Dünyanın öteki ucundaki mutlu şehir: Sidney

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: HABERAERO

Opera Binası, köprüleri, eski şehri, müzeleri, gökdelenleri, parkları, bahçeleri, plajları, mutfağı, masmavi gökyüzü, şahane havası ve mavi dağları…. HaberAero sizi çok uzaklara, Avustralya’nın kültür ve ekonomi başkenti, düşler şehri Sidney’e götürüyor.

Sidney’e, İstanbul’dan direkt ulaşılamıyor henüz. Türk Hava Yolları’nın 2019’da direkt uçmak için çalışmaları var. Şimdi gidecek olanlar Sidney’e Singapur, Malzeya, Emirates, Qatar gibi havayolu alternatifi var.

Biz İstanbul’dan Singapur aktarmalı uçmayı tercih ediyoruz. İstanbul’dan Singapur’a Türk Hava Yolları ile uçuyoruz. İstanbul-Singapur uçuşumuz 9 saat 50 dakika sürüyor. Singapur Changi Havalimanı’nda 2 saatlik beklemeden sonra, Singapur Havayolları ile Sidney’e yol çıkıyoruz. 6,5 saat sonra Sidney’e varıyoruz. İstanbul’dan başlayan Sidney seyahatimiz yaklaşık 18 saat sürüyor.

Coğrafi olarak İstanbul’a benziyor

Darling Harbour

Sidney, Jackson Limanı’nın kıyılarında kurulmuş Avusturalya’nın en eski ve en büyük şehirlerinden biri. Avustralya’nın başkenti olmamasına rağmen Sidney bir nevi başkent işlevi görüyor. Dünyanın en büyük doğal limanına sahip olan Sidney, upuzun sahilleri ile muazzam bir şehir.

Dünyanın en neşeli şehri olarak da adlandırılan Sidney’deki ilk durağımız Darling Harbour oluyor. Bölge, müzeleri, parkları, yürüyüş yolları, kasinoları, restoranları ve alışveriş dükkânlarıyla bir çekim merkezi konumunda.

Sidney’i tam merkezinde yer alan bölge adını ilk koloni Generali ve şehrin başkanı olan Ralp Darling’den almış. Birçok okyanus ötesi yolculuk yapan kruvazere ev sahipliği yapan bölge tarihi limanıyla ünlü. Darling Harbour’da ilk durağımız Sea Life Sydney Aquarium oluyor.

Akvaryumda 13 bin deniz canlısı var

Sidney akvaryumu, Avustralyalı mimarlar tarafından, dev bir dalgaya benzeyecek şekilde tasarlanmış ve 1998 yılında Avustralya’nın 200’üncü yıl kutlamaları sırasında açılmış. Okyanus suyunu çeşitli yöntemlerle filtre ederek kullanan akvaryum, 700’ün üzerinde farklı tür ve 13 bin deniz canlısı ile dünyanın en büyüklerinden biri. 145 metre derinliğindeki şeffaf tünelleriyle, Sea Life’ı her gün yüzlerce turist ziyaret ediyor.

Sidney’ in kalbinde yer alan, Sea Life Sidney Akvaryumu’nda ziyaretçiler Rays Tropical Bay, Discovery Rockpool, Mangrov bataklıkları, South Coast Batığı, Dugong Adası dahil olmak üzere 14 farklı bölge aracılığıyla inanılmaz bir keşif yolculuğuna alınıyor.

Köpekbalıklarıyla yüzyüze

Shark Yürüyüşü adı verilen, çarpıcı şeffaf tünel yürüyüşü, sizi köpekbalıklarıyla yüz yüze getirip biraz korku dolu bir deneyim yaşatıyor. Ziyaretçiler deniz canlılarını görmenin dışında, çeşitli eğlence araçlarıyla keyifli dakikalar geçirebiliyor. Örneğin bir düzenek sayesinde, köpek balığının sizi yuttuğu bir fotoğrafa sahip olabiliyorsunuz. Cam tüneller size daha büyük akvaryumların içinde dolaşma imkânı sağlıyor, adeta okyanusun içindeymiş hissi uyandırıyor.

Akvaryumun en dikkati çekeni ise köpek balıkları oluyor. 7’den 77’ye herkes dünyanın en acımasız yırtıcılarını camdan izleme şansını yakalıyor. Ayrıca doğal hayatı koruma için ve soyu tükenen deniz canlılarına karşı bilgilendirme yapan uzmanlar da mevcut. Bu uzmanlar aynı zamanda, dinleyicilere, deniz canlılarına nasıl dokunulması gerektiğini de öğretiyor.

Vahşi hayat şehrin içinde

Sea Life’dan sonraki durağımız Wild Life, yani vahşi yaşam müzesi oluyor. Wild Life normalde sadece filmlerde görebileceğimiz Avustralya özgü koala, kanguru gibi hayvanlarla birlikte vahşi kara canlılarına ev sahipliği yapıyor. Boyları 4 metreye kadar varabilen ve piton yılanlarının akrabası olan boğa yılanından, çeşitli kelebek ve kuş türlerine; kurbağalardan, tazmanya canavarına; kuzeyin öldürücü yılanından, koalaya kadar birçok canlı ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Avusturalya’nın en önemli simgelerinden olan kanguru ise Wild Life’ın olmazsa olmazlarından… Geleneksel ikon, kanguruyu daha yakından izlemek için insanların da çıktığı bir dinlenme alanı mevcut.

5 metrelik timsah Rex

Wild Life’ın en çok ilgi çeken sakini ise Rex adlı bir timsah. 5 metre uzunluğunda ve 500 kiloluk Rex, 35 yaşında. Ziyaretimiz sırasında Rex dinleniyordu bu yüzden oldukça sakindi. Ancak timsahların ne kadar tehlikeli olduğu ziyaretçilere koridorda oynatılan videoda gösteriliyor.

Wild Life’ta yer alan timsah Rex.

Wild Life’taki turumuzu çeşitli hediyelik eşyaların; safari kıyafetlerinin, şapkaların, tişörtlerin, oyuncakların satıldığı mağazayla tamamlıyoruz.

Sidney mutfağında deniz ürünleri öne çıkıyor

Wild Life’tan çıktıktan sonra karnımız acıkıyor. Avustralya mutfağının en önemli objelerinden biri de deniz ürünleri. Biz de deniz ürünlerinin tadına bakmak için Darling Harbour‘da bir restorana giriyoruz.

İstakozdan kalamara, midyeden ahtapota okyanusun en özel lezzetlerinin tadına bakıyoruz. Mevsim salatası ve içecekler de cabası…

Fish marketi öneriyoruz

Öğlen yemeğiyle enerjimizi depoladıktan sonra, nefis deniz ürünlerinin satıldığı Fish Market‘e gitmek için yola koyuluyoruz. Deniz ürünlerinin yakalanmasından, tezgâha gelişine, temizlenmesine ve pişirilip servis edilme sürecine dair her adımımın öğretildiği bir okula da ev sahipliği yapan Fish Market’te her türlü deniz canlısını bulmak mümkün.  Balıklar ve deniz ürünleri tercihe göre canlı, pişmiş, temizlenmiş veya derisiz şekilde servis edilebiliyor.

Deniz ürünlerinin çeşitliliği de oldukça fazla. Balıkların kralı denen barramundi, kalamar, ahtapot, midye, kefal, kırmızı snapper balığı, gemfish, yengeç, mercan, okyanus levreği, sardunya, servis edilen deniz ürünlerinden bazıları.

Sidney’in simgesi Opera Binası

Sidney Opera Binası

Fish Market’ten çıkıp Sidney’in dünyaca ünlü yapısı Opera Binası’na doğru yola çıkıyoruz. Danimarka’lı Mimar Jorn Utzon tarafından tasarlanan Sidney Opera Binası, Unesco’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.

183 metre uzunlukta ve 118 metre genişlikte olan Opera Binası, 1.8 hektarlık bir alanı kaplıyor. Benzersiz çatısı 67 metre yüksekliğe kadar yükseliyor ve İsveç’ten getirilmiş rengi solmayan ve güneş ışıklarına göre değişen 1 milyon 56 bin adet beyaz seramik fayansla bezenmiş. 580 adet beton ayak, yerin 2 bin 222 metre altına inerek yaklaşık 160 bin ton ağırlığındaki yapıyı taşıyor.

İçinde 5 tiyatro salonu var

Mimarına 2003 yılında Pulitzer Ödülü kazandıran yapıyı büyük bir heyecanla gezmeye başlıyoruz. Dıştan dilimlenmiş portakal kabuklarını andıran yapının içi de bir o kadar gösterişli. Opera Binası’nın içinde 5 tiyatro salonu bulunuyor. Biz ilk olarak 2 bin 679 koltuklu konser salonuna giriyoruz. Oldukça gösterişli olan salondaki koltukla ilk yapıldığı günden bu yana kullanılıyor.

Opera Binası’ndan çıkıp güneşin batışını izlemek için sahil boyunca ilerliyoruz. Botanık Bahçesi’nin devamını oluşturan sahilden hem Opera Binası hem de Harbour Köprüsü adeta güneşle birlikte eriyor.

Sidney Tower’dan şehir manzarası

Sidney’deki ikinci günümüzde şehrin tepeden görüntüsünü alabileceğimiz en iyi yer olan Sidney Tower‘a gitmek için sabah erkenden yola çıkıyoruz. Yerden 305 metre yükseklikteki kule 85 kilometre uzaktan bile görülebiliyor. Sidney Tower, Avustralya’nın en yüksek 2’nci binası, güney yarımkürenin ise en yüksek ikinci gözlem kulesi. Bir saatlik kapasitesi 2 bin kişi olan asansörler, 40 saniyede 76’ncı kata ulaşıyor.

Darling Harbour, Sidney Olimpiyat Stadyumu, ünlü kemer köprü, parklar ve yüzlerce koy bütün çıplaklığıyla Sidney Tower’dan izlenebiliyor. Bir zamanlar, bu kuleden tamamı görülen Opera Binası’nın ise maalesef gökdelenler tarafından kapatıldığına şahit oluyoruz.

Sidney Tower, ülkeye gelen turistlerin de gözdesi; özellikle Çinlilerin. Ancak burası şehrin tepeden görüntülenmesinin yanı sıra “skywalk” yani uzay yürüyüşü adı verilen etkinliğiyle de tercih ediliyor. Skywalk yapmak için önce özel elbiseler giyiliyor, daha sonra bir rehber eşliğinde kulenin hemen dışında yer alan özel açık alana çıkılıyor.

Sidney Tower’da kendi etrafında 360 derece dönen restoranın yanı sıra 150 mağazalık bir alışveriş merkezi de bulunuyor. Kuleyle ilgili ilginç ayrıntı da şu; sert rüzgârlara karşı dayanıklılık sağlaması için tepesinde 162 bin litrelik su tankı yer alıyor.

Londra’daki parkın küçüğü

Sidney Tower’dan inip, hemen yanındaki Hyde Park‘a gidiyoruz. Londra’daki adaşından daha küçük olan park, 3 Mayıs 1878’de açılmış. Yaklaşık 40 dönüm büyüklüğünde olan park, bakımlı bahçeleri ve 600’e yakın ağaç sayısıyla insana huzur veriyor. Bir ucunda Anzak Anıtı yer alan Hyde Park’ın merkezinde ise heykelleriyle Archibald Çesmesi var.

Hyde Park’ın en önemli yapısı ise hemen yanındaki St. Mary Katedrali. Genişliği 107 metre olan katedralin kulelerinin yüksekliği 74.6 metre. 1821’de inşasına başlanan katedral Avustralya’da Katolik Kilisesi’nin ruhani kökenlerini temsil ediyor. Sidney’in en değerli tarihi yapılarından biri olarak değerlendirilen St. Mary Katedrali, 1800’li yıllardan kalma mimarisiyle göz kamaştıran bir Katolik kilisesi. İngiliz tarzı gotik kiliselerin en güzel örneklerinden kabul edilen yapı, William Wardell tarafından inşa edilmiş.

Botanik Bahçesi’nda dünyanın her yerinden bitki var

Katedralden ayrılıp, Sidney Kraliyet Botanik Bahçesi’ne doğru yola çıkıyoruz. İlk olarak bizi Avustralya kıtasının yanı sıra dünyanın her bölgesinden getirilen ağaçlar karşılıyor. Ortasından futbol sahası da olan yoldan ilerleyip Kraliyet Botanik Bahçesi‘ne giriyoruz.

Kraliyet Botanik Bahçesi’nde 10 bin farklı bitki yer alıyor.

Yaklaşık 40 hektarlık alanı kaplayan botanik bahçesinde 10 bin tür bitki yer alıyor. 1816 yılında açılan bahçe, bitkiler toplandıkça genişletiliyor. Her bitkinin adı ve özellikleri levhalarla ziyaretçilere sunuluyor. Vali Macquarie tarafından 1816 yılında kurulan botanik bahçesinde, Bahar Yürüyüşü adı verilen yol boyunca lale familyasından bitkileri sergileniyor. Çeşitli süs bitkileri, şeftali çiçekleri, kısa ömürlü beyaz ve pembe çiçekler mis kokularıyla yürüyüşünüze eşlik ediyor.

Sidney’e giderseniz; mavi sis çiçeklerinden dünya da çok az sayıda bulunan Stachyurus bitkisine, Japon mor salkımlı menekşelerden lavantalara insanı hayrete düşüren bu güzellikleri Kraliyet Botanik Bahçesi’ne gidip görmenizi tavsiye ediyoruz.

Eski Aborjin yerleşkesi Rocks

Botanik Bahçesi’nden sonraki durağımız Sidney’in en turistik yerlerinden biri olan Rocks bölgesi. Sit alanı olan Rocks, eski bir Aborjin yerleşkesi. Avrupa öncesi Sidney’de 19 Aborjin klanı varmış. 200 yıl sonra ise The Rocks şık konaklama alanları, restoranları ve tarihiyle turistlerin vazgeçilmez mekânı konumunda. Sidney’e gelen Batılılar, bu bölgede yerli kabilelerin torunlarıyla iç içe yaşıyor.

19’uncu yüzyılda, Rocks bölgesi denizci ve tüccarların uğrak yeriymiş. Fakat 1. Dünya Savaşı’na gidenler, evlerine geri dönmeyince, birçok ev kullanılmaz hale gelmiş. 1960’tan itibaren bu evler yenilenerek yeni sahiplerine kavuşmuş.

Rocks Bölgesi’ndeki liman.

Oldukça otantik bir bölge olan Rocks’ın taş yollarında dolaşırken adeta tarihte yolculuğa çıkıyoruz. Bölgedeki ilk yaşamdan izler, ilk yapılan bina, geçmişten günümüze gelişimi anlatan resimler, oldukça iyi korunmuş yapıların etkisinde kalıyoruz.

1778’de keşfedilen Rocks bölgesinin en özel yolu olan Hemşire Yolu‘ndan sahile doğru iniyoruz. Burada bölgenin en eski yapısı olan Cadmans Yazlığı yer alıyor. 1816 yılında inşa edilen yapı, gel-git nedeniyle harap olmuş. Daha sonra restore edilen ev 14 Ekim 1973’te açılmış. Evin bahçesinde ise Avustralya’ya ilk giden İngiliz amirali William Bligh‘in heykeli yer alıyor.

Çağdaş sanatın merkezi müze

Çağdaş Sanatlar Müzesi, Sidney’in en önemli yapılarından biri. Rocks bölgesinde yer alan ve sadece çağdaş sanat eserlerini sergileyen müze, 1991 yılında açılmış. Çağdaş sanata destek olmak için 2010’dan bugüne 58 milyon dolar bütçe ayıran müze Sidney Üniversitesi tarafından kurulmuş.

Müzede Aborjinler’in el işlerinden Örümcek Adam’a, Shellworked terliklerinden fotoğraflara çok farklı eserler sergileniyor. Müzede Nakşibendilerin hayatını anlatan bir video gösterimi bile yer alıyor. Müze mağazasından ise sanat tarihi kitapları, sanatçı biyografileri ve çeşitli reprodüksiyonlar edinilebiliyor.

Akşam olunca Avustralya’ya ait farklı tatlar için Rocks bölgesindeki bir restorana gidiyoruz. Burada Avustralya’ya ait et yemeklerinin tadına bakıyoruz. Karnımızı doyurduktan sonra Çin Mahallesi’ne gitmek üzere restorandan ayrılıyoruz.

Çin mahallesi cıvıl cıvıl

Çin Mahallesi, adından da anlaşılacağı üzere çok sayıda Çin restoranına ve dükkâna ev sahipliği yapıyor. Oldukça cıvıl cıvıl olan sokak her şeyiyle Çin’den izler yansıtıyor. Sokakta dolaşırken kimin yerli kimin yabancı olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Çünkü Avustralya’da da çok sayıda Çinli yaşıyor.

Sidney’deki keşif yolculuğumuz burada bitmiyor. Sizlerle Sidney’in hemen dışında yer alan dünyaca ünlü Bodi Beach ve Mavi Dağalar’a keyifli bir seyahat yapacağız.

Sidney Tower
Exit mobile version