Roketsan Genel Müdürü Murat İkinci, dünyada Türk savunma sistemlerine olan ilginin arttığına dikkat çekerek, Roketsan ürünlerinin tercih edildiğini, ciddi talep gördüklerini söyledi.
Roketsan’ın ihracatının geçen seneye göre yaklaşık 2 katına yakın bir artış yaşandığını belirten Murat İkinci, şu ana kadar 100 milyon doların üzerinde ihracat rakamına ulaştıklarını kaydetti. Sene sonu hedeflerine ilişkin değerlendirmede bulunan Murat İkinci “Bu sene sonunda ihracat hedeflerinin çok üst noktasında tutturacağız gibi gözüküyor” açıklamasında bulundu.
Roketsan’ın sadece hava savunma sistemi firması olarak değerlendirmemek gerektiğini vurgulayan İkinci, Ar-Ge çalışmalarında da Türkiye’nin en önemli 3 firmasından biri olduklarını belirtti.
Haber Aero’ya özel açıklamalarda bulunan Roketsan Genel Müdürü Murat İkinci’nin sorularımıza cevapları şöyle:
Türkiye hava savunma alanın ciddi gelişmelere imza atıyor. Roketsan da başı çekenlerden. Kaydettiğiniz son gelişmelerde neler var?
Roketsan’ı sadece bir savunma sistemi firması değil, yapmış olduğu yatırımlarla Türkiye’nin en önemli 3 Ar-Ge firmasından bir tanesi. Sadece kendi öz kaynakları ile yapmış olduğu Ar-Ge çalışmaları ile birçok ürünü de başarıyla hem Silahlı Kuvvetlerimizin hem de devletimizin kurumlarına sundu. Hala da bu çalışmalarına devam ediyor. Bu açıdan baktığımızda Roketsan bir Ar-Ge şirketi, bir teknoloji şirketi. Özellikle havacılık sektörüne çok ciddi yatırımlar yapan, havacılıkla beraber uzay teknolojilerini de hayata geçirmeye çalışan ülkemizin önemli firmalarından biri. Roketsan’a verilen en önemli görevlerden bir tanesi Türkiye’nin uzaya milli teknolojilerle bağımsız erişimi sağlayacak olan roketleri geliştirmek. Bu teknolojiler hava savunma sistemleri ile de ilişkili. Çünkü her iki dalında teknolojik çalışmaları birbirine benziyor. Roketsan aynı zamanda hava savunma sistemleri denilince ilk akla gelen firmalardan bir tanesi. Savunma sistemindeki ortaklarımızla beraber, Savunma Sanayi Başkanlığımızın (SSB) öncülüğünde birçok projeyi hala başarıyla devam ettiriyoruz. Hava savunma sisteminden bahsetmek gerekirse, hava savunma aslında bir sistemden oluşan bir kabiliyet değil. Aslında hava savunma sistemi lahana gibi katmanlardan oluşuyor. Kısa, orta ve uzun hava sistemlerinin bir araya geldiği bir kabiliyettir. Bu anlamda Roketsan’ın en özgün ürünü Sungur Portatif Hava Savunma Sistemi. Bu sistemimiz 8 km menzilli ve 4,5 km yüksekliktedir. Özellikle helikopter, İHA gibi hava araçlarına yönelik olarak hava savunma kabiliyeti üreten bir sistem. Sungur seri üretim faaliyetleri şu an devam ediyor. Tek bir kişi tarafından kullanabilen mobil versiyonu da var. Sungur’un temel görevi aslında havaalanları, nükleer tesisler, fabrikalar gibi yerlerde düşmanın tehdit edeceği unsurların hava savunmasını sağlayabilmek.
Sungur’un bir üstünde Hisar A+ dediğimiz, ASELSAN ile birlikte gerçekleştirdiğimiz hava savunma sistemi var. Hisar A+’nın temel özelliği aslında yine portatif olarak sahada silahlı kuvvetlerin hava savunma ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem. İlk versiyonu şu an Silahlı Kuvvetlerine teslimiyeti bu sene başarıyla yapıldı. Şu an Silahlı Kuvvetlerimiz ile birlikte sahada görev yapan A+ sistemimiz var. Hisar A+’dan daha uzun menzilli olan Hisar O+ portatif sistemimiz var. Bu da aslında şu anda testleri devam eden, yine bu sene sonu itibariyle ilk aşamasını tamamlamasını hedeflediğimiz hava savunma sistemimiz.
“2023’e kadar SİPER’in ilk versiyonu olan füzelerin teslimatını yapacağız”
Hisar O+’dan sonra asıl bizim nihai hedefimiz Savunma Sanayii Başkanlığı’nın oluşturmuş olduğu konsorsiyumun çalışmalarını yaptığı SİPER, yüksek irtifa ve uzun menzil hava savunma sisteminin hayata geçirilmesi. Bu konuda da Roketsan çok kritik bir rol oynuyor. Bu kritik rolü özellikle füze sistemleri tarafında SİPER’in ilk teslim edilecek füzelerinin yapım işi, yapım sorumluluğu Roketsan’a verildi. İnşallah 2023’e kadar SİPER’in ilk versiyonu olan füzelerimizin teslimatını yapacağız. Bu açıdan bakıldığında Türk savunma sanayiinin üretmiş olduğu katmanlı bir hava savunma sistemini her açıdan başarıyla hayata geçirmeyi planlıyoruz.
Türk savunma sanayisinin bu başarılı ürünleri sayesinde yakında bu sistemler S-400’lere kıyaslanacak. Sizce S-400’lere olan ihtiyacımız ne zaman biter?
Bizim temel gayemiz aslında Türk savunma sanayiinin ihtiyacını, Silahlı Kuvvetlerin ihtiyacını gerçekleştirme ve her anlamda yerli olarak hayata geçirme. Hava Savunma sistemleri de aslında gelişen teknolojiden. Biz bunu geliştirdik diyebileceğimiz bir alan değil. Çünkü hava savunma araçlarını kabiliyeti çok ciddi şekilde artıyor. Bu hava araçlarına karşı kullanılan teknolojinin etkinliği ciddi şekilde artıyor. Bu aslında durmayan bir yarış. Hava savunma sistemleri de böyle. Bizler şu an ilk adımlarını atarak milli ve yerli teknolojilerle Hisar A+, SUNGUR gibi hava savunma sistemlerini hayata geçirmeyi başardık. Hisar O’yu en yakın zamanda Silahlı Kuvvetlerimize kazandıracağız. SİPER aslında kabiliyetleri peyderpey artırılacak. Hatta dünyadaki benzer hava savunma sistemlerinin çok daha üstünde kabiliyetleri sergileyecek bir aşamaya getirmeyi hızlıca planlıyoruz. Takvim ise aşamalandırılmış durumda. SİPER’in ilk versiyonu 2023 içerisinde hayata geçirilmiş olacak. Ama bundan sonra peyderpey SİPER’in kabiliyetleri, menzili, füze kabiliyetleri artarak devam edecek. Bunda ki en önemlisi aslında bu konuda bir alan, bir mühendislik birikimi oluşturmak ve bu birikimi üstüne koyarak devam ettirmek. Hiç kimse dünyada ilk yaptığı anda en mükemmel sisteme ulaşmıyor. Eğer siz yerli ve milli teknolojinizle bir şey yaparsanız, onu peyderpey bir arttırıp bir amaç doğrultusunda ilerletmek şansını yakalıyorsunuz. SİPER’in en önemli özelliği bu.
“En büyük destekçimiz mühendis çocuklarımız”
Bir de şu tarafı var, teknoloji geliştirdiğiniz zaman aslında kendinize olan güveniniz ve inancınız da artıyor. Bizim şu anda en büyük destekçimiz kendi mühendislerimiz. Dünyada havacılık sektöründe aslında Türkiye çok geç kalmış bir yarış içerisinde yer almakta. Aslında çok önceden yer almış ama bazı nedenlerden dolayı kopuşlar olmuş. Şimdi tekrar bu motivasyonla havacılık konusunda, hava savunması konusunda, teknoloji alanında bir atılım içerisindeyiz. Bu atılımı hızlandırmak tamamen bizim yetiştirdiğimiz olduğumuz insan kaynağımızı, kendi mühendislerimizin güzüyle doğru orantılı olarak artacak. Bizim en büyük destekçimiz mühendis çocuklarımız ve bu konuda ilgi duyan öğrencilerimiz. Bunlar bu çıtayı yukarı taşıyacak. Hava savunma sistemi dediğim gibi kademeli olarak kabiliyetleri artırılacak ama şu an çok büyük kısmıyla ilgili problemleri aştığımız alan bizim açımızdan.
Amerika’da , dünyanın çeşitli ülkelerinde Baykar Savunma’nın TUSAŞ’ın geliştirdiği İHA’lar ve SİHA’ların bunlarla birlikte kullanılan Roketsan’ın ürünleri de konuşuluyor. İhracatta hangi konumdasınız?
Aslında ülkemizin en hızlı gelişim kaydettiği alanlardan birisi SİHA teknolojileri. Bu alanda hem Baykar’ın hem TAI’nın yapmış olduğu çalışmalar çok üst seviyede teknoloji isteyen çalışmalar ve başarılı örneklerini sadece kağıt üzerinde değil sahada bizzat terör ile mücadelede, işte Karabağ gibi, Libya gibi, Suriye gibi yerlerde çok bariz bir şekilde başarılarını gördüğümüz ürünler bunlar ve bizi çok gururlandırıyor. Bu ürünlerin hepsi tek başlarına değil, işte Roketsan’ın üretmiş olduğu akıllı mühimmatlarla görevlerini yerlerine getiriyor. Bu konuda resmin içerisinde başarıyla yer alıyor olmak Roketsan açısından son derece gurur verici. Yaklaşık 9-10 yıldır mini akıllı mühimmatlar üzerine Roketsan kendi kaynaklarıyla yatırım yapıyor. Bundaki temel gaye esasında SİHA’larımızın kabiliyetlerini daha da arttırmak ve onları tehdit eden unsurları bizim SİHA’larımızı tehdit etmeden sahada bertaraf edebilme kabiliyetine kavuşabilmek. Başarılarını da sahada görüyoruz. Birçok hava savunma sisteminin, birçok zırhlı sistemin SİHA’larımızdan atılan mühimmatlarla imha etmeyi başardık.
“Yıl sonunda MAM-T’nin ilk teslimatlarını yapacağız”
Bizim SİHA’larımızın başarısı dünya tarafından kabul ediliyor. Bu yarışın şu an en önemli aktörü haber.aero’da zaman zaman haberlerine yer verdiğiniz üzere MAM-L ürünümüz. Özellikle Silahlı Kuvvetlerimizin terörle mücadelesinde büyük katkı sağlıyor. Ama bunun yanı sıra bu bitmeyen de bir yarış işte Akıncı SİHA’mız devreye girdi. Akıncı SİHA’mızın en önemli mühimmatlarından bir tanesi Roketsan’ın kendi AR-GE’siyle geliştirilen MAM-T ürünü. MAM-T, MAM-L’nin menzilinin çok üzerinde menzile sahip, patlayacağı harp başlığı gücü artırılmış, yaklaşık 100 kg yani bizim F16’larımızdan atmış olduğumuz benzer etkiyi yapan ve SİHA’nın menzilini ve vuruş gücünü arttıran bir mühimmat. Bunun üzerindeki teknolojiler aslında MAM-L’den edindiğimiz tecrübelerle hızlı bir şekilde hayata geçirdiğimiz teknolojiler. Ama MAM-T ilk versiyonu lazer güdümlü olarak hayata geçirildi ve testlerini başarıyla tamamladık. Seri üretim faaliyetleri devam ediyor. Bu sene sonunda MAM-T’nin ilk teslimatlarını Silahlı Kuvvetlerimize yapacağız. Ama MAM-T’nin üzerine birçok yeni ek özellik koymayı planlıyoruz. İlk başta lazer güdümlü sistemlerden sonra başka birçok kabiliyet MAM-T ve MAM ailesinin üzerine eklenerek devam edecek. Yani buradaki teknolojiler milli ve yerli olarak geliştirildiği için biz bununla ilgili ihtiyaçlarımız doğrultusunda geliştirme faaliyetlerini çok kolaylıkla yapıyoruz.
Kendi mühendislerimiz işte hem Baykar mühendisleriyle hem de TAI’nin mühendisleriyle bir araya gelerek hem platformun özelliklerini hem de mühimmatın özelliklerini maksimum seviyede etki yaratacak hale getirilebiliyorlar. Bunu yabancı sistemle yapma şansımız yok. Yani yabancı bir ürünü alıp bizim kendi İHA’mızdan atmaya çalışırsanız bu etkiyi oluşturma şansınız yok. Çünkü bu bütünleşik performans gösteren bir oluşum. Bu açıdan şu ana kadar çok güzel bir iş birliği halinde devam ediyoruz. Gelmiş olduğumuz noktadaki başarıda aslında bunun sonucu. Buraya kadar çok iyi geldik bundan sonra da yarış devam ediyor. Bu teknolojiler karşısında üretilen işte karşı teknolojileri de bertaraf edecek teknolojileri de üretmek bizim en büyük görevimiz. Bunun için durmadan yorulmadan, bıkmadan, usanmadan daha iyi ne yapabiliriz, daha iyi ne yapabiliriz düşüncesi ile hareket ediyoruz. Bunu da çok büyük bir motivasyonla yapıyoruz. İnanın Azerbaycan’da ki savaş sırasında, bizim operasyonlarımız sırasında Roketsan’ın içerisinde ki hummalı çalışmaları, oradaki mühendislerin, teknisyenlerimizin hummalı çalışmaları gözlerinde ışıkları ve o motivasyonu görseniz bundan sonra çok daha güzel şeyler çıkacağını oradan anlarsınız.
Roketsan olarak karada, havada, denizde hatta uzaya yönelik ürünlerinizle de biliniyorsanız, ama farklı çalışmalarınız da var. Mesela Atmaca…
Aslında Atmaca bir drone. Atmaca bir seyir füzesi yani seyir füzesi dediğimiz aslında uçan bir platform. Atmaca üzerinde ki harp başlığını çıkardığımızda seyir yapan, denizin yaklaşık 3-5 metre üzerinden uçarak radarlara yakalanmayan bir hava platformu. Buna harp başlığı taktığınız da bir füze haline geliyor. Ama Atmaca aslında çok önemli bir hava platformu. Üzerindeki teknolojiyle şu an dünyadaki benzerlerinin çok üzerinde sahip bir platform. Atmaca sadece bir gemi savar, seyir füzesi olarak değil, bir kabiliyet olarak ülkemizin envanterine girdi.
“Atmaca motoru dahil her şeyi yerli olarak üretilen bir ürün”
Atmaca bundan sonraki aşamalarda yine bir ürün ailesi olarak temel de bizim Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak özelliklerde ürün ailesi olarak çeşitlendirilecek. Atmaca’nın motoru dahil üzerinde ki tüm her şeyi yerli olarak üretilen bir ürün. Dolasıyla Atmaca platformunu baz alarak irili, ufaklı, büyüklü, küçüklü havadan atılabilen, yerden karadan karaya atılabilen, denizaltıdan atılabilen versiyonlarını biz rahatlıkla geliştirebiliyoruz. Bu açıdan baktığımızda havacılık anlamında, havacılık teknolojileri açısından Atmaca çok önemli bir okul. Orada yetişen mühendislerimiz orada yetişen teknisyenlerimizin sadece savunma alanında değil aynı zamanda havacılık alanında da büyük bir tecrübe ve bilgi birikimine sahip olacaklar.
Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ile birlikte yapmış olduğunuz çalışmalar var. Mini uydu fırlatma sistemleri de sizin projeleriniz arasında yer alıyor? Ne aşamadasınız?
Ben kendimde Türkiye Uzay Ajansı’nda yönetim kurulu üyesiyim. Oradaki çalışmalara da katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Roketsan’ın en önemli görevi aslında Sayın Cumhurbaşkanımız vermiş olduğu karar doğrultusunda, Savunma Sanayii Başkanlığımızın projeleriyle ülkemizin uzaya bağımsız erişimini sağlamak. Bağımsız erişim ne? Kendi geliştirdiğimiz yerli, milli yakıt teknolojileriyle, motor teknolojileriyle, Türkiye’den atılan bir roketle uzaya erişim sağlayacak teknolojileri geliştirmek Roketsan’ın görevi. Sıvı yakıtlı motor yaptık ve bunu uzayda denedik. 136 km’ye 4 tane roketimizi çıkarttık, sıvı yakıt ateşlemelerini yaptık ve uzayda manevra yapma başarısını edinmiş olduk. Bu uzay yarışında Türkiye’nin bir aktör olarak resmin içerisine girme kabiliyetin de olduğunu gösterdi. Çünkü uzayda çalışan sıvı yakıtlı motorları yapmak ve bunu da uzayda geçmiş kazandırmak çok önemli bir kabiliyet.
Aynı zamanda yapmış olduğumuz çalışmalarda sadece motor teknolojileri değil, seyir sefer sistemleri, uzayda yer bulma, yıldızlardan konum belirleme, yüksek ısıya dayanıklı malzeme geliştirme gibi çalışmaları milli ve yerli olarak yapmaya çalışıyoruz ve bunu şu ana kadar gayet güzel becerdik. Bundan sonraki hedefimiz de Türkiye’nin kendi yapmış olduğu mikro uydu. Ülkemizin kurumlarının yapmış oldukları uydularımızı 400 km’lik mesafedeki yörüngeye kendi roketimizle yerleştirebilmek. Bu konuda ki çalışmalarımız son derece hızlı bir şekilde devam ediyor. Sadece bu kabiliyet mühendislik açısından değil, üretim kabiliyeti açısından da bazı yatırımlar gerektiriyor. Savunma Sanayii Başkanlığımızın vermiş olduğu görev doğrultusunda Roketsan bu yatırımları da hayata geçirmeye çalışıyor. Bu teknolojileri kendi mühendislerimizle sadece Roketsan olarak değil bizimle beraber hareket eden, destek olan ortaklarımız ile birlikte bu çalışmaları gerçekleştiriyoruz ve çok ciddi şekilde ilerleme kaydediyoruz. Bu aşamadan baktığımızda uzay çok ciddi bir yarış.
Yurt dışında ne gibi projeleriniz var? Küresel çapta iş birlikleri söz konusu mu ?
Roketsan’ın en önemli hedeflerinden biri de ihracatını geliştirmek. Çünkü ülkemizin kaynaklarının devamlı bir şekilde AR-GE faaliyetlerini harcamaktansa, ihracat yaparak oluşturduğumuz gelirlerimiz de kullanırsak çok daha hızlı mesafe kaydederiz. Roketsan bu açıdan çok ciddi bir atılım içerisinde. Yapmış olduğu çalışmaların bir sonucu olarak da sahadaki çalışmalarında bir sonucu olarak Türk savunma sanayii ürünlerine çok ciddi bir talep artışı var. En son Polonya, Türk savunma sanayii ürünleri satın aldı. Orada Baykar bu ürünleri Polonya’ya sattı. Platform satmak çok önemli. Yine STM’nin, MİLGEM’i Pakistan başta olmak üzere Ukrayna’ya ihracatın gerçekleştirmesi.
“100 milyon doların üstünde ihracat var”
Türk savunma sanayiinin denizaltılar konusundaki modernizasyonunu başka ülkelerde yapabilmesi. Platform ihracatını gerçekleştiren bir ülke statüsü aslında savunma sanayine çok ciddi şekilde bir aktör olarak girdiğimizin en bariz göstergesi. Ondan sonra zaten alt sistem, mühimmatlar üzerine eklenecek olan kabiliyetlerin hepsi otomatikman bir pazara sahip olmuş oluyor. Sahadaki başarılı ürünler, bunların müşteriler yönündeki algısı, dünyadaki reklamı ile birlikte bu pazarda talep artıyor. Bu da bizim ihracatımıza doğrudan yansıyor. Roketsan’ın ihracatına baktığımızda geçen seneye kıyasladığımızda yaklaşık 2 katına yakın bir artış var. Bu sene sonunda ihracat hedeflerimizin çok üst noktasında tutturacağız gibi gözüküyor. Şu ana kadar 100 milyon doların üstünde bir ihracat olmuş durumda. Bizim yakın zaman hedeflerimizin içinde Roketsan’ın gelirlerinin yüzde 50’sini ihracattan kazandığı paraların oluşturmasını istiyoruz. Bu hedef içinde emin adımlarla ilerliyoruz.
Roketsan’ın AR-GE çalışmalarının ilgi odağında neler var? Günümüz itibariyle savunma şirketleri hangi alana daha fazla ilgi gösteriyor?
Roketler artık sadece böyle güdüm sistemleri değiller. Yapay zekâ, makine öğrenmesi, coğrafi sistemlere bağlı olarak hareket kabiliyetleri, nano teknolojiler, radara yakalanmayan teknolojiler, bunların hepsi temel teknoloji olarak Roketsan’ın AR-GE çalışmalarının kapsamına giren çalışmalar. Bunları ürüne dönüştürmek de bir süreç. Yani bu temel teknolojileri, bu bahsetmiş olduğum teknolojileri hiçbir ülke kolay kolay başka bir ülkeyle paylaşmıyor. Hele bir de savunma sanayii olunca bir de Türkiye olunca kimse paylaşmıyor. Mecburen bunları sizin kendiniz geliştirmeniz ve rekabet konusunda öne çıkmanız lazım. Onun içinde Roketsan elde ettiği gelirin büyük bir kısmını bu teknolojileri milli imkanlarla gerçekleştirmek için harcıyor. Sadece Roketsan bünyesinde çalışan mühendislerimiz değil, beraber hareket ettiğimiz tüm kurumlarımızla AR-GE faaliyetleri yapıyoruz. Nihai hedef olarak uluslararası pazarda söz sahibi olabilecek, rekabet edebilecek ve benzer örneklerinden çok daha fazla kabiliyeteler içeren aynı zamanda maliyet etkin olan teknolojileri geliştirebilmek. Şu ana kadar bunu başarıyla gerçekleştirebildik. Bizim girmiş olduğumuz rekabetlerde de başarılı olmamız bizi çok ayrı motive ediyor. Roketsan ürünlerinin tercih edildiğini, bunlara bir şekilde talep olduğunu görmek aslında bizim doğru yolda olduğumuzun, çok hızlı ilerleyeceğimizin en basit göstergesi. Şu anda da o doğrultuda devam ediyoruz.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.