1930’lu yıllarda kendi başına ürettiği planörle havalanan, helikopter patenti alan, otomatik açılan paraşütü icat eden ve birçok havacı yetiştiren Emrullah Ali Bey’i, Türk havacılığının Venüs Yıldızı’nı tanımaya hazır mısınız?
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), tarafından 2 ayda bir yayımlanan TUSAŞ MAG dergisinin 122’inci sayısında, “Türk Havacılığının Venüs Yıldızı Emrullah Ali Yıldız” yer veriliyor.
Türk havacılık tarihi, adı çoğunlukla unutulan, yine de aradan geçen yarım asır sonra ışıl ışıl parlayan kahramanların tarihidir. Bazılarının adı bugün anılsa da çoğu ne yazık ki unutulup gitmiştir. Havacılık tarihini değiştirmeye çok yaklaşan, icatlarıyla kendi dönemlerinden çok ileride olan bu kahramanların her biri bizim için büyük birer ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
İçinde bulundukları toplumun zorluklarına aldırmadan hayatları boyunca üretmeye, icat çıkarmaya ve yılmadan çalışmaya devam eden kahramanlardan biri de Emrullah Ali Yıldız’dı. Türkiye’nin ilk planör pilotlarından biri olan Emrullah Ali Bey, kırdığı dünya rekorları, eğitimciliği ve aldığı patentlerle havacılığımızın yüz aklarından biri olsa da ne yazık ki bugün çok az kişi tarafından tanınıyor.
Havacılık tutkunu bir çocuk
Hayatı boyunca imza attığı icatlar ve havacılık tutkusuyla hayranlık uyandıran Yıldız, 1909 yılında Bursa’nın Orhangazi ilçesinde dünyaya geldi. Göçmen bir ailenin, kitapçılık yapan bir babanın çocuğu olarak bilime ve okumaya çok meraklıydı. Çocukluğundan itibaren uçma hayalleri kuruyordu. Bu tutkusundan aldığı ilhamla, ileride kendisine soyadı olarak Yıldız’ı seçen Emrullah Ali Bey, 17 yaşında havacılık eğitimi almak üzere soluğu İstanbul’da aldı.
Yeşilköy’de makinist yetiştirmek üzere açılan küçük bir astsubay okulu olan Tayyare Makinist Mektebi’ni dereceyle tamamladı. Görevli asker olarak Eskişehir’de görev yapmaya başlayan Yıldız, dört yıllık zorunlu görevinin ardından Bursa’daki sivil hayatına geri döndü.
Bursa ve havacılık
Onun havacılık merakında dönemin Bursa’sında hâkim olan havacılık sevgisini iyi anlamak gerekir. Bursa kamuoyunda o yıllarda havacılığa yönelik çok güçlü bir merak vardı. Halkın bağışlarıyla uçaklar alınıyor, kurulan cemiyetlerle gençler arasında havacılığa yönelik ilgi artırılıyordu. 1925 yılında kurulan Bursa Tayyare Cemiyeti o yıllarda Bursa’da önemli bir kurumdu. 1929 yılında Bursa’da da bir sivil tayyare mektebinin açılmasına karar verildi. Bugün Tayyare Kültür Merkezi’nin bulunduğu arsaya yapılan cemiyet binası, yıllar boyunca havacılığa maddi manevi destek sağlayacaktı.
İşte böyle bir ortamda havacı olarak baba toprağına dönen Yıldız’ın içindeki mucit ortaya çıkacak ve kendi kendine üretmeye başlayacaktı. 1930’lu yılların tam sanayileşmemiş Türkiye’sinde bir adamın tek başına uçak üretmeye çalışmasının getireceği zorlukları düşündüğümüzde onun başarısının ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Şehirdeki havacılığa yönelik merak 1933 yılında kurulan Yelkenli Uçuş Kulübü ile doruk noktasına çıkar. Kulübün kaptanlığını yapan Emrullah Âli, geceli gündüzlü çalışarak üreteceği planörüne “Bursa yelkenlisi” adını verir. Gazeteler onun ürettiği planörün gücüne ve özelliklerine dair yazılarla dolarken o başarının tadını çıkarmaktadır.
Bursa Yelkenlisi adını verdiği planörün başarısı üzerine Türk Kuşu’na davet edilen Emrullah Ali Bey için yeni bir dönem başlar. Aralarında Sabiha Gökçen’in de bulunduğu bir grupla Rusya’ya havacılık eğitimi almaya gönderilir. Kırım’da planör, Moskova’da paraşüt ve motorlu uçuş eğitimi alan Emrullah Ali Bey, ülkeye dönüşte Eskişehir’deki İnönü Planör Okulu’nda öğretmenlik yapmaya başlar.
Dünya rekorları
1941 yılına dek Eskişehir’de öğretmenlik yapmaya devam eden Yıldız, bu yıllarda iki dünya rekoruna da imza atar. 29 Ağustos 1936’da planörüyle Eskişehir İnönü’den sabah saatlerinde havalanıp tam 18 saat 35 dakika havada kalır. Diğer rekorunu ise iki sene sonra iki kişilik bir planörle 14 saat 20 dakika havada kalarak kıracaktır. Yanındaki öğretmen adayı Sezai Göksu ile birlikte havada daireler çizerek hava kararana kadar gökyüzünde süzülürler. Neredeyse gece yarısına doğru yere indiklerinde dünya rekorunu yarım saat farkla geçerler. İki rekorla büyük yankı uyandıran Emrullah Ali Bey, Vecihi Hürkuş ile birlikte uçma mutluluğunu da yaşamıştı.
Kuş gibi ağaca konuyor
Türk Hava Kurumu’nun halka tanıtılması amacıyla 1937 senesinde gerçekleştirilen etkinliklerde hem gösteri uçuşları hem de paraşütle atlayışlar gerçekleştiriliyordu. Bursa’nın ardından İzmir, son olarak da İstanbul’da gösteriler gerçekleştiren ekip üyelerinden biri de Emrullah Ali Bey’di. 14 Mart 1937’de Yeşilköy’de kapsamlı gösteriler yapılacak ve “Türkkuşu Bayramı” kutlanacaktı.
Gösterilerden bir gün önce Emrullah Ali Bey, İstanbul halkını davet edebilmek için planörüyle Vecihi Hürkuş’un kullandığı uçağa bağlı olarak havalandı. İki pilotun tarihi Yarımada’nın üzerine yaptıkları manevralar halkın büyük ilgisini çekerken, bir araya gelen insanlar pilotlara alkışlarıyla destek vermekteydi. İki uçağı birbirine bağlayan çelik halat bir anda kopuverdi ve Emrullah Ali Bey, gökyüzünde tek başına kaldı. Herkes korku içinde planörün başına gelecekleri beklerken Emrullah Ali Bey, inanılmaz bir ustalık ve soğukkanlılıkla uçağını Gülhane Parkı’ndaki ağaçlardan birinin üzerine kuş gibi indirmeyi başardı.
Halkın meraklı bakışlarının ortasında ağaçtan inen Emrullah Ali Bey’in bu olayı, “Gökyüzündeki Venüs” isimli kitapta şu şekilde anlatıyor: “Havada tayyaresiz kalmıştım. Önümde deniz, sağımda Gülhane parkı, solumda devlet demiryolları Avrupa hattı garı vardı. Evvelâ istasyona inmeği düşündüm. Fakat belki birkaç vatandaşı ezebilirdim. Sonra denize inmeyi düşündüm. Kalabalık olan limanda ya bir motora veya bir sandala çarparak batırsaydım? Bu ihtimaller, bir saniye içinde birbirini kovaladı. Nihayet kararımı verdim. Gülhane parkının üzerindeki ağaçlardan birine inecektim. Evvelâ havada bir dönüş yaptım. Yere iniyormuş gibi yaparak ağaçların üzerine doğru süzüldüm. Bu benim başıma gelen iş, plânörün bir özelliğini daha ortaya çıkardı: Planörün yalnız şekli kuşa benzemez. O biraz da bir kuş gibidir. Eğer başı sıkıya gelirse, bir ağaç dalının üstünde de kendine bir yer bulur.”
Otomatik paraşütü icat etti
Yoğun çalışma temposuna rağmen bir yandan da mucit olarak çalışmaya devam eden Emrullah Ali Bey, helikopter ve otomatik paraşüt gibi icatlara imza atar. Bazıları için kendi adına patent alsa da icatlarının büyük bir bölümüne ya sahip çıkamayacak ya da yok pahasına satmak zorunda kalacaktır. 1950’lerde helikopter ve dikey kalkış yapabilen bir uçağın patentini alır. Sonraki yıllarda imza attığı tüm icatların yurtdışında üretildiğini görmek onun için oldukça üzücü olmalı. Günümüzde paraşütçüler tarafından kullanılan modern otomatik açma aletinin ilk örneğini de 1940’lı yıllarda o icat etmiştir.
1947 yılında bir paraşüt atlayışında sakatlanan Emrullah Ali Bey, yaşadığı sağlık sorununun da etkisiyle bir yıl sonra aktif havacılık yaşamına son verdi. Bir mucit olarak da istediği ilgi ve alakayı bulamayan Yıldız, geçinebilmek için İstanbul’a taşındı ve Galatasaray’da bir fotoğraf stüdyosu açtı. Bir yandan da içindeki mucit çalışmaya devam etmektedir. Bugün “selfie” adını verdiğimiz akımı daha o yıllarda “Görçek” adını verdiği bir makineyle olanaklı kılan Emrullah Bey, 1970’lere dek fotoğrafçılığa devam etti.
Daha 1940’lı yıllarda kaleme aldığı bir gazete makalesinde havacılığa yönelik ilginin giderek azaldığını, buna şaşırarak aktaran Emrullah Ali Bey, ilerleyen yıllarda kendisine yeterli ilginin gösterilmemesinden rahatsızdı. 1956’da helikopter patenti alan, her icadına binlerce saat emek veren bu mucit, bu başarılara gereken kıymetin verilmemesinden ötürü kırgındır. Bugün Emrullah Ali Bey’i çok daha fazla gencimize anlatarak, icatlarını tanıtarak ve rekorlarını hatırlatarak onun aziz hatırasını yaşatmak ise bize düşüyor.
(SS Dergilik)
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.