Hem Büyük Okyanus’a hem de Hint Okyanusu’na kıyısı olan Tayland’ın eski adı Siyam Krallığı. Adının anlamı “Özgürlükler Ülkesi” olan Tayland’ın başkenti ise doğunun “Melekler Şehri” Bangkok.
Haber Aero olarak Bangkok’ta görülmesi gereken 9 noktayı sizler için araştırdık. İşte dünyanın turizm merkezi ve yükselen yıldızı Bangkok’ta görülmesi gereken en güzel yerler:
Uzak doğuyu, kültürü, mutfağı ve felsefesiyle yaşatabilen sayılı kentlerden biri olan Bangkok, 400’den fazla tapınağı barındırdığı için tapınaklar şehri diye de anılıyor. Gökdelenleri ve geniş caddeleriyle büyük batı şehirlerinden pek farkı olmayan Bangkok’un sürprizleri ve içinde barındırdığı kültürel değerleri sizi fazlasıyla şaşırtacak.
Zenginlik ve fakirliğin iç içe yaşandığı mahalleleri, her türlü alışverişin yapıldığı sokak pazarları, Tay mutfağının bol baharatlı örnekleri, zengin deniz restoranları, sıkışık trafiği, her zaman gülümseyen insanları ve aklınıza gelebilecek her türlü eğlencenin yaşandığı gece hayatıyla Bangkok tam bir turizm şehri.
Yaklaşık 10 milyon kişinin yaşadığı Bangkok’ta trafik sıkışıklığı İstanbul’u aratmıyor. Fakat trafikte korna sesi duymanız mümkün değil. Bangkokluların sanki sinirleri alınmış. Şehirde kavga, gürültü görme şansınız yok. Şehirlerarası ulaşım ağı çok gelişmiş. Şehir içindeyse metro, tren, taksi, tuk tuk adı verilen iki kişilik araçlar ve şehrin ortasından geçen nehir yoğun bir şekilde kullanılıyor. Gece-gündüz demeden gideceğiniz yere tuk tuk kullanarak ara sokaklardan ya da arabaların arasından geçerek daha hızlı ulaşabilirsiniz. Tuk tuk’lar taksilerden daha pahalı ancak iyi pazarlık ederseniz çok daha az ücret ödeyebileceğinizi hatırlatalım.
Bangkok, tropikal iklime sahip olması ve gökdelenleri nedeniyle dünyanın en sıcak başkentlerinden biri. Tayland’da mevsimler; serin, sıcak ve yağışlı olmak üzere üçe ayrılıyor. Kasım-Şubat arası serin mevsim yaşanıyor. Muson yağmurlarının bittiği bu dönemde sıcaklıklar 20-27 derecelerde değişiyor. Bu nedenle seyahat için en uygun zaman diyebiliriz.
Bangkok çok farklı keşif noktalarıyla öne çıkıyor. Biz ilk olarak Chao Phraya nehri ile başlıyoruz. Nehri yakından keşfedebilmek için kişi başı bin baht yaklaşık 190 TL ödeyip, 1 saatlik tura çıkıyoruz. Nehirde dolaşırken, Bangkok’a neden Doğu’nun Venedik’i dendiğini daha iyi anlıyoruz. Buradaki insanların bütün yaşamları tekneler. Bangkok’u ortadan ikiye bölen nehre açılan yüzlerce kanal şehrin hayat damarlarını oluşturuyor. Su debisi oldukça yüksek olan nehir şehir içi taşımacılıkta da kullanılıyor. Turumuzda Bangkoklu görevlilerin nehri temizleme çalışmaları dikkatimizi çekiyor. Nehirde yetişen ve nehre kötü görüntü veren bitki atıkları ile çöpler itinayla temizleniyor. Tekne turumuzu sonlandırıp teknenin kalktığı limana geri dönüyoruz.
Grand Saray’a giderken yolumuzun üstünde bulunan China Town’a yani Çin Mahallesi’ne uğruyoruz. Dünyadaki bütün önemli şehirlerde Çin Mahallesi bulunuyor. Ama buradakinin dünyanın en büyüğü olduğunu öğreniyoruz. Rengârenk olan bölgede ne ararsanız var.
Pazar alanındaki sokak satıcılarının yöresel lezzetlerini sunduğu arabalar dikkatimizi çekiyor. Pazarda Çin’e ait bitkisel ürünler, kuru otlar, bitkisel ilaçlar, hediyelik eşyacılar ve balıkçılar bulunuyor. Ördek eti satan tezgâhlar da dikkatimizi çekiyor. Gümüş çipura, araba balığı ve yılan kafa balığı gibi yerel türlerin satıldığı bir balıkçı dikkatimizi çekiyor. Balıkçılar müşterilerden gelen talep karşılığında balıkları temizleyip satıyorlar.
Pazar alanından ayrılıp hemen yanındaki Wat Traimit Tapınağı’na geçiyoruz. Bangkok’ta pek çok dini grup yaşıyor. Budistlerin yüzde 95 ile çoğunlukta olduğu şehir, Müslümanlar, Hristiyanlar ve yerel dinlere mensup farklı inançtaki insanlara da ev sahipliği yapıyor. 400 adet Budist tapınağı bulunan Bangkok’taki Wat Traimit, en ilgi çekici olanlardan biri. Tapınaklara da camilerde olduğu gibi ayakkabılarla girilemiyor. Biz de ayakkabımızı çıkartıp saf altın Buda’ya merhaba diyoruz. 3 metrelik 5.5 ton ağırlığındaki bu heykel dünyadaki en büyük altın heykel olma özelliğini taşıyor. Bangkok’ta gezilip görülmesi gereken yerlerin başında ise Büyük Saray geliyor. Biz de kalabalık öğrenci grubu ile birlikte sıraya girip biletimizi alıyoruz. 1782 yılında inşa edilen saray kompleksi 100’den fazla ayrı binadan oluşuyor. Geleneksel Tayland mimarisinin en güzel örneklerinin görülebileceği saray birçok heykel ve figüre de ev sahipliği yapıyor. 150 yıl kraliyet ailesine ev sahipliği yapan sarayda her şey ilk günkü doğallığıyla korunmuş. Kralın her eşi için ayrı bir bölüm bulunan sarayda eşlerin bölümleri ayrı bir renkle birbirlerinden ayrılmış durumda. Saray kompleksi içerisindeki ana bina ve etrafındaki 4 bina ziyarete açık. Ana bina İngiliz, İtalyan ve Tay mimarisinin en özel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca binaların her tarafına asılmış olan çan sesi her an size eşlik ediyor. Saray kompleksinin içerisinde ayrıca insanların mum yakıp adak adadıkları bir açık alan yer alıyor.
Wat pho
Tapınağa girer girmez göz alıcı taşlarla bezenmiş Stupa’lar yanı Budist anıtlar bizi karşılıyor. Adeta renk festivali karşısında büyülenmemek elde değil. Sayıları 90’ın üzerinde olan Stupa’lardan 4’ü, 4 Tayland kralının anısına inşa edilmiş ve diğerlerinden çok daha uzun. Tapınağa adını veren yatan Buda’yı görmek için içeriye giriyoruz. 46 metrelik devasa heykel hemen girişte ziyaretçilere adeta merhaba diyor. Altın varakla kaplı heykelin etrafında küçük bir tur atılıyor. Heykel, çok dar bir alan içerisine ve çok sayıda sütunun arasına yerleştirilmiş. Öyle ki tamamını tek bir açıdan görmek kolay değil. Heykelin arkasındaki bölümde ise 108 adet bronz çanak yer alıyor. Bu çanaklara şans getirsin diye atılan bozuk paraların “çın çın” sesleri eşliğinde içeride dolaşıyorsunuz.
Masaj salonları
Tayland denince akla ilk gelenlerden biri de masaj. Şehrin her tarafında masaj salonlarını görmeniz mümkün. Taylandlılar için çok önemli olan masajın tarihi çok eskiye dayanıyor. Tayland’da bulunan Budist tapınaklarında masaj eğitimi veriliyor. Taylandlılar masajın insan zihnine ve vücuduna iyi geldiği düşünüyorlar. Tay masajları arasında en ilginci ise Tok Sen. Masajda ahşap çekiç ve rulo kullanılıyor. Rulo vücudun masaj yapılan yerine getirilip üstüne çekiçle vuruluyor. Çıkan sesten dolayı Tok Sen olarak da adlandırılıyor. Siz de tapınakları keşfettikten sonra kendinizi mindere atıp bu ilginç masajı yaptırabilirsiniz.
Gece Pazarları
Bangkok dünyanın en renkli sokaklarına sahip şehirlerinden. Halkın adeta sokakta yaşadığını söylersek abartmış olmayız. Çok hareketli ve kalabalık olan şehir merkezinde aradığınız her şeyi bulmanız mümkün. Sokaklarda alışveriş yapabileceğiniz, yiyecek ve içecek alabileceğiniz birçok stant bulunuyor. Biz de tropik bölgelerin en ünlü meyvesi olan mangonun tadına bakıyoruz. Bangkok alışveriş severler için de adeta bir cennet. Şehirde alışveriş yapabileceğiniz pek çok yer var. Sıcak hava sebebiyle “Gece Pazarları” da Bangkok’a gelenlerin uğradığı yerlerin başında geliyor. Her akşam saat 18’de açılan pazarlar, gece yarısına kadar açık kalıyor. Bu pazarlarda aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Ancak alışveriş yaparken pazarlık etmeyi unutmamanızı hatırlatırız.
Jim Thompson müze evi
Adeta görsel şölen sunan yüzen çarşıdan ayrılıp Amerikalı iş adamı Jim Thompson’ın müze evine geliyoruz. 1906 doğumlu Thompson, 1947 yılında Tayland ipeği ile tanışıyor. Malezya’da 1967 yılında ortadan kayboluncaya kadar Tayland ipeğinin tanınması için yoğun çaba harcıyor. Bu nedenle Tayland’da bir kahraman olarak kabul ediliyor. CIA Ajanı olduğu düşünülen Thompson’un müze evinin girişinde Tayland’ın yöresel kıyafetlerini giymiş kızla ipek dokuyorlar. Zaman zaman kalkıp yöresel dans figürleri sergileyerek, ziyaretçilere hoş geldiniz karşılaması da yapıyorlar. Nehre açılan kanalın kenarında yer alan bahçe içindeki müze ev, Tayland’ın ünlü tik ağacı kullanılarak yapılmış. Tayland ipeği ve Thompson’ın yaşamı hakkında ipuçları veren müze aynı zamanda bir sanat merkezi. Geleneksel Tay evleri ve yaşam kültürü için de güzel bir örnek. Müze ev, ilginç mimarisi, zevkli tasarımı, porselen takımları, tablolar, ipeğin serüvenine dair materyal ve dokümanlarla dikkat çekiyor. Burada Thompson’ın o dönemde tedarik ettiği çeşitli eserlerde sergileniyor. Tayland’ın ipeğini dünyaya tanıtan ve ismi ipekle özdeşleşip, markalaşan Amerikalı Jim Thompson’ın müzeye dönüşen evi Bangkok’un en popüler yerlerinden. Aynı zamanda içinde kafe ve restoranı olan müze, şehir ortasında nefes almak, dinlenmek, gürültüden, karmaşadan kaçmak ve buluşmak için çok güzel bir adres konumunda.
Lumpini Park
Bu parka turistler pek uğramıyor. Daha çok yerel halkın tercih ettiği park, içinde gölü ve dinlenme alanlarıyla adeta bir cennet. Gölde gezintiye çıkmak isteyenler için ördek şeklinde, pedallı kayıklar yer alıyor. Park farklı hayvanlara da ev sahipliği yapıyor. En ilginci ise “Monitor Lizard” adı verilen Güney ve Güneydoğu Asya’ya özgü bir tür kertenkele. Boyu 3 metreye kadar ulaşan dev cüsseli hayvanlar insanların ilgisine alışkın. Lumpini Park birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Bir hafta süren etkinliğe şehrin birçok bölgesinden, her yaştan insanın adeta akın ettiğine şahit oluyoruz. Organizasyon sergiler, eğlenceli etkinlikler ve ses yarışması ile sürüyor. Akşam olunca parkın görselliği bir kat daha artıyor. Her yer ışıl ışıl oluyor.
Ayutthaya
Bangkok’taki son durağımız Tayland’ın eski başkenti Ayutthaya oluyor. Bangkok’un 85 km kuzeyinde bulunan tarihi şehir UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. 1350 yılında kurulan Ayutthaya, Sukhothai’den sonra Siyam krallığının başkenti olmuş. Asya’nın ticaret merkezi haline gelen şehir 1700 yılında 1 milyon kişilik bir nüfusa ulaşmış ve dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olmuş. Ayutthaya, 1767’de Burmalılar tarafından işgal edilmiş. Yağmalanan şehirdeki bütün değerli eşyalar götürülmüş. Bu yıkım ve yağmadan sonra 1. Rama Siyam, daha korunaklı olduğu için başkenti Bangkok’a taşımış. Chao Phraya, Lopburi ve Pa Sak nehirleri tarafından çevrelenmiş bir adada bulunan Ayutthaya’nın merkezinde birçok Budist tapınağı bulunuyor. Phra Mongkhon Bophit Tapınağı bunlardan biri. Tapınağın içerisinde 9.55 metre genişliğinde ve 12.45 metre yüksekliğindeki bronz Buda heykeli Tayland’daki büyük Buda heykellerinden biri. Daha önce şehrin doğusunda 1448-1602 arasındaki, erken Ayutthaya dönemde inşa edildiği düşünülen tapınak sonraları Song Tham tarafından şimdiki konumu olan batı tarafına taşınmış. Son olarak 1956 yılında restore edilen tapınakta Buda heykelini geçmiş dönemine ait fotoğraf sergisi de yer alıyor.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.