Koronavirüs sonrasında dünya turizm sektörünün yoğun bakımda olduğuna dikkat çeken turizmci Hüseyin Baraner, krizin etkisinin 2021 yılında görüleceğini söyledi. Barener, Türkiye’nin sağlık turizminde dünyada önemli bir marka haline geleceğini belirtti.
Covid-19 salgınından en çok etkilenen sektörlerin başında turizm yer alıyor. Yaşanan krizin etkilerinin önümüzdeki yıl meydan çıkacağı öngörülüyor. Türkiye’nin Avrupa’da tanıtılmasında çok ciddi katkıları bulunan turizmci Hüseyin Baraner, küresel alanda turizm sektörünün geleceğini Haber Aero’ya değerlendirdi.
“Şirketlerin kasasına günde 10 bin dolar bile girmiyor”
Dünyada tüm ülkelerdeki turizm sektörü yoğun bakımda. Çok zor bir süreçten geçiyorlar. Büyük şirketlerde ve havayollarında nakit akışı durdu. Günde 100 milyon ciro yapan şirketlerin kasasına şu an 10 bin dolar bile girmiyor. Dolayısıyla dünyanın her yerinde çok ciddi operasyonel sıkıntılar var. Ancak bu süreç bitince ne kadar zarar verdiğini göreceğiz. Bittikten sonra zarar tespiti yapılacaktır. Çünkü bu yaşadığımız krizin artçılarını 2021’de göreceğiz. Ama Türkiye çok esnek bir yapıya sahip. Türkiye turizm sektöründe çok güçlü. Turizm sektöründe çalışanların yaş ortalaması nerdeyse 28 civarında. İspanya’da 49, Almanya’da 55.
“Avrupalılar Türkiye’ye gelmek istiyor”
Biz bilim kurulunun kontrolü altında olan sektör temsilcileriyiz. Her şey bilim kuruluyla başlıyor, bilim kuruluyla bitiyor. Avrupa da çok büyük kriz yaşadı. Sadece sektörel olarak değil genel ekonomi olarak. Avrupa’ya bakacak olursak. Avrupalılar Türkiye’ye gelmek istiyor. Sebebi de çok basit bizim Türkiye’de oluşturduğumuz otel altyapısını ne İspanya’da ne İtalya’da ne Yunanistan’da ne de Almanya’nın içinde bulabiliyorlar. Nedir o? Otellerimizin büyüklüğü, genişliği, çok fasilitesi olması yani çok farklı konuda hizmet verebilmesi. Fitness center ve 15 farklı restoranla hizmet verebilmesi. Antalya’daki bir oteli Almanya’daki bir otelle kıyaslamak mümkün değil. Hizmet ve aktivite alanında çok iyiyiz. Almanya’da sadece oda satıyorlar. İtalya ve İspanya’da da yok. Bizi ayakta tutan Türkiye’nin tarihi veya sanatsal gücü değil. Otellerin niteliği. Aslında tersi olması gerekir. Biz burada bina satıyoruz İspanya yaşam ve sanat satıyor. İtalya yaşam tarzı satıyor. En basit pizzayı bile öyle bir süslüyor ki, öyle bir hikayelerle donatıyor ki 18 euroya satıyor. Biz burada kocaman et yemeğini 5 euroya satmaya zorlanıyoruz. İtalyanlar sadece hamurdan yapılmış, üzerinde sadece domates salçası olanı büyük rakama satıyorlar. Bir dilim peyniri 10 euroya satıyorlar. Ürüne bir hikaye yükleyip anlatıyor, konuşuyorlar müşteriyle. Biz insandan insana iletişimi bilmeyen bir toplumuz.
“Her şey dahil sistem Karayipler’den geldi”
Bu benim kırk beşinci sezonum ve ilk günlerden bugüne her şeyi yaşamış bir insanım. İlk o güzel otelleri kurduğumuzda yarım pansiyondu. Çıkış kapısında birebir bitişik uydurma kebapçılar, çorbacılar açıldı. Yakışmıyordu. Hijyenikte değildi. Sıkıntılar oluyordu. Zaman içerisinde her şey dahil şekline dönüştü. Bu sistem bir Türk buluşu değil. Karayipler’den geldi. Şehir merkezlerine uzak yapılan oteller bu sistemi seçtiler. Türkiye’ye bu sistemi ilk olarak Avusturya şirketi getirdi. Bir şey iyi başladı, iyi yürüyor diye diğer tarafı geliştirmeden olmaz. Genelde geliştirme tarafında zayıf kalıyoruz. Özellikle otel çevresinde hiçbir yatırım yapmadık. Otelci de yapabilirdi. Belediyelerle veya Turizm Bakanlığı’yla kalkınma projeleri imzalanabilirdi. Burada yeri olan şu kadar yeri işletebilir veya geliştirebilir diye çok güzel çalışmalar yapabilirdik. Bütün medeniyet otelin giriş kapısında bitiyor veya başlıyor.
“Şimdi otelciler 1 yıldız, oteller 5 yıldızlı”
Turizm Bakanı benim 35 yıldır tanıdığım günde 18-19 saat çalışan, günde 200-300 telefona çıkan yoğun bir tempo içerisinde koşturan bir arkadaşımız. O anlamda o tarafta eksik bir şey yok. Türkiye vitrinleyip PR yapıp, ilişkiler kurup, lobi faaliyetleri yaratıp bunu daha üst seviye müşteri veya gelir grubuna pazarlayamıyor. Türkiye konuşmayan, anlatmayan bir ülke. Türkiye’deki bütün dinamikler bir fotoğraflık. Fotoğrafı çektiriyor; “tamam biz bunla haber oluruz. Bu bize yeter” diyor. Birebir müşterisiyle konuşan çok az şirketimiz var. Onun için İspanya bir adım önümüzde. Onlar yaşamı satıyor. Biz otelin renklerini satıyoruz. İnsan rengi yok. Ben turizme girdiğimde o zaman ki turizmcilerden etkilenmiştim. O zamanki turizmciler sanatçı gibiydi, şairdi, yazardı, iyi bir aşçıydı, sporcuydu bir kaç dil bilirdi, kitaplar okurdu, yazardı. Çok etkilenirdik o insanlardan. O zaman turizmcilerimiz 5 yıldızdı, otelleri bir yıldızdı. Şimdi otelciler 1 yıldız, oteller 5 yıldızlı.
“Sanatsız Turizm olmaz”
Ben 5 kıtada turizm yapmış biriyim. Fidel Castro’ya da çalıştım, Umman Kralı’na da çalıştım. Tayland Kralı’ndan Fas’ın Kralı’na kadar bağlantılarım oldu. Benim mesleğim bu ben hayatta hiç başka iş yapmadım. Ve bir çok iş adamını farklı ülkelere götürdüm. Onların oralarda yatırım yapmasını sağladım. Sanatsız turizm olmaz. Türkiye’deki turizm dinamikleri, bütün kurumlar ve kuruluşlar, hepsi sanatçılardan uzak. Dünyanın görmek istediği gerçek, yerel, otantik, üreten sanatçıların hiç biri piyasada yok şu an. Sanatınız, tarihiniz, kültürünüz olmadan siz sadece otelci olursunuz bir ülkede. Bu da gerekli ama sadece para kazanırsınız. Ülkenize imaj kazandıramazsınız. Ülkenize yeni dostlar kazandıramazsınız. Ülkenize sürdürülebilir bir gelecekte kazandıramazsınız ve hiçbir noktada yerel kalkınmayı sağlayamazsınız.
“Türkiye sağlık sektöründe büyük marka olacak”
Türkiye sağlık turizminde başarılı. Sıfırdan bir sektör yaratıldı. Eksiklikler var ama sıfırdan bir sektör oluşturuldu. Onu küçümsememek lazım. Muazzam hastaneler yapıldı. Bir çok genç insanımız araştırmacı doktor oldu. Alttan muazzam doktorlarımız geliyor. Bu bizim için büyük bir gurur. Burada gelecek olduğu için oralara yoğunlaştılar. Türkiye olarak 3-4 sene daha sıkıntılı olacak. Ülke olarak sağlık turizminde ciddi bir marka olacağız. Ondan sonra Türkiye’yi kimse tutamaz.
“Türkler kaplıcayı seviyor”
Kaplıca turizminde başarısızlık yok. Bütün Türkiye’de yurt dışı için planladığımız kaplıcaları Türk müşteriler daha yüksek fiyata doldurdu. Afyon’da zamanında Balçova’da şimdi Türkiye’nin en güzellerinden bir tanesi Seferihisar’da açılacak. Denize sıfır 5 yıldızlı hem deniz var hem kaplıca var hem de dış alan etkinlikleri mevcut. Buhar var, tuz mağarası var, yürüyüş yolları var, dirsek altı yürüyüş için su yolu var. Ege’deki otelleri Avrupa’ya açacağız büyük talep var.
“Kültür Sanat Turizmi yerini deniz-kum-güneş turizmine bıraktı”
Kültür Sanat Turizmi Türkiye’de 80’li yıllarda 92 yılına kadar yani Antalya’daki deniz-kum-güneş turizmine kadar altın yıllarını yaşadı. Taksim’de her Pazar günü 40 adet otobüsümüz dururdu. Buradan Kapadokya, Van’a gidilirdi. Bir kısmını Trabzon’a uçurup oradan Doğubeyazıt, Van, Tatvan üzerinden Harran’a oradan Diyarbakır üzerinden Mardin’den Kahta’ya çekip oradan da Hatay’a indirip, Alanya’ya götürüp dinlendirirdik. 2 hafta yapılan turlardı. Ve dünyanın en kazançlı işiydi. Bunun deniz-kum-güneş turizmine kaymasının ana sebebi terördür. Terörün olmadığı yıllarda biz bu işi çok iyi yapabildik. Van’da otel bulamazdık, turistler evlerin damlarında yatarlardı bu da onlar için büyük bir deneyim olurdu.
“Kardeş şehirleri çok önemsiyoruz”
Ben yeni pazarları araştıran, yeni müşteri profillerini masaya yatıran, bir çalışma disiplinine sahip olduğum için kardeş şehirleri çok önemsedik. Önce kardeş şehirlerin içine bir girdik baktık. Büyük bir sükut-u hayale uğradık. Herkes birbiriyle kardeş ama birbirinden haberi yok. Bu konuda en faal Türkiye’nin olduğunu gördük. Türkiye kardeş şehircilik konusunda çok fazla özverili çalışmış, ilişkilerini daha sıcak tutmuş birkaç istisna hariç. Bu dünyada çok pasif bir durumda kalmış. Özellikle düşük sezonda iki kentin sakinleri birbirlerini ziyaret etsinler, bir ticaret yaratsınlar. Oradaki yerel nokta kardeş şehrin bileti satılsın. Orada kazanılsın burada harcansın. Aynı şekilde burada satılsın sizde harcansın. Kardeş kentler arası turizm trafiği oluşturalım diye. Çok ciddi çalışmalarımız oldu. Bu çok önemsendi. Kardeş Şehirler Birliği Başkanlığına Kuşadası aday. Tam başlıyorduk koronavirüs araya girdi. Merkezi İsviçre’de ancak başkanlık kimde olursa merkez oraya taşınıyor. Bizde Kuşadası’nı dünya kardeş belediyelerinin bir buluşma noktası haline getireceğiz 5 yıl içinde.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.