Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, “Kızılelma’nın son aşamalarındayız diyebilirim. En son TEKNOFEST’e uçacak prototipi götürmüştük. İnşallah 2023’te ilk uçuşunu başarıyla yapacak. Bir yandan da gemilere konuşlu Bayraktar TB3 SİHA’lar üzerinde çalışıyoruz. Bu iki platform bir gün görev almayı başarabilirlerse muharebe tarihinde devrim yapacaklar” dedi.
Ulaşım, teknoloji, hızlı tüketim, spor, medya, denetim ve danışmanlık alanlarında lider isimlerle 2 bin 500’ü aşkın üniversite öğrencisine seslenen Zirve 23, Volkswagen Arena’da devam etti.
Programın ilk gününde sürpriz konuk olarak sahneye çıkan Bayraktar, katılımcılara geliştirdikleri insansız hava araçları hakkında bilgi verdi.
2000’li yıllardan itibaren ufak bir ekip olarak Baykar’ın insansız hava araçları serüvenine başladığını anlatan Bayraktar, “2000’li yıllara dönecek olursak drone çok bilinmiyordu. İnsansız hava aracı tanınan bir teknoloji değildi. 20 sene öncesinde ‘insansız hava aracı mı olur.’ diye bir algı vardı.” dedi.
“Bayraktar TB2 dünyada en fazla ülkede kullanılan insansız hava aracı”
Yaptıkları insansız hava araçlarının gelişiminden bahseden Bayraktar, 2007’de ilk defa Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine milli bir uçak girdiğinin altını çizdi.
Bayraktar, “2009’da Bayraktar TB1 uçtu. 2014’te bütün dünyaya nam salmış Bayraktar TB2 ilk uçuşunu yaptı. Bu uçak, 2015’te Roketsan’ın geliştirdiği milli akıllı mühimmat ile donatılması ile birlikte ilk milli SİHA’mız haline geldi. Bizim yolculuğumuz 6 kilo ile başlamıştı. 2019’da 6 tonluk Akıncı ilk uçuşunu gerçekleştirdi. 2021’de de silahlı kuvvetlerin envanterine girdi.” diye konuştu.
Bayraktar TB2’nin bugün dünyada en fazla ülkede kullanılan insansız hava aracı olduğunun altını çizen Bayraktar, “Kendi sınıfındaki en meşhur ve gelişmiş insansız hava aracı olarak tüm dünyada takip ediliyor. Akıncı da bir yıldır görevde ve halihazırda onun da ihracat sözleşmeleri imzalandı.” ifadelerini kullandı.
“Kızılelma’nın son aşamalarındayız
Bayraktar, “20 senelik hedefimiz Kızılelma’mız olan insansız hava araçlarına bir anlamda en üst noktasındaki zirve olan insansız savaş uçağımızı geliştirmeye, 20 senelik hayalimize devam ediyoruz. Buraya gelmeden az önce de bir yer testi daha vardı. İnşallah ilk uçuşuna gün sayıyor. Bütün bir anlamda muharebedeki geleceği olan, Türkiye’nin de ilk insansız savaş uçağı olacak Kızılelma’nın son aşamalarındayız diyebilirim. En son TEKNOFEST’e uçacak prototipi götürmüştük. İnşallah 2023’te ilk uçuşunu başarıyla yapacak. Bir yandan da gemilere konuşlu Bayraktar TB3 SİHA’lar üzerinde çalışıyoruz. Bu iki platform bir gün görev almayı başarabilirlerse muharebe tarihinde devrim yapacaklar” diye konuştu.
Bayraktar, hayata dair “ne, nasıl ve neden” olarak temelde 3 soru olduğuna değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz pozitif bilimciler en temeldeki soru olan ‘ne’ sorusu ile daha çok ilgileniyoruz. Kainata bakıp insan nedir sorusunu açıklamaya çalıyoruz. Bunu matematiğin kanunları ile izah etmeye çalışıyoruz. Mühendisler de bu kurallar ile eserler geliştirmeye çalışıyor. Aslında ‘ne’ sorusu ile gidebileceğimiz çok bir yer yok. Ne sorusundan daha önemli bir soru var nasıl sorusu. Ne yapıyorsun o kadar önemli değil. Nasıl yaptığın, hangi ahlakla ve hangi doğrularla yaptığın hatta bütün sistem tersini söylerken senin dosdoğru yapman senin yaptığın işe kıymet katmaya başlıyor. Bunun yanında daha da önemli bir soru var sosyal bilimi ilgilendiren o da ‘neden’ sorusu.”
“Ben öleceksem herkes ölsün yaklaşımı ile parça satılmaz oldu”
Dünyada salgın döneminde yaşanan solunum cihazı sorununa değinen Bayraktar, bu dönemde solunum cihazı yokluğu sebebiyle pek çok insanın yoğun bakımlara düştüğünü anlattı.
Bayraktar, solunum cihazları yokluğundan ölenler olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bu tıbbi cihazlar arasında nispeten vasat sayılabilecek bir cihaz. Baktığınızda dünyanın bugün geldiği teknolojide yapamayacağı bir cihaz değil. Ben öleceksem herkes ölsün yaklaşımı ile parça satılmaz oldu. Modern batıda cihazların üreticileri parça bulamaz oldular. Bu sefer kimse cihazı üretemez hale geldi. Üretilemeyince çok fazla insan ölmeye başladı. Bunları 21’inci yüzyılda modern dünyada yaşadık. Peki bizler o dönemde ne yaptık? Bir şekilde geliştirdiğimiz birikimlerimizle sağlık çalışanlarının da gayretine destek vermek amacıyla ve medeniyetimizin değerlerinden aldığımız ilhamla acaba cihaz mı bağışlasak dedik. Ama bu yetmez bundan öte bir şey yapalım dedik ve solunum cihazı ürettik.”
“Dünyanın bir ucundaki insana nefes olması çok anlam ifade ediyor”
Türkiye’nin ürettiği bu cihazların sadece ülke içinde kullanılmadığını ve dünyadaki ülkelere de gönderildiğini anlatan Bayraktar, “Makine içinde elektronik bazı aksamları olan bir makine. Bu haliyle bir şey ifade etmiyor. Ama makinenin dünyanın bir ucunda en imkanı olmayan bir insana gidip nefes olması çok anlam ifade ediyor. Siz eğer o makineyi bir insana nefes olması için yapıyorsanız bütün çabanız asırları aşan bir anlam kazanıyor. O ruhsuz makine sizin inancınız ile birlikte bir anda anlam kazanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.