Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Bayraktar TB3 ve ANKA III’ün halka açık ilk uçuş gösterisini TEKNOFEST Adana’da yapacağını bildirdi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
TEKNOFEST mevsimi geldiğinde gençlerin heyecanına, coşkusuna ortak olduklarını dile getiren Kacır, TEKNOFEST’in gelecek Türkiye’nin fragmanı gibi olduğunu söyledi.
Kacır, 2018’den bu yana düzenlenen TEKNOFEST’in 7’inci yılında olunduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
“Her düzenlediğimiz TEKNOFEST’te aslında milletimiz, Türkiye’nin milli teknoloji hamlesi yolculuğunda elde ettiği kazanımları, gelecek yıllarda hem savunma sanayinde hem de sivil teknolojilerde kullanıma girecek, yaygınlaşacak teknolojileri deneyimleme ve görme imkanı buluyorlar. Bu yıl Bayraktar TB3 ve insansız savaş uçaklarımızdan ANKA-3 halka açık ilk uçuş gösterisini TEKNOFEST Adana’da yapacak. TEKNOFEST gökyüzünde adeta muazzam bir gösteri sahnesi. Türkiye’nin milli kanatları KIZILELMA, Akıncı, TB2, Anka, Aksungur, Hürkuş, Hürjet, Gökbey, Atak gökyüzünde muazzam gösteriler gerçekleştiriyor. Bunun yanında Türk yıldızları, Solo Türk yine muazzam gösterilerle ve yankısı çok geniş coğrafyaya yayılarak TEKNOFEST’i zenginleştiriyor.”
Kacır, merkezinde teknoloji yarışmaları olan Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’nin, Türk gençliğinin, TEKNOFEST kuşağının milli teknoloji hamlesine yol arkadaşı olmasına vesile olduğunu dile getirdi.
İlk TEKNOFEST’in düzenlendiği 2018’deki 14 teknoloji yarışmasına 20 bin gencin katıldığını anlatan Kacır, “Bu yılın TEKNOFEST’inde 790 bin takımda 1 milyon 650 bin gencimiz projeleriyle yarışıyorlar. 50 farklı kategoride TEKNOFEST yarışmaları düzenleniyor. Her yıl yeni yarışmalar ekleniyor TEKNOFEST’e. Bütün yarışmalar geleceğin teknolojilerine yönelik hazırlanıyor.” diye konuştu.
Kacır, bu yılın festivalde kuantum hackathonu, nükleer enerji, akıllı Wi-Fi, hava savunma sistemlerine yönelik yarışmalarının yeni olduğunu vurgulayarak, bu yıl önceki yıla ilave olarak 11 farklı yarışmanın eklendiğini belirtti.
Söz konusu yarışmaların sadece proje yarışması olmadığını, gençlerin TEKNOFEST yarışmalarıyla hayallerini araştırma ve geliştirmeye, projelere ve nihayetinde teknoloji girişimcilerine dönüştürdüklerine işaret eden Kacır, “TEKNOFEST’ten her yıl yüzlerce yeni teknoloji gelişimi doğuyor. Bunların arasında yapay doku teknolojisi, yapay zeka dil modelleri gibi geliştirilen girişimler var. Geliştirdikleri teknolojik ürünleri, 21 farklı ülkeye ihraç eden, milyon doların üzerinde ihracat yapan gencecik kardeşlerimizin kurduğu girişimler var. Bunlar gerçekten geleceğin Türkiye’sinin gençlerinin ayak sesleri.” değerlendirmesinde bulundu.
“TEKNOFEST katılımı rekorlara sahne olacak”
Kacır, bu teknoloji girişimlerini, toprağın altına ekilmiş tohum gibi gördüğünü dile getirerek, “Bir gün o toprak çatlıyor ve bir anda toprak yemyeşil oluyor. TEKNOFEST adım adım Türkiye’nin bu noktaya gelmesine vesile olacak. Bizim de hayatımıza anlam katan, hayatımız boyunca yaptığımız en kıymetli, anlamlı işlerin başında gelen bir proje, bir etkinlik.” dedi.
Adana’da da 2-6 Ekim’de muhteşem bir TEKNOFEST’in yaşanacağını belirten Kacır, katılımcılara toplu taşıma ve ring araçlarını kullanmaları tavsiyesinde bulundu.
Kacır, TEKNOFEST katılımının rekorlara sahne olacağını dile getirerek, geçen yıl İstanbul, Ankara ve İzmir’de düzenlenen 3 TEKNOFEST’e 4,5 milyon misafirin katılım sağladığını anımsatarak şöyle konuştu:
“Bu, dünyada eşi benzeri olmayan bir iş. TEKNOFEST adeta toplumsal dip dalgaya dönüştü. 7’den 77’ye, küçücük çocuklarını yanlarına alan anne-babalardan, 70’li yaşlarındaki büyüklerimize kadar herkes, Türkiye’nin bu yolculuğuna ortak olma heyecanı yaşamak arzusunda. Bu da çok anlaşılır çünkü Türkiye için bu işler, yitik sevda gibi. Türkiye’de her birimiz Vecihi Hürkuş’ların, Nuri Demirağ’ların hikayelerini dinleyerek büyüdük. Devrim otomobilinin yaşadığı makus talihi, akamete uğratılmış hikayesini okuduk, filmlerde izledik. Bazı büyüklerimiz, bizzat o günleri yaşadı. Şimdi o günlerden bugünlere gelindi. Savunma sanayinde dünyanın lider ülkelerinden biri olduk. İHA gibi alanlarda dünya birincisi bugün Türkiye. Savunma sanayi sistemlerinin yüzde 80’den fazlasını kendi imkanlarıyla karşılayan bir ülke. Kendi evlatlarının alın teriyle, akıl teriyle başarabilen bir ülke. Bu heyecana ortak olmak Türk milletinin hakkıdır. TEKNOFEST’ler bu heyecanla devam edecek. Adana’da hep birlikte bu heyecanı yaşayacağız.”
Türkiye’nin astronotlarının TEKNOFEST’te olacağını, uzay yolculuklarına ilişkin deneyimlerini gençlerle paylaşacaklarını anlatan Kacır, Türkiye’nin otomobilinin festivalde olacağını söyledi. Özellikle çocuklar için hazırlanan alanların bulunacağını ifade eden Kacır, çocukların hayallerinde milli teknoloji hamlesi bilincinin oluşmasının kıymetli olduğunu kaydetti.
“Siber güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük tedbirlerimizi artırıyoruz”
Bakan Kacır, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’in “canlı yayında soykırım” yaptığını, dünyanın da bu soykırımı izlediğini ifade ederek “Türkiye olarak bir an evvel bu zulmün ve katliamın durması için Filistinli kardeşlerimizin ve tüm coğrafyanın huzura yeniden kavuşması için Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde hem diplomatik kanallardan hem insani yardımlar yoluyla elimizden geleni en ileri düzeyde yapmaya gayret ediyoruz. İsrail saldırıları, etik ve ahlaki değerler üzerine yükselmeyen teknolojinin insanlık için ancak felaket olacağına dair tarihte yaşadığımız bir örnek.” diye konuştu.
İsrail’in sahip olduğu teknolojik üstünlükleri hiçbir hak, hukuk tanımaksızın başka ülkelerin topraklarını işgal etmek, masum insanların canını almak için hunharca kullanabildiğine dikkati çeken Kacır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasını hatırlattı. Kacır, Lübnan’da çağrı cihazlarına yönelik yapılan saldırının hiç umulmadık teknolojik ürünlerin saldırı aracına dönüşebileceğini gösterdiğine işaret ederek buralarda siber güvenlik açıklarının olması ya da tedarik zincirlerinde güvensiz halkaların bulunmasının, ülkeleri hiç umulmadık ürünler üzerinden bir tehdit ve tehlikeyle karşı karşıya bırakabileceğini gösterdiğini anlattı.
Kacır, son dönemde pek çok cihazın siber saldırılara açık hale geldiğine işaret ederek şu değerlendirmede bulundu:
“Türkiye, merkezi ve kritik altyapılarını siber saldırılara karşı koruma konusunda çok kuvvetli imkanlara ve kabiliyetlere sahip. Bu konuda Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi ve bu merkezle birlikte yürütülen çalışmalar, bizim TÜBİTAK çatısı altında Siber Güvenlik Enstitümüz, üzerlerine düşen vazifeleri yerine getiriyorlar ama diğer pek çok devlette olduğu gibi bizim de aslında bu yarışta çok dinamik, çevik bir gayret içinde olma zorunluluğumuz var. Çünkü tehditler çeşitleniyor, farklılaşabiliyor. Daha önce çok daha sınırlı sayıda cihazla bağlantılı iken bugün hayatımızda pek çok cihaz artık internete açık. Kullandığımız saatten buzdolaplarına, çamaşır makinelerine, elektrikli süpürgelere, otomobillere kadar pek çok cihaz siber saldırılara açık hale geldi. Tabii ki biz de devlet olarak endüstriyel ürünlerdeki siber güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük tedbirlerimizi artırıyoruz.”
Siber Güvenlik Başkanlığı TBMM’nin ilk işlerinden olacak
Kacır, bu cihazların patlayıcı hale gelebileceği gibi bir düşüncenin ortaya çıkmaması gerektiğini belirterek “Siber riskler açısından bu cihazların kontrolü, denetimi konusunda yeni adımlar atıyoruz, atacağız. Avrupa’nın bu konuda Siber Güvenlik Yasası var. Bu, gelecek yıllarda devreye girecek. Biz de bu yasayla uyumlu adımlar atıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Bunların sanayinin ihracat kabiliyeti açısından da önemli olduğunu vurgulayan Kacır, Türkiye’nin 262 milyar dolarlık ihracatının 100 milyar dolarının Avrupa’ya yapıldığını, Avrupa Birliği’nin bu konudaki Siber Güvenlik Yasası kapsamında ortaya koyduğu düzenlere uyup aslında endüstrinin ihracat kabiliyetinin sürmesi için de bunların önem taşıdığını bildirdi. Kacır, bunlardan daha önemlisinin de milletin güvenliği olduğunu dile getirdi.
Bu konuda daha dinamik bir gayret içinde olacaklarına işaret eden Kacır, şöyle konuştu:
“Önümüzdeki dönemde Meclis’imizin gündemindeki ilk işlerden biri Siber Güvenlik Başkanlığına ilişkin yasa çalışması olacak. Böylelikle yeni bir otorite kurulmuş olacak. Türkiye’nin siber güvenlik alanında önümüzdeki dönemde atacağı adımları daha kuvvetli şekilde atması, kamuda farklı birimler arasında koordinasyonun güçlenmesini sağlayacak. Biz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak hem TÜBİTAK bünyesinde Siber Güvenlik Enstitüsü eliyle bu hizmetleri kamu kurumlarına sunmaya devam ediyoruz hem de önümüzdeki dönemde endüstriyel ürünlerin siber güvenliğine ilişkin üzerimize düşecek görevlere hazırlanıyoruz.”
Ürün güvenliğinin artık geleneksel olarak yürütülen çalışmalardan ibaret olmadığını, bunun önemli bileşenlerinden birinin siber güvenlik haline geleceğini vurgulayan Kacır, gelecek dönemde Bakanlığın yetki ve sorumlulukları çerçevesinde özellikle endüstriyel ürünlere ilişkin tedbirleri almayı, denetimleri ve kontrolleri gerçekleştirmeyi amaçladıklarını sözlerine ekledi.
Kacır, Togg için yabancı ortaklığın söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine yüksek teknoloji alanlarında uluslararası işbirliklerinin mümkün olduğunu söyledi.
Togg’un batarya teknolojileriyle ilgili şirket kurduğuna dikkati çeken Kacır, bu şirketin Çinli bir şirketle ortaklığı olduğunu ifade etti.
Kacır, ortaklık kapsamında, batarya üretiminin ve AR-GE çalışmalarının Türkiye’de yapılmasının hedeflendiğini dile getirerek, “Bunun gibi işbirlikleri önümüzdeki dönemde çoğalabilir. Togg’u kuvvetlendirecek her türlü işbirliğini biz de olumlu karşılarız. Togg bizim milli markamız, bu anlayışla doğdu, bu anlayışla büyüyecek. Burada farkı bir manipülasyon oluşmasını arzu etmem.” diye konuştu.
“Şarj konusunda önemli adımlar attık”
Türkiye’de elektrikli otomobillere ilişkin altyapının durumunun sorulması üzerine Kacır, elektrikli araçların sessizlik, çevre dostu ve kullanım maliyeti açısından kullanıcılarına avantajlar sunduğunu anlattı.
Kacır, elektrikli araçlarda menzil kaygısının yeni kullanıcılar için soru işareti oluşturduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Aracınızı kendi eviniz veya iş yerinizde şarj edebiliyorsunuz. Bunun yanında halka açık şarj istasyonları da çok önemli. Bunun için Bakanlık olarak önemli adımlar attık. Geçtiğimiz dönemde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ile işbirliği yaparak bu alanda bir düzenleme çalışmasını yaptık. Bir lisans mekanizması kuruldu, bu alana özel sektör şirketlerinin yatırım yapmasının önü açıldı.”
Halihazırda Türkiye’de 23 bin 400 halka açık elektrikli şarj ünitesi bulunduğunu ve bunların 8 bin 850’sinin hızlı şarj ünitesi olduğunu belirten Kacır, “Hızlı şarj ünitelerinden kastımız, ortalama konuşuyorum, 25 dakikada aslında bataryanızı doldurabileceğiniz üniteler. Bizim bir hızlı şarj ünitesi destek programımız oldu. Şu anda 81 şehrin tamamında hızlı şarj üniteleri kurulmuş oldu. Türkiye elektrikli araç başına düşen şarj ünitesi sayısı açısından Avrupa’da lider konumda. Dolayısıyla kullanıcıların bu konuda artık bir kaygı yaşamamaları gerekir diye düşünüyorum.” dedi.
Elektrikli araç pazarının ve buna bağlı olarak şarj ünitelerinin artacağını anlatan Kacır, eksik bölgelerde şarj ünitelerinin yatırımlarını hızlandırmak için destek programları oluşturduklarını bildirdi.
Kacır, elektrikli araçlar için Türkiye’nin altyapısının oldukça yeterli olduğunu vurgulayarak, kullanım yaygınlaştıkça altyapının gelişimini sürdüreceğini söyledi.
“HIT 30, son dönemde attığımız en önemli adımların başında geliyor”
HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı’nın hedeflerine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bakan Kacır, şu ifadeleri kullandı:
“HIT 30 son dönemde attığımız en önemli adımların belki de başında geliyor. Sayın Cumhurbaşkanı’mız dünyaya Türkiye’nin yüksek teknoloji yatırım programını ilan etti. HIT 30’daki 30’un 2 anlamı var. Bir anlamı hedef 2030, 2030’a dek bu programı sürdürmeyi amaçlıyoruz. Bir diğer anlamı da bu programla 30 milyar dolarlık bir teşvik paketini yüksek teknoloji yatırımlarına sunmayı amaçlıyoruz. Ülkede katma değerli üretimi ve yüksek teknoloji ihracatını artırmak için yatırımları artırmanız lazım, özellikle uluslararası yatırımları çekebilmeniz lazım.”
Kacır, Kovid-19 salgınından sonra dünyanın ucuz, tek merkezden tedarik yapması konusunda ciddi soru işaretleri doğduğuna işaret ederek, bu modelin risklerini bütün dünyanın deneyimlediğini anlattı.
Türkiye’nin yüksek teknolojili ihracatını artırmasının önemini vurgulayan Kacır, şöyle devam etti:
“Bunun için yeni yatırımları Türkiye’ye kazandırmalıyız. HIT 30 programıyla şunu yaptık. Özellikle elektrikli araçlar, batarya, yarı iletkenler yani çip üretimine ilişkin yatırımlar, güneş hücreleri, rüzgar türbinleri, veri merkezi yatırımları ve benzeri alanlarda çok kapsamlı teşvik paketleri hazırladık. Doğrudan nakit teşvikler, istihdam destekleri ve vergi avantajları sunduğumuz paketler hazırlanmış oldu. Elektrikli araçlarda 5 milyar dolar, çip yatırımlarına ilişkin 5 milyar dolar, batarya yatırımlarına ilişkin 4,5 milyar dolar, güneş hücrelerine ilişkin 2,5 milyar dolar, rüzgar türbinlerine ilişkin 1,7 milyar dolar, AR-GE merkezlerine ilişkin 1 milyar dolarlık kaynağı bu alanda gerçekleşecek yatırımlara önümüzdeki dönemde, inşallah, sunacağız.”
Kacır, program kapsamında 50’ye yakın firmayla görüşmeye başladıklarının altını çizerek, söz konusu firmaların 10’unun fizibilite paylaşımı aşamasına geldiğini söyledi.
Salgın döneminden sonra Türkiye’nin avantajlı bir konuma geldiğini anlatan Kacır, bu avantajları değerlendirmeyi amaçladıklarını vurguladı. Kacır, HIT 30’un yüksek teknoloji yatırımlarında bir dönem noktası oluşturacağını da belirtti.
Bakan Kacır, teknoloji girişimciliğinin yeni nesil ekonominin lokomotifi olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu yeni nesil şirketlerin Türkiye’de sayılarını artırmak öncelikle hedeflerimizden biri. Bunun ekonomimiz için dönüştürücü bir güç ortaya çıkaracağına inanıyoruz. Son 22 yıl bu alanda temellerin atıldığı bir dönem oldu. 2002’de Türkiye’de 2 teknopark vardı. Bu 2 teknoparkta da 56 şirket araştırma, geliştirme, inovasyon yapıyordu. Bugün Türkiye’de teknoparkların sayısı 104’e yükseldi. Buralarda 10 bin 800 şirket AR-GE, inovasyon yapıyor. Bunların 3 bine yakını yeni doğan şirketler. Türkiye’nin AR-GE insan kaynağı 10 misline çıktı, AR-GE harcamaları da 10 misline çıktı, 1,2 milyar dolardan 12 milyar dolara geldi Türkiye’nin AR-GE harcaması. Yeni nesil şirketleri ortaya çıkaran AR-GE çalışmaları.”
Yeni nesil teknoloji şirketlerinin finansmana erişiminin de önemli olduğunun altını çizen Kacır, bu konuda son dönemde çeşitli adımlar attıklarını kaydetti.
Kacır, AR-GE teşviklerine yönelik de düzenlemeler yaptıklarını bildirerek, büyük şirketlere AR-GE teşviklerinden sağladıkları kazanımları teknoloji girişimlerine yönlendirme zorunluluğu getirdiklerinin altını çizdi.
Türkiye’de son 3,5 yılda teknoloji girişimlerine 4,5 milyar dolar yatırım yapıldığını belirten Kacır, bu yatırımların daha önceki dönemlere göre çok fazla arttığını söyledi.
Kacır, 2030’da 100 bin teknogirişimin Türkiye’den doğmasını hedeflediklerini vurgulayarak, 100 girişimin de milyar dolar değerini aşmasını hedeflediklerini dile getirdi.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.