Yılın üçte ikilik zamanını Kıbrıs’ta geçiriyorum. Bu dönemlerde beni en çok zorlayan konulardan biri olağanüstü hayat pahalılığı. Tüketici enflasyonu Kasım 2024 sonu itabıriyle yıllık %59,88. Üstelik Kasım ayı enflasyonun %0.78 gibi son derece düşük bir artış göstermiş olmasına rağmen. İnsan ister istemez nedenlerini, aklı yettiği kadar da çözümlerini düşünüyor. Bir ekonomist olmasam da bu kez çok kimsenin nasırına basacağımı bilerek bu konudaki kendi düşüncelerimi sıralayacağım.
KKTC’deki yüksek enflasyonun en temel kaynağı, nass nedeniyle yüksek enflasyonla boğuşmakta olan Türkiye’ye ekonomik olarak göbekten bağlı olması.
Ancak KKTC’deki fiyat artışlarının Türkiye’dekinin hala oldukça üstünde olmasının başka nedenleri de olmalı. İlk aklıma gelen KKTC’de gerçek enflasyon rakamlarını açıklanırken Türkiye’deki rakamların masajlanması. Zaten bu nedenle son yıllarda Türkiye’de TÜİK enflasyonu diye yeni bir tanım ortaya çıktı. Ancak, bu durum enflasyon farkını tamamen açıklamıyor.
Bu farkın bir başka nedeni ise KKTC hükümetinin enflasyonu düşürmek için hiçbir tedbir almıyor olması. Örneğin vergi oranları son derece düşük. Standart KDV %16. Üstelik pek çok istisnası da var. Emlak vergisi oranları restoranlarda garsonlara verdiğiniz bahşiş düzeyinde. Yeniden değerlendirmeye tabi değil. O nedenle meclisten yasa geçmediği sürece yüksek enflasyon nedeniyle anlamsız seviyelerde kalıyor. Normal bahçeli bir evin yıllık vergisi birkaç yüz lirayı geçmiyor. Akaryakıtın vergisi de çok düşük. Hiç olmazsa Güney Kıbrıs’la aynı düzeyde olmalı diye düşünüyorum. Bütçe gelirlerinde açık oluşunca, maaş ödemelerine para çıkışmayınca Kıbrıs’ta istikamet Ankara! Yatırımların parası da zaten Türkiye’den geliyor. Ülkenin kendi para birimi olmadığından para politikası yok. Ancak, mali politikası da yok. Yani vergi, kamu harcamalarında israfın önlenmesi, yapısal reformlar konusunda da ciddi bir çalışma yapılmıyor.
Neoklasik ekonominin en önemli isimlerinden olan Milton Friedman’ın önemli bir hipotezi var; enflasyon tamamen parasal bir olaydır’ diyor. Yani Friedman piyasada ne kadar çok para o kadar enflasyon diyor. Tabii burada vurgulanmak istenen karşılıksız basılan para. KKTC para basmıyor ama sanki para basıyormuş gibi her ihtiyacı olduğunda Ankara’dan karşılıksız kaynak sağlıyor. Hiçbir şey üretmeden, katma değer yaratmadan piyasaya verilen bu para enflasyona neden oluyor.
Yukarıda değindiğim gibi Türkiye yatırımlar için de para yolluyor ama bu kaynağın da çok önemli bir bölümü üretimi artırmaya yönelik değil. Din liseleri, 30 milyon €’ya mal olan Lala Sultan Camii, Lefkoşa’da inşa edilmekte olan yeni meclis binası, cumhurbaşkanlığı ve cami gibi binalardan oluşan (tahmini yapım bedeli 150 milyon € olan) kompleks/külliye, katma değer yaratmayan yatırımlara örnek olarak verilebilir. Üretime dönüşmeyen yatırımlara yapılan harcamalar da enflasyonu körüklüyor.
KKTC’deki enflasyonun önemli nedenlerinden biri de elektrik kesintileri. On yıllardır bu konuya ciddi bir çözüm getirilmedi. Halk da, çıkmaz ayın son Çarşamba’sında Türkiye’den kablo ile getirileceği söylenen elektrikle uyutuluyor. Halbuki sadece yukarıda değindiğim Cumhurbaşkanlığı-meclis külliyesine harcanan parayla ülkenin elektrik üretimi sorunu çözülebilirdi. Hala Sultan Camii’ne harcanan parayla da dağıtım şebekesi modernize edilebilir, güneşten üretilen yenilenebilir enerjiye uygun bir altyapı oluşturulabilirdi. Bu da enflasyonun orta vadede kalıcı olarak düşmesine önemli katkıda bulunurdu. Türkiye’nin önemli ekonomi yazarlarından olan rahmetli Güngör Uras’ın deyimiyle iş insanları için en pahalı elektrik “olmayan elektrik”tir. Zira hangi sektörde olursanız olun, üretim yapamazsınız. Bazı durumlarda jeneratör kullanarak durumu geçici olarak idare edebilirsiniz ama maliyeti çok yüksek olur. Sonuçta peynir de üretiyor, otel de işletiyor olsanız işletme maliyetiniz artar, bu da fiyatlara yansır.
Kıbrıs’ta başka bir ciddi sorun da denetim eksikliğidir. Özellikle zincir marketler fiyatları istediği gibi şişirir. Kimse de durun bakalım ne yapıyorsunuz diye sormaz. Edilen karın vergilendirilmesinin gerçekçi olup olmadığına da pek bakılmaz.
Bu durum da yönetişimsizlik konusunu öne çıkarıyor. Yıllardır ‘cek-cak’ larla milleti oyalayan politikacılar hem ciddi şekilde liyakatsız, hem de Ankara’daki rejimin ağızının içine bakmaktan iş yapamıyor. Galiba ahlaki bazı sorunlar da var. Örneğin enerji konusunda yapılması gereken yatırımlar yerine yakıt ihaleleri ile ilgilenmeyi tercih ediyorlar.
Liyakatsizlik nedeniyle kolay çözümlere kaçmak da enflasyonun yükselmesine yol açıyor. Mesela Türkiye’de asgari ücret ayarlaması enflasyonla mücadele programının önemli bir parçasıyken KKTC’de böyle bir dert yok. Asgari ücret yılda üç kez enflasyon oranında artırılıyor. Ocak’ta yeniden ayarlanacak olan asgari ücret halen 40 bin TL’nin üzerinde. Bu rakamlar KKTC ekonomisinin kaldıramayacağı düzeylerde. Özel sektörün üretim yapmasını olumsuz yönde etkiliyor. Mali danışmanımın söylediğine göre en düşük emekli maaşı da 40 bin TL civarında. Ocak ayında eşer mobil sistemiyle hem asgari ücret hem de emekli maaşları yeniden ayarlanacak. Ayrıca hem memur, hem de emekli maaşlarında 13. maaş da söz konusu.
Popülist bir anlayışla yapılan ücret artışları anında piyasadaki fiyatlara yansıyor ve bir iki ay içerisinde maaş artışları eriyor. O zaman hoop tekrar ücretlere, maaşlara zam. Bu durum sendikaların ve hükümetin işine geliyor. Hükümet parayı Ankara’dan aldığından umursamıyor, ayrıca seçmenin gözüne giriyor. Sendikacılar ise yüksek zam nedeniyle üyelerinin gözünde itibar kazanıyor. Ancak, bu işin sonu yok. KKTC’de herkes birbirini aldatıyor ama sonuçta herkes kaybediyor.
Refah düzeyi KKTC’den birkaç kat daha yüksek olan Güney Kıbrıs’ta hayat daha ucuz. Türk parası kazanıp avro harcamanıza rağmen günlük alışveriş, giyim kuşam, dayanıklı tüketim malzemeleri, restoranlarda yemek Güney’de artık daha ucuz olduğundan Türkler artık bu alışverişlerini büyük oranda Rum kesiminde yapmaya gayret ediyor. Yani Türkiye’den gelen paralar önemli oranlarda Güney’in ekonomisinin çarklarını döndürüyor. Kuzey Kıbrıs ise slumpflasyonla (enflasyon ortamında küçülme) boğuşuyor.
Kuzey Kıbrıs’ta enflasyonun bir başka nedeni de kara para. Yasal kumar, sanal bet, uyuşturucu ticareti gibi kaynaklardan ülkeye kara para akıyor. Sokaklar hiç tahmin etmeyeceğiniz kişilerin altındaki ultra lüks araçlarla dolu. Kara paranın getirdiği mafyalaşma ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan hesaplaşmalar da işin cabası.
Sonuçta bu girdaptan çıkabilmek ve enflasyonu hiç olmazsa Türkiye ile paralel bir şekilde düşürebilmek için KKTC hükümetinin, işverenin ve sendikaların olaya bambaşka bir gözle bakması elzem.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.