ENDÜLÜS SEYAHATİ 4
Yazı ve fotoğraflar HaberAero
Endülüs Bölgesi’nin başkenti olan Sevilla, Flamenkosu ve mimarisiyle adeta bir masal diyarını andırıyor. İspanya’nın dördüncü büyük şehri olan Sevilla’da yaklaşık 2 milyon kişi yaşıyor. Son derece düz bir alan üzerine kurulu olan Sevilla’yı anlatmak için en doğru tanım “çok sıcak” olsa gerek. Kışın 20 derece olan hava sıcaklığı yazın 40 dereceye çıkıyor.
Guadalquivir nehri, bu çok sıcak şehrin adeta yaşam kaynağı. Sevilla’yı ikiye bölen nehir, aynı zamanda İspanya’da taşımacılık yapılabilen tek nehir olma özelliğine de sahip. 657 kilometre uzunluğundaki Guadalquivir, Cazorla dağlarından doğarak Portekiz’den Atlas Okyanusu’na dökülüyor ve sadece 56 gün yağmur alan Endülüs topraklarını suluyor. Coğrafi Keşifleri yapan Christoph Colomb da seyahatine Sevilla’dan, Guadalquivir nehrinden başlamış.
Faytonla şehir turuBiz de özel seyahatimize Guadalquivir nehrinden başlıyoruz. Mercado de Triana bölgesinden faytona binip şehri keşfe koyuluyoruz. Nihai hedefimiz tarihi İspanya Meydanı… Calle Betis caddesi üzerinden ilerleyip, Punte San Telmo köprüsünden karşıya geçiyoruz. Paseo de las Delicias caddesinde sağlı sollu önemli yapıları geride bırakıp, İspanya Meydanı’nın da içinde bulunduğu Maria Luisa Parkı’na geliyoruz. Faytonumuzla parkı boydan boya geçerek dünyaca ünlü İspanya Meydanı’na ulaşıyoruz.
Fuar için inşa edilen İspanya Meydanı
İspanya Meydanı, Sevilla’nın en büyük ve en etkileyici meydanı olarak kabul ediliyor. 1924-1929 yılları arasında İber-Amerikan Exposu için inşa edilmiş. Hem müdeccen hem de Rönesans etkilerinin gözlemlendiği bu meydan İspanya mimarisinde önemli bir yere sahip. Yarım daire şeklinde tasarlanan meydanın ortasında fıskiyeli büyük bir havuz bulunuyor.
İspanya Krallıklarını temsil eden dört köprü meydanı hükümet binasına bağlıyor Binanın duvarlarındaki seramiklerde ise İspanya’nın 51 şehrinin Müslümanların elinden alınış hikâyeleri anlatılıyor. Meydan ve çevresi, başta Arabistanlı Lawrence, Yıldız Savaşları: Bölüm II – Klonların Saldırısı ve Diktatör olmak üzere birçok filmde kullanıldı.
Daracık sokaklarıyla Santa Cruz
Yahudi Mahallesi Santa Cruz, daracık sokakları ve tarihi evleriyle turistik cazibe. Bölgede kafeler ve hediyelik eşya dükkânları oldukça fazla. Labirent gibi iç içe geçmiş dar sokaklardan ilerleyip ünlü Sevilla Katedrali’ne ulaşıyoruz.
Avrupa’nın üçüncü, dünyanın dördüncü büyük katedrali 12. yüzyılda Emeviler tarafından cami olarak inşa edilmiş. 15. yüzyılda katedrale çevrilen yapı özellikle turistler tarafından yoğun ilgi görüyor. Caminin minaresinin bir kısmı yıkılarak üzerine 98 metre yüksekliğindeki çan kulesi La Giralda inşa edilmiş.
Kraliyet sarayı olarak kullanılan Alcazar
Christoph Colomb’un mezarının da yer aldığı Katedralden Plaza del Tiunfo yani Zafer Meydanı boyunca devam ederseniz ünlü Alkazar Sarayı karşınıza çıkıyor. Dış duvarları Alkazar’ın görkemini saklasa da halen İspanya Kralı tarafından Kraliyet Sarayı olarak kullanıldığını söylersek Alkazar’ın önemi daha kolay anlaşılır.
Alcazar, Endülüs Araplarına hayran olan İspanya kralı tarafından Elhamra Sarayı esinlenerek Granada’dan getirtilen ustalara 1366 yılında inşa ettirilmiş. Christoph Colomb’un keşif yolculuğuna uğurlandığı saray, İspanya’da ve İber Yarımadası’nda halen ayakta kalan Müdeccen mimari stile sahip en güzel ve etkileyici yapı olarak kabul ediliyor. Dünyada halen kullanılan kraliyet sarayları arasında en eskisi olan Alcazar, UNESCO tarafından 1987 yılında Dünya Mirası ilan edildi.
Alışveriş sevenlerin adresi Calle de las Sierpes
Sevilla’da alışveriş için çok farklı alternatifler var. Türkiye’de de bulunan ünlü İspanyol markaların mağazalarını gezmek istiyorsanız adresiniz Calle de las Sierpes olmalı. Yılanlar Sokağı anlamına gelen bu cadde dinlenebileceğiniz kafe ve restoranlara da ev sahipliği yapıyor. Araç trafiğine kapalı olan bu caddede rahat rahat dolaşıp alışveriş yapabilirsiniz.
Askeri gözetleme kulesi Torre del Oro
Torre del Oro ise Sevilla’daki bir başka cazibe merkezlerinden. Guadalquivir nehrinin kenarındaki kale şeklindeki yapı askeri gözetleme kulesi olarak 1220 yılında inşa edilmiş.
1755 Lizbon depreminde hasar gören yapı daha sonra aslına uygun olarak restore edilmiş. Torre del Oro bugün Deniz Müzesi olarak hizmet vermekte.
Tarihi restoranda yemek keyfi
Sevilla’da İspanyol mutfağını deneyimleyeceğiniz birçok yer mevcut. Biz tarihi bir restoranı tercih ediyoruz. Dünyaca ünlü kişileri ağırlayan restoranın içi oldukça gösterişli. Duvarlarını ünlü ressamların tablolarının süslediği mekânda özellikle deniz ürünleri oldukça popüler.
Flamenko Müzesi’nde ders alabilirsiniz
Flamenko, Endülüs bölgesinin en önemli sembollerinden. Endülüs turumuz boyunca her şehirde karşımıza çıkan Flamenko’yu daha yakından incelemek üzere Museo del Baile Flamenco yani Flamenko Dans Müzesi’ne gidiyoruz.
Kırmızı rengin ağırlıklı olduğu iki katlı müzede, Flamenko’nun tarihinin anlatıldığı videolar gösteriliyor, ünlü sanatçılar tanıtılıyor ve kıyafetler sergileniyor. Müzede ayrıca isteyene Flamenko dansı da öğretiliyor. Müzeye gelmişken Flamenko öğrenebilirsiniz. Aynanın karşısına geçip, eğitmeninin gösterdiği figürleri yapmaya çalışıyoruz. İzlemesi oldukça zevkli olan Flamenko dansını yapmanın oldukça zor olduğunu belirtelim.
İsyanın ve meydan okumanın dansı
Flamenko Dans Müzesi’nde en çok gösteriler ilgi görüyor. Dans gösterisinden önce bir kişi izleyenlere bilgi veriyor. Ardından sahneye müzisyenler ve dansçılar çıkıyor. Flamenko her ne kadar İspanya’ya atfedilse de bir Endülüs Halk Müziği. İsyanın ve meydan okumanın sanatı olarak adlandırılan Flamenko, oldukça kompleks ve yoğun kültürel geleneğe sahip. Bir görüşe göre Flamenko dansı, İspanya’ya Çingeneler tarafından Pakistan ve Hindistan’dan getirilmiş. Her nereden geldiyse, gitarcı, müzisyen ve dansçının muhteşem uyumu olan Flamenko, insanda çok özel hisler uyandırıyor.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.