Dünyanın en büyük 10 havayolu listesinde 7 büyük havayoluna ürün sağlıyor, havacılık sektörünün çok farklı bir alanında Türkiye’yi başarıyla temsil ediyor.
Türk Hava Yolları, Pegasus ve dünyanın önde gelen 60’ın üzerindeki havayollarına yemek servis ekipmanları, ikramlar servis edilirken kullanılan yan ekipmanlar, uçağın mutfak kısmında hazırlık aşamasındaki kaplar Türkiye’de üretilip, dünyaya ihraç ediliyor. İşte bu kapları bir Türk firması üretiyor.
Bu alanda son yıllarda önemli bir başarıya imza atan Sem Plastik’in Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu ile bu başarı hikayesini ve havacılık sektörünün farklı tarafını konuştuk. Aynı zamanda Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı /PAGEV’in de başkanı olan Yavuz Eroğlu, Haber Aero’ya havacılığın bu ilginç alanını ve gelişmeleri anlattı.
Dünyaya THY’yle birlikte açıldık
Havacılık başlı başına özel bir sektör. Uçmak kendi başına çok özel. Bu uçuş sırasında bir kabinin içerisindesiniz. O kabinin içinde farklı bir kabin basıncı var. Uçuş güvenliğinizi sağlamak için farklı standartlar var. Özel sertifikasyona tutulmuş farklı enstrümanlar var. Bütün bu güvenlik tertibatı içinde, uçağın o gürültüsü içinde siz bir noktadan bir noktaya gidiyorsunuz. Bunu yaparken de size çeşitli ikramlar yapılıyor. Bu ikramlar ve kabinin içinde sağlanan imkanlarla yolculuğunuz daha keyifli bir hale getirilmeye çalışılıyor. Baktığınızda yerden o kadar yükseklikte bu deneyimi keyifli hale getirmek için de kullandığınız enstrümanlarda bu özelliği taşıyacak. Başta güvenlik olmak üzere saydığımız detaylarla kabinin içinde yediğinizden keyif alacağınız, kullandığınız ürünlerden keyif alacağınız bir ortamı yaratmanız ürünleri ortaya koymanız lazım. Bu ürünleri yaparken de her şeyi hesaba katmanız lazım. O zaman da işin zorluğu teknik kısmı orada ortaya çıkıyor. Hangi malzemeyi ürettiğiniz önemli değil. Bu metal olur plastik olur aliminyum olur. Ne olursa olsun havacılığa özel şartları iyi bilen, buna göre teknolojisi iyi yapılmış, altyapısı oluşturulmuş, personel bilgi-birikimi buna göre bir ekipman sağlayıcı olmanız lazım. Bizim de en çok üzerinde durduğumuz bu husus. 40 yıllık havacılık tecrübemizle dünyanın bir çok yerindeki havayolu müşterilerimizin sayısı bugün 60’ı geçti. Ve hepsi önemli havayolları. En başta bayrak taşıyıcımız Türk Hava Yolları’nı koyuyoruz. Dünyaya THY’yle birlikte açıldık. Dolayısıyla deneyimin getirdiği, ürünlerde sağlanması gereken bir çok hikaye var. Bir de bu 40 yıllık süreç içinde yolcuların deneyimleri de değişti. Bu değişime de beklentiye de uyumlu bir üretim yapmak gerekiyor.
En önemli trend; Sürdürülebilirlik
Havacılık sektöründe önemli trendler var. Son 10 yıl içindeki en önemli trend sürdürülebilirlik. Havayolu şirketleri karbon emisyonlarını en aza indirmek için büyük çaba sarf ediyor. Bunun bir kısmı kolaylıkla yapılabilecek şeyler. Havacılıkta en önemli emisyon durumu jet yakıtıyla ilgili. Hatta bu rakam yüzde 90’ları buluyor. Diğer kısmı ise bizim çalıştığımız ürünlerdeki sürdürülebilirlik. Son 10 sene içinde değişen en önemli şey ise sürdürülebilirlik konusundaki değişim. Sürdürülebilirlikten sonra ikinci konu ise tasarım. Sürdürülebilirlik için önemli olan eko tasarım. Ürünleri yaparken baştan bu şekilde tasarlamak lazım. Yani sürdürülebilirlik ve tasarım son 10 yıl içinde çalıştığımız noktaları oluşturuyor.
İlginç ürünlerde Türk mühendisleriyle imzamız var
Uçağa bindiğinizden itibaren size yemek servis edilirken kullanılan tüm ekipman bizim üretim gamımızı oluşturuyor. Gıdaları ürettiğiniz kaplar, servis edilirken kullanılan yan ekipmanlar, sizin görmediğiniz uçağın mutfak kısmında hazırlık aşamasındaki kaplar bizim ana ürünlerimiz. Dünyada bir çok havayolunun bu hizmetini yapıyoruz. Önce havayollarının markalarına uygun tasarımlarını yapıyoruz. Bu çok önemli çünkü tasarım ana konsepti oluşturuyor. Havayolu ekonomi sınıfında, business sınıfında varsa comfort veya benzeri sınıflarda farklı bir tasarımla müşterileriyle nasıl bir iletişim kurmak istiyor. Onlara neyi anlatmak istiyor, bunu sağlıyoruz. Çok iyi bir tasarım ekibimiz var. Bunları 3 üç boyutlu tasarımından tutun da VR teknolojisiyle gerçek ürüne dönüştürülmeden önce sunumlarını yapıyoruz. Bunları bir havayoluyla oturuyoruz aldığımız brife göre tüm bu ürünleri tasarlıyoruz. Yolcunun o havayolunun tasarladığı konsepti ana marka üzerinden oluşturuyoruz. Ve bunları da daha sonra sürdürülebilirlik noktasında sertifikalandırıp havayolu şirketinin sene sonunda oluşturacağı sürdürülebilirlik raporunda özellikle çevreye etkisini koyabilecek, emisyon azaltmalarındaki çalışmalarını ortaya koyabilecek altyapıyı oluşturuyoruz. Ürün gamı çok geniş. Uçağa bindiğinizde bir çok ürünün altını çevirip baktığınızda markamızı görebilirsiniz. Türk mühendisleriyle üretim yapan bir firma olarak bugün 60 ülkede bayrağımızı dalgalandırmak bizi çok mutlu ediyor.
Dünyada bu alanda en büyük 5 şirketten birisiyiz
40 senelik bir tecrübemiz var. Dünyanın her tarafında havayollarıyla ürünlerimizi buluşturmak, kalitemizi, hizmet anlayışımızı göstermek en önemli sebep. Ama rekabetçilik noktasında da bugün baktığınızda şirketimiz dünyada en büyük beşinci bu tür ürünleri tedarik eden üreten firma. Hatta bu beşin içinde imal edenleri söylerseniz, ilk üçe gireriz ama diğer o beşin içinde bazı firmalar değişik yerlerde üretimi yapıp satıyor. Ama biz ürünlerin tasarlayıp, imalatını yapıp satan bir firma olarak ilk üçe gireriz. Bu ürünleri firmalarımıza tedarik ediyoruz. Burada da en büyük şey bu firmalarla bu 40 yıl içinde aldığımız bilgi birikimi, firmalarımızdan bize gelen geri dönüşümleri doğru bir şekilde değerlendirip, onlarla birlikte ürünlerimizi geliştirmemiz çok etkili oldu. 60 havayolu ve catering şirketi çünkü bazıları bu ürünleri catering şirketi üzerinden alıyor. Bazı havayolları kendileri ürünlerini tedarik ediyorlar. Bu 60 havayolunun da coğrafi dağılımına baktığınızda Singapur’dan Kuzey Amerika’ya kadar dünyanın birçok noktasındaki prestijli havayollarının tedarikçisi durumundayız.
THY ve Pegasus’ta yanmaz tabak ürettik
Müşterilerimiz bize gelip özellikle tek kullanımlık ürün yerine defalarca kullanılabilen ürünler istiyorlar. Bizde bu ürünleri tasarlıyoruz, geliştirip, üretiyoruz. Yanmaz ürünümüzde onlardan birisi, ama aslında özel bir ürün. Fırına girebilen, fırında içinde yemek hazırlanıp, yani 230 derecede ürün içinde hazırlanacak, yolcuya servis edilecek, etkileşime girmeyecek, yolcu onu tüketecek, gıdaya uygun olacak, bir daha tükettikten sonra yıkanacak. Bütün o deterjanlarla sistemle yıkandıktan sonra geri gelecek, tekrar kullanacak bir ürün. Ve bu üründe porselen ürüne göre hafif olacak ki daha az jet yakıtı tüketsin. Karbon emisyonu azalsın ki havayolu şirketimizin hem çevre ile olan uyumu hem de hedefleri adına pozitif bir katkı sunmuş olalım. Şimdi bu örneğiniz dünyada bizim onu ilk yaptığımız tarihte de bugün bile hala daha o seviyede 3 tane firmanın yaptığı bir ürün vardı. Fırına girebilen, içinde yemek hazırlanabilen, 230 derecede pişirilebilen, erimeyen bir tabak. Bu tabakta hem porseleni andırması gerekiyor Hem ondan çok hafif olacak ki karbon emisyonunu azaltsın. Uzun yıllar yaptığımız araştırma sonucunda bu ürünü yaptık. Şu anda bayrak taşıyıcımızda ekonomi sınıfı da dahil hepsinde kullanılan, içinde yemek hazırlanan bir yanmaz ürünümüz var. Bu ürünün içinde hatta özellikle de Türkiye’mize özel üzerinde çizilmeyi azaltan bor malzeme de kullanıyoruz daha az çizilsin diye. Çünkü çatalla, bıçakla çizildiği için kullanım süresini uzatalım dedik. Bu ürün çeşitli defalar dünyanın bir çok yerinde ödüllendirildi. Türkiye’de de bununla ilgili Sürdürülebilirlik Akademisi’nin ödülünü aldık yanmaz tabağımızla. Buradaki esas amacımız ve bizi en faza mutlu eden tarafı defalarca kullanılan bir ürün olması ve uçağın karbon emisyonunu azaltmaya katkı vermesi. İlk önce Türkiye’de bu ürünü THY’de sonra Pegasus Havayolları’nda kullanmaya başladık. Şu an dünyanın birçok ülkesine de Türkiye’de imal edip gönderiyoruz. Orada da yolcuların beğenisine, onların uçuş keyiflerine değer katacak bir ürün olarak sunuyoruz.
Bütün ürünlerimiz geri dönüştürülebilir
Sürdürülebilirlik konusunun aslında birkaç tane yönü var. Bir tanesi sürdürülebilirlikte istenen ve havayollarından da beklenen ürünlerin geri dönüştürülebilir olması. Bu temel ihtiyaç yani herhangi bir ürün havayolunda geri dönüştürülebilir olmalı, buna göre tasarlanmalı ve sunulmalı. Bizim bütün ürünlerimiz geri dönüştürülebilir ama bunun bir basamak ötesi var. O da kullandığınız yani yaptığınız ürünü bir doğal kaynaktan, petrolden, herhangi bir madeni çıkararak değil de kullanılmış bir ürünü geri dönüştürüp bununla yapmak. Bunun bir basamak daha üstü var. En üstü dediğimiz. Çevre hiyerarşisinde en üst noktası kapalı çevrim geri dönüşüm sistemleri. Bir pet şişeyi diyelim ki atık oldu, kullanıldı, içindeki bitti. O atıktan sonra toplandı, geri dönüştürüldü. Bunu geri dönüştürdükten sonra eğer tekrar pet şişe oluyorsa bu büyük değer.
Yemek tepsilerini geri dönüştürüp tekrar tepsi yapıyoruz
Bir tekstil yapıyorsanız bu kapalı çevrim değil. Burada esas istenen ürünün tekrar kendisine geri dönmesi. Havacılıkta bu şöyle uygulanıyor, Pegasus Havayolları’ndan örnek verelim. Bizim onlara verdiğimiz yemek tepsileri var. Tepsiler defalarca kullanılıyor. Bu güzel bir şey ama kullanım ömrü bittiğinde biz bunları tekrar alıp, bunları tekrar geri dönüştürüp tekrar tepsi yapıyoruz. Yani o gördüğünüz tepsi aslında daha önce yine bir tepsi ve o tepsi kullanım ömrü bitince tekrar yenileniyor ve tekrar ürünün içine katılıp geri dönüşmüş bir ürün haline geliyor. Bu kapalı çevrim geri dönüşüm sistemleri bizim dünyanın birçok yerinde müşterilerimize sunduğumuz, onların hem çevre emisyonlarını azalttığı gibi sürdürülebilirlik hedeflerine de katkı veren bir ürün. Bu sene de bizim bahsettiğiniz gibi Pegasus’ta yaptığımız bu ürün aynı zamanda Geri Dönüşüm Ödülü’nü aldı. Bu anlamda da hem kıymetli müşterimizin hem bizim sürdürülebilirlik hedeflerine katkımızı ortaya koymak açısından da önemli bir unsur oldu. Bunu Türkiye’de yaptığımız gibi, burada zorluk Türkiye’de daha kolay ama düşünün dünyanın 60 ülkesine ürün veriyoruz dedik. Başka bir ülkedeki ürünü yani kullandı bir havayolu şirketi, ömrü biteni hostes topladı diyelim. Ömrü biteni onları geri dönüştürmek daha zor bir sistem. Peki neden? Çünkü o ürünleri bu şekilde Türkiye’ye geri getirmek isteseniz büyük bir lojistik maliyeti var. O zaman ne yapmanız gerekiyor? Her ülkede bir operasyon yerinde onları daha küçük parçalara bölüp o hacmini küçülttükten sonra buraya gelip geri dönüştürmek dolayısıyla böyle sistemleri de yapıyoruz. Bunlar şu anda havacılıkta sürülebilirliği sağlamak adına en çok üzerinde çalıştığımız konulardan bir tanesi ve böyle hizmetlerimizle de dünyanın birçok yerinde hem havacılık müşterilerimize katkı veriyoruz. Onların sürdürülebilirlik hedeflerini de katkı veriyoruz. THY’nin de ikram malzemeleri üreten şirketiyiz ve böylece ülkemiz ekonomisine de katkı vermis oluyoruz.
Türkiye’nin geçmişteki en büyük eksiği tasarımdı!
Bizim en güçlü olduğumuz yanlardan bir tanesi tasarım bölümümüz. Çünkü tasarım Türkiye’nin geçmiş yıllardaki en büyük eksiği, zayıf yeriydi. Maalesef bu Türkiye’nin en büyük katma değer kayıplarından bir tane noktasıydı. Yani firmalarımız harika üretim yapıyor, bakıldığında dünyada, üretim üssü diyebileceğimiz bir ülkeden bahsediyoruz, ama tasarımı başkası yapıyor. O yaptığı tasarımı havayolu şirketine sunuyor. Sonra gelip size üretimi yaptırıp bir liraya aldığını, 3 liraya satıyor ve o tasarım da kendisine ait olduğu için başka yerden alımında önünü kesiyordu. Evet, biz bunları özellikle gördüğümüz için ülkemize bırakılan katma değer artsın amacıyla tasarım bölümümüzü geliştirdik. Tasarım bölümümüzü çok kuvvetlendirdik. Bugün dünyanın birçok havayolu şirketinin tasarım, konsept o konseptin prototiplemesi önce VR la görsellenmesi, sonra ondan sonra numuneler üzerinden müşteriye sunulması bütün bu konsepti oluşturabilecek bir altyapıya ulaştık ve bunu da memnuniyetle dünyanın birçok yerinde sunuyoruz.
Tasarım avantajımızla üretimde Çin’le rekabet ediyoruz
Şirket olarak avantajımız şu: Buradaki oyuncuların büyük bir çoğunluğu aslında kendisi üretici değil. Ne yapıyorlar? Havayollarına tasarımını yapıyorlar, konsept yapıyorlar, üretimlerini Çin’de yaptırıyorlar. Şimdi Singapur Havayolları örneğinde olduğu gibi… O bölgede o ürünü satabilmekte ki en büyük avantajımız şu; Evet Çin’de üretim maliyetlerinin çok düşük olduğunu hepimiz biliyoruz, ama Çinli direkt satamıyor. Tasarım firması tasarımı yapıyor, Çin’de üretiyor. Aldığı ürünü 3 katı fiyata karşıdaki havayolu şirketine satıyor. Ama biz hem kendimiz tasarımı yapıp hem üretimi yaptığımız için Çin’den çok büyük olmayan farklarla ürünlerimize pazara sunuyoruz. Yine en önemli konulardan bir tanesi Türkiye’nin coğrafi konumunun önemi. Biz aynı zamanda Avrupa’yla çok yakın bir coğrafyaya sahibiz. Şu anda sürdürülebilirlik konusundaki ana bütün mevzuatın çıktığı yer Avrupa Birliği. Yeşil dönüşümden dolayısıyla Türkiye üretim yapan bir ülke ama aynı zamanda o yeşil dönüşümle ilgili konulara da en hızlı adapte olan, vakıf olan bir ülke olmamız ve bu alanda faaliyet gösteren firma olmamız sebebiyle havayolu şirketlerine yol gösterebiliyoruz. Onlarla birlikte yol alıyoruz. Bu da tahmin ediyorum ki bu 60 havayoluyla çalışmamızın sonucunu olan bir durum.
THY ürünleri yurt dışından çok pahalıya alıyordu
Rahmetli Turgut Özal’ı da anmadan geçemeyeceğim. THY yönetimine Cem Kozlu beyi getirmişti. Özel, telekomünikasyonda Türkiye’yi geliştireceğiz, dijital santraller oluşturacağız. Teletaş, Netaş bizim o dönemde en büyük müşterimizdi. Biz ne üretiyorduk? Zor parçalar dediğimiz o telekomünikasyon için gereken teknik parçaları üreten bir firmaydık. Dolayısıyla bu üretimden dolayı ciddi bir bilgi birikimimiz vardı. Türk Hava Yolları da o yıllarda yurt dışından çok yüksek bedellere bu ürünleri yani bardakları alıyordu, arayış içindeydi. Yani biz bunları nasıl yerlileştiririz? Türkiye’de hem daha uygun şartlarda hem de uzun vadede biz burada firmalar gelişirse otomatikman yurt dışına bu bağlılığımızı çözmüş oluruz, arayışı vardı. Kendimize yurt içinde bu çözümü üretebiliriz. Soruşturunca o dönem sağ olsunlar teknik zor parçalar üreten firma diye bize geldiler. Biz de o dönemde tekniğe girecek, ama eskiden kalıpçılıkta şimdi artık robotik sistem dediğimiz CNC kalıplar yapılıyor. Ama o dönem öyle bir şey yoktu. Torna, freze dediğimiz sistemlerle yapılırdı ve çok zor süreçlerdi. Yani hassasiyeti oluşturmak Avrupa’da belli yerlerde varken Türkiye’de yoktu. O şartlar altında başladığımız sürecimiz zaman içinde Avrupa’nın daha ötesine geçecek kaliteyi yakaladık. Dolayısıyla bir yerden başladık ve çok kısa bir sürede önümüzdeki Avrupa örneklerini geçecek noktaya geldik. Dünyaya açıldık. O sayede Türk Hava Yolları’nın bu konudaki arayışı, bizi bulması, teknik altyapımızı şekillendirmemiz, havacılık tecrübemizi bu 40 yıl içinde sürekli arttırmamız bizi geliştirdiÇok önemli tecrübeler elde ettik. Bunların bazıları bugün baktığımızda küçük tecrübeler gibi ama yaşarken bunlar büyük tecrübeler olarak karşımıza çıkıyor. Bizi tecrübelerimiz bu günlere getirdi.
Devletimizin şirketlerimizin desteğine ihtiyacı hep olacak
Ülkenin gelişimi için ülkedeki özellikle büyük şirketlerin devletin içinde olduğu şirketler için söylüyorum muhakkak bu yolları açması gerekiyor. Çünkü bu sadece Türkiye’de böyle değil. Dünyada da büyük firmalar böyle gelişti. Bugün baktığınız dünyanın en büyük elektronik devleri dediğimiz elimizde telefonların tuttuğumuz firmaların hepsinin arkasında devletlerin zamanında onları desteklemesi, büyütmek için pazarda onlara ön ayak olmasının çok büyük bir yeri vardır. Yani biz ölçeğimizi büyütüp dünya çapında ölçekli firmalar oluşturmak istiyorsak öncelikle kendi firmalarımıza ön açıcı olmamız lazım. Bu sadece bizim firmamız veya bizim sektörümüz için demiyorum. Bütün başarılı şirketlerin, büyük şirketlerin arkasında sağlam bir devlet duruşu vardır. Bunu yapmadığınız zaman sürekli dışa bağımlı olursunuz. Dışa bağımlılığın da kötü yanlarını her zaman görme imkanınız var. Normal günlerde de görürsünüz ama pandemide nasıl yaşadık? Nasıl fahiş fiyatlarla yaşadık? Dünyadan tedarik zincirinin kırılmasıyla neler yaşadık ve üretimin ne kadar önemli olduğunu o zaman daha iyi gördük. Biz ham maddeleri aldığımız, ürünleri aldığımız yerleri aynı bilinç içinde Türkiye’deki firmaları geliştirecek, onların önünü açacak şekilde yol izlemeye çalışıyoruz.
Türk Hava Yollarının bu noktada gerçekten firmamızın havacılıkta bugün geldiği noktada çok özel bir yeri vardır. Bugün THY uçağı içinde ürünülerin yüzde 90’ı yerlidir. Türkiye’de üretilir. Yüzde 90’a gelmek o günlerde atılan adımların sonucudur. Dünyanın birçok yerine yaptığımız ihracatın bu bedellerin Türkiye’ye gelmesinin ülke ekonomisine katılmasının o günkü doğru yaklaşımın eseri olduğunu düşünüyorum. O günkü yöneticilere ve ondan sonra 40 yıl boyunca bunu devam ettiren yöneticileri de ülkeyi geliştiren yaklaşımları için teşekkür ediyorum.
2 bin öğrenciye alanımızda eğitim veriyoruz
Aynı zamanda Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı Başkanıyım. Bizim vakfımızın ismi dikkat ederseniz araştırma, geliştirme ve eğitim vakfı. Kendi okullarımız var. Türkiye’de geri dönüşüm ve plastik sanayinin teknisyenlerini biz yetiştiriyoruz. Kendi binasından başlayarak milli eğitime içindeki hocalara destek olunması, atölyelerin oluşturması gibi faaliyetlerimiz mevcut. 2 bin öğrencimizde bugün Türkiye’nin ileriye dönük gelişimi, geri dönüşüm sanayinin, sürdürülebilirliğinin oluşturulması için gerçek anlamda hizmet eden bir vakıf. Benim için de şeref, bu göreve seçilip bu görevi takip etmem. Bir tarafta araştırma, geliştirme diyoruz. Eğitimi bir tarafa koyduk. Araştırma geliştirme de çok önemli. Buradaki bütün o bilgiler aynı zamanda bizim sektörümüzün ortak bilgisi. Sürdürülebilirlik konusundaki bilgiler. Bunların doğru oluşturulması, ürünlerin hafifleştirilmesi. Dolayısıyla karbon emisyonlarının azaltılması, biyoplastikler, geri dönüşmüş ürünler, farklı yapılar hepsi bunlar bu araştırma, geliştirme ve eğitim faaliyetlerinin altında aslında ortaya konuyor ve bu bilgi sadece firmamız da değil bütün firmalara yayılması için de gayret ediyoruz. Bu sivil toplum kuruluşu vasıtasıyla. Dünyadaki bilgiye de yakınlık sağlayan bir kuruluş. Son dönemde de özellikle bu sürdürülebilirlik önemli bir noktaya geldiği için Türkiye için de yeşil dönüşüm artık çok önemli bir noktada. Orta vadeli plana da baktığımızda en çok geçen yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm. Yeşil dönüşüm kısmı Türkiye için büyük bir fırsat. Çünkü biz endüstri devriminde zamanında başlayamadığımız bir endüstri devrimini yakalamaya çalıştık. Yeşil dönüşümde zamanında hareketlerimizle, doğru politikalarımız, firmalarımızın doğru şekilde o yönde desteklenmesi firmalarımızın da süreçlere yakın olup son dakikayı beklemeden bu konuda çalışmalarıyla birlikte ciddi ilerleyeceğimizi düşünüyoruz. Bu anlamda da ben aynı zamanda Avrupa Birliği’ndeki Brüksel’de Plastik Üreticilerin Sivil Toplum Kuruluşu’nun yönetim kurulundayım. Oradaki süreçleri yakından tam takip ediyoruz. Türkiye’deki geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik sektörünü öne taşımak için de yeni bir sivil toplum kuruluşu kurduk. PAGÇEV Yeşil Dönüşüm ve Teknoloji Derneği. Bu dernekte demin bahsettiğim bütün bu sürdürülebilirlik süreçlerinin ortasında yer alıyor. Bilgi birikimini Türkiye’de yaymak, kamuyla bu konuda doğru iletişim içinde olarak, doğru kararların çıkması için destek olmak, katkı koymak adına kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu. Firmamızın hikayesinden gelen bütün o 60 ülkedeki havayoluna sattığımız ürün hikayesinin, ama daha büyük yeni bir hikaye ile çok daha ileri taşınması için bu yeşil dönüşüm sürecinde aktif çalışmamız gerekiyor. Eğer çalışmazsak yeşil dönüşüm, yeşil bariyere dönüşecektir. Türkiye’nin en büyük ihracat partneri Avrupa Birliği, Avrupa Birliği’ne yüzde 50 ihracatımız var. Bu ihracatın olduğu pazarla bir şekilde yani en büyük müşteri grubumuzla bu yeni dönüşümün içinde aktif bir işbirliği ve orada bu dönüşümü yakalamış şekilde gitmemiz lazım. Yoksa ülkemiz için risk oluşturacak.
Köpüğü erken söndüren bardak bizi uğraştırdı!
30 yıl önceden bahsediyorum. Ürünümüzü yerlileştirmişiz. Bir Türk Hava Yolları’ndan bir şikayet aldık. “Biz bu bardakların bir kısmında içine sıcak bir şey koyduğumuzda yamulma gördük” dediler. Şaşırdık çünkü bütün bunlar hepsi test edilir. Hatta ölçüm testleri aynen havayolunda olduğu gibi ısıtıcada (kettle/ketıl) belli şartlarda yapılır. 30 yıl önce Malatya tesisinde üretilmiş bir bardak. Bakıyoruz test sonuçlarına hepsi olumlu. Hepsi test edilmiş, bunu olmaması lazım. Sonra anladık bu işin sebebi Malatya deniz seviyesinden yüksekliği daha fazla, İstanbul deniz seviyesinin altında ve Türk Hava Yolları da o bardakları aynı zamanda da denemek için kendi personeline de kullandırıyor. Kendin personelini İstanbul’da. İstanbul’da yerdeki personel su 100 derecede kaynıyor. Malatya’da 90 derecede kaynıyor diyelim veya 85 derecede dolayısıyla deney farkı oluyor. Biz onu anladıktan sonra hem o deneyi toparladık hem yer hizmetlerinde yerde çalışanlara ayrı bir bardak ürettik. Yukarıdaki ısısını ayarladık.
Başka bir örnek vereyim size. 15 yıl önceki bir örnekten bahsediyorum. Singapur Havayolları’nın işini almışız. Çok mutlu olduk. Çünkü hemen Çin’in dibinde. Gerçekten de dünyada hizmet anlayışında en önde bir havayolu şirket. Bütün bardaklarını biz vereceğiz ilk sevkiyatlar yapıldı. Gayet güzel. Sevkiyattan bir hafta sonra bir müşteri şikayeti geldi. Biz bununla business sınıftaki gelen yolcuları karşılarken ‘welcome drink’ yani hoş geldin içeceği verilir. Bu içecekleri verirken de bardaklara çeşitli şeyler konulur hostesler de onları dağıtır. Şikayet şu; “Sizin bardağınıza koyduğumuz biranın köpüğü çabuk sönüyor.” Bizim kalite bölümümüz şikayeti aldıktan sonra çalışıyorlar. Üzerinde bir deneme yapıyorlar. Bizden önce veren işte batılı firmanın ürününü alıyorlar. Bizimkini alıyorlar ya gerçekten onlardaki bira daha yavaş sönüyor. Bizde köpük daha çabuk sönüyor. Eee nasıl çözeceğiz? Kimyasalında mı acaba fark var, hammadde mi? Tüm şartların hepsini deniyorlar, bir fark yok. En son aklımıza geldi dedik ki bu iş köpük işi. Bu arada da biz bu deneyleri yaparken ikinci bir şikayet geldi. Daha da kötü. Elma suyu diye bir Müslüman bir yolcuya, köpüğü sönmüş bira verilmiş. Bu köpük olayı bizi çok rahatsız etti. Bunu nasıl çözeriz diye hemen ülkemizin önemli firması Evyap’a başvurduk. Çünkü köpük işinden onlar anlar. Açtık dedik ki; “Ya biz bunu nasıl çözeriz.” Sağ olsunlar. Bu yüzey gerilimi ile alakalı dediler. Yüzey gerilimi de bardağın en son kenarına değen son kabarcıktan kaynaklı. Yüzeye değen köpük sönerse hepsi de domino taşı gibi birbirine deyip sönüyor. Ürün birbirine ne kadar benzese de çok küçük bir açıyı değiştirirseniz bu işi çözersiniz. Gerçekten de biz ufak açı değişikliğini yaptık. Hatta ne yaptık? Aynısını yap. Rakip yabancı batılı ülkenin ürününü birazcık da açıyı daha iyi yaptık. Sonra müşteriye döndük dedik ki; “ Bizim köpük daha uzun süre kalıyor.” Nitekim iş tekrar bizde kaldı. Sağ olsun müşterimizle gayet memnun. O süreci de öyle aşmıştık.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.