‘Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’ hakkında!

Senelerdir yazdık, çizdik, konuştuk; Türkiye Turizm Koordinasyon Kurulu oluşturulsun, her ilde paydaşlarla küçük Turizm Meclisleri kurulsun. İçinde Seyahat acentaları, rehberler, oteller, esnaf, belediye ve mülki amirler olsun dedik. Sonunda Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı bir gecede kuruldu.

Öncelikle bu fikri ortaya atanlara teşekkür etmemiz gerekiyor. Çünkü hiçbir makro plan olmadan, o günün ihtiyaçlarına göre kısa vadeli çözümlerle bu güne kadar hem pazarı, hem doğayı, hem de dengeleri alt üst ettik; önümüze gelen her güzelliğe yüzlerce odalı beton diktik.

Doğayı tahrip etmeden yapılacak bir tesiste odasını 400-500 Euro‘ya satabileceğimiz oteller yerine, onda bir fiyatına, yani 40-50 Euro‘ya oda sattık, satıyoruz. Antalya’ya gereğinden fazla otel yaparak şehri yaşanmaz hale getirdik. Klimaların, inen-kalkan uçakların, egzoz salınımlarının sürdürülebilir turizme katkısını!!! hiç hesap etmedik. Oğlumuz-kızımız belki, ama torunlarımızın yaşayabileceği temiz bir dünya bırakmadık. Geliştirilebilir, katma değeri çok daha yüksek olan turizm çeşitliliğine yatırım yapmadık.

Aşağıda belirtilen işletmelerden senede 400-500 milyon dolar gelir elde etmesi bekleniyor.

a) Bileşik tesisler ile konaklama tesislerinden binde yedi buçuk,
b) Bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesislerinden binde yedi buçuk,
c) Deniz turizmi tesisleri ile Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçlarından binde yedi buçuk,
ç) Seyahat acentalarından (münferit uçak bileti satışları hariç) on binde yedi buçuk,
d) Havayolu işletmelerinden (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) on binde yedi buçuk,
e) Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerinden binde iki.

Peki bu yasa bizim istediğimiz yasa mıdır? İçinde neler var neler yok, eksiği gediği ile kısa bir irdeleme yapalım…

Örneğin; senede 500 milyon TL üzerinde ciro yapan büyük bir tur operatörünün senelik net kârı %1’i pek geçmez. Yani 5 milyon liradır. Bu operatör ajansa % 1’e yakın vergi vermek için % 10 civarı kâr marjınıza ekleme yapması gerekiyor. Ancak bu ajanslar genelde lokal bazda ve Belediyeler ile işbirliği içerisinde çalışırlar. Belediyeler de her bir turistten geceleme başına otelin konumuna göre 4-8 Euro ücret alırlar. Ayrıca başka şehirlerden gelen otobüsler içinse otobüs başına 200-300 Euro Şehir Vergisi keserler. Bu şekilde her Belediye şehrine daha çok turist çekebilmek için bağımsız olarak gerçekten çok çalışır.

Açıkçası ben de paranın lokal belediyeler veya ‘Turizm Ajansları’ tarafından toplanması taraftarıyım. Çünkü tanıtımı lokal bazda yapmak her zaman turizme kat be kat katkı sağlar. Yurt dışında katıldığımız fuarlarda koskoca bir Türkiye standı içerisine hapsolmuş turizm bölgelerimizin markalaşma şansı yoktur. Örneğin gemi ile 4 saat Kuşadası’na gelen turist hangi durumda kendini Türkiye görmüş sayabilir?

Sayıyor da. Örneğin; sorsak 100 kişiye Marbella, PhiPhi, KotaKinabalu, Bali, Koh Samui, Langkawi, Las Palmas, İbiza, Cebu, Katalunya, Cote d’azur, Zanzibar, Cancun, Galapagos hangi ülkededir diye kaç tanesi bağlı bulunduğu ülkeyi bilir. Neden? Çünkü buralar ‘markadır’, çünkü buralar kendi ülkelerinden bağımsız olarak tanıtılır, pazarlanır. Bali’ye giden kendini Endonezya görmüş saymaz. Phuket’e giden de Tayland’a gittim demez. Phuket’e gittim der. Bu tanıtım işi çok önemli.

Tanıtım ve pazarlama seyahat acentalarının uzmanlık alanıdır.

Seçilen kurulda 13 kişi var ve 13 kişi içerisinde bir tane seyahat acentası yok. Oysa seyahat acentaları yani tur oparatörleri Türkiye’ye gelen 40 milyon turistin 35 milyonunu getiren işletmelerdir. Seyahat acentalarına yani 11 bin üyeli TÜRSAB’a sadece 1 kişilik danışmanlık görevi verilmiştir.

400-500 milyon dolar gibi bir rakamın harcanması konusunda Sayıştay’ın kontrolü olmaması da aldığımız notlar arasında.

Exit mobile version