Koronavirüs (Covid-19) salgını Mart ayında ilk vakanın ortaya çıkmasıyla ülkemizi de etkisi altına almıştır. Ülkemizde, Covid-19 ile mücadele kapsamında “yeni normal” dönemine geçilmesiyle birlikte, alınan önlem ve tedbirler kademeli ve kontrollü olarak gevşetildi. Ancak bugünlerde vaka sayılarının yeniden artması sonucunda, Covid-19 hayatın her alanını halen olumsuz yönde etkilemektedir. Bu olumsuz etkiyi azaltabilmek ve salgının yayılımını yavaşlatabilmek için, salgınla mücadele kapsamında önlem ve tedbirler alınmaya devam etmektedir. İnsanların uzun süre aynı araç içerisinde bir arada bulunması nedeniyle hava yolu seyahatlerinde de bazı tedbirler alınmıştır. Ardından, yeni normal olarak adlandırılan süreçte ilk etapta alınan tedbirler gevşetilmiş, seyahat kısıtlamaları kaldırılmış ve bunların yerine kontrollü seyahat düzenlemesi getirilmiştir. Kontrollü seyahat düzenlemesiyle birlikte, hava yoluyla seyahat eden yolculara, hava yolu şirketlerine ve havaalanı işletmelerine yönelik birtakım yeni yükümlülük ve kurallar getirildi.
Bu doğrultuda, en başta hava yoluyla seyahat etmek isteyen yolcuların HES kodu alması gerekir. Bu kod sayesinde Covid-19 teşhisi konulan hastalar ve bu hastalarla temasta bulunan kişilerin seyahatleri engellenerek hastalığın yayılmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Ancak bu kod aracılığıyla henüz teşhis konulmayan hastalar ve bu hastalarla temasta bulunan kişiler (diğer bir deyişle taşıyıcılar) tespit edilememektedir. Teşhis konulmayan bu kişiler hasta veya taşıyıcı olmalarına rağmen resmi olarak tespit edilemedikleri için HES kodları ile seyahat edebilmektedir. Netice itibariyle aynı uçakta bu kişilerle birlikte seyahat eden kişiler de enfekte olabilirler. Bu durumun önüne geçmek için Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından Havaalanı Pandemi Tedbirleri ve Sertifikasyonu Genelgesi (Genelge) ve Sağlık Bakanlığı tarafından Covid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi (Rehber) yayımlanmıştır. Genelge ve Rehber ile havaalanı işletmeleri ve hava yolu şirketleri için giriş-çıkışta ateş kontrolü, el antiseptiği bulundurma, maske kullanımı ile sosyal mesafenin sağlanması ve havaalanı tesisinin temizlik ve dezenfeksiyon işlemlerinin düzenli yapılması gibi birtakım yükümlülükler öngörülüyor. (İlgili yükümlülük ve tedbirlere dair detaylı bilgiye linkteki yazımızdan ulaşabilirsiniz.) Özellikle yurt dışı seyahatleri bakımından, ulusal mevzuatın yanında uluslararası mevzuatın da incelenmesi gerekir. Uluslararası mevzuat kapsamında Türkiye’nin de taraf olduğu 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu, 1944 tarihli Uluslararası Sivil Havacılık Sözleşmesi (Şikago Konvansiyonu), Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Sağlık Tüzüğü ve Havayolu Taşımacılığında Halk Sağlığı Olaylarının Yönetimi Rehberi önem arz eder.
Bu düzenlemelerde de salgın ve bulaşıcı hastalıkların uluslararası hava yolu taşımacılığı esnasında yayılmasını önlemek için birçok kural ve yükümlülük bulunur. Gerek ulusal gerekse de uluslararası mevzuat bağlamında, hava yolu seyahati sırasında Covid-19 bulaşmasını önlemeye yönelik tedbir kuralları da birer havacılık kuralı olarak değerlendirilebilir. Bu havacılık kurallarının biri veya birkaçının ihlali halinde, yolcunun tazminat talep edebilmesi, sağlıklı yolcunun hava yolu seyahati esnasında Covid-19 bulaşmasının “kaza” olup olmadığına ve hava yolu şirketi ile arasındaki taşımacılık sözleşmesinin ihlal edilip edilmediğine bağlı olur. Uçakla seyahat eden yolcu ve ilgili hava yolu şirketi arasında bir taşıma sözleşmesi bulunur. Bu taşıma sözleşmesi kapsamında, hava yolu şirketinin yolcuyu varış yerine sağ salim götürme borcu söz konusudur. Montreal Konvansiyonu’na göre bu borcun ihlali olarak; hava yolu şirketi, yolcunun ölümü veya yaralanması halinde oluşan zararlardan, zararın bir kaza sonucunda oluşması ve kazanın da yolcunun uçakta bulunduğu ya da uçağa bindiği veya uçakta indiği esnada meydana gelmesi halinde sorumlu olur. Havacılık kurallarına uyulmaması sonucunda sağlıklı yolcuya uçakta ya da uçağa biniş veya uçaktan iniş esnasında Covid-19 bulaşması, hava yolu şirketinin sözleşmesinin ihlali ve de hava yolu kazası olarak değerlendirilebilir. Böyle bir durumda, yolcu hava yolu şirketine kaza neticesinde oluşan zararın giderilmesi için maddi ve manevi tazminat davası açabilecektir. (Hava yolu kazasında yolcunun talep edebileceği tazminat kalemleri ve sorumluluk davasına dair detaylı bilgiye linkteki yazımızdan ulaşabilirsiniz.)
Bu doğrultuda, yolcunun uçakta maske takmasının veya sosyal mesafenin sağlanmaması, seyahati esnasında Covid-19 hastası ile temaslı olduğunun bildirilmemesi veya kişinin zorunlu izolasyon süresi sona ermeden uçakla seyahatine izin verilmesinin havacılık kurallarının ve sözleşmenin ihlali niteliğinde olduğu söylenebilir. Aynı şekilde hava yolu şirketinin Genelge ve Rehber’deki tedbirleri uygulamaması da ihlal teşkil ettiğinden burada yer alan tedbirleri de yerine getirmesi gerekir. Aksi halde, bu tedbirlerin uygulanmaması hava yolu şirketi için taşıma sözleşmesinin ihlali olarak değerlendirilebilir. İhlalin yanında hava yolu kazası olarak nitelendirilen bu durumda Covid-19 bulaşan ve zarara uğrayan yolcunun tazminat talep etme hakkı söz konusu olabilir. Hava yolu seyahati sırasında, uçakta Covid-19 bulaşan yolcunun hava yolu şirketi aleyhine tazminat davası açabilmesi için, hava yolu şirketinin borç ve yükümlülüklerini ihlal etmesi gerekir. Bunun yanında, yolcu tarafından Covid-19 virüsünün kendisine uçak içerisinde veya uçağa biniş ya da uçaktan iniş sırasında bulaştığını ve bu bulaşın hava yolu şirketinin kusurlu olmasından kaynaklandığının ispatı gerekir. Zira tüm yükümlülüklerini yerine getirip, tedbirleri uygulamış bir hava yolu şirketine karşı bu şirketin sözleşmeyi ihlalinden ve ilgili hava yolu şirketine karşı tazminat davası açılmasından söz edilemeyecektir.
Hukuki başvuru yolları açısından ayrıca havaalanı işletmesi aleyhine de tazminat talepli hukuk davası açılabilir. Ancak ispata dair yukarıdaki açıklamalarımız havaalanı işletmesi için de geçerlidir. İlgili işletmeye karşı dava açılabilmesi için, bu işletmenin Genelge ve Rehber’deki tedbirleri almakta kusurunun bulunması ve yolcunun kusurun neticesinde zarara uğraması gerekir. İdari dava yolu kapsamında ise, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), özellikle havaalanı işletmelerinin mevzuata uygun olarak faaliyette bulunmalarını sağlamak, gerekli tedbirleri almak ve denetimleri sağlamakla görevli ve yetkilidir. Bu faaliyetlerin birer kamu hizmeti niteliğinde olduğu dikkate alındığında, kamu hizmetinin hiç işlememesi, geç işlemesi veya kötü işlemesi hallerinde ilgili idare kusurlu sayılabilecektir. Genelge’de öngörülen tedbirlerin uygulanması, denetiminin sağlanması ve uygulanmadığı takdirde ilgili idari yaptırımların tatbik edilmesi SHGM’nin sorumluluğundadır. Hava yolu ile seyahat eden bir kişinin Covid-19 virüsü kapması ve bundan dolayı idare aleyhine (yani SHGM aleyhine) tazminat davası açılabilmesi için havaalanında Genelge’de öngörülen tedbirlerin uygulanmamış olması ve bu tedbirlerin uygulanmaması dolayısıyla SHGM’nin ilgili görevlerini yerine getirmemiş, geç getirmiş yahut kötü şekilde getirmiş olması gerekir. Yukarıda kaleme aldığımız ispat hukukuna ilişkin açıklamalar bu dava için de geçerli olacaktır.
*Bu yazıda yer alan hususlar, 9 Kasım 2020 tarihine kadar olan gelişmeler ışığında hazırlanmıştır. Yeni gelişmelerin söz konusu olması durumunda yeniden değerlendirme yapılması gerekebilecektir.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.