Hava trafik kontrolleri DHMİ’den uçmak istiyor

TATCA Başkanı Doğan Yiğit Foto: Haber Aero

TATCA Başkanı Doğan Yiğit, Haber Aero’ya sektörde tartışmalar başlatacak açıklamalarda bulundu. Türkiye’de hava trafik kontrolörlerinin durumu, Eurocontrol ile ilişkiler ve yurtdışından gelen teklifler gibi konularda önemli bilgiler verdi. Yiğit, hava trafik kontrolörlerinin müstakil bir kurum haline getirilmesi gerektiğini savunuyor.

Türkiye’de kaç tane hava trafik kontrolör var? Hava trafik kontrolörü nasıl olunuyor? Hava trafik kontrolörleri olmazsa havayolları uçuşlarını organize edebilir mi? Ülkemizde yetişen hava trafik kontrolörleri yurtdışından teklif alıyor mu? Türkiye’deki hava trafik kontrolörlerinin maliyetlerini Eurocontrol karşılıyorsa, neden Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) bünyesinden ayrılıp, müstakil kurum haline getirilmiyor? Son yıllarda bir çok ülke hava trafik kontrol hizmetlerinden ve teknolojisinden para kazanıyor. Türkiye’nin bu alanda etkinliği hangi aşamadadır. Tüm bu soruları va ve daha fazlasını konunun en önemli muhtabına yönelttik.

Türkiye Hava Trafik Kontrolörleri Derneği (TATCA) Başkanı Doğan Yiğit, Haber Aero’nun sorularını cevaplandırdı. Doğan Yiğit’ten sektörde tartışmalar başlatacak cevaplar aldık. Eurocontrol bünyesinde Türkiye gibi 41 ülke var, ama hava trafik kontrolörlerin hizmet verdiği hava seyrüseferi ayrı bir kurum haline getirmeyen tek ülkenin de Türkiye olduğuna dikkat çekiyor. Yiğit, “40 ülke bu işi bitirmiş, fakat bitirmeyen yani seyrüseferle işletme yapmayan sadece Türkiye kalmış.” Diyor.

TATCA Başkanı Doğan Yiğit, dernek olarak ayrı bir statü kazanmak için ciddi çalışmalar yaptıklarını, Ulaştırma Bakanlığı ve DHMİ Genel Müdürülüğü’nden de destek gördüklerinin altını çiziyor. Daha fazla uzatmadan sözü Haber Aero sorularına verilen cevapler eşliğinde Doğan Yiğit’e bırakalım.

Uçuşlarda pilotlar ve biz varız

Frekansın iki tarafında pilotlar ve biz, uçuşun emniyetini sağlamak için varız. Onların gözü kulağı oluruz. Onların motor çalıştırmadan başlayarak gidecekleri havalimanında motor kapatıncaya kadar onların emniyetli, hızlı ve güvenli bir şekilde sağlanması için hizmet veririz. Yolcular bizi kulelerimizi görsel olarak gördüklerinde bilirler. Onun dışında yol kontrol merkezimiz yani hava trafik kontrol merkezimiz ve yaklaşma ünitelerimiz vardır. Bunlar da radar üzerinden uçuşun yüksek irtifalarda emniyetli bir şekilde sağlanması için hizmet vermeye devam ediyoruz.

Biz üç birim şeklinde çalışıyoruz. Kulelerde meydan kontrol ünitesinde çalışanlar, saha kontrol ve radarla hizmet verdiğimiz iki ünite vardır. 1- Yaklaşma üniteleri yani bunlar uçakların seyir seviyelerine kadar tırmanmaları ve inişe geldiklerinde seyir seviyesinde kuleye devredilecek uygun irtifaya veya meydana yaklaştırılmasına hizmet veriler. 2- Ülkemizin üzerinden geçen tüm transit trafiklerin ve ülkemizde iç hat uçuşları sağlayan tüm trafiklere hizmet veren hava trafik kontrol merkezi dediğimiz (Türkiye’de bu tek çatı altındadır) saha kontrol hizmeti veren arkadaşlarımız vardır.

Askeri araçlara da hizmet veriyoruz

Bir uçak hangi ülkenin hava sahasına giriyorsa, o ülkenin hava trafik kontrol kulesiyle temas eder. Askeri belirli bölgelerde askeri araçlar belirli çalışmalar yapıyorlar. Buralar özel bölgeler ve bizle koordineli durumdalar. Kendi bölgelerinde askeri hava trafik kontrolleri tarafından yönetiliyorlar. Sadece bizim sahamızdan geçerken, çalışma alanlarına giderken bizimle temas etmeleri gerektiğinde onları sivil hava trafiğinden ayırmamız gerekiyor. Eğer askeri hava araçları sivil trafikle rotaları kesişiyorsa o hizmeti biz veriyoruz.

İHA’larla sıkıntı çıkarıbiliyor

İnsansız hava araçları (İHA) modelleri bazen sıkıntı çıkarabiliyor. Uçuş emniyetini riske attıkları durumda uçuşları durdurmamız gerekiyor. Mesela kuş sürülerini bile iniş-kalkış hattında görüyorsak uçuşları durduruyoruz. Ancak ülkemizde hızla gelişen ve önemli bir sektöre dönüşen ve savunma sanayinin de kullandığı İHA’ları Orman Genel Müdürlüğü de kullanıyor, Tapu Kadastro Müdürlüğü de kullanıyor yani herkes kullanıyor. Çok önemli bir kolaylık. Eskiden olsa herkes uçak kullanmak zorundaydı.  İşte bu İHA’lar da bizim sorumluk sahamıza giriyor. Bizim onların komuta merkezleriyle iletişimimiz var ya da bunların bir kısmının üzerinde iki yollu haberleşme var. İki yollu haberleşme olanlarla aynı frekansta konuşabiliyoruz. Ama iki yollu haberleşme olmayan İHA’ların komuta merkezleriyle iletişimimiz var. O şekilde iletişim kuruyoruz.  İHA’lar bizim sorumluluk sahamıza giriyor.

Kalkmadan önce zaten bize uçuş planları geliyor. Hangi bölgeyi kullanacaksa biz biliyoruz. Bir rota çiziyor ve görevini söylüyor. Hangi rota gideceğini ya da hangi çekim yapacağın ya da hangi noktada izleme yapacağını yani orman yangınlarını da izleme yapıyorlar ya da kontrol amaçlı sınır kontrolü, güvenlik amaçlı uçan, düzenli devriye uçuşları yapanlar var. Onlar bize daha öncesinde bildiriliyor. Biz de onların takibini yapıyoruz. Herhangi bir problem veya bir emniyetsizlik gördüğümüzde ya da onlar herhangi bir problem yaşadığında biz komuta merkezleriyle konuşuyoruz. Bize her bir hava aracı zaten uçuşunu bildiriyor. Bizde bütün planlamamızı yani trafiği yönetmeden önce bu planlamaların hepsini yapıyoruz. Bu gelecek buradan geçecek bu saatte gerçekleşecek, buraya gidecek diye bununla ilgili bütün koordinasyonu, hava trafik kontrolünü yani hava trafik yönetimi yapıyoruz.

Biz olmadan uçuş olmaz!

Uçakların kendi prosedürleri var, ama bu bütün hava sahasında hava trafiğinin gayri faal olması çok büyük bir kaosa sebep olur. Hava trafik kontrolleri olarak oluşacak sıkıntılı durumlar için sürekli ikinci planlarımız var. Bir radar merkezimiz gayrifaal olduğunda elektriksel ya da sistemsel bir sıkıntı yaşadığında hangi radar merkezimizin bunu devralabileceği ya da sistemlerimizin bir kısmı gittiğinde hangi diğer sistemlerde devam edebileceğimiz konusunda teknolojik alt yapılarımız var. Her bir frekansımızın yedeği var. Yani üçüncü yedekleri var. Hizmetin işin durmaması adına Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) olarak bu konuda yaptığımız her türlü çalışmada bu hizmetin hiç durmaması gerektiği şeklinde çalışıyoruz. Bütün altyapı çalışmalarımızın yedeği var. Bir pilot olmadan uçak nasıl uçamazsa, biz bu hava trafik yönetimini yapmadan, gökyüzündeki trafikler arasındaki ayırmaları sağlamadan da onlar uçamazlar. Bazen kaptan arkadaşlarımız bize şunu söylerler; “Bizi bazen en kötü havalarda bile kulağımızdan tutup, getirip indiriyorsunuz.” Teşekkür ederler bize. Görevimiz her şartta bir hava aracının emniyetini sağlayarak, ineceği yere ya da gideceği meydana ulaştırmaktır.

Hava trafik kontrol kurumu değişmeli

Dünyada bizimle aynı işi yapanlar, karşılıklarımız, her yerde en stresli mesleklerinden biri sayılıyor. Yaptığımız işe gerçekten dünyada çok fazla saygı gösteriliyor. Ülkemizde de sağ olsun saygı gösteriliyor, ama ülkemizin şartlarında bizim kurumların yapılarıyla ilgili bazı problemler var. Eurocontrol bünyesinde bizim gibi 41 ülke var. Ancak 40 ülke hava trafik kontrollerinin kurumsallık meselesini, bu işi bitirmiş. Bitirmeyen seyrüseferle işletme yapmayan sadece biz kaldık. Bu konuda dernek olarak ciddi çalışmalarımız var. Son zamanlarda bunu Ulaştırma Bakanlığımıza ve Genel Müdürülüğümüze aktardık. Türkiye’de bu konuyla ilgili diğer kuruluşlara da raporlar sunduk. Genel müdürlüğümüzle de en azından bir mutabakata vardık. Genel Müdürlüğümüz artık diyor ki, “Evet, bu konuda haklısınız. Kurumun yapısının değişmesi gerekiyor.” Biz de bunu söylüyoruz çünkü bizde kariyer planlamasının olabilmesi için emeklilik şartlarımızın düzelmesi için, kontrolörün özlük haklarına ulaşabilmesi için aslında ilk yapılması gereken şey kurumun yapısını değiştirilmesi.

Ülkemize herhangi bir maliyetimiz yok

Biz sadece seyrüsefer olarak bir yapıya,bir kuruma dönüştüğümüzde devletimize yük olmayacağız. Çünkü zaten Eurocontrol’ün üst geçit üc retlerinden karşılanan bir bütçemiz var. Eğer hava kontrolörlüğü adında bir harcama yapılırsa bunu Eurocontrol’den alınan üst geçiş ücretlerine yansıtıyoruz. Ülkemize herhangi bir maliyetimiz olmadan bizim giderlerimiz karşılanıyor. Ancak işletme ve seyrüseferin aynı yapı altında olmasından kaynaklı olarak bazı harcamalarımızı, maliyetlerimizi Eurocontrol’e yansıtmada bazı problemler yaşıyoruz. Bu sebeple mevcut bu yapının değişeceği ile ilgili ümitlerimiz var. Ulaştırma Bakanımız Abdulkadir Bey pozitif bakıyor.  DHMİ Genel Müdürümüz Hüseyin Bey de biz hak veriyor, pozitif bakıyor. Tam bu işi çözecek yetkili isimlerin iş başında olduğu bir dönemdeyiz. İnşallah kısa sürede bu problemi çözersek mesleki anlamda yani özellikle özlük haklarımız anlamında bizim adımıza çok büyük değişiklikler gelmiş olacak. Çünkü biz mevcut yapı içerisinde istediğimiz değişikleri yapamıyoruz. Farklı bir yapı olursak, kendi adımıza bir kurum haline gelirsek daha rahat ederiz.

Seyrüseferle ilgili ayrı bir kurum şart!

Avrupa’daki bütün ülkelerin neredeyse tamamı hava trafik kontrollüğünü ayrı bir birim, kurum haline getirdi. Bu konuyu bitirdi. Mesela Almanya’da DFS var. Seyrüseferi komple ayırmış. Seyrüsefer şirketleşmiş. Altında enerji şirketi bile var. Yakın komşumuz Bulgaristan da bu işi bitirdi. Onlar da bizden daha iyi özlük haklarına sahipler. Avrupa’da en iyi Hava Trafik Kontrol kurumlarından bir tanesi İngiltere Ulusal Hava Trafik Hizmetleri (NATS). İngitere dışına da hizmet satarak ülkesine ekstra gelirler sağlıyor. Biz de aynı konuma gelebiliriz. Zira şu an bile Türk Cumhuriyetleriyle ciddi çalışmalarımız var. Onlara teknolojik altyapı sağlıyoruz. Bu teknolojiler de DHMİ bünyesinde ürettiğimiz kendi ürünlerimiz. Seyrüsefer üzerine çalıştığımız, AR-GE departmanımız var. Bu departmanda TÜBİTAK ile beraber çok güzel işler yapılıyor, ürünler geliştiriliyor. Bu ürünlerin büyük kısmını kendimiz kullanıyoruz. Yurtdışına da satıyoruz. Kısacası hava seyrüsefer birimini DHMİ’den ayrı bir kurum haline getirirsek çok daha iyi bir performans alırız. Çok daha iyi gelirler elde edebiliriz.

Giderlerimizi Eurocontrol karşılayacak

Şu an biz ne kadar harcarsak o kadarını Eurocontrol ödüyor. Ancak bazı başka yapılara takıldığımız için bu harcamaları artıramıyoruz. İyileştirmeler yapamıyoruz. Eurocontrol’de sistem şöyle; Siz ne kadar harcarsanız, ne kadar bütçelendirirseniz, bunu da Eurocontrol mevzuatına uygun olacak şekilde yaparsanız, o kadar karşılığını alıyorsunuz. Ama bizim şu anki yapı içerisinde bunu tam anlamıyla yapmamız söz konusu değil. Yapıyı değiştirdiğimizde bütün giderlerimizin tamamını Eurocontrol’e fatura edebileceğiz. Böylece daha fazla gelir elde etmiş olacağız. Sonuç olarak hiçbir şey olmasa bile Türkiye’de bu alanda çalışan firmalara ya da hizmeti veren kuruluşlara yurt dışından girdi sağlanmış olacak.

İstanbul Havalimanı 3’lü iniş-kalkışla Avrupa’da ilk olacak

Şu anda İstanbul Havalimanı’nda bir ilke imza atmak için çalışıyoruz. Üçlü bağımsız iniş kalkışta 3 iniş, 3 kalkış şeklinde yapılmış bir proje yürütüyoruz. Bunun emniyet/safety analizlerini yapıyoruz. Mart ayının sonunda analizlerimiz tam anlamıyla ortaya çıkacak. Doğru verileri alırsak ve herhangi bir problem olmaz ise Avrupa’da bir ilk olarak bu operasyona da başlayacağız. İniş kalkışlar 3’lü olunca kapasite de daha artmış olacak. Pistler zaten ICAO’nun belirlediği kurallara göre yapılıyor. Hepsi birbirinden bağımsız. Aktif olarak kullandığımız 3-4 sol, 1-6 sağ ya da 3-5 sağ 1-7 sol bir de 1-8 / 3-6 pislerimiz var. Bu 3 pisti de biz aktif olarak üçlü paralel kalkış ve parallel iniş olarak kullanacağız. Prosüdür olarak herhangi bir problemimiz yok. Bununla ilgili olarak bir ekibimiz Eurocontrolle beraber çalışmalar yaptı. Şimdi bir simülasyon çalışması yürütülüyor. Mart ayının sonunda bitmiş olacak. O çalışmanın sonunda Eurocontrolle beraber ortaya konulacak raporda “uygundur” denilirse böylece Eurocontrol bölgesi için de bir regülasyon ortaya konmuş olacak. Avrupa bölgesinde artık üçlü paralel operasyonun yapılabilir olacak ve bunun regülasyonunu çıkartan ülke de biz olacağız. Amerika’yı saymazsak dünyada bunu kullan yok.Nisan başı gibi simülasyonların bitmesi bekleniyor. Ondan sonra raporlama, akabinde regülasyonun oturma süreci gerçekleşecek. Muhtemelen bu yaza yetişmeyebilir, ama yaz sonu ya da eylül-ekim gibi hayata geçebilir. Tabi her şey yolunda gider ve analizler doğru çıkarsa…

Nasıl hava trafik kontrolü olunur?

Öncelikle şu andaki sistemde KPSS ve YDS’den istenen puanların alınması lazım. Gerekli baraj puanlarının üstüne çıkılması gerekiyor. Sonrasında kurumumuz bir kabul sınavı yapıyor. Bu da FİS. İçerisinde görsel, içsel hafızayı 3 boyutlu düşünmeyi içeren bir sınav. Başarı olan arkadaşları DHMİ kendi eğitim merkezinde, akademimizde eğitimlere tabi tutuyor. Başarıyla çıkan arkadaşlar ünitelerimizde iş başı eğitimlerine başlıyorlar. Ve bu iş başı eğitimlerinde başarılı olduktan sonra lisanslı hava trafik kontrolü olmaya hak kazanıyorlar. Bir diğer yöntem ise Türkiye’de şu anda 2 tane üniversite bunun eğitimini veriyor. Eskişehir Teknik Üniversitesi ile Nişantaşı Üniversitesi. Buradaki bölümlerden mezun olan arkadaşlarda lisans sınavına giriyor. O lisansı hak ettikten sonra kontrol olabiliyorlar. Daha sonrasında iş başı yapmak için onların da KPSS ve YDS den gerekli puanları almaları gerekiyor. Her şeyin dışında bizim de bir sağlık kriterlerimiz var. Ciddi anlamda zorlayıcı. O sağlık kriterlerinden de geçmiş olmaları lazım.

Türkiye’de kaç tane hava trafik kontrolör var?

İki bin 120 civarında da lisanslı kontrolörümüz kontrolörümüz var. Türkiye Hava Trafik Kontrolörleri Derneği’nin (TATCA) bin 918 üyesi bulunuyor. Çalışanların neredeyse yüzde 90’ı üye. Akademimiz her yıl 100 kişi eğitiyor. Biraz da üniversitelerden alıyoruz. Yılda 70 ila 150 arasında yıllara göre yeni hava trafik kontrolör istihdamı sağlıyoruz. Ama henüz yetmiyor. Evet, bu sektör artık daha az istihdam sağlamalı diyebilmek için 2 bin 700’lerin üzerine çıkmamız lazım. Zira son 20 yılda çok büyüdük. Her havalimanının daha fazla hava kontrolörüne ihtiyacı var. Türk Hava Yollarının, diğer şirketlerin, sektörün büyümesi, İstanbul Havalimanı gibi mega bir projenin devreye girmesi bu alanda da daha fazla istihdam gerekliliğini sağladı. Atatürk Havalimanından İstanbul Havalimanı taşındığımızda ekiplerimizin sayısı da arttı. Bugün istanbul havalimanında 2 tane kulemiz var. 2 ayrı kuleden hizmet veriyoruz. Çok büyük bir operasyon. Atatürk Havalimanı’nda da bir birimimiz aynen hizmet vermeye devam ediyor.

Kontrolörler neden yurt dışına gidiyor?

Körfez ülkelerinden arkadaşlarımıza cazip teklifler geliyor. Bizden başvurup o bölgelerde çalışan arkadaşlarımız da var. Onun dışında Almanya’da çalışan arkadaşlarımız var. Bizde yetişmiş, bizdeki bilgi birikimleriyle oralarda hizmet veren epeyce arkadaşımız söz konusu. Ayrıca Eurocontrol’ün kendi bünyesinde zaten arkadaşlarımız var. Bizim görevlendirmemiz dışında da DHMİ’yle ilişkisi kesip sadece Eurocontrol için çalışan arkadaşlarımız bulunuyor. Bizim arkadaşlar da pilotlar gibi Körfez ülkelerine daha fazla ilgi gösteriyor. Cazibe merkezini tercih ediyorlar. Eğitmekle ilgili bir sıkıntımız yok. Dünyanın her yerine de bilgi ve birikimi yüksek kaliteli arkadaşlarımızı göndermekle gurur duyuyoruz.

 

Exit mobile version