Rusya-Ukrayna Savaşı’na diplomatik çözüm bulma girişimleri sürerken, izlenen Türk dış politikasının yaratacağı sinerjinin, savunma sanayisi ihracatına da yansıyacağı belirtildi.
STM’den yapılan açıklamaya göre, ThinkTech odak toplantılarının 21’incisi “Türk Savunma Sanayiinin Adaptasyon ve Dönüşümünde Küresel Oyuncularla Rekabet” başlığıyla gerçekleştirildi. Toplantıda, Ukrayna’daki gelişmelerle ısınan dış politika ve savunma sanayisine yansımaları uzmanlar tarafından ele alındı.
Savunma sanayisinin, uluslararası ilişkiler ve dış politika alanlarını doğrudan etkileyen önemli bir faktör olduğu belirtilen toplantıda, tekrar gündeme gelen F-35 savaş uçağı başta olmak üzere, son gelişmeler gözden geçirildi. Gizli ve açık ambargolara maruz kalan Türkiye’nin uluslararası alandaki haklılığına vurgu yapıldı.
Uzmanlar, toplantıda özetle, “Özellikle son süreçte dış politikadaki gelişmeler, Türk savunma sanayisinin ihracatına yansıyacaktır. Dış politikada, savunma sanayi kapasitemiz sahada manevra alanımızı genişletirken; etkin dış politikamız sayesinde de savunma ihracatımız artacaktır. Savunma sanayisi ve dış politikada ortaya çıkan sinerji, Türkiye’nin hem masada hem sahadaki etkinliğini artıracaktır” değerlendirmesinde bulundu.
“Teknolojiyi yönetmek en büyük odağımız”
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Mustafa Murat Şeker, Başkanlığın kuruluşunun savunma sanayisi dönüşümünde çok büyük rol oynadığına dikkati çekerek, “2000’li yıllar yerli üretimin hızlandığı dönemlerdir. Teknoloji Hazırlık Seviyesi (THS) 9’un (combat-proven) önemini şimdi anlıyoruz, sahadan gelen verilerle ve AGILE yaklaşımlarla üreticilerimizi besliyoruz. Teknolojik derinliğe inmek, teknolojiyi yönetmek en büyük odağımız” dedi.
STM Genel Müdürü Özgür Güleryüz, STM ThinkTech’in düzenlediği odak toplantılarının alanında uzman isimleri bir araya getirdiğini ve Türk savunma sanayisi için yol gösterici analizlere imza atıldığını belirtti. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığının bu odak toplantıları desteklediğine işaret eden Güleryüz, “Dış politika böylesine hareketli bir gündemden geçerken, Türk savunma sanayisine etkilerini ele almayı değerli ve anlamlı buluyoruz” ifadesini kullandı.
Toplantının moderatörlüğünü yapan STM ThinkTech Koordinatörü Emekli Korgeneral Alpaslan Erdoğan, “Güçlü ülkeler, son dönemde sıkça söz edilmekte olan savunma sanayisi diplomasisini, uluslararası ilişkiler bağlamında bir manivela olarak kullanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Savunma sanayisinde irade devam etmeli”
ASELSAN Savunma Sistem Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Behçet Karataş da konuşmasında, “Türk savunma sanayisinin dönüşüm ve adaptasyonunda yerli katkı uygulamaları Anadolu’da birçok firma kurulmasına, KOBİ’lerle çalışma kültürünün gelişmesine, üniversitelerin alt yapı kazanımlarına katkı sağlamıştır. Gelecek 10 yılda savunma sanayisinde irade devam etmeli, yerlilik-millilik ve teknolojik derinlik odağımız olmalıdır” ifadelerine yer verdi.
Milli Savunma Üniversitesi Alparslan Savunma Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hüsnü Özlü ise global anlamda savunma sanayisi dönüşümünde iki önemli kırılmanın yaşandığını belirterek, “Birincisi 17. yüzyılda Batılı tarihçilerin, askeri devrim konseptini geliştirmesi. İkincisi ise sanayi devrimidir” dedi.
“İlişkilerdeki gelişmeler, ihracatın önünü açar”
Hasan Kalyoncu Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mazlum Çelik ise “Savunma sektöründe uzmanlaşma, uluslararası rekabet avantajı sağlar. Uluslararası ilişkilerdeki olumlu gelişmeler, savunma sanayisi ihracatının önünü açar” değerlendirmesinde bulundu.
Emekli Korgeneral Nazım Altıntaş da savunma sanayisinde kurumsallaşmanın önemine değinerek, “Teşkilat, mevzuat ve eğitim konularında adaptasyon ve esneklik öncelikle ele alınmalı. Sahadan gelen geri bildirimler çok iyi analiz edilmeli ve analiz sonuçları doktrine dönüştürülmelidir. Silahlı Kuvvetlerimizin girişimci bir ruha bürünmesi ve bu bağlamda fırsatların ve farklı çözümlerin değerlendirilmesi gerekiyor” görüşünü dile getirdi.
“Yeni bir dünya düzeni kuruluyor”
Emekli Büyükelçi Ömer Önhon, stratejik müttefiklerle ilişkiler hususunda dikkatli olunması ve müttefiklere belirli bir mesafe ile yaklaşılması gerektiğini belirterek, “Türkiye’nin güçlü olması arzu edilen değil gerekli olandır. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor, Türkiye hak ettiği yeri almalıdır. Bunu sağlarken ülkelerarası ilişkilerde doğru konumlama, savunma sanayisinde kurumsallaşma ve hukuki altyapı tamamlanmalı, yeni dünya düzeninin regülasyon ve mekanizmalarını şekillendirici konumda olmak üzere yetişmiş insan kaynağının uluslararası kuruluşlarda yer alması sağlanmalıdır” ifadesini kullandı.
FNSS Savunma Sistemleri AŞ Genel Müdürü Kadir Nail Kurt, Türkiye’de “ortak girişim” yapısının iyi işlediğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
“Bu iş modeli, ölçek ekonomisi ve yerlileştirme açısından ciddi avantajlar sağladı. Savunma sanayimizin dönüşümü için kritik hususlar ise terzi işi çözümler, güvenilir ürün satışı, satış sonrası lojistik destek ve tüm bunların yapılabileceği iyi, hatta mükemmel dış ilişkilerin olduğu bir ihracat ortamı.”
Gökser Ar-Ge Savunma Havacılık Genel Müdür Yardımcısı ve SEDEC Koordinatörü Hilal Ünal da “Ana yüklenicilerimiz ve KOBİ’lerimizin yurt dışı tedarik zincirlerine entegre olmaları sürdürülebilirlik açısından çok kritik. Ülke çapında birlikte çalışma kültürünü besleyecek, Savunma Sanayii Başkanlığı gözetiminde ‘ortak girişim’ veya ‘konsorsiyum’ tipi iş modellerini hayata geçirmeliyiz” tespitinde bulundu.
(AA)
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.