Sabah Kordoba’nın hemen dışında yer alan Medina Azahara sarayı için yola çıkıyoruz. Medina Azahara’nın yapılışı 10. yüzyıla tarihleniyor. Bir zamanlar büyük bir görkeme sahip olan saray, Halife 3. Abdurrahman tarafından gözdesi Azahara için yaptırılmış.
İnşasında Endülüs ve Kuzey Afrika’dan 10 bin işçi çalıştırılmış. Döneminde, saraydaki salonlar mermer, abanoz, yeşim ve kaymaktaşı gibi değerli malzemelerle süslenmiş. 1010 yılında Berberi istilacılar tarafından yağmalanan saraydan günümüze ahşap tavanı ile mermer oymalarıyla ünlü Mağribi salonun kalıntıları kalmış.
Girişinde bir de müze bulunan Medina Azahara’da çekim yaparken, sarayın Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girme töreniyle karşılaşıyoruz. Bu bizim için de bir sürpriz oluyor. İspanyol gazetecilere eşlik edip biz de Medina Azahara’nın Unesco Dünya Mirası listesine girmesine şahit oluyoruz.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.