“Havacılık sektörü ihmal edilecek bir sektör değil. Devletlerin havacılık sektörüne verdiği destek ekonomiyi bütüncül olarak çok etkiliyor. Havacılığın dünya ekonomisine katkısı 700 milyar dolar. Diğer dolaylı sektörlerle beraber bu rakam 3 trilyon dolara çıkıyor. Özel havayolları ile ilgili destekler de bu yüzden çok önemli. Bu sektör devam edecek ve büyümeye de devam edecek. Ülkeleri birbirine bağlayarak ticaretin artmasına da katkı sağlayacak. Bu süreçten havacılık sektörünü güçlü çıkaran ülkeler, ekonomik olarak da hızlı gelişme gösterecektir.”
Bu sözler Boeing Türkiye Genel Müdürü Ayşem Sargın’a ait. Koronavirüs salgını havacılık sektörünü her açıdan derinden etkiledi. Havayolları filolarındaki uçakları havalandıramazken, üreticiler de fabrikalardan uçaklarını çıkaramadılar. Havayollarına teslim edemediler. Covid-19 sürecinde havacılık sektöründe meydana gelen gelişmeleri, yaşananları Boeing Türkiye Genel Müdürü Ayşem Sargın ile konuştuk. Sargın, Haber Aero’nun sorularını cevaplandırdı, özel değerlendirmeler yaptı.
– Türk havacılık sektörü koronavirüs sebebiyle çok sıkıntılı günler geçiriyor. Bu problemlerin nasıl aşılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Bu dönemde devlet desteği havacılık için önemli. Avrupa’da çok büyük destekler açıklandı. Bu destekler sadece “Bizim markamız uçmaya devam etsin” destekleri değil. Bizim sadece Boeing olarak Türkiye’den Türk sanayii ile iş hacmimiz 200 milyon Dolar. Daha da yüksek potansiyel var. Arttırmaya, bunun için yeni tedarikçiler yaratmaya çalışıyoruz. Böyle bir çabamız var. Havacılık ekonominin çok farklı alanlarına dokunuyor. Bu sadece Lufthansa’ya verilen destek ile sanıldığı gibi “Bizim marka da uçsun” konusu değil. Aslında havacılık katalizör bir sektör. Pek çok sektörü tetikleyen bir sektör. İçinde turizmi, mühendisliği, sanayi imalatını ve daha birçok sektörü barındıran bir sektör. Tüm bunlar Türkiye’nin tam istediği konular. Havacılık sektörü dünyada 60 milyondan fazla kişiye istihdam yaratıyor. Doğrudan istihdam yarattığı rakam ise 10 milyon. Bugün gündemimiz nedir? En hızlı şekilde virüsü yenmek. İnsan hayatını güvenceye almak. Ekonomiyi işletmek. Çünkü talebin ne zaman, nasıl geleceğini bilmiyoruz. Ekonomiyi canlandırmak için de havayoluna destek çok önemli.
Her alanda Türkiye’yle iç içe büyüdüğümüz güzel bir dönemi geride bıraktık. Ancak şu an bütün dünyanın gündemi pandemi süreci. Herkes gibi bizleri de çok etkiledi. Can kayıpları yaşandı, yaşanıyor. Üzülüyoruz. Hala çok endişeliyiz. Süreç devam ediyor. Bir de ekonomiye etkileri var. Pek çok sektörü etkiledi, ama bazılarını daha çok etkiledi. Turizm, ulaştırma ve bunun altında havacılık en çok etkilenen sektörler oldu. Bugüne kadar havacılık sektörünü bu boyutta etkileyen bir kriz olmamıştı. Ülkeler sınırlarını kapattı. Uçuşlar yasaklandı. Sokağa çıkma yasakları oldu ve kıpırdayamadık yerimizden.
– Yeni normallerle havacılığın yeniden gökyüzüyle buluşmasını nasıl görüyorsunuz?
Uçak seferlerinde geri dönüşleri iyi görüyoruz. Ancak bu çok uzun bir süreç. Çok iniş çıkışlar yaşayacağız bu süreçte. Aşının bulunduğu döneme kadar nefesimizi tutacağız. Seferlerin geri dönüşü dünya ortalamasında yüzde 44’lerde. Bunlar dünyanın farklı yerlerine göre değişiyor. Pandeminin ilk başladığı Çin bu hastalıktan daha erken kurtulduğu için trafik yüzde 65’lere kadar yükselmiş durumda. ABD kendi kendine çok büyük bir ülke olduğu için her ne kadar pandemide büyük sıkıntılar içinde olsa da yüzde 50’lerde görüyoruz. ABD’de uçuş hayatın bir parçası. Ülkenin içinde yapılan uçuşlarda bile o kadar mesafeler var ki, onlar için uçak seyahati hayatın bir parçası haline gelmiş. Onun için ABD halkı bu lüksünden veya alışkanlığından feragat edemedi. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa’da yüzde 40 civarında. En az ise Asya Pasifik ve Ortadoğu’da dönüş sağlandı ve yüzde 30’larda seyrediyor
– Boeing olarak Türkiye’deki geri dönüş ve sektördeki düzenlemeler dikkatinizi çekti mi?
Türkiye çok hızlı bir dönüş yaptı. Hepimizi mutlu eden bir gelişme oldu. Haziran başına kadar hiç uçmayacak kadar durduk, ancak Haziran başından itibaren güçlü bir başlangıç oldu. Eurocontrol’ün rakamlarına göre THY en çok uçuş yapan şirket oldu. Bunlar hakikaten umut verici gelişmeler. Bunun arkasında birçok sebep var. Türkiye koronavirüs salgınını çok ciddi olarak ele aldı. Özellikle belirtmek istiyorum. Benim bir de uluslararası Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) şapkam var. Derneğin başkanıyım. Orada çok uluslu şirketlerle birlikteyiz. Bu çok uluslu şirketler pandeminin başından beri dünyanın nabzını tuttular. Biz de Türkiye’nin nabzını ABD’ye Boeing’e iletiyoruz. Türkiye iyi bir uygulama örneği oldu. 2 ay önce yayınlanan havaalanları genelgesi vardı. Biz bunu tercüme ettirdik ve merkezimize gönderdik. Türkiye tedbirleri almakla kalmadı, bununla ilgili yasal altyapıyı ve yasal düzenlemeyi yaptı. Türkiye şu an uygulamada da başarılı gidiyor. Tüm havayolu şirketleri bütün tedbirlerini alıyor. Herkes yolcuların güvenli seyahati için elinden geleni yapıyor. Türkiye bu tedbirleri çok erken aldı ve çok iyi kontrol etti. Diğer çok uluslu şirketler de buradan iyi uygulama örneklerini yolladılar ve faydalarını havacılık da dahil olmak üzere birçok sektörde gördük ve görmeye de devam edeceğiz.
– Havacılık sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Neler değişime uğrayacak, neler tarihe karışacak?
Covid-19 ile her şey durdu ve sektör her şeyin durduğunu fark etti, çok fazla faaliyet içine girmedi. Biz havayolları dahil olmak üzere tüm paydaşlarımızdan gelen soruları cevapladık. Havacılık bu durumdan ne kadar etkilenmiş olsa da uzun vadede sektörün önü çok açık. Bu sektör büyümeye devam edecek ve bu uçaklar uçacak. Nitekim uçmaya da başladı. Biz ona hazırlık yaptık. Mayıs ayında Boeing yeni bir girişim başlattı ve dünya çapında birçok havacılık paydaşıyla bunu paylaştı. “Güvenli Seyahat Girişimi” adıyla tüm paydaşlarımıza sunduk. Biz yolcular ve mürettebat için uçuşu nasıl en güvenli hale getiririz ve yolcular da bu seyahati hiçbir şey olmadan tamamlayabileceklerine ikna olurlar. Bununla ilgili bir çalışma başlattık ve çok güzel bir çalışma olduğuna da inanıyoruz. Bütün herkes çok büyük bir heyecanla bu uygulamaya katılım sağlıyor. Bu girişimde yolculuğun evden çıktığınızda başlayacağını anlatıyoruz. İlk adımımız virüsün uçağa girmesini engellemek. Yola çıktığınızda yanınızda yedek maskeler, dezenfektanlar olacak. Yolculuk esnasında temasınızı en aza indirecek tedbirler alabilirsiniz. Teknolojiyi kullanarak online işlemler yapacaksınız. Özellikle dünya çapında havalimanı yönetimleriyle görüşmeler sağlıyoruz. Bazı önemli uygulamaları paylaşıyoruz. Bir havalimanında çok başarılı önlemler alınmıştır, ancak indiğiniz havalimanında yoktur. İşte o zaman bu hedeflerden sapıyorsunuz. O yüzden uçtan uca güvenli seyahatten sapıyorsunuz. Onun için bu bağlantıları kurmaya çalışıyoruz. Umarız Türkiye’deki havalimanlarında olduğu gibi diğer havalimanlarında da önlemler alınırsa yolcular sağlıklı bir şekilde seyahat edecekler.
– Boeing uçaklarının temizliği ve güvenli seyahati için havayollarıyla nasıl bir çalışma yürütüyor?
Uçak içindeki tedbirleri havayolu şirketleri alıyor. Dünyada uluslararası kuruluşlar tarafından onay görmüş dezenfektanlar ve bizim Boeing olarak kendi uçaklarımızda kullanım için belli standartlarımız var. Bu uygulamada havayolları ile çalışıyoruz. Boeing olarak uçaklarımızda uygulanması gereken dezenfektanları belirledik ve havayollarıyla paylaştık. Bütün dezenfektasyon ürünleri uçaklarda kullanılamıyor. Bizim de üretici olarak bu ürünleri sertifikalandırmamız gerekiyor. Eğer biz bir yerde yanlış yaparsak, bu tüm yolculuğa ve algıya yansıyacak. Onun için çok dikkatli davranıyoruz.
Uçak içi için bazı teknolojik çalışmalar da yapıyoruz. Şu an test aşamasındalar henüz onaylanmadılar. Bu ultraviyole ışınların kullanılması gibi bir yöntemi test ediyoruz. Uçak içinde tüm yüzeylerde bunun kullanımı mümkün olacak. Bir de prototipini ürettiğimiz hiç dokunmadan girilen lavabolar var. Sensörlerle çalışan bir şeyleri devreye sokarsak, dezenfektasyonu ultraviyole ışınlarla yaptığımız bir yöntem geliştirirsek belki oradaki o tasayı, kaygıyı minimize ederiz. Dünya bundan sonraki dönemde de hassasiyetler yaşayacak. O yüzden uzun vadeli tedbirler düşünmekte fayda var.
– Boeing uçaklarının havalandırma sistemi ve kabin içindeki havanın filtre edilmesi ne kadar güvenli?
“Uçak içindeki havalandırmalar gerçekten güvenli mi?” Bu algı eskiden beri var. “Biz uçağa bindik uzun yolculuk yaptık, bu kadar insanla aynı havada oturduk. Herkesin mikrobu birbirine karışır mı?” soruları çok sık geliyor. Aslında 25 yıldır üretilen tüm uçaklarda, hastanelerde, yoğun bakım ünitelerinde kullanılan HEPA filtreleri var. Bu yüksek verimli partikül filtrelerin bütün virüslerin, bakterilerin, mantarların yüzde 99,9’unu yakaladıkları tespit edilmiş. Uçağın içindeki hava her 2-3 dakikada bir değişiyor. Normal hayatımızda gittiğimiz kafe, restoran, market, bindiğimiz toplu ulaşım araçları gibi yerlerde bu tip filtreler yok. Havaları da bu kadar sık tazelenmiyor. O yüzden bu 2-3 dakikada hiçbir virüs tutunamaz. Böyle bir şey olursa da filtre sistemi zaten yakalıyor.
Uçakta havalandırma sisteminin uçağın başından sonuna doğru şeklinde çalıştığı algısı var. Baş üstü dolaplarının hemen yanında hava kanalları bulunuyor. Aslında hava oradan kabin içine giriş yapıyor. Tek koridorlu bir uçak düşünelim. O hizadan giriş yapıp aynı sıranın çevresinden dolaşıp ayaklarımızın hemen kenarındaki hava kanallarından dışarı çıkıyor. O yüzden boydan boya değil de paralel bir hat çiziyor. O nedenle herhangi bakteri veya virüs yayılma, bulaşma riski minimum seviyede. Ayrıca uçağın içindeki hava da temiz. Hava kalitesi açısından içiniz rahat olsun. Emin olabilirsiniz.
– Türkiye havacılık sektörünün Avrupa’da en hızlı toparlanan, trafiğini arttıran olarak öne çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye’nin pandemi sonrası geri dönüşünün sebebi havacılık kültürünün çok güçlü olması. Bunu biz sanayide kabiliyet olarak da görüyoruz, havayollarının profesyonelliği olarak da görüyoruz. AR-GE tarafında mühendislerimizden de iyi sonuçlar alıyoruz. Bundan 3 sene önce “Boeing Türkiye Milli Havacılık Planı” açıkladık. Burada da dedik ki; ‘Türkiye’nin havacılıkta çok farklı alanlarda kabiliyeti yüksek ve biz Boeing olarak Türkiye gibi bir ortaktan çok fayda sağlayabiliriz.’ Türkiye’ye sadece büyük bir pazar olarak bakmamak lazım. Bu karşılıklı bir ilişki. Mesele sadece sanayi alanında ne kadar iş yaptığımız değil, farklı alanlarda farklı kabiliyetleri olan bir ülke.
– Boeing ve THY’nin ortak imza attığı ‘Milli Havacılık Planı nasıl ilerletilmek isteniyor?
THY’yle karşılıklı olarak birbirimize nasıl destek olabiliriz bunu konuştuk. Danışmanlık şirketleri bu dönemde iş yapmaya çalışıyorlar, ama ellerinde baz alabilecek bir model yok. Daha önce yaşanmamış. Projeksiyon yapamıyoruz. Ancak şu an öncelikle hepimiz bugünü yönetmeye çalışıyoruz. Bir sonraki adımda her şeyin normale döneceği gibi bir umutla. THY gibi tüm havayolları ortağımız ve bu ailenin içinde biz bunu nasıl atlatabiliriz, bunları konuştuk. Şu an yeni bir gelişmemiz yok ama destekliyoruz her alanda. Gururla da onların başarılarını aktarmaya devam ediyoruz. THY’nin bölgesel olarak çıkışı herkesin dikkatini çekiyor. Türkiye’nin aldığı pandemiyle ilgili tedbirler dikkati çekiyor. Bu dönemi gururla geride bıraktık. Dünya aynı dünya değil şu anda. Nefesimizi tuttuk bekliyoruz.
-Boeing Türkiye’deki tedarikçileriyle nasıl bir çalışma programı içinde? Bundan sonra ne olacak?
Sanayi tarafında buradaki tedarikçilerimizle yakın çalışma içindeydik. Pandemi dünyanın iş yapma şekillerini değiştirdi. Türkiye’de çok güçlü tedarikçilerimiz vardı ve onlara yenilerini ekledik. Aslında şimdi bütün kartların yeniden dağıtıldığı bir döneme giriyoruz. Tedarik zincirlerinde çeşitlendirmeleri göreceğiz. Bu süreçte Türk sanayisinin hazırlık seviyesi çok önemli bir konuydu. Biz buna geçtiğimiz 2-3 yıllık süreçte çok destek verdik. Eğitimler verdik, sertifikasyona önem verdik. Çünkü bu bugünden yarına olan konular değil, ama havacılık gibi yüksek katma değerli bir sektör son derece önemli. Ürettiğiniz ürünü Boeing gibi bir şirkete 10 yıllık kontratlarla satıyorsunuz. Hem yüksek katma değerli üretimin Türkiye’ye know how girişi gerçekleşiyor hem de doğrudan ihracata etki ediyor. Burada önemli adımlar atmıştık. Umarım bu önümüzdeki dönemde tedarik zincirlerinde olabilecek kaymalarda da Türkiye daha yüksek pay alır.
– Türk sanayisinin Boeing’ten daha fazla iş alması için neler yapılması gerekiyor? Ne bekleniyor?
Türkiye’nin bu konuda hazırlıklı olmasında fayda var. Çin çok büyük bir ülke. Dünyadaki hiçbir üreticinin vazgeçemeyeceği büyüklükte bir ülke. Havacılık dahil olmak üzere bütün sanayide önemli ölçekte bu tedarik zincirinde bulunmaya devam edecek bir ülke. Ama bununla birlikte dünya çeşitlendirmeye gitmek zorunda. Pandemi süresinde çok uzaklarda tedarikçileriniz olduğunda o halkalar kopabiliyor ve domino etkisi yaratıyor. Sizin girdilerinizden tek kaynağınız Çin ise orada kopmalar olabiliyor. Türkiye’nin konumu nedeniyle, yani Avrupa’ya yakınlığı, Avrupa’yla Gümrük Birliği anlaşması olması çok önemli avantajlar sağlayacak. Nasıl ki Türkiye’nin konumu havayolu ulaşımında altın değerinde, yani 3 saat mesafe yakınlıkta 55 ülkeye ulaşabiliyoruz. Havacılıkta eskiye dönüşte de her açıdan bu yakınlığın, jeopolitik konumun çok büyük önemi olacak. Çünkü kısa uçuşlar daha erken geri dönüş yaşayacak. Önümüzdeki dönemde havacılıkta servis alanında da önemli değişiklikler görebiliriz. Kısa mesafeli uçuşlar önemli olacağı için oralarda Türkiye için bir takım fırsatlar çıkacaktır.
“Boeing’in İTÜ’yle birlikte geliştirdiği patentli bir ürün söz konusuydu. İTÜ ile çalışmalarınız nasıl gidiyor?
İstanbul Teknik Üniversitesi’yle (İTÜ) birlikte geliştirdiğimiz bir kabin içi filtre sistemi var. Bunun için ABD’de patent aldık. Bu patent hem Türkiye hem de ABD’ye ait. Uzun yıllardır çalıştığımız bir projeydi. İTÜ gururlandırdı bizi. Boeing 5-6 senedir bu konuda İTÜ’yü destekliyor. HEPA filtreleri sonsuza kadar bizimle gibi görünüyor. Daha iyisini de yapmak mümkün mü, bilmiyorum. Ama İTÜ ile yaptığımız filtre çalışması bir takım ek geliştirmeler sağlayacak. Detaylarını çalışmalar tam olarak bitince paylaşacağız. Buradan ön bilgisini vermiş olayım. Bu tarz projeler çok uzun süreçlerden geçiyor. Böyle bir projede İTÜ’nün Türk bayrağını taşımasından gururlandım. Ama Boeing’le de gurur duyuyorum. Çünkü 6 senedir sebat edip, her sene bu projeyi fonladı, destekledi. Birlikte çalıştık, tecrübelerimizi paylaştık. Dünyada her şey değişti, ama biz hiç geri adım atmadık. Güvendik ve düzenli bir iş birliğini devam ettirdik. Sonucunu da çok güzel aldık. Onun için mutluyum.
– THY’nin koronavirüs sürecinde neler yaptığını, sıkıntılı günleri nasıl geçirdiğini takip etmişsinizdir. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu süreçte THY’nin rakamlarına da baktık. Özellikle kargoda hiç düşüş yaşanmadı ve katlanarak artıyor. Bizim Boeing 777 uçaklarımız bu süreçte önemli rol oynadı. THY’nin çok vizyoner bir adımıydı. Birkaç sene önce, “Biz bu alana yöneleceğiz” dediler. “Dünyanın sayılı kargo şirketlerinden biri olacağız” dediler ve inanılmaz büyüdüler. Burası çok önemli bir alan haline geldi. Herkes bu dönemde yarı yolda kaldı. Kargo uçakları devam etti. Gerçekten iyi bir alana girdiler.
“737 MAX’lerde son durum nedir?
737 MAX tarafında çok yoğun bir çalışma yapıldı. Dünyanın en ince elenip sık dokunan uçağı haline geldi. Bu yoğun çalışmanın sonucunda üç hafta önce ABD Federal Havacılık Daire (FAA) ile test uçuşlarımızı tamamladık. Şimdi FAA bunları değerlendirecek ve MAX’in geleceği ile ilgili bir karar verecek. Bizim hedefimiz göklere döndüğünde dünyanın en güvenilir uçağı olması. Bu yolda çok çaba sarf ediyoruz. Şimdilik FAA’in kararını bekliyoruz.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.