Tarihi, kültürü, yemyeşil parkları, Avrupa ve Türkiye’nin arasında kalmışlığı, tüm dinlerin yaşandığı ve Osmanlı’nın 435 yıl hükmettiği Arnavutluk’un başkenti Tiran’da Osmanlı’nın izlerini sürdük.
Arnavutluk’un başkenti olan Tiran, Dajti Dağı ile çevrili bir alanda ve ülkenin doğusunda yer alır. Dalmaçya kıyılarına çok yakın olsa da denize kıyısı bulunmaz. Arnavutluk’un en büyük şehridir ve her yıl milyonlarca turisti ağırlamakta. Dünyanın en ucuz 10 şehri arasında bulunması da turistleri Tiran’a çekmekte.
Ulaşım altyapısı bir hayli geride olan ülkede şehir merkezinde arabayla ulaşım bir hayli sıkıntılı. Dağlık bir bölge olmasında dolayı sadece otobüs ve taksilerle ulaşım sağlanan Tiran’da Avrupa’dan alınan eski arabalar burayı adeta Avrupa’nın eski arabalarının barındırıldığı bir merkez haline getirmiş.
Haber Aero sizler için Arnavutluk’un görülmesi gereken 7 noktayı araştırdı…
İSKENDER BEY MEYDANI
Arnavutluk’un başkenti Tiran ülkenin kalbi pozisyonunda. Tiran’ın en popüler yerinin İskender Bey Meydanı olduğunu söyleyebiliriz. Şehir merkezindeki bu büyük meydanın odak noktasında İskender Bey heykeli yer alıyor. Bu heykel sadece meydanın değil aynı zamanda Tiran şehrinin de en güçlü sembollerinden biri. Tarihte İskender Bey’in Tiran’ın böylesine önemli bir şehir olmasında ciddi katkıları söz konusu. Bu nedenle İskender Bey, Arnavutluk halkı tarafından çok sevilen bir figür. Toplamda 40 bin metrekarelik bir meydanın merkezinde bulunan bu ihtişamlı heykelin önünde hatıra fotoğrafı çektirenleri görebilirsiniz. Heykelin bulunduğu meydan, 2012 senesinde kapsamlı bir dönüşüme uğramış ve bugünkü haline ulaşmış. Ethem Bey Camii, Ulusal Tarih Müzesi, Saat Kulesi gibi Tiran’ın en önemli yapıları bu meydanda bulunuyor. Araç trafiğine kapalı alanda bisiklete bineneler, yürüyüş yapanlar ve etrafında parklarda oturanları görmeniz mümkün. Meydanın çevresinde çok sayıda tarihi mekan, pansiyon, restoran ve kafe bulunuyor.
ETHEM BEY CAMİİ
Osmanlı İmparatorluğu’nda şehre miras kalan en önemli eserlerden biri Ethem Bey Camii olarak bilinir. Türk ziyaretçilerin gezi listelerinde mutlaka kendine yer bulan tarihi cami, 1794 senesinde hizmete açılmış. Caminin oluşumunda büyük emeği olan ve camiye bizzat adını veren Ethem Bey, o dönem özelinde Tiran bölgesinde ikamet etmiş değerleri bir kültür insanı olarak tanınıyor. Ethem Bey Camii’nin tavan ya da duvar kısımların çok sayıda süsleme yer alıyor. Bu süslemelerin her biri farklı sanatçılar tarafından oluşturulmuş. Savaş esnasında kare planlı ve tek kubbeli tarihi caminin şerefe bölümü yıkılmış. Fakat 1945 senesinde onarımı başarılı bir şekilde gerçekleşmiş. Osmanlı döneminde Tiran’da 8 adet cami yapılmış fakat günümüze kadar gelen tek cami Ethem Bey olmuş. Ethem Bey Camiii ülkenin kominist döneme girdiği Enver Hoca tarafından kapatılmış ve müzeye çevrilmiş. Ülkenin demokrasiye geçmesiyle 1990 yılında cami tekrar ibadete açılmış.
SAAT KULESİ
Tiran’da pek fazla yüksek yapı görmeniz mümkün değil. Sadece çevrede sonradan turizmin gelişmesiyle açılan bazı oteller yüksek ve onlarda Tiran’ın çehresini bozmuş. Tarihe tanıklık eden yapıların içinde en yüksek yer kuşkusuz Saat Kulesi. 35 metre yükseklikteki Saat Kulesi mutlaka gezmeniz gereken bir yer. Ethem Bey Camii tamamlandıktan sonra 1822 yılında Saat Kulesi de tamamlanmış. Saat Kulesi tamamlandıktan sonra komşu ülke İtalya’nın Venedik şehrinden getirilen bir saat kuleye takılmış. Her saat başı çalan bir çana sahip saat 1921’de değiştirilmiş. Tiran Belediyesi Almanya’dan yeni bir saat getirmiş. II. Dünay Savaşı esnasında hasar gören saatin yerine 1970 yılında Çinliler tarafından yerleştirilen bir saat günümüze kadar gelmiş. Kulenin girişinde bir görevli bulunuyor. Görevli iniş çıkışları kontrol ediyor. Daha sonra 90 basamak çıkarak kulenin tepesine varıyorsunuz. Merdivenler çok dar olduğu için 2 kişinin geçmesi zor. Merdivenlerin köşelerinde ziyaretçiler birbirini bekleyerek çıkış ve inişi sağlıyorlar. Kuleye çıkış kısmında kulede yer alan boşluklara kuşlar yuva yapmış ve saat kulesi onların evi olmuş. Kulenin en tepesine çıktığınızda Tiran manzarası içinizi açıyor. Buradan Tiran’ın en önemli noktalarını kuşbakışı seyredebilirsiniz.
DİRİLİŞ ORTODOKS KİLİSESİ
Tiran‘da bulunan İsa’nın Dirilişi Ortodoks Kilisesi, Arnavutluk‘taki en büyük Ortodoks kiliselerinden biridir. Kilise, Arnavutluk’un komünizm dönemi boyunca yaşadığı din yasaklarından sonra yeniden inşa edilen ilk kiliselerden. Kilise, mimari açıdan oldukça ilginç bir yapıya sahip. İsa’nın Dirilişi Ortodoks Kilisesi, 2007 yılında inşa edilmiş ve 1200 kişi kapasiteli. Kilise, 7 kubbeli bir yapıya sahip ve geleneksel Ortodoks kiliselerinde görülen simetrik mimari özelliği bulunuyor. Kilisenin içinde, geleneksel Ortodoks kiliselerinde bulunan ikonostasis, freskler ve mozaikler gibi unsurlar da yer alıyor. Kilise, New York merkezli Mimar ve Mühendislik ekibi Steven P. Papadatos ve Lizardos Engineering Associates tarafından tasarlanmış. Katedral kompleksinin içinde doğuş şapeli, çan kulesi, Kutsal Sinod’un ikametgahı, kültür merkezi, bir kütüphane, diğer iki şapel ve küçük bir müze bulunur. Katedralin kubbesi 32,2 m yüksekliğindedir ve çan kulesi 46 metreye ulaşır.
BUNK’ART 2
Arnavutluk’ta 20 Şubat 1991’de eski komünist lider Enver Hoca’nın Tiran’daki heykelinin yıkılması ülkede komünizmin sona ermesiyle sembolize edilirken; özel müzelerin kurulmasıyla yarım asırlık komünist rejimin gizemleri de halkın ilgisine sunuluyor. Arnavutluk’taki komünist geçmişe atfedilen bazı müzeler arasında “Bunk’Art 2” de yer alıyor. Müze, komünist lider Enver Hoca tarafından olası nükleer saldırılara karşı sığınak olarak inşa edilmişti. Bunk’Art için, komünizm yönetimindeki şehirde nükleer savaş olasılığına karşı tasarlanan güçlü bir sığınak tanımını yapılır. Sığınak o dönem sadece ordu görevlilerine yönelik olarak inşa edilmiş. Yerin altına doğru toplamda 5 ayrı kattan söz etmek mümkün. Bunk’Art’ı incelendiğinde toplamda 100’den fazla odayla karşılaşabilirsiniz. Burada öte yandan özel bir konferans salonu da mevcut. Sovyetler etkisini yansıtan yerlerden biri olan Bunk’Art, genel olarak karanlık ve son derece uzun koridorlardan oluşuyor. Tarihi tünel ve sığınak, günümüzde önemli bir sanat merkezine dönüşmüş.
KRUJE
Tiaran’daki turumuzu tamamladıktan sonra başkente 1 saat mesafedeki Orta Çağ’daki ilk Arnavut devleti olan Arbër Prensliği’nin başkenti olan Kruje’ye doğru yola çıkıyoruz. Arnavutluk Krallığı’nın başkenti olan Krujë, 15. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmiş, ancak 1443 yılında Lezhë Birliği’nin lideri Skanderbeg tarafından yeniden ele geçirilmiş ve 1468’deki ölümüne kadar üç Osmanlı kuşatmasına karşı başarıyla savunulmuş. Osmanlılar 1478’deki dördüncü kuşatmadan sonra şehrin kontrolünü ele geçirmiş ve kendi topraklarına dahil etmiş. Bu şirin beldede bulunan tarihin izin sürmek için Kruje Kalesi’ne çıkıyoruz. Skanderbeg’in Osmanlı İmparatorluğu’na karşı isyanının merkezi olan bir kaledir. Kalenin içinde Ulusal Skanderbeg Müzesi, Fatih Sultan Mehmed Camii ve minaresinin kalıntıları, bir etnografya müzesi ve bir Türk hamamı bulunuyor. Kaleden aşağı indikten sonra Mısır Çarşısını anımsatan Kruje pazarına geçiyoruz. Pazarda Arnavutluk’a ait yerel ürünler, hediyelik eşyalar satan dükkanları görüntülüyoruz. Bunun yanı sıra çarşıda yeşillikler içinde bir çok kafe ve restoran’da bulunuyor. Pazarın içinden açılan bir kapıdan 1533 yılında inşa edilmiş Murad Bey Camii olarak da bilinen Çarşı Camiini ziyaret ediyoruz. Arnavutluk’un Krujë şehrinde bulunan tarihi cami Osmanlı döneminde Akçe Hisar olarak bilinen Kruje’nin tarihi çarşısında bulunan cami 1533 yılında inşa edilmiş ve günümüzde Arnavutluk’un Kültürel Anıtı olarak biliniyor. Osmanlı Arnavut beyleri tarafından inşa edilen cami, Komünist diktatörlük döneminde kapatılmış ve minaresi yıkılmış. Cami 1991 yılında yeniden açılmış.
TİRAN PİRAMİTİ
Tiran’da tarihinin izlerini sürdükten sonra merkeze geri dönüyoruz. Tiran’da şehir merkezinde en ilginç yapılardan biri de Tiran Piramidi olarak bilinir. İlk olarak 14 Ekim 1988 tarihinde Enver Hoca Müzesi adıyla açılmış olup Enver Hoca’nın damadı tarafından tasarlanmış. 1991 yılında ülkenin demokrasiye geçmesinin ardından bir konferans merkezi ve sergi mekanı haline getirilmiş. Şu an içinde sanatsal atölyeler ve kahve içebileceğiniz birçok mekan bulunuyor. 100 basamaklı piramitin en tepesine çıkarak şehre tepeden bakabilirsiniz. Turistler piramitin tepesinden şehrin keyfini çıkarırken burada bulunan mekanlarda kahvelerini yudumluyorlar.
Öte yandan Tiran’da yerel lezzetlerde damak tadınıza yabancı gelmeyecek. Her türlü yiyecek içeceği bulabileceğiniz şehirde Türk mutfağından aşina olduğumuz Arnavut Ciğeri, Byrek ve Elbasan tavayı da denemenizi tavsiye ederiz. Tiran’da çok lüks oteller olmasa da kalabileceğiniz yeni inşa edilmiş yerler bulunuyor.
Osmanlı’nın izlerini sürdüğümüz Tiran’ın en özel görüntüleriyle baş başa bırakıp sizleri başka bir şehir ve hikayeyle buluşturmak için biz rotamızı farklı bir diyara çeviriyoruz.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.