YAZI VE FOTOĞRAFLAR: HABER AERO
Orta Çağ’dan kalma şehirleri, eşsiz plajları, yeşillikler içindeki koyları, gece hayatı, çok özel mutfağı, muhteşem gün batımı, bohemliği ve kuralsızlığı… Sizinle birlikte İspanya’nın özgürlükler adası İbiza’da çok özel bir tura çıkıyoruz. Dünyanın en gözde turizm bölgelerinden İbiza’da keyifli bir yolculuğa var mısınız?
Beyaz ada olarak da bilinen İbiza seyahatimiz, Corendon Havayolları’nın davetlisi olarak İstanbul’dan başlıyor. Amsterdam aktarmalı gerçekleşen keyifli seyahatimiz İbiza Havalimanı’na teker koymamız ile sonlanıyor.
İbiza adını Arapça’dan alıyor
Küçük olmasına rağmen oldukça işlevsel olan İbiza Havalimanı’nda fazla zaman harcamadan otelimize geçiyoruz. Her yıl 700 bini yerli olmak üzere yaklaşık 3 milyon turist ağırlayan İbiza, İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biri olan Balear Adaları’nı, Mayorka, Minorka, Cabrera ve Formentera ile birlikte oluşturan 5 büyük adanın üçüncüsü. İbiza’ya adadaki evlerin beyaz renkli olmasından dolayı “beyaz ada” olarak da adlandırılıyor.
Adı Arapça’dan gelen İbiza’ya yerel halk ve Katalanlar “Eivissa” diyor. 40 km uzunluğunda ve 25 km genişliğindeki adanın en uzak iki noktası arasında seyahat süresi 1 saati aşmıyor. Yüzölçümü 575 kilometrekare olan ve 112 bin kişinin yaşadığı eğlence adasında İbiza, Santa Eularia del Rui ve San Antonio de Portmany olmak üzere popüler üç şehir yer alıyor.
En uygun zaman Haziran-Eylül arası
Dünyaca ünlü partileri ve eğlence hayatıyla tanınan İbiza, Batı Akdeniz’de, İspanya’nın doğu sahillerinde konumlanıyor. Akdeniz ikliminin etkin olduğu adada yaz aylarında sıcaklık ortalaması 25 derece civarında seyrediyor. Kış aylarında ise 10 derece ortalama sıcaklığa sahip İbiza’yı ziyaret etmek için en uygun zaman Haziran- Eylül arası diyebiliriz.
İbiza kuşkusuz deniz, kum, güneş demek. Adada birbirinden güzel ünlü plaj ve koylar yer alıyor. Upuzun plajlar arasında en ünlüsü Bora Bora. Ayrıca Salines ve Sant Antoni plajları da mutlaka görülmesi gerekenlerden.
Koylarıysa bize ülkemizin Ege kıyılarını hatırlatıyor. Adanın birçok farklı noktasında yer alan koylarda denizin keyfini çıkarmanın yanı sıra güneşin batışı da insana ayrı bir huzur veriyor.
Eski şehrin merkezi Dalt Vila
İbiza deniz turizminin yanı sıra tarihiyle de adından söz ettiriyor. 654 yılında keşfedilen ada, efsanevi güzelliği ile mitolojide de kendisine yer edinerek, kültürel mirasını geçmişten günümüze kadar taşımış. Biz de adayı keşfetmeye geçmişin izlerinin en iyi yaşatıldığı İbiza şehrindeki Dalt Vila’dan başlıyoruz.
Dalt Vila yani eski şehir İbiza’nın üst kısmında, surlar içinde yer alıyor. Bölgeye farklı kapılardan giriş yapılabiliyor. Biz kulesiyle şehrin her tarafından görülebilen Santa Maria Katedrali’nin yanındaki kapıdan giriş yapmayı tercih ediyoruz. Dalt Vila’daki tura başlamadan önce İbiza şehrini ve Akdeniz’i tepeden seyredebilirsiniz.
Santa Maria Katedrali kulesiyle ünlü
Bir ibadethaneden çok kale görünümü ile öne çıkan Santa Maria Katedrali, kulesiyle ünlü. Yalnızca pazar günleri ibadete açık olan ve Barok stilinde inşa edilen katedral 13’üncü yüzyıldan kalma. Yüzlerce yıl önce şehir İslam egemenliği altındayken camii olarak da kullanılan bu muhteşem yapı, daha sonra 1235 yılında şehrin fethinin ardından yeniden modellenerek, katedrale dönüşmüş. Katedralin içindeki renkli süslemeler ise görülmeye değer.
Katedralden çıkıp hemen yanında yer alan Medina Yabisa’ya geçiyoruz. Turizm danışma bürosu olarak da hizmet veren müzenin içerisinde, İslamiyet döneminden kalma eserler de sergileniyor. Müzede ayrıca İbiza şehrinin geçmişine dair video gösterimi de gerçekleştiriliyor.
Medina Yabisa’dan ayrılıp dar sokaklarda kaybolmaya karar verebilirsiniz. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Dalt Vila’da Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar, Müslümanlar ve Katalonların izlerini görmek mümkün. Arnavut kaldırımlı daracık sokakları, müzeleri, çiçeklerle bezeli evleri ve geniş surlarıyla Dalt Vila sizi fazlasıyla şaşırtacaktır.
Çok güzel korunmuş, beyaz boyalı evleri ile İbiza’nın tamamına hâkim tepeden, manzaraya doymak mümkün değil. Ayrıca Dalt Vila’nın küçük olduğu kadar şirin kafelerinde vakit geçirmek ve hediyelik eşya almak şehrin olmazsa olmazlarından.
300 milyon Euro’luk yat
Eski şehirden Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin yer aldığı kapıdan çıkıp az önce tepeden gördüğümüz marinaya ulaşıyoruz. Onlarca küçük tekneye ev sahipliği yapan marinada yüzlerce milyon dolarlık büyük yatlar da demirliyor. Ziyaretimiz sırasında demirli olan yatın bir Arap şeyhine ait olduğunu öğreniyoruz. Yaklaşık 300 milyon Euro değerindeki yat her görenin ilgisini çekiyor.
Diğer adalarla deniz ulaşımının da sağlandığı marinaya yakın yerler yeme-içme ve alışveriş için çok sayıda alternatif sunuyor. Biz de küçük, ama renkli bu sokaklarda kısa bir keşfe çıkıyoruz.
Adada aç kalmak imkânsız
İbiza adası yemek için çok farklı alternatifler sunuyor. Burada aç kalmanız imkânsız dersek yanlış olmaz. Ada mutfağında ağırlıklı olarak İspanyol ve Katalan yemekler tercih ediliyor. Ayrıca et ve deniz ürünleri de çokça tüketiliyor. Anadolu mutfağını özlediyseniz, Marble Stella Maris Hotel’de Türk şefler tarafından hazırlanan yemekleri öneriyoruz.
İbiza’da ayrıca dünya mutfağının farklı alternatifleri de yok değil. Örneğin uzak doğu lezzetleri sunan restoranlar mevcut. Yemek yerken özgün ambiyansın sunulduğu mekanlarda uzak doğu mutfağının tadına bakabilirsiniz.
Dünya jetsetinin merkezi
İbiza denince deniz ve kültür turizminin yanı sıra renkli gece hayatı da ilk tercih edilen aktiviteler arasında. Akşam olunca ışıl ışıl sokaklar kalabalıktan adeta iğne atsanız yere düşmeyecek hale geliyor. Gündüz keşfettiğimiz İbiza şehrinin gecesini de görmek için ara sokaklarında ve Dalt Vila bölgesinde kısa bir tura çıkıyoruz.
Beyaz Ada İbiza, gece yarısına yaklaştıkça özgürlükler adası yakıştırmasına layık olmak istercesine bambaşka bir havaya bürünüyor. Çünkü İbiza’yı dünya çapında marka yapan şeylerin başında hiç şüphesiz Nisan ayında başlayıp Eylül sonuna kadar devam eden çılgın partiler geliyor. Dünyaca ünlü DJ’leri yine dünyaca ünlü gece kulüplerinde bir araya getiren İbiza, misafirlerini deniz, kum güneş, kültür ve tarihten sonra eğlenceye de doyurarak yolluyor.
Hippy Market mutlaka görülmeli
Hippi hareketi 60’lı yıllarda ortaya çıktı. Avrupa’da sorun yaşayan hippiler İbiza’ya gelerek burada koloni kurdular. Halen adanın bazı kesimlerinde yerleşik hippy kolonileri mevcut. Hippy Market ise adanın en önemli turistik aktiviteleri arasında üst sıralarda.
Hippy Market, haftanın her günü adanın farklı yerlerinde kuruluyor. Bizdeki sokak pazarlarının aynısı aslında. İçerisinde takılardan ev eşyalarına, giysiden ayakkabıya her türlü hediyelik eşya bulma şansınız var.
Güney Amerika, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerden ağırlıklı ürünler bulunuyor. İlgiden dolayı yürümekte zorlandığımız pazardaki satıcıların büyük bir kısmını adada yaşayan hippiler oluşturuyor.
Kaçakçıların keşfettiği mağara
Hediyelerimizi alıp Hippy Market’ten ayrılıp Cova de Can Marça Mağarası’na gidiyoruz. Puerto de San Miguel’de bulunan mağara muhteşem koy manzarasıyla girmeden önce bizi büyülüyor.
Rehberimiz mağaranın giriş kapısını açıp bizi içeriye davet ediyor. İbiza’nın en büyük doğal mağarası olan Cova de Can Marça, binlerce yıllık bir geçmişe sahip. 20’nci yüzyılın başlarında kaçakçılar tarafından keşfedilen mağarada sarkıt ve dikitler ziyaretçilerini büyülüyor.
Yeraltı mağarası çok büyük değil ancak insan kendisini adeta bir gölge oyununda hissediyor. Işıklandırma ve suyun sesiyle farklı bir boyuta geçiş yapıyoruz.
Yaklaşık 30 dakika süren mağara turumuz su ve ışıkla yapılan özel bir gösteriyle sonlanıyor. Aslında buradaki su eskiden sürekli akıyormuş ancak mağaranın içerisindeki su kurumuş. Bunun üzerine mağaraya suni olarak su verilmeye başlanmış. Böylece doğal şelale sadece özel durumlarda oluşturulmaya başlanmış.
Homeros’un destanındaki adacıklar
Cova de Can Marça Mağarası’ndan Es Vedra’ya gitmek için ayrılıyoruz. Adanın güneybatı sahilinde bulunan Es Vedra iki adacıktan oluşuyor. Üzerinde herhangi bir yerleşim alanı bulunmuyor. En yüksek yeri 413 metre olan adacıkta sadece koyunlar yaşıyor. Yerel halk doğal ortamda beslenen koyunları yılın belli aylarında avlayıp besin olarak tüketiyormuş.
Cala d’Hort sahili açıklarında yer alan Es Vedra, Homeros’un ünlü destanı Odysseia’da (Odesa) da kendisine yer bulmuş. Yeryüzünde gerçekleşen sismik dalgalar sonucunda oluşan adacık mistik ve gizemli olarak görülüyor. Hatta etrafından geçerken hiçbir elektronik aletin çalışmadığı da söyleniyor.
Kayıp şehir Atlantis
İbiza’daki son durağımız ise Es Vedra’nın ters yönünde bulunan Atlantis oluyor. Deniz kıyısında yer alan Atlantis’e yaya olarak sadece Torre Des Savinar’dan iniliyor. Biz de buraya kadar gelmişken deniz kıyısına inmeye karar veriyoruz. Birkaç farklı alternatifi bulunan yol oldukça zorlu. Yamacın dik, yolun kumluk ve taşlık olmasının inişi bir hayli zorlaştırdığını hatırlatalım.
Atlantis bölgesinde 500 yıl öncesine kadar yerleşim olduğu biliniyor. İbiza’nın yerlileri tarafından, şehri çevreleyen kale duvarlarının inşasında kullanılan taşların üretildiği taş ocağının burada olduğu rivayet ediliyor. O dönemden kalan ilginç kaya oluşumları, şuanda serinlemek için bize özellikle oyulmuş hissiyatı veriyor.
Daha küçük olan taşları üst üste koyarak taştan kaleler inşa etmek ise ziyaretçilerin en büyük eğlencelerinden. Saldırılar ve doğal şartlar nedeniyle burada yaşayanlar adanın farklı bölgelerine göç etmiş olması buranın kayıp şehir Atlantis olarak adlandırılmasına neden olmuş.
Atlantis’in bizi büyüleyen kısmı küçük koyu ve denizin güneşle dansı oluyor. Atlantis’e gidecek olanların karanlık çökmeden dönmesini tavsiye ediliyor.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.