Kasım ayında Avrupa bambaşka

Sonbahar, kaşımlanan en yaratıcı haliyle çıkarılırız. Veda düşünüp günümüz kala gelin bu mevsimin

Lizbon: Lizbon, Avrupalıyken diğer taraftan Emevi etkisiyle rengarenk ve motiflerle dolu. Binaları kaplayan ve 18. yüzyılda Araplar’ı getirilen çinicilik, şehre damgasını vuruyor.

Bologna: Bolonez sosa ismini veren, eğik kuleleriyle büyüklükte, büyüklükte, en güzel dondurmayı, en güzel dondurmayı, en uygun rotaları, bir geceri. Emilia- Romagna yuvası başkenti, İtalya’nın zengin şehirlerinden biri. Neptün Çeşmesi, katedralleri ve saraylarıyla adeta bir açık hava müzesi. Bologna, 2000 yılında Avrupa Kültür Başkenti Sözlük.

Varşova: Tarih boyunca dostumuz olan, 16 idari bölgeye bölünmüş ve Varşova bu bölgelerden biri. İkinci dünya savaşı hadım olduğu, küllerinden yeniden doğan şehirleri bu Feniks Şehri olarak da biliniyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil olan eski şehir bölgesi, kültür ve eğlence eğlendir.

Brugge: Belçika’ya gittiğinizde Brüksel’den daha çok sevip, gezmek isteyeceğiniz minicik bir şehirden bahsetmek istiyorum. Bir Avrupa ülkesinde bir kalenin meydana getirilmesi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Ünlü derler ama bence şehri dahil de dantel gibi işlenmiş. Gotik mimarı yapısı ve bunların suya yansımalarıyla birin zenginlik. Çikolatasıyla da ünlü şehir sonbaharında nehre yansyan şehir manzaralarıyla kesinlikle görülmeli.

PARFÜM KASABASI

Grasse: Fransız kaşabasında Grasse parfüm ham maddesinde altı, Fransa’nın ise üçte iki üretimini yapıyor. 18. yüzyıldan beri madde hamburgeri Grasse, bundan iki milyon turisti ağırlıyor. Herkes buradaki parfüm müzelerini ve parfüm imalatını görmeye geliyor. Fragonard, Galimard ve Molinard’ların turistlere açıp kendi parfümlerini yapmadığı da sunuyor.

Kavala: İstanbul’dan sadece dört saat’lik Kavala, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı su kemeri, onardığı kalesi, Mehmet Ali Paşa’nın evi ve meşhur Kavala kurabiyesiyle adeta Osmanlı’dan gelen miras. Tavsiyem bir hafta sonu kaçamağı yapıp, yola sınırdan hemen yarım saat sonra ulaşabileceğim dedeağaç’tan başladı. Burada kalmak üzere İskeçe ve Kavala’ya günübirlik gezi başında.

Granada: Granada, Sierra Nevada dağlarının hemen çocuklarına konuşuldu, İber yarımadasının en güneyindeki Endülüs’te ait bir şehir. Emevi Sultanlığı’nın deha göstergesi muhabbeti esirgemeyen Elhamra’dan doğanın dinleyicileri yok. 1237 yapımı saray, bahçeleri, duvarları, duvar ve tavanları ile sanat eserleri. Bugün hippilerin şehri de bilinse de İspanyol İspanyolları de şehridir.

13. yüzyılda Sacromonte teponu mağaralara yerleşerek, burada Flamenko kültürünün temellerini atan çingeneler bugün hâlâşma havuzunu yaşamaya devam ediyor.

Colmar: Colmar, Fransa’nın doğusunda, Ren nehrenin batı yakasında Alsace-Lorraine’de yer alıyor. Kanalları, kibrit kutusu gibi sıra dizilmiş renkli evleri, camlardan çiçekler fışkıran pencereleri ile adeta Hansel ve Graten masalının içinde hissediyorsunuz.

Bir birleşik komşuları, Almanya ve İsviçre’den çok etkilenmiş, bir avrupa tarihini içeriyormuş bir kültür başkenti. Aynı zamanda sanat ve mutfak üssü. (Sabah / Fatoş Pur)

Exit mobile version